11 Kasım 2003 Salı

Tezkerenin seherinde "Tanyeri Horozları"


Yaşar Kemal'in "Bir Ada Hikayesi" dörtlemesinin üçüncü kitabı olan Tanyeri Horozları, savaşların insan ve doğa açısından ne derece büyük bir yıkım olduğunu insan sabrının sınırlarını zorlayan birbirinden korkunç öykülerle anlatıyor. Okuyanı ürperterek, korkutarak, midesini burarak öğretiyor savaş gerçeğini...

Özer Akdemir

İzmir/EVRENSEL
"Hangi savaş olursa olsun insanın insanlığında hayır bırakmaz. İnsanoğlunda acıma hissi, merhamet bırakmaz, sevgi bırakmaz. İnsanda ne kadar güzellik varsa alır götürür... Oysa insanoğlu önce kendisini güzelleştirmek, sonra dünyadaki herşeyi güzelleştirmek için, en güzel işini yapmış, kendini yaratmıştır." Doktor Halil Rıfat, adaya yeni gelen göçmenlerin yarı ölü halini görüp üzüntüden fenalaşan, bunun için kendisinden özür dileyen Poyraz'ı "Oğlum, harbi sen mi icat ettin de benden özür diliyorsun" diye payladıktan sonra bu sözlerle anlatır savaşı. Adada herkesin savaşlarla ilgili anlatacakları çok şey vardır. Çok canları yanmış, "çok ölmüşlerdir" çünkü.
Son sığınak
Poyraz Musa daha yirmili yaşlarında, onlarca çarpışmadan, savaştan çıkıp gelmiştir bu adaya. Diğerleri gibi... Sarıkamış'ta Allahuekber Dağlarında ölen onbinlerce askerin arasından sağ kurtulan bir avuç askerden birisidir o. Urfa'da Fransızlarla, Arabistan çöllerinde Yezidilerle savaşmış, Kurtuluş Savaşın'dan sonra kendine bu adayı yurt edinmiştir. Poyraz, onlarca yıl savaştan savaşa sürüklenen, artık tek kurşun atmaya mecali kalmamış insanlardan birisi, ada onların son sığınağıdır. Kimi savaştan, açlık ve ölümden kurtulmak için sığınmıştır adaya, kimi yurdundan sürgün edilmiştir. Savaşlardan sonra her yanı yıkık dökük bir virane haline gelen Anadolu'daki barut kokuları henüz silinmemiştir. Her yanda açlık, kıtlık, kıyamet... Bir de sürgünler var. Türk-Yunan savaşının ardından, birilerinin Lozan Konferansı sırasında ağızlarından dökülen iki çift kelam sonrası yerinden yurdundan zorla göç ettirilen 2 milyon Türk ve Rum. "Mübadele", doğup büyüdüğü toprakları bir daha hiç görmemek üzere terketmek zorunda bırakılan yüzbinlerce insanın geleceğini belirlemiştir. Yurdundan çekip koparılan bu insanların yüzlercesi göç sırasında çeşitli nedenlerle ölür. Mübadele sırasında Girit'ten sürülüp adaya gelen Ağaefendi, geri dönmek için her yolu dener, ama başaramaz. Adanın gerçek sahipleri olan Rumlar mübadele sırasında terketmek zorunda bırakılırlar adalarını. Sadece Lena Ana ve Vasili,  herşeyi göze alarak bırakıp gitmez doğup-büyüdükleri toprakları. Nişancı Veli onca savaşın ardında askerlik yaptığı Yemen çöllerinden kaçarak kurtarabilir canını. Kaçak Hasan da 90 bin askerin donduğu Allahuekber'in karı boranından, daha önce burada askerlik yapan babasının ısrarıyla cebinde götürdüğü şekerleri yiyerek sağ kalır. Kaçak askerlerin ağızlarına kurşun sıkarak ya da donmuş ağaçların dallarına astırarak öldüren Enver Paşa'nın hışmından kurtulması ise şansı sayesindedir. Sıkacak kurşun kalmamış, kaçak asker asacak ip tükenmiştir çünkü!...
"Çok öldük"...
Yaşar Kemal'in Bir Ada Hikayesi dörtlemesinin üçüncü kitabı olan Tanyeri Horozları, savaşların insan ve doğa açısından ne derece büyük bir yıkım olduğunu anlatıyor. İki ateş arasında kalıp ölen cerenler, kılıçlarla kesilip kızgın çöl kumları üzerine atıldıktan sonra seğiren kız memeleri, Allahuekber Dağlarında ölen binlerce askerden oluşmuş donmuş asker ormanları, Kurtuluş Savaşında ölen askerlerin cesetlerini taşırken çürümüş insan kokusuna dayanamayarak ölen amele taburu, künyesi gelen oğullarının ölmediğine, geri döneceklerine inanarak köylerini terk etmeyen analar... İnsanın tahammül sınırlarını zorlayan birbirinden korkunç öyküler anlatılır romanda. Okuyanı ürperterek, korkutarak, midesini burarak öğretir savaş gerçeğini  Yaşar Kemal. Adaya yurt belleyip gelen herkesin savaşlardan geriye kalan bir öyküsü vardır. Tüm öyküler birbirine benzer, çekilen acılar, gözyaşları, vahşet... Her yeni gelen öyküsünü anlatmadan rahat edemez bir türlü. Saatlerce, kan ter içinde kalınan anlatımların ardından hep "çok öldük" diye başlar ve biter cümleler. Yaşar Kemal'in o bildik destansı dili, olağanüstü doğa ve insan betimlemelerinin yanı sıra, psikoloji de önemli bir yer tutuyor kitapta. Adaya gelen hemen herkesin psikolojisi bozuktur. Poyraz Musa Yezidi kırımını ve kızgın kumların üzerine kesilip atılmış, seğiren kız memelerini aklından silemez. Kaçak Hasan ölümden kaçtığı için donmuş ağaç dallarına asılan askerlerden oluşmuş ölü asker ormanını. Ağaefendi'yi göç sırasında karısının ölümü ve yurdundan ayrılmak yıkmıştır, Sultan'ı oğlunun Sarıkamış'tan gelen künyesi...
Bir devlet siyaseti: Göç
Romanın üzerine eğildiği en önemli konulardan birisi savaş ise diğeri onun ardından yaşanan göçlerdir. 2 milyon insanın yerinden yurdundan edildiği mübadele günlerini, virane Anadolu'da açlıktan ölmemek için yollara düşen yüz binleri anlatır Yaşar Kemal. Göçleri bir devlet siyaseti olarak tanımlar Kemal, savaşlarda çekilen onca acının bir parçası. "Ama" der Yaşar Kemal bir söyleşide, "Göç bir devlet siyaseti olsun, olduğu kadar, hiçbir şeye yaramaz. İnsanlar çoğunlukla yapacaklarını yaparlar, birbirleriyle kardeşçesine kucaklaşmanın yolunu bulurlar."* Çünkü ortak acılardır biraz da insanlara birbirlerinin kardeşleri olduklarını duyumsatan, onları kaynaştıran.
Gelelim Bir Ada Hikayesi'nin günümüzdeki görüntülerine. Hala binlerce insan özellikle Doğu-Güneydoğu'dan göç etmek zorunda kalmışlar, çoğu yurt edinecekleri bir ada dahi bulamadan oradan oraya savrulmakta. Yakılmış, yıkılmış, boşaltılmış köylerine hala dönememekte. Dünyadaki savaşların ise biri biterken diğeri başlıyor. Her geçen gün Anadolu'nun çevresini saran savaş çemberi daralıyor. Bir dönem Alman emperyalizminin peşine takılıp yüzbinlerce askeri kırdıran zihniyet, hala işbaşında. Başı sıkışan ABD işgalcilerinin nefes alması için Kore'ye asker gönderip yüzlercesinin bayrağa sarılı cenaze olarak ülkeye dönmesine yol açanlar, bugün aynı senaryoyu Irak'ta tekrarlamak istiyorlar. Geçtiğimiz günlerde meclisten çıkarılan Irak'a asker gönderme tezkeresi, sabahın seherinde güneşli günleri müjdeleyen tanyeri horozlarını susturacak bir felaketin ilk adımı belki de. Tanyeri horozlarının sustuğu zaman savaş çığlıkları yankılanacaktır. Ve böyle olursa eğer, Bir Ada Hikayesi'nin henüz basılmamış son kitabının bugünden belli olan adı, Yaşar Kemal'in ne derece isabetli bir seçim yaptığının da kanıtı olacaktır: "Çıplak ada, çıplak deniz"!...Ne yapıp yapıp okutmak gerekiyor tezkereye "evet" diyenlere, Tanyeri Horozları'nı.

"Şu olup bitene inanamıyorum, dayanamıyorum, dedi sustu, cebinden mendilini çıkardı, alnını,saçlarını sildi."

* Doğan Hızlan "Yaşar Kemal'le Söyleşi", 28 Nisan 2002, Hürriyet

Tanyeri Horozları-Bir Ada Hikayesi 3, Yaşar Kemal, Adam Yayınları, Eylül 2002

12 Ağustos 2003 Salı

Siyanür zehrini Uşak'a saçacaklar



  
 12 Ağustos 2003 21:00
     
Maden Yasası'nın ardından, Uşak Kışladağ altın madeni projesi yeniden gündeme geldi. Başbakan Tayyip Erdoğan ile görüşerek maden çıkarma iznini alan Kanadalı El Dorado şirketine karşı Kışladağ köylüleri mücadele etmekte kararlı.
Uşak Kışladağ altın madeni projesi Maden Yasası'nın ardından yeniden gündeme geldi. Kanadalı El Dorado şirketinin Türkiye'deki işlerini yürüten TÜPRAG, yıllardır Kışladağ bölgesinde altın çıkarma için çalışmalar yapıyor. Siyanürün zararlarını Bergama köylülerinden öğrenen Kışladağ köylüleri de, 1995 yılından beri Kanadalı şirkete karşı mücadele yürütüyor. Siyanürlü yöntemle altın arama çalışmaları için devletten istediği desteği alan şirkete karşı Kışladağ sakinleri, Kışladağ Doğal Güzellikleri Koruma ve Yaşatma Derneği'ni kurdular. Köylüler eylemler ve etkinliklerle seslerini duyurmaya çalışıyor. El Dorado şirketinin siyanürlü altın çıkarmasına karışı oluşan halk muhalefetinin önde gelen isimlerinden Salim Bal, maden ve çalışmaları ile ilgili sorularımızı yanıtladı. Derneğiniz nasıl bir çalışma yürütüyor? Derneği buradaki köylülerle birlikte kurduk. Kışladağı Çevre ve Doğal Hayatı Koruma Derneği. Yaklaşık 70 üyemiz var. Eşme'de yapılan şenliklerde sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Şimdi milliyetçiyiz diyenler, bize terörist muamelesi yapanlar yabancıların madenini savunuyor. Eğer milliyetçilik diyorlarsa gerçek milliyetçilik bu toprakları savunmaktır. Onları talan edenleri değil. Kışladağ Altın Madeni için şirketin faaliyetlerini anlatır mısınız? TÜPRAG buradaki çalışmalarına yaklaşık 4 yıl önce başladı. Köylerde toplantılar yaparak altın madeninin yararlarını anlattılar. Öte yandan üniversitelerden gelen ve siyanürlü altının zararlarını anlatan profesörler de gözaltına alındı. Köylerde o günden bugüne baskılar arttı. İnsanları parayla kandırmaya çalıştılar. Buranın en büyük sorunu sudur. Yıllardır susuzluk çekiyoruz. TÜPRAG madeninin çevresindeki bütün köylere su getirdi. Bunu yapınca bizim gözümüzde iyi görüneceklerini sandılar. Bizler bugüne kadar devlete karşı olan görevlerimizi yerine getirdik. Ben Kars'ın Sarıkamış ilçesinde 18 ay askerlik yaptım. Zamanı gelince tıkır tıkır vergimizi ödüyoruz. Seçim zamanları gidip oyumuzu kullanıyoruz. Eğer biz bunları yapıyorsak devlet de bize karşı yükümlülüklerini yapmalı. Suyu getirmek tamamen devletin görevi. Devlet yapmadıysa suç bizde mi? Şirket bazı köylerde parayla adam tuttu. Altın madeni ile ilgili görüşmeye gelenleri şirkete bildiriyor. Arkasından da jandarma geliyor. Şirket, madeni işletme konusunda neler anlatıyor? Yaklaşık bir ay önce Gümüşkol köyünde ÇED toplantısı vardı. Bu toplantıda Ankara'dan gelen bir bilim adamı siyanürle altın çıkarmanın zararlı olmadığını, bütün ülkelerde bu yöntemle altın çıkarıldığını anlattı. Kaymakam, şirket yöneticileri, üniversiteli hocalar hep oradaydı. Bugüne kadar edindiğimiz bilgilerle siyanürlü altın çıkarmanın zararlarını ve bizleri nasıl etkileyeceğini anlatmaya çalıştık. Bize hemen tepki gösterdiler. Verilen raporda burada 500 metre derinliğinde bir kuyu açılacakmış. Bunun çevredeki bütün yeraltı suyunu çekeceğini ve susuz kalacağımızı anlattık. Ayrıca madende işlenen siyanürlü toprak Gümüşkol köyünün 500 metre aşağısında toplanacak. Bu oradaki bütün hayatı yok edecektir. Yapılacak kazı alanında 1-1.5 km çapında 500 metre derinliğinde bir kuyu açacaklarmış. Bunun sonra nasıl dolacağını veya ne olacağını sorduk. Bize maden bittikten sonra toprakla dolduracaklarını söylediler. Bir dağı alıp onun yerine koyacaklar. Bu hiç mantıklı bir şey değil. Kazı sırasında tozun toprağın insanları etkilemeyeceğini söylüyorlar. Ben burada harmanı patos yapsam ve bundan hiç saman hiç toz çıkmayacak desem hiçbir köylü bana inanır mı? Bizde onlara inanmıyoruz. Şirket köylüleri iş vaadiyle kandırmaya çalışıyormuş... Şirketin söylediğine göre toplam çalışacak işçi sayısı 300 kadar. Bunların içinde mutlaka köylüler olacak. Ama çoğunluğu dışarıdan işi bilen adamlar olacak. Şimdiden Uşaklı firmalarla anlaşmışlar. O firma kendi elemanını bırakır da bizi alır mı? Ben olsam bende almazdım. Hem burada 200-300 kişi iş bulacak ama bir sürü insan ürettiği şeyleri kaybederek işsiz kalacak. Yani geçim kaynağını kaybedecek. Uşak'ta valilikte yaptığımız bir görüşmede maden mühendisi Mehmet Yılmaz'a bunu çıkarmanın siyanür dışında bir yolu yok mu diye sorduk. Ama bize doğru dürüst bir cevap veremedi. Yüzyıldır bütün ülkelerde bu şekilde çıkarıldığını anlattı. Ama teknoloji gelişti. Yüzyıl öncesi gibi değiliz. Mutlaka başka yolları var fakat pahalıya geliyormuş. Bu da şirketin işine gelmiyor tabi. 

El Doragold 12 YILDIR TÜRKİYE'DE 12 yıldır Türkiye'de bulunan El Dorada Gold adlı maden tekelinin merkezi Kanada'da. El Dorado'nun hisseleri, Toronto Stock Exchange (ELD) ve American Stock Exchange (EGO) şirketleri tarafından işletiliyor. Şirket Brezilya'ya da el atmış durumda. Brezilya'da 1987'den beri işleyen São Bento Mine adlı maden arama şirketi El Dorado Gold'a ait. Türkiye'de ise 2003 yılının Mart ayında şirket Kışladağ Projesi'nin fizibilite incelemesini bitirmiş. 2002 yılında Kışladağ'ın mevcut ve potansiyel rezervini inceleyen şirket, projesini 2005'te bitirmeyi planlıyor. Altın çıkarımının kademe kademe artırılması öngörülüyor. Çevre Bakanlığı, Haziran 2003 yılında şirketin Çevre Etki Araştırması'nı kabul etmiş. Kışladağ Projesi'nin eylül ayında bitirilmesi öngörülüyor. Ancak şirketin Türkiye'yi terk etmeye niyeti yok. Zira, şirketin kendi sitesinde yıl sonuna kadar yapım çalışmalarına başlayabilmek için yerleşme ve toprak edinme izni alınmasının hedeflendiği belirtiliyor. Türkiye ve Brezilya'nın 'coğrafi potansiyelini' öven şirket, bu ülkelerden çıkmaya pek niyetli görünmüyor. 

ZEHİRLİ TOPRAKLAR Bizler sürekli burada bu topraklardayız. Ben öldükten sonra çocuklarım kalacak. Ama şirket yarın altın bittikten sonra gidecek. Geride bize kalan zehirli topraklar olacak. Şirketin hiçbir vaadi gerçek değil. İnsanlar başta çok tepkili idi. Ama zamanla baskı yapıldı. Şimdi pek çok insanın sesi çıkmıyor. Bu çevrede çok köy var. Gümüşkol, Kışla, Karapınar, Söğütlü, Ekişli, Ovacık, Katrancı vb.. Bütün bu köyler altın madeninden etkilenecek. Madenin oturduğu alandaki topraklar için dönümüne 1-2 milyar para vereceklermiş. 20-30 dönüm tarlası olan birisi şehirden bir ev bile alamayacak. Bu topraklar elimizden gidince biz ne ile geçineceğiz? Maden yetkilileri bizimle sürekli görüşüyor. Ama devlet ortada yok. Bir devlet yöneticisi de çıkıp, burada siyanürle altın çıkarmanın zararlı olmadığı garantisini vermiyor. Madenle sonuna kadar mücadele edeceğiz. Çünkü madenin bizlere bırakacağı hatıra, ormanlar değil ölü topraklar olacak. 

JANDARMANIN BASKINI Maden çalışmalarının ilk başladığı 1995 yılında Eşme'de siyanürlü altın üretiminin zararlarının anlatılması için birçok halk toplantısı yapıldı. Toplatılardan birine katılan Ege Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Hüseyin Yıldıran, siyanürlü altının zararları ile ilgili konuşurken jandarma ekipleri toplantıyı basarak Yıldıran'ı gözaltına aldı. Mahkemeye sevk edilen Yıldıran'a, Eşme Asliye Ceza Mahkemesi 1 yıl 3 ay hapis cezası verdi. Yıldıran'ın cezası paraya çevrildi. Öte yandan Yıldıran'ın aldığı cezayı eleştiren dönemin İzmir Barosu Başkanı Noyan Özkan da "Basın Kanunu'na muhalefet" suçundan 1 ay hapis cezası ile cezalandırıldı. Son olarak TMMOB'ye bağlı Çevre, Jeoloji, Kimya ve Metalürji Odaları ile 14 ayrı üniversiteden 120 bilim insanı siyanürlü altın çıkarmanın riskler barındırdığını ortaya koyarak, yargı kararlarının uygulanmasını, firmanın yasadışı faaliyetine son verilmesini istemişti. 


21 Nisan 2003 Pazartesi

Ve saltanat sona erdi

Foto Kodu: Veson (Yeni yönetim), Esaga (Cemal Tercan'lı yönetim)

İZMİR - 11 Nisan'da yaklaşık 100 bin kişinin katıldığı Esnaf Mitingi sırasında esnaflar tarafından ıslıklar ve bozuk para yağmuru ile protesto edilip, konuşmasına izin verilmeyen İzmir Esnaf ve Sanatkar Odaları Birliği Başkanı Cemal Tercan, Yönetim Kurulu kararıyla görevinden alındı. Nisan ayı başlarında yurdun dört bir yanında patlak veren esnaf eylemlerinden biri olan İzmir Karabağlar esnafının İzmir-Aydın Karayolu'nu trafiğe kapatarak yürümesini, "Çapulcuların ve provakatörlerin işi" şeklinde yorumlayan Tercan, kendi deyimiyle "Esnafın karnındaki şişkinliği gidermek" amacıyla düzenledikleri ve 100 bine yakın esnafın katıldığı "Açık Hava Toplantısı" nda, esnaflar tarafından protesto edilmiş, üzerine bozuk para ve dükkanının anahtarlarını fırlatan esnaf, Tercan'ı kürsüde konuşturmamıştı. Bu olaydan sonra bir basın toplantısı düzenleyen Tercan, kendisine karşı yapılan protestoyu muhalif oda başkanlarının düzenlediği bir komplo olarak niteleyerek, bunlardan hesap soracağını söylemişti.
37 yıllık saltanat
Kesintisiz 37 yıldır Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanlığını yürüten Tercan, kepenk kapama noktasındaki esnafın sokağa taşan ve sorunlarına sahip çıkmayan odalarına karşı yapılan mitingde kendisine yönelen öfkesini "bir grup çapulcunun provakasyonu" şeklinde yorumlayarak, 37 yıldır adeta yapıştığı koltuğu bırakmaya hiç niyetinin olmadığının mesajlarını da vermişti. Tüm bu gelişmelerden sonra esnaflar ve oda başkanları arasında yaşanan gerginlik, önceki gün noter huzurunda toplantı yapan Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Yönetim Kurulu'nun 6 ya karşı 5 oyla Cemal Tercan'ı Yönetim Kurulu Başkanlığından düşürmeleri ile yeni bir boyut kazandı. Yeni Yönetim Kurulu Tercan'ı Başkanlıktan düşürdükten sonra kendi arasında da görev dağılımı yaparak Mehmet Gönen'i başkanlığa, Mustafa Ak, Mevlüt Turun ve Reşat Gençtürk'ü de başkan yardımcılığına getirdiler. Yönetim Kurulundaki bu değişikliklerle ilgili İzmir Efes Oteli'nde yapılan, Esnaf ve Sanatkarlar Oda Başkanları'nın da katıldığı basın toplantısında konuşan yeni Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Gönen, 11 Nisan'da yapılan mitingde esnafın ve halkın Tercan'a karşı gösterdiği tepki ve sonrasında gelişen olayların sonucunda olağan ya da olağanüstü bir kongreye ihtiyaç duyulduğunu, bu kongrenin sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi için de Yönetim Kurulu'nda böylesi bir değişikliğe gittiklerini belirtti. "Kongreye daha sağlıklı bir şekilde gidebilmek için" yönetim kurulunda değişiklik yaptıklarını söyleyen Gönen, ısrarla sorulan sorulara rağmen kongrenin ne zaman yapılacağını söylemedi. "Olağan ya da Olağanüstü Kongreye talep gelirse gideceklerini" söyleyen Gönen, bir oy farkla yerinden indirdikleri Tercan gibi, koltuğa sıkı sıkıya sarılacaklarının sinyalini de verdi. Bu arada başkanlığı elinden alınan Tercan ise "Hala görevinin başında olduğu" nu söylüyor. Basın toplantısının bitiminde Marangozlar Odası'ndan bir esnafın Tercan'ı kastederek "Esnafın sorunlarını duymazdan gelen, esnafı muhatap kabul etmeyenlerin, esnafa çapulcu diyenlerin sonu budur." şeklindeki sözleri, 37 yıllık saltanatı sona eren Tercan kadar, kongreye sağlıklı gidebilmek adına yönetim kurulunu değiştiren, ama her ne hikmetse daha ilk toplantılarında kongre sözcüğünü duymak dahi istemedikleri gözlemlenen yeni yönetim kuruluna da verilen en güzel mesajdı. (Evrensel)
  ÿ

23 Mart 2003 Pazar

Abidin Dino anıldı

el mikrocerrahi abidin dino ile ilgili görsel sonucu


İZMİR - Her odasında Nazım Hikmet'in "Hastalar kardeşlerim.,İiileşeceksiniz" mısralarıyla başlayan "Mesaj" adlı şiiri bulunan El Mikro Cerrahi ve Ortopedi Travmatloji Hastanesi'nde önceki gün Abidin Dino anması vardı. Hastane Dino'nun başta "Eller" olmak üzere pek çok tablosu sürekli sergilenmekte. Yaşamı buyunca mutluluğun resmini yapmaya çalışan ünlü ressam, logosunu çizdiği hastanede doğumunun 90. yılında bir etkinlikle anıldı. Etkinliğe çok sayıda yazar, sanatçı ve hekim katıldı. Irak'ta ABD öncülüğünde sürdürülen emperyalist işgalin tüm hızıyla yaşandığ günümüzde, yaşamı boyunca barışı savunan Dino, bugünleri görseydi mutluluğun değil ama, mutsuzluğun resmini yapardı herhalde. 
el mikrocerrahi abidin dino ile ilgili görsel sonucu
Nitekim Dino'nun Paris'te bulunduğu dnemde arkadaşlık kurduğu, birlikte resim çalışmaları gerçekleştirdiği Picasso'da böylesi bir vahşetin yaşandığı İkinci Dünya Savaşı'nı ve Nazi vahşetini "Guiernica" tablosunda yansıtmıştı. Günümüz koşullarında Dino'yu anmanın daha da anlam kazandığını ifade eden El Mikro Cerrahi hastanesi Başhekimi Sait Ada şunları söyledi: "Hastanemizin logosu değerli sanatçımız Dino tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu onuru her zaman tüm çalışanlarımızla duyumsuyoruz. Dino'nun yaşamı boyunca savunduğu toplumsal değerleri, etik kuralları bizler de sağlık alanındaki çalışmalarımızda hayata geçirmeye çalışıyoruz." Semih Rıfat'ın hazırladığı ve Abidin Dino'nun yaşamını anlatan belgesel bir filmin gösterildiği anmada, Ressam Turgay Gönenç ve Dr. Osman Seçkin de Dino'nun yaşamı ve sanatı üzerine konuştular. (Evrensel)


13 Ocak 2003 Pazartesi

Normandy tahlil sonuçlarını devlete vermiyor

                 Ruhsatsız Maden, Normandy (Newmont) Maden İşletmesi Çevre ve Sağlık Bakanlığı Yönetmeliklerine de uymuyor. İşletmede özel bir labratuvara yaptırılan kontrol analiz sonuçları Devlete verilmiyor, Gerçekler Devletten saklanıyor. Devlet Denetimi Şirketin beyanına göre! Oluyor. Ekte Gizlenen Analiz sonuçları Atık Barajındaki Korkunç kimyasal kirliliği gösteriyor. 

Normandy (Newmont) Ovacık Altın Madeni İşletmesinin Çevre ve Sağlık Bakanlıklarına verdiği Taahhütnamenin ilgili maddelerine göre, Atık Bozundurma Tesisi çıkışı Toplam Siyanür (CNT) Miktarı litre başına 1 miligram'dan az olacaktı. Ayrıca İşletme tarafından yapılan! Günlük ölçümler aylık raporlar halinde ilgili Bakanlıkların İzmir İl Müdürlüklerine verilecekti.

Çevre Bakanlığı Tehlikeli Atıklar Yönetmeliğine göre ise (Ekteki, Resmi Gazete, 27 Ağustos 1995, Sayı: 22387 Sayfa 296) siyanürlü atıklar tehlikesiz ise arıtma çıkışı kolay ayrılan/uçucu siyanür 0,1 mgr/lt olacaktı. Maden İşletmesi Çevre Bakanlığına atıklarının tehlikesiz olduğunu beyan etmişti.

Aynı Yönetmelikte Tehlikeli Atıklar için limit değer 0,2 - 1,0 mgr/lt olarak belirlenmiştir. Aynı yönetmelikte Tehlikeli Atıklar yaşam birimlerinden en az 3000 m. Uzaklıkta depolanabilecek; depolanması ise ancak iki kat yersergili bir zeminle inşa edilecek bir atık barajında olabilecektir.
Ovacık altın madeninde limit değer 1,0 mgr olarak taahhüt edilmiştir; dolyısıyla Tehlikeli Atıklar Yönetmeliğine girmektedir. Atık Barajının da bu yönetmelikte belirtilen kriterlere göre inşa edilmesi gerekliydi. Ekteki Ek RG-3'e bakacak olursak, yönetmelikler Tehlikeli Atıklar için oldukça detaylı, iki kat yersergili bir sistem önerirken, Ovacık Altın Madenin de, tehlike yokmuş gibi basit bir sistem uygulanmıştır.

Çevre ve Sağlık Bakanlığı, Valilik, Kaymakamlık yetkililerinin madeni nasıl kontrol edip denetledikleri ortadadır. Ovacık altın Madeninde hiçbir yönetmeliğe ve kriterlere uyulmamaktadır.

Tahhütnamenin diğer bir maddesi ( Bakınız Ek-05 ve Madde-6) ise, İşletme arıtma çıkışı Toplam Siyanür sınır değeri olan 1 miligram/litre'yi sağlayamazsa ve 24 saat içinde düzeltemezse, İşletmede tüm faaliyetler durdurulacak, gerekli önlemler alındıktan sonra çalışmalar başlatılacaktı. Gerekli önlemlerin alınmaması durumunda İşletme kapatılabilecekti.

Ovacık Altın Madeninde Arıtma Tesisi çıkışı alınan çamur numunesi analize gönderilmeden önce filtre kağıdı ile süzülmekte, çamursuz sudaki siyanür miktarı ölçülmektedir. Toplam siyanür yerine süzülmüş, temizlenmiş atık sudaki zayıf asitte çözünen siyanür ölçülmektedir. Ekte Taahhütnamenin EK-5'inde Toplam siyanür tarif edilmiştir.

İşletme tarafından özel bir labratuvara yaptırılan analiz sonuçlarına bakacak olursak; süzülen, toplam siyanür yerine sadece kolay ayrılan/uçucu siyanürü ölçülen numunenin bile sınır değer olan 1 mgr/lt'yi aştığını, İşletmenin Devlet Kontrol Birimlerinden bu değerleri  sakladığı Analiz raporlarından anlaşılmaktadır. En üzücü olanı da, bu değerler yerine Devlete yanlış, düzeltilmiş, hileli raporlarla bilgi verilmesidir.

Ekteki günlük analizlerin birincisine bakacak olursak (ALS-01), süzülmüş çamurdaki toplam siyanürün korkunç büyüklükte olduğunu, yönetmelikteki sınır değerden tam 126 kez büyük olduğunu göreceksiniz. İkincisi (ALS-02) ve bunu takip eden 3-4-5-6 (Birbirini Takip Eden Dört Günlük) sonuçlara bakacak olursanız, siyanürün sürekli 1 mgrm/lt'nin üzerinde olduğunu göreceksiniz.
Yetkililer nerde? Yargı Kararları uygulanmıyor diye, Madenin ruhsatsız çalışmasına göz yumulduğu gibi, Tehlikeli  bir şekilde çalışması da durdurulmayacak mı?

Sonuç olarak:

Ø İşletme iyi niyetli değil. Gerçekleri Devletten saklıyor. Taahhüt ettiği arıtma şartlarını hileli olarak aldığı numunelerde bile, süzme işlemi yapmasına rağmen sağlayamıyor. İşletmenin Çevre Bakanlığı Tehlikeli Atıklar birimine  verdiği Taahhütnamede arıtma limiti 0,1 mgr/lt. Ekteki analiz raporlarında ise 12,60 mgr/lt olan bile var (126 misli daha fazla).

Ø Devletin Kontrol Birimleri (İl Sağlık, İl Çevre, Bergama Kaymakamlığı Sağlık Gurup Başkanlığı) Madeni denetleyemiyor. Yapılan Denetimlerde ilgili Tahhütname maddelerine, Çevre ve Sağlık Yönetmeliklerine uyulmuyor. Ruhsatsız işletmenin arıtma tesisi görev yapamıyor. Devlet Yetkilileri Madenin İnsan ve Çevre Sağlığını tehdit eden Tehlikeli Çalışmalarına göz yumuyor!

Ø Atık Barajı İnşaatı Tehlikeli Atıklar Yönetmeliğine göre yapılmamıştır. Atık Barajının Ruhsatı Mevcut değildir. Tehlikeli Atıkları depolamaya devam eden Baraj her an yer altı sularını ve çevreyi kirletebilir. Civar Köylerde yaşayan köylülerin içme ve kullanma sularını zehirleyip, insanların ölmesine, tüm canlıların yok olmasına sebep olabilir.

Ekteki Raporlar ve Taahhütnamenin ilgili maddeleri incelendiğinde, Ovacık altın Madeninde kontrolsuz ve ruhsatsız olarak devam eden çalışmaların tehlikeli boyutlara geldiğini göreceksiniz.

Bundan bir ay önce Maden İşlemesinde Tesis Baş Formeni olarak çalışmakta olan Tevfik Herdurak, İşletme Müdürlerinin kendisine sürekli olarak "Kimyasalları azaltmasını, arıtma maliyetlerinin çok yüksek olduğunu" söylediklerini ifade etmektedir.

Madenin çalışmalarının durdurulması için Ovacık yöresinde yer altı sularının kirlenmesi, çevre insanının siyanürden zehirlenip ölmesi mi bekleniyor?
Kaymakam, İzmir Valisi yetkilerini neden kullanıp Madeninin faaliyetlerine son vermiyor! İmarsız, Ruhsatsız İşletme Kesinleşen Yargı Kararlarına uymadığı gibi Çevre ve Sağlık Bakanlıkları Yönetmeliklerine de mi uymayacak!
Yeni Hükümette yürekli, yargı kararlarına saygı gösterecek, yapılan hatalara dur deyecek Ülke menfaatlerini kollayacak yetkililer olacaktır - olması gereklidir.

EKLER:

İşletmenin Sağlık ve Çevre Bakanlıklarına verdiği Taahhütname:
Madde 6 - Tesis Atıkları:

Eurogold Madencilik A.Ş., tesiste oluşan atıkların bozundurulması için kimyasal bozundurma tesisi kurmuştur. Bu tesis aşağıdaki ünitelerden oluşmaktadır:

· INCO SO2/Hava prosesi ile siyanür bozundurma,
· Ferrik sülfat prosesi ile ağır metal duraylama,
· Tesis içi dökülme ve siyanatlar için hipoklorit bozundurma.

Siyanür konsantrasyonu iki noktada ölçülerek tesbit edilecektir.

a) Kimyasal bozundurma ünitesi çıkışı, havuza deşarj edilmeden önceki bir noktada alınacak çamur numunesi,

b) Havuzdan tesise beslenen suyun besleme kulesine aktığı noktada alınacak su numunesi.

Her iki durumda da CNT<1 mg/lt olacaktır.                                       CNT : Toplam siyanür
(CNT = CN_WAD + CN_ serbest)
WAD = Zayıf asitle çözünen

Atık havuzunda sıvı fazda bulunabilecek maksimum ağır metal konsantrasyonları şunlardır:

Cu:      5          mg/L
Pb:       2          mg/L
Zn:      5          mg/L
Cd:      1          mg/L
Cr:       2          mg/L
Sb:       5          mg/L
As:      5          mg/L
Hg:      0.1       mg/L
Fe:       10        mg/lt

Atık havuzundaki sudan örnek alma ve rapor verme sıklığı Ek 5'de verilmektedir.

Bu değerler aşıldığında istenilen değerlerin sağlanabilmesi için süre verilecektir. Bu süre siyanür için 24 saat, ağır metaller için 48 saattir. Bu süre içerisinde istenilen limitler sağlanamazsa tesis, gerekli değerler doğal veya kimyasal yoldan sağlanana kadar durdurulacaktır. Tesisin bakım veya herhangi bir nedenle durdurulması halinde yeniden devreye alındığı durumlarda optimum çalışma şartlarını elde edebilmek için 12 saatlik bir süre verilecektir.

Taahhütname EK 5:

Atıklardan alınacak numuneler üzerinde belirlenecek parametreler.

Parametre                   Birim      Numune Alma Sıklığı         Raporlama  Sıklığı

Siyanür*                     mg/L               Günlük                                   Aylık
pH                              pH                   Haftalık                                  Aylık
Demir                         mg/L               Haftalık                                  Aylık
Magnezyum                mg/L               Haftalık                                  Aylık
Arsenik                       mg/L               Günlük                                   Aylık
Kadmiyum                 mg/L               Haftalık                                  Aylık
Toplam Krom             mg/L               Haftalık                                  Aylık
Bakır                           mg/L               Haftalık                                  Aylık
Kurşun                                   mg/L               Haftalık                                  Aylık
Civa                            mg/L               Haftalık                                  Aylık
Nikel                           mg/L               Haftalık                                  Aylık
Çinko                          mg/L               Haftalık                                  Aylık
Antimuan                   mg/L               Günlük                                   Aylık

*  (CN_T=CN_WAD + CN_serbest)    CNT: Toplam Siyanür  \   CNWAD: Zayıf asitte çözünen siyanür
                                                       CN: Serbest Siyanür
  
Sayfa: 296                              RESMİ GAZETE                 27 Ağustos 1995 - Sayı: 22387

EK - 11A
ATIKLARIN YERÜSTÜ TESİSLERİNDE DEPOLANABİLME KRİTERLERİ

                        Tehlikeli atıklar           İnert Atıklar
1.01     pH       4 - 13   4 - 13
1.02     Toplam organik karbon          40 - 200 mg/l  <200mg/l
1.03     Arşen  0.2- 1.0 iğ/l     <0.11 mg/l
1.04     Kurşun            0.4 - 2.0 mg/1
1.05     Kadmiyum      0.1 - 0.5 mg/l 
1.06     Krom VI         0.1 -0.5mg/l.  
1.07     Bakır   2-10 mg/l       
1.08     Nikel   0.4 - 2.0 mg/l 
1.09     Civa    0.02-0.1 mg/l 
1.10     Çinko              D1.04-D1.10
1.11     Fenoller           20 -100 mg/l   <10 mg/l
1.12     Fluorür            10 50 mg/l       <5 mg/l
1.13     Amonyum       0.2 1 .0 mg/l    50 mg/l
1.14     Klor     1.2-60 g/l        <O.5 g/l
1.15     Siyanür2         0.2 - 1 .0 mg/l <0.1 mg/l
1.16     Sülfür3            0.2 - 1.0 g/l     <l.0 g/l
1.17     Nitrit   6 -30 mg/l       <3 mg/l
1.18     Halojenli organik bileşimler   0.6 -3.0 mg/l   <0.3 mg/l
1.19     Tiner ve çözücü ve sökücü maddeler5          0.02- 0.10 mg CI/l      <CI/1
1.20     Pestisidler5     1 -5 ug C1/1    <0.5 ugc1/1
1.21     Yağda çözülen maddeler       0.4 - 2.0 mg/l  <1 mg/l








Sayfa : 200                                         RESMİ GAZETE      27 Ağustos 1995 - Sayı : 22387
ALTINCI BÖLÜM
Bertaraf Tesislerine Lisans Verilmesi ile İlgili Hükümler Bertaraf Tesislerine Ön Lisans Verilmesi
Madde 23 - Atık bertaraf tesisi kurmak isteyen gerçek ve tüzel kişiler, kuracakları tesis--
le ilgili her türlü plan, proje, rapor, teknik veri, açıklamalar ve diğer dokümanlarla birlikle Bakan-
lığa başvurur.             
Bu başvurularda;       
a) Çevresel etki değerlendirmesi olumlu belgesi,
b) Tesisin kanun, yönetmelik ve diğer hukuki ve teknik düzenlemelerde istenen şartları
yerine getirebileceğini gösterir mühendislik ve yapılabilirlik raporu,
c)         Planlanan tesise ait uygulama ölçeğinde her türlü mühendislik proje ve raporları,
d) Ek-15'de belirtilen bilgi ve belgelerin . 
bulunması zorunludur.          
Bakanlık projeleri İnceler, uygun gördüğü takdirde, tesise ön lisans verir.
Bertaraf Tesislerine Lisans Verilmesi
Madde 24 - Atık bertaraf tesisi kurmak, işletmek ve kontrolünü yapmak isleyen gerçek
ve tüzel kişiler Bakanlıktan lisans almak zorundadır. Bertaraf tesisinde, birden fazla ünitenin olması halinde, farklı birimler için ayrı ayrı lisans alınır. Birbirini tamamlayan ve benzer teknoloji kullanan kompleks tesis üniteleri, lisans alma açısından tek ünite sayılır.        
       Ön lisans verilen tesisin, projesi ve şartnamesine uygun olarak yapıldığının ve işletme pla-nının değerlendirilip uygunluğunun saptanması halinde Bakanlıkça tesise lisans verilir. Bu lisans 3 yıl süre ile geçerlidir, gerekli durumlarda uzatılabilir veya şartlı verilir. Lisans hiç bir şekilde üçüncü kişilere devredilemez.
      Lisans İptali
      Madde 25 - Bakanlıkça yapılan denetimlerde, tesisin lisansa uygun olarak çalıştırılma-dığının, mevzuatta istenen şartların sağlanmadığının, tesisle ilgili Ölçümlerin düzenli olarak yapılmadığının veya kaydedilmediğinin tespit edilmesi halinde, işletmeciye, tespit edilen aksaklıkların düzeltilmesi için aksaklığın önemine ve kaynağına göre l ay ile l yıl arasında süre verilir. Bu sü-re sonunda yapılan kontrollerde, aksaklığın devam ettiği tespit edilirse tesisin faaliyeti geçici ola-rak durdurulur veya lisansı iptal edilir.   

Bertaraf  Tesislerine İnşaat Ruhsatı Verilmesi
Madde 26 - Atık bertaraf tesislerine İnşaat ruhsatı vermeye;         
a) Belediye hudutları ve mücavir alan sınırlan dışında kalan yerlerde mahallin en büyük mülki amiri,   
b) Belediye hudutları ve mücavir alan sınırları içindeki yerlerde belediyeler, büyükşehir belediyesi olan yerlerde Büyükşehir Belediyeleri yetkilidir.      
                                               YEDİNCİ BÖLÜM
Düzenli Depo Tesisleri Inşaatı ve İşletilmesi
Yer Seçimi
Madde 27 - Düzenli depo tesisleri, karstik bölgelerde, içme, kullanma ve sulama suyu temin   edilen veya edilecek olan yeraltı sulan koruma bölgelerinde, taşkın riskinin yüksek olduğu bölgelerde kurulmaz kurulmasına ve İşletilmesine izin verilmez.
Depo tesislerinin yer seçiminde, seçilecek yerin jeolojik, hidrolojik, jeoteknik özellikleri, yeraltı su seviyesi ve yeraltı suyu akış yönleri, mevcut ve planlanan meskun bölge ile diğer yapı-laşmalar, deprem kuşaklan ve tektonik koruma bölgeleri ile diğer zemin hareketleri, toprak özel-likleri ve kullanım durumu, hakim rüzgar yönü, trafik durumu dikkate alınır. Depo alanında geri-lim hatları bulunamaz. Depo tesislerinin en yakın meskun bölgeye mesafesi 3000 metreden az olamaz

Yürütme ve idare Bölümü Sayfa : 200

Su dilsiz...
SERMAYE karşısında doğanın hiç şansı yok. Bir kez sermayecinin gözünü para hırsı bürüdü mü?.. Ne ağaç kalır, ne orman, ne ırmak, ne ova, ne dağ, ne nehir, ne deniz, ne bir canlı.
Yeter ki sermayenin gözüne o rant ilişsin.
Yeşil ormanın altında, mavi denizin koyunda, berrak ırmağın suyunda, yüce dağın dibinde, verimli ovanın toprağında, fark etmez.
Sermaye yeter ki para kokusu alsın.
Bir anda saldırarak, keserek, kazarak, biçerek, kirleterek, yok ederek, öldürerek ulaşır ona.
Sermaye acımasızdır.
Merhametsiz.
Saygısız ve bencil.
İşte; altın arayıcılarının önünde hiçbir şey duramıyor.
Ne hukuk, ne devlet, ne adalet. Hiçbir yasa ve kural işlemiyor. Onlara engel olmak için direnen, sadece çevrelerini-doğalarını savunmak isteyen köylüler ise bu sefer ‘‘casusluktan’’ yargılanıyorlar.
İyi mi?..
Nasıl olur?..
Niçin?..
Sırf kendi suyunu-havasını-yeşilini-doğasını korumak isteyen köylülerin başına bunca iş gelebilir mi?..
Cinayetle bile suçlanıyorlar.
Olmadı; Alman casusu yaptılar köylüleri.
‘‘Casus’’ köylüler adına konuşan sözcüleri Oktay Konyar, önceki gün DGM'de ‘‘Kadınlarımızın bileziklerini satarak on yıl direndik. Kırılmadık, bükülmedik. Yalnız değiliz, biz on bin casusuz. Ağaçların, toprağın, kuşların casusuyuz’’ diyordu.
Yaşadıkları doğa parçasını savunan insanların bu denli saldırıya uğramaları, suçlanmaları, yerden yere vurulmaları neden?..
Sebep ne?..
Çünkü sermaye bir kez orada altını gördü.
Çokuluslu şirketin gözüne bir kez para takıldı.
Her yola başvurarak, hukuku ezip geçerek, adaleti ve devleti atlayarak amacına koşuyor.
Gerektiğinde en inandırıcı bilim adamlarını, en güçlü üniformalıları, en etkili aydınları arkasına katarak.
Hiçbir şey ondan kurtulamıyor.
Savunmasız orman.
Sessiz toprak.
Dilsiz su... 

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...