ÖZER AKDEMİR
Foto Kodu: tlogo (Tüpraş'ın logosu), tupras1( Tüpraştan
görünüm), tupras2 ( PETKİM'den görünüm), tupras3 (Gazetelerde PETKİM hisse
senetlerinin 1990 yılındaki halka arzı), tupras4 (Bir yıl sonra PETKİM
hisselerini alanların geri satmasıyla ilgili gazete haberleri), tupras5 (Mehmet
Baki Özen, Petrol-İş Aliağa Şubesi İdari Sekreteri), tupras7 (Salih Rakıcı,
Tüpraş işyeri baştemsilcisi)
SIRA GELDİ EN BÜYÜĞÜNE!
TÜRKİYE'NİN EN BÜYÜK SANAYİ KURULUŞU TÜPRAŞ ÖZELLEŞTİRME
KISKACINDA
Tam teslimiyetin belgesi: Ek niyet mektubu
İMF İcra Kurulu 3 Ağustos 2001 tarihinde, Türkiye'ye
dayattığı ekonomik politikalarla ilgili 9. gözden geçirme turunu tamamlayarak,
1.5 milyar dolarlık üçüncü kredi dilimini serbest bıraktı. Hemen arkasından bu
1.5 milyar dolarlık krediyi alabilmek için Türkiye'nin İMF'ye verdiği ek niyet
mektubu da açıklandı. Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş ve Merkez
Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti'nin imzalarını taşıyan niyet mektubunda
İMF'ye, verdiği parayı kat kat çıkarabileceği uygulamalar taahhüt ediliyordu.
Tabii bu uygulamalar emekçiler açısından daha çok zam, vergi, özelleştirme ve
işten atma anlamına geliyordu. Çıkarılacak yasalardan, özelleştirmeler için
belirlenecek danışman firmaların kimler olacağına kadar, ekonomik ve sosyal
bütün politikalarda İMF ve DB'nin belirleyiciliğinin altı çizilen niyet
mektubu, siyasi iktidarın bu kuruluşlar karşısındaki tam teslimiyetinin de bir
belgesi niteliğinde. Ekonomik küçülmenin yüzde 3'ten yüzde 5.5'lere çıkarılacağının
taahhüt edildiği mektup da, gelirlerin artırılması için harcamaların kısılması,
yeni vergi ve zamlarla gelirlerin çoğaltılması garantileri verilirken,
özelleştirilecek kuruluşlar da tek tek sıralanıyor. Özelleştirileceği garantisi
verilen kuruluşlar arasında Türkiye ekonomisinin can damarı olan TEKEL, Şeker
Fabrikaları, THY, BOTAŞ gibi KİT'ler yeralırken, TÜPRAŞ ve POAŞ'taki kamu
hisselerinin satılacağı, PETKİM'in de bazı fabrikalarının kapatılacağı
belirtiliyor. Geçtiğimiz ayın ortalarında İMF İcra Kurulunun 8. gözden geçirme
kapsamında serbest bıraktığı 1.5 milyar dolar için verilen ek niyet mektubunda
da, TÜPRAŞ ve POAŞ'taki kamu hisselerinin bu yılın son çeyreğinde satılacağı
sözü verilmişti. 3 Ağustos'ta açıklanan en son niyet mektubunda ise TÜPRAŞ ve
POAŞ'a ilişkin yasa tekliflerinin tamamlanmakta olup halka arzın planlandığı
gibi 2001'in son çeyreğinde gerçekleştirileceği bir kez daha vurgulanıyor.
Ayrıca uzun süredir "Yeniden yapılandırılacağı" sık sık tekrarlanan
PETKİM'de, bu yeniden yapılandırma kapsamında bazı fabrikalarının (Özellikle
Yarımca Tesisleri'ndeki) kapatılacağı da niyet mektubunda İMF ve DB'ye verilen
taahütler arasında yeralıyor.
500 büyüğün en büyüğü: Tüpraş
İMF'ye, "halka arz" yoluyla satılacağı sözü
verilen (Türkiye Petrol Rafinerileri AŞ) TÜPRAŞ ve (Petrol Ofisi AŞ) POAŞ'taki
kamu hisselerinin ülke ekonomisi açısından ne demek olduğunu anlamak için ise,
Temmuz ayının ortalarında İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından açıklanan
"Türkiye'nin 500 büyük sanayi kuruluşu" listesine bakmak yeterli.
İSO'nun her yıl açıkladığı bu listede kurulduğu günden bu yana Türkiye'nin en
büyük sanayi kuruluşu ünvanını kimseye kaptırmayan TÜPRAŞ, 2000 yılı itibariyle
3 katrilyon lirayı aşan üretimden satışları ile bu ünvanını korurken, ABD'nin
ilk 500 firması ile yapılan karşılaştırmada da 286. oldu. TÜPRAŞ ayrıca,
yaratılan katma değer ve karlılıkta da birinciliği kimseye kaptırmadı. Yine
petrokimya sanayinde yeralan POAŞ, 111 trilyon 61 milyar liralık dönem karı ile
dördüncü olurken, PETKİM net satışlarda 496 trilyon 830 milyar lira ile 8.
sırada yeraldı. TÜPRAŞ en fazla ihracat yapan 10 sanayi kuruluşu arasına
girebilen tek kamu kuruluşu olarak, 185 milyon 326 bin dolarla 8. oldu.
"Türkiye'nin can damarı" kesiliyor!
Mart 2000'de Özelleştirme İdaresi Başkanlığı,
"Türkiye'nin can damarı TÜPRAŞ halka arz ediliyor" sloganıyla
TÜPRAŞ'ın yüzde 15'inin daha borsa da satılacağını büyük bir reklam kampanyası
eşliğinde duyurdu. Bu reklam kampanyalarında kullanılan ana tema; TÜPRAŞ işçisi
rolündeki kişilerin hisse senetlerini aldıktan sonra daha verimli ve dikkatli
çalışmaları üzerine kurulmuştu. Öyle ya, işçi artık kendisinin ortak olduğu bir
fabrika da çalışıyordu ve fabrikanın karı da zararı da o işçiyi doğrudan
etkiliyordu! Türkiye'nin en büyük sanayi kuruluşu olan Tüpraş'ın satışını meşru
göstermek, kamuoyunda özelleştirmeye ilişkin olumlu bir hava yaratmak ve
çalışanları bölmek için özel bir satış yöntemi izleyen (Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı) ÖİB, hisselerin Tüpraş işçisine özel indirimler ve taksitlerle
satılacağını duyuruyordu. Tüpraş'ta örgütlü Petrol-İş sendikasının
araştırmalarına göre, ÖİB'nin o zamanın parasıyla 20 milyon doları bulan bu
reklam kampanyalarından beklentileri de o derecede fazlaydı. TÜPRAŞ işçisini
kamuoyunda özelleştirme yanlısıymış gibi göstermenin yanında, sınıf ve sendikal
hareket içerisinde kafa karışıklığı yaratıp "halka arz" gibi çarpıcı
bir satış sloganı eşliğinde hisselerin toplumun geniş bir kesimine yayılacağı
görüntüsü oluşturmak da bu reklam kampanyalarının amaçlarından birisiydi.
ÖİB'in 20 milyon dolarlık bu kampanyası, kendileri açısından bir ölçüde
başarılı oldu. Toplam 167 bin kişinin talepte bulunduğu hisseler, talep
edenlerin yüzde 99'u ve talep edilen miktarın yüzde 73'ü küçük tasarruf
sahiplerine olmak üzere satıldı. Ayrıca önceden satılacağı duyurulan yüzde
15'lik Tüpraş hissesi, bu yoğun talebe paralel olarak yüzde 27'lere kadar
çıkarıldı. Böylece, daha önce çeşitli dönemlerde yapılan satışları da eklersek
Tüpraş'ın yüzde 30'undan fazla bir hissesi kamudan özel sektöre aktarılmış
oluyordu.
Minarenin kılıfı: Halka arz!
Tüm özelleştirme uygulamalarının en fazla öne çıkarılan amaç
ve gerekçelerinden biri olan, KİT'lerdeki mülkiyetin, hisse senetlerinin geniş
kitlelere satışı yoluyla topluma yayılması, Tüpraş'ın satışında da ana argüman
olarak kullanıldı. Kapitalizmin bugüne kadar ki gelişimine baktığımızda,
sermayenin merkezileşmesi ve yoğunlaşması eğilimi bile bu argümanı tek başına
çürütürken, kapitalistler gerçek amaçlarını gizlemek için bu demogojik söylemden
hiç vazgeçmediler. Şimdiye kadar yapılan benzer halka arzlarda, daha bir yıl
geçmeden hisse senetlerinin belli sermaye grupları etrafında yoğunlaştığı
açıkça görülmektedir. Bu olgu, Türkiye için olduğu kadar gelişmiş kapitalist
ülkelerde de aynı seyri izlemektedir. Özelleştirme uygulamalarında başı çekmiş
olan İngiltere'deki halka arz yoluyla özelleştirmelere baktığımızda; örneğin,
ilk özelleştirildiğinde pay senetlerinin 1.1 milyon kişiye dağıldığı British
Airways'de, bu dağılım 3 ayda 650 bine düşmüştür. Yine British Telecom'un 2.3
milyon olan pay senedi sahibi sayısı iki yılda 1.6 milyona düşmüştür.
Teletaş, PETKİM ve POAŞ örnekleri
Ülkemizde halka arz yoluyla yapılan ilk özelleştirme
uygulaması olan Teletaş (Telekominikasyon Endüstri Tic. AŞ) örneğin de,
özelleştirmenin işçiler için ne derece büyük bir yıkım olduğunu gösterir
nitelikte. 1988 yılında yüzde 40 olan kamu hisselerinin yüzde 22'lik dilimi
halka arz yoluyla borsaya sürülen Teletaş'ın, o günlerde toplam 1.650 olan
çalışan sayısının 1999 yılında 620'ye düştüğü görülüyor. Yine özelleştirmeden
önce yüzde 80'i sendikalı olan Teletaş'ta bugün sendikal örgütlülük tamamen
dağıtılmıştır. Devlet İstatistik Enstitüsü anketlerine göre Teletaş'ın içinde
bulunduğu iletişim araçları sanayinde işçi başına çalışma saatleri
özelleştirmenin yapıldığı 1988 yılına göre yüzde 44 oranında artmıştır. Ayrıca
işçilerin elindeki hisselerin şirket sermayesi içindeki payı, sermaye
arttırımları sonucu düşmüştür. 1990 Haziran'ında işçilerin ikramiyelerine
karşılık dağıtılan PETKİM hisselerinin akibeti de işçiler açısından önemli
derslerle doludur. O zaman 2500 liradan satılan hisseler için 76199 alıcı
çıkmıştı. Hisselerin değeri bir yıl sonra önce 1000 liraya, daha sonra da 300
liraya kadar düşünce, ellerinde hisse bulunduran hemen hemen tüm işçiler daha
fazla zarar etmemek için hisseleri sattılar. İşçilerin elindeki hisselerin
büyük kısmı satıldıktan sonra fiyatların yeniden tırmandığı gözlemlendi. Şu
anda PETKİM hisseleri birkaç kişinin elinde toplanmış durumdadır. *(Tupras3 ve
Tupras4 kodlu fotoğraflar) PETKİM ve Tüpraş'la birlikte petrokimya sektörünün
önemli bileşenlerinden olan POAŞ'ta, 3 Mart 2001'de yüzde 51'inin İş
Bankası-Doğan Holding Girişim Grubu'na satılmasının üzerinden bir yıl geçmeden
3800 işçinin 1545'i işten çıkarıldı. İşten çıkarılan işçilerin yüzde 23'ü
işyeri temsilcisi. Kalan işçilerin sadece 668'i kadrolu işçi iken, geri kalan
personel sözleşmeli statüde bulunuyor. Hemen hemen bütün birimlerinde yoğun bir
taşeronlaştırmanın yaşandığı POAŞ'ta, çok yakın bir gelecekte sendikanın
yetkisinin düşmesi ve sendikal örgütlülüğün tamamen dağılması büyük bir
olasılık.
"Sermayenin tabana yayılması" yalanı
Bütün bu örneklerden sonra "Halka arz"
aldatmacasıyla hala "Sermaye mülkiyetinin tabana yayılması"ndan
bahsedenler, toplumsal mülkiyetin en yaygın taşıyıcısı konumunda olan KİT'lerin
toplumsal hizmet üretimine katkılarını, katılımcı ve demokratik bir yönetimin
öncülüğünü yaptıklarını da asla kabule yanaşmazlar. Diğer yandan aynı çevreler
asıl işlevi insanların biriktirdiği küçük ve orta boy tasarrufları
merkezileştirerek büyük sermayenin hizmetine sunmak olan borsayı bile,
"sermayeyi tabana yaymanın aracı" olarak yutturabilmektedirler.
Sermayenin tabana yayılmasıyla demokrasinin güçleneceği, ekonomideki etkinlik ve
verimliliğin artacağı, özel mülkiyetin yaygınlaşmasıyla toplumda daha
"eşitlikçi" bir sistem oluşacağı teziyle ortaya çıkan neo-liberaller,
bunun için özelleştirmeyi mucizevi bir araç olarak kullanmayı önermekle
birlikte, ideolojik yönleri nedeniyle amaç haline de getirmişlerdir. Ekonomik
gereklilik nedeniyle kamunun bazı mal ve hizmet üretiminde doğrudan yeralması
ile 1920'li yılların sonlarından itibaren gelişmeye başlayan ve Kapitalizmin
bir şekilde kendisini yenilemesine yardımcı olan "Sosyal Devlet" olgusuna
karşı, devletin gelişen sosyal haklar üzerindeki etkisini kaldırmayı amaçlayan
neo-liberalizmin en önemli argümanını da özelleştirmeler oluşturmaktadır. Yani
özelleştirmeler siyasal açıdan dünya genelinde bir "karşı devrim"
hareketinin en önemli ayağıdır.
Tüpraş'ın kuruluşu ve önemi
Ülkedeki petrol ürünlerine olan talebi karşılamak için
gerekli olan ham petrolü sağlamak, rafine etmek, gerektiğinde petrol ürünlerini
ihraç ve ithal etmek, bu amaçla petrol rafinerileri ve yeni üniteler kurmak,
satın almak, devralmak, işletmek gibi görevleri yürüten TÜPRAŞ, 1983'te
çıkarılan 2929 sayılı yasa ile kuruldu. TÜPRAŞ'ın kuruluş amacını
gerçekleştirebilmesi için 1961'den beri faaliyette bulunan İPRAŞ (İstanbul
Petrol Rafinerileri A.Ş) ana sözleşmesi 25 Ekim 1983 yılında yapılan Genel
Kurul toplantısında TÜPRAŞ ana sözleşmesine dönüştürüldü ve aynı yıl kuruluş
tamamlandı. Yine aynı yıl TPAO'ya bağlı olarak faaliyet gösteren İzmir ve
Batman Rafinerileri ile yapımı süren Kırıkkale Rafinerisi TÜPRAŞ'a devredildi.
Dünyanın en karlı sektörü olan petrol sektörü, başlıca ulaştırma, enerji ve
sanayii alanlarında kullanıldığından diğer tüm kesimleri de doğrudan ya da
dolaylı olarak etkileyebilmektedir. Petrol, karlı olması ve diğer sektörleri
etkilemesi yanında, ekonominin genelini ilgilendirmesiyle, gücünü siyasi
yapılarda da doğrudan hissettirir. TÜPRAŞ'ın ülke ekonomisi ve sosyal yaşama
katkılarını kısaca gözden geçirirsek;
1) TÜPRAŞ'ın 2000 yılı itibariyle, üretimden satışları 3
katrilyonu aşmış ve Türkiye'nin en büyük sanayi kuruluşu olma özelliğini
korumuştur.
FİRMALARIN NET SATIŞLARI
2000 1999 Firma
Net Satışlar (Milyar TL)
1 1 Tüpraş 3.013.092
2 2 TEAŞ 1.103.979
3 4 Oyak-Renault 760.821
4 3
Arçelik 646.492
5 5 Ereğli 606.608
2) TÜPRAŞ elde ettiği katma değerle, gayri safi milli
gelire, son altı yılda %1.5 ila %2.7 arasında katkı sağlamış, 2000 yılında 2
katrilyon 987 trilyon 474 milyar liralık katma değer yaratımıyla Türkiye'nin en
büyük kuruluşu ünvanını korumuştur.
3) Tüpraş'ın vergi ve fonlarla birlikte hazineye ve ilgili
kurumlara sağladığı katkı, bütçe gelirlerinin %19'una ulaşmaktadır. 2000
yılında elde ettiği 382 trilyon 575 milyar lira dönem karı ile yine birinci
sırada yeralmıştır.
FİRMALARIN NET KARLARI
2000 1999 Firma Kar tutarı (Milyar TL)
1 1 Tüpraş 382.575
2 15 T. Petrolleri 176.832
3 4 Oyak-Renault 157.562
4 2 Petrol Ofisi 111.061
5 3 Arçelik 92.795
4) En büyük 500 büyük sanayi kuruluşunun sabit sermaye
stokunun %3.1'ine Tüpraş tek başına sahiptir.
5) TÜPRAŞ 2000 yılı rakamlarıyla, 185 milyon 326 bin
dolarlık ihracatı ile ülkenin en çok ihracat yapan 8. şirketi ve ihracatta ilk
ona giren tek kamu teşebbüsüdür.
6) Sanayi, tarım, elektrik üretimi, ulaştırma ve ısınma için
Tüpraş vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Petrol sektörünün %80'ininden fazlasına
hakim olan Tüpraş, ülkedeki ortalama üretim girdileri içinde %7.6'lık bir paya
sahiptir. Bu oran karayolu ulaşımında %41'e, havayolu taşımasında %28.9'a,
tarım kesiminde %12'ye ulaşmaktadır.
7) TÜPRAŞ, 2001 yılının 7 ayında işlediği petrol miktarını
yüzde 9 oranında arttırırken, ürün satışları da geçen yılın aynı dönemine
oranla yüzde 5 artarak 14.1 milyon tona çıkmıştır. Yurtiçi satışlarda Bu yılın
daha 7. ayında 1999 yılında ulaştığı rekor seviyeyi yakalayan TÜPRAŞ, petrol
ürünleri ihrcatını da yüzde 42.5 oranında arttırmıştır.
8) Talebi sürekli artan termoplastiklerin üretimi için
gereken temel hammaddelerden biri olan nafta Tüpraş tarafından üretilmektedir.
Türkiye'nin ana petrokimya üreticisi PETKİM, gereksindiği naftanın büyük
kısmını Tüpraş'tan temin etmektedir.
9) Tüpraş'ın ihalat gücü, stoklama kapasitesi, talebin büyük
kısmını karşılaması, verimlilik düzeyinin yüksekliği maliyetlerin düşmesine yol
açmakta, bu nedenle ürün fiyatları belli bir düzeyde tutulabilmektedir. Böylece
tarımdan ekonomiye, ulaşımdan enerjiye kadar birçok sanayi sektörü fiyat
dalgalanmalarından korunmuş olmakta iken, 1 Temmuz 1997de başlatılan otomatik
fiyat düzenlenmesi ile devlet, fiyat düzenleyici işlevinden fiilen vazgeçti. Bu
uygulama, özelleştirme sürecine sokulan Tüpraş'a vurulan en büyük darbelerden
birisidir.
Tüpraş'ı özelleştirmek için yapılanlar:
Ürün niteliği ve tekel olma açılarından stratejik öneme
sahip olan, Türkiye'nin en büyük kuruluşu durumundaki Tüpraş, özel yasa ile
kurulduğu için önce yasalar değiştirilerek özelleştirme kapsamına sokuldu.
* Tüpraş özelleştirme kapsamına alınmadan bir yıl önce,
petrol sektöründe liberasyon 1989 yılında yapılan yasa değişikliği ile
başlatıldı. 79 sayılı Milli Koruma Yasası'nda yapılan değişiklikle, petrol
ürünlerinin ithali, ihracı ve fiyat belirlemesi serbest bırakıldı. 1994 yılında
değiştirilen Petrol Yasası ile de özel sektöre getirilmiş olan rafineri ve boru
hattı konularındaki kısıtlamalar kaldırıldı. Böylece özel sektöre, rafineri
kurma, satın alma, boru hatları inşa etme konularında yasal kolaylıklar
sağlandığı gibi, teşviklerde getirildi.
* 1991 yılında Tüpraş'ın %2.5'lik hissesi hisse senedi arzı
yoluyla özelleştirildi. Ayrıca LPG alanındaki kamu hakları da satılarak bu son
derece karlı alan özel sektöre devredildi.
* TPAO, BOTAŞ, TÜPRAŞ ve POAŞ olarak entegre bir yapıda olan
petrol sektörü birbirinden kopartılarak özelleştirilme sürecine sokuldu.
* Özel sektöre en önce, en yüksek karlar elde edilen dağıtım
kuruluşu POAŞ %51 oranında satılarak peşkeş çekildi. POAŞ'ın özelleştirilmesi
Tüpraş'ın özelleştirilmesinin de altı yapısını hazırladı.
* Petrol ürünlerinde otomatik fiyatlanmaya geçilmesiyle,
fiyatlar Avrupa düzeyine çekildi. Ücretler ve ulusal gelir açılarından
Avrupa'nın çok gerisinde olan Türkiye'de, petrol tekellerinin daha tatlı karlar
elde etmesi için fiyatlar Avrupa düzeyine çıkarıldı.
* Petrol ürünleri açığı her yıl artmasına rağmen yeni
rafineri yapılması yönünde herhangi bir girişim bulunmamaktadır. İzmir, İzmit
ve Kırıkkale rafinerilerine yapılan yatırımlar ise gerekli olmakla birlikte
özelleştirmelerin kolay olması amacına da yöneliktir.
* Tüpraş özelleştirme kapsamına alındıktan sonra 1999 yılı
verilerine göre sendika üye sayısı %15 oranında düşürülmüştür. Bu sayının
yaşanan istem dışı işten çıkarmalarla son dönemde daha da düştüğü
bilinmektedir.
Tüpraş özelleştirilirse neler olacak?
1) Devlet bütçesine önemli oranda katkı sağlayan TÜPRAŞ'ın
özelleştirilmesi diğer özelleştirmeler gibi kamu yararıyla bağdaşmaz
niteliktedir. "Sosyal Devlet"in kazanımlarını yoketmeye dönük en
önemli uygulamalardan birisidir.
2) Ticari kardan çok ülkenin petrol gereksinimini gidermek
amacıyla kurulmuş olan TÜPRAŞ, özel sektöre devredilirse kuruluş amacını
gerçekleştiremez. Çünkü özel sektörün tek hedefi daha çok kar etmektir.
3) Toplumda yaygın olarak kullanılan, sektörler üzerindeki
etkisiyle stratejik öneme sahip olan petrolün, özel sektörün kar hırsına
terkedilmesi, halkın ve ülkenin çıkarlarını hiçe saymakla eş anlamlıdır.
4) Geçtiğimiz yıl yüzde 50 nin üzerinde bir kısmı
özelleştirilen POAŞ'tan birkaç kat daha yüksek değerde olan TÜPRAŞ'ın bolk
olarak satışı ancak yüksek sermayeli yerli-yabancı tekellere
gerçekleştirilebilir. Bu ise petrol sektöründe özel tekellerin yaratılması
demektir. Özel tekellerin petrol sektörünün üretim, dağıtım ve
fiyatlandırmasına hakim olması, tüm dünyada siyasi rejimleri dahi doğrudan etki
altına alan dev tekellerin, ülke geleceği üzerine ipotek koyması demektir.
5) Neredeyse Türkiye'nin ulusal geliri kadar ekonomik gücü
elinde bulunduran tekeller TÜPRAŞ'ı satın alarak petrol arz ve fiyatları ile
istedikleri gibi oynarlarken, ülke politikası ile de oynama gücünü de ele
geçireceklerdir. Türkiye tarafından da imzalanan MAİ-MİGA gibi anlaşmalarla bu
tekeller uluslararası tahkimlerle dokunulmazlık zırhına bürünecekler, faaliyet
ve karları garanti altında olacaktır.
6) 1974 Kıbrıs harekatı sırasında özel sektör rafinerisi
olan Ataş bakıma alınmış, ordunun gereksindiği petrol verilmemiştir. Ataş
1996'da da fiyatları düşük bularak satışlarını durdurmuş, özellikle Güney'deki
petrol istasyonları üzerinde uzun kuyruklar oluşmuştur. Özel sektörün elindeki
işletmeleri karları dışında ne kuyruklar, ne de halkın mağduriyeti
ilgilendirirken, kamu teşekküllerinin ana hedefi kamunun mağduriyetinin
önlenmesidir.
7) TÜPRAŞ'ın özelleştirilmesi ve ürün fiyatlarını
belirlemede otomatik fiyatlanmaya geçilmesi tekelci sermayenin fiyatları
istediği gibi arttırması yanında, diğer ürünlerinde pahalanmasına neden olacak,
bu ise enflasyonu artıracaktır.
8) 2000 yılı rakamlarına göre 2 katrilyon 987 trilyon 474
milyar lira katma değer ve 382 trilyon 575 milyar lira dönem karı ile
Türkiye'nin en büyük sanayii kuruluşu alan TÜPRAŞ'ın özel sektöre devri,
devletin böylesine önemli gelir sağlayan kuruluşunun yitirmesi demektir.
9) TÜPRAŞ'la aynı entegre yapıdaki POAŞ'ta yaşananların
açıkça gösterdiği gibi özelleştirmeler işten çıkarmaları, düşük ücretle
çalışmayı, çalışma koşullarında ağırlaşmayı ve sendikasızlaştırmayı da
beraberinde getirecektir.
Kapsam içi işçi sayısı düşürülüyor
Tüpraş'ta rutin olarak her Ocak ve Temmuz'da istem dışı
işten çıkarmaların yaşandığını aktaran Petrol-İş Aliağa Şubesi İdari Sekreteri
Mehmet Baki Özen, personel sıkışıklığı olmasına, bir kısım üniteler mesai ile
çalışmak durumunda kalmasına rağmen bu işten çıkarmaların devam ettiğini
belirtti. Aliağa Tüpraş'ta sendika üyesi 815 civarında işçi bulunduğunu, kapsam
dışı işçi sayısının toplam 1200 kadar olduğunu dile getirin Özen, bakım ve
sosyal işlerde de 256 mütahit işçisinin çalıştığını kaydetti. Tüpraş'ta kapsam
dışı personelde yoğunlaşma olduğunun altını çizen Özen, böylece kapsam içi işçi
sayısının düşürülmesinin amaçlandığını vurguladı. Bugün Tüpraş'ın Türkiye'deki
500 büyük kuruluş içinde birinci durumda olduğunu, hatta dünya sıralamasında da
önemli bir konumda yeraldığını söyleyen Özen, "Böylesine önemli bir
kuruluş, İMF ve DB gibi kuruluşların küreselleşme adı altındaki dayatmalarıyla
özelleştirilmek isteniyor. Petrol sektörü arama, üretim ve dağıtım olarak
ayrılıyor. En karlısı dağıtım. Büyük bir kısmı İş Bankası-Doğan Holding
girişimine satılan POAŞ dağıtım işini yapıyor. Arıtma tesisi olarak da
rafineriler var. Rafineriler şu anda kamu yararına gözetilerek devlet tekelinde
olan kuruluşlar. Dünyadaki dev tekellerin bu derece yüksek ciro ve karı olan
işletmelere göz diktiği gerçeği ortada. Bu karların kendi ceplerine akmasını
istiyorlar. O nedenle DB ve İMF'nin baskısıyla buraları ellerine geçirmek
istiyorlar," diye konuştu.
"Hisselerin yüzde 20'sini alanlar Tüpraş'ın yönetimini
ele geçirir"
KİT'lerin şimdiye kadar "zarar ediyor"
gerekçesiyle özelleştirilmesine rağmen artık kar eden kuruluşların
özelleştirilmeye başlandığına dikkat çeken Özen, bunlar arasında TEKEL, Şeker
Fabrikaları, Tüpraş, PETKİM'in başta geldiğini kaydetti. Hükümetin İMF'ye
verdiği son niyet mektubunda Tüpraş'ın "yılın son çeyreğinde halka arz
edileceği" taahhütünü verdiğini hatırlatan Özen, "Geçen yıl ki
özelleştirmede 27-28 bin lira olan bir Tüpraş hissesinin değeri,
develüasyonlara ve TL.nin değerinin düşmesine rağmen şu anda 30 binlerde. Yani
hisseleri alanlar zararda. Geçen seneki satışlarda Tüpraş işçisine indirimli ve
taksitle hisse satışı yapılacağını söylediler. Reklamlarında da bunu öne
çıkardılır. Biz o dönem işçilere bu hisselerin alınmasının ne anlama geldiğini
anlatmaya çalıştık. Genel Başkan da geldi, yemekhanede konuyla ilgili
konuşmalar yapıldı. Buna rağmen hisselerden alan arkadaşlarımız olmuştu.
Duyduğumuz kadarıyla yeni Tüpraş hisselerini piyasaya sürmek için hisselerinin
değerlerinin oturmasını bekleniyormuş," dedi. POAŞ ve Uzan'lara satılan
Çukurova da olduğu gibi, hisselerin belli bir kısmını alarak yönetimi eline
geçirenlerin buralarda istediği gibi at koşturabildiklerini belirten Özen,
Tüpraş'ta blok satış olmasa bile hisselerin yüzde 20'sini ellerinde
bulunduranların yönetimi de ellerine geçirmiş olacaklarını dile getirdi.
Tüpraş'ın Türkiye'deki akaryakıt dağıtımının yüzde 80'ine yakınını
karşıladığını vurgulayan Özen, petrol sektöründe özel şirket olarak bir tek
Ataş'ın olduğunu, Ataş'ın dışında ithalat yoluyla dağıtım yapan şirketlerin de
bulunduğunu söyledi.
"Yatırımlarla özelleştirmeyi çekici kılmak
istiyorlar"
Tüpraş'ın Avrupa'daki standartları yakalaması için
yatırımlar sürdüğünü, Örneğin kurşunsuz benzin tüketiminin artmasına paralel
olarak bu ürünü elde etmek için Aliağa, İzmit ve Kırıkkale'de çeşitli yeni
yatırımlar yapıldığını aktaran Özen, "Yine Avrupa normlarına göre düşük
kükürtlü mazot üretimi için de yatırım yapılması söz konusu. Özelleştirilmeden
önce POAŞ'tada ciddi yatırımlar yapılmıştı. Buraları yatırımlarla iyice çekici
hale getirdikten sonra özelleştiriyorlar. POAŞ'ta yaşananların Tüpraş'ta da
yaşanması hiç süpriz olmayacak. Bu nedenle POAŞ'ı örnek vererek arkadaşlarla
konuyu devamlı görüşüyoruz" diye konuştu. Özellikle teknik servislerde
çalışan işçiler arasında "Bana birşey olmaz" gibi bir düşünce
gözlemlendiğini belirten Özen, teknik elemanın yetişmesi zor olsa da, POAŞ'ta
şu an yapıldığı gibi fazla çalışma, başka işlerde çalışma gibi uygulamalarla bu
açığı giderebileceğine dikkat çekti. Özen, Tüpraş'ta bakım kısmının taşerona
verildiğini, büyük bakımlar da dışarıdan taşeron işçi getirildiğini sözlerine
ekledi.
Tüpraş'ı da POAŞ'ın akibeti bekliyor
2000 Mart'ındaki halka arzda tepki gösterilmesine, çeşitli
toplantı ve bildirlere rağmen işçiler içinde de Tüpraş hisselerini alanların
olduğunu aktaran Tüpraş İşyeri Baştemsilcisi Salih Rakıcı, bir süre değerlenen
hisselerin sonradan hızla inişe geçtiğini ve bu kağıtları alanların bir yıldır
zararda olduğunu belirtti. Bu hisseleri alan işçilerin herşeyden önce kendi
gelecekleriyle oynadıklarını vurgulayan Rakıcı, özelleştirmenin bir biçimi olan
bu uygulamanın işçiler ve ülke açısından çok kötü bir şey olduğunu defalarca
vurgulamalarına rağmen, yine de tam anlamıyla başarılı olamadıklarını dile
getirdi. Tüpraş'ta istem dışı işten çıkarmaların tüm hızıyla sürdüğünü kaydeden
Rakıcı, "Geçen sene Temmuzdan bu yana re'sen emeklilik adı altında istem
dışı işten çıkarmalar devam ediyor. Bu Temmuz'da 42 kişinin çıkışı verildi. Bir
senede 120 kişi bu yöntemle işten çıkarıldı" dedi. Tüpraş'ta yatırımların tüm hızıyla sürdüğünün altını
çizen Rakıcı, "Yatırım programları yapıldı ve uygulanıyor. Şu anda
kurşunsuz benzin üretimi için yapılan büyük bir tesis devreye girecek. Onun
haricinde de yatırımlar var. POAŞ'ta olduğu gibi tesisler yenilendikten sonra,
süslenmiş bir şekilde alacak kişiye kıyak çekilecek. PETKİM için de aynı şeyler
sözkonusu" diye konuştu. Duyumlarına göre sonbahardaki halka arzlarla
kurumun yüzde 51-52'sinin özelleştirilmiş olacağını belirten Rakıcı, sonbahardaki
satışta yüzde 17'lik bir dilimin özelleştirme kapsamına sokulacağını tahmin
ettiklerini söyledi. POAŞ'ta özelleştirme sonrası yaşananların kendileri
açısından son derece öğretici olduğunun altını çizen Rakıcı, "Eğer gerekli
müdalehede bulunmazsak Tüpraş'ı da POAŞ'ın akibeti bekliyor" dedi. (Evrensel)
KAYNAKLAR:
"Özelleştirme tartışmaları", Hazırlayan: Aykut
Polatoğlu, Bağlam Yayıncılık, 1994.
"KİT Gerçeği ve Özelleştirme", Arslan Başer
Kafaoğlu, Alan Yayıncılık, 1994.
"PETKİM Dergisi", PETKİM Petrokimya Holding AŞ.
Yayınları, Temmuz-Ağustos 1990.
"1997-99 Petrol-İş Yıllığı", Petrol-İş Sendikası
Yayınları, Mart 2000.
"Tüpraş Gerçeği", Petrol-İş Sendikası Yayınları,
Mayıs 1999.
"Özelleştirme sürecinde POAŞ ve Tüpraş dosyaları",
Petrol-İş Yayınları, Mart 2000.
"Tüpraş'ın özelleştirilmesine hayır!", Petrol-İş
Sendikası Yayınları, Nisan 2000.