20 Mart 2004 Cumartesi

Kim celladına oy verir!



20 Mart 2004 22:00
     
Çine'deki özel madenler ölüm saçıyor. Madenlerde çalışan işçiler bir kaç yıl içinde akciğer hastalığına yakalanıyor. Altı ayda bir çekilen göğüs filmleri ile belirledikleri hasta işçileri işten atan maden patronları, şimdi, kaderlerine terk ettiği işçilerden oy istiyor. Onları, kendi cellatlarına oy vermeye çağırıyorlar...

Aydın il merkezine 38 km uzaklıkta bulunan Çine'de tam bir insanlık dramı yaşanıyor. İlçedeki taş madenlerinde çalışan işçilerin büyük bölümü 4-5 yıl içinde çalışma şartlarından kaynaklı akciğer hastalığına yakalanarak işten çıkarılıyor. Hastalandıktan sonra işlerine son verilen işçiler, sosyal güvenceleri ellerinden alınmış bir şekilde kaderlerine terk edilirken, birçok işçi de hastane kapılarında yıllarca süren tedavilere rağmen hastalığa yenik düşüyor.

Filmi kötü çıkan işten atılıyor İlçede Kaltun Madencilik, Polat Madencilik, Akmaden ve Kale Madencilik gibi büyük maden şirketlerinin yanı sıra irili ufaklı şirketler de var. Seramik, cam ve kompoze taş ürünlerinin üretimi için kullanılan kuvars, sodyum feldspat, potasyum felspad, kalsit gibi hammaddelerin üretildiği bu madenlerde bine yakın işçi çalışıyor. Madenlerin özellikle işçilerin deyimiyle "değirmen" adı verilen ve cevherin öğütülüp toz haline getirildiği bölümlerinde çalışan işçilerden büyük bir çoğunluğu birkaç yıl içerisinde soludukları toz nedeniyle akciğerlerinden hastalanıyor. Her 6 ayda bir çekilen göğüs filmi kötü çıkan işçiler, işveren tarafından çeşitli gerekçelerle işten çıkarılıyor. Çine ve madenlere yakın olan köyler şimdi akciğer hastalığına yakalandıktan sonra işten çıkarılan maden işçileri ile dolu. Yıllarca tedavi olmak için hastane hastane gezen bu işçilerden bir kısmı ise hastalığa daha fazla direnemiyor. Geçtiğimiz hafta içinde İzmir Göğüs Hastalıkları Hastanesi'nde 45 yaşında yaşamını yitiren İsmail Kuşaksız bunlardan sadece biri. Tabutunun yarısı boş gitti! Kaltun da 5 yıl çalıştıktan sonra hastalandığı için işine son verildi. Tedavi olabilmek için Yeşil Kart'la dört yıl boyunca Çine, Ankara, İzmir arasında mekik dokudu. Kuşaksız, geçtiğimiz hafta İzmir Göğüs Hastalıkları Hastanesi'nde daha fazla direnemedi ölüme. 45 yaşında ölen Kuşaksız, geride bir eş ve Tugay ile Yüksel adlarında iki küçük çocuk bıraktı. Eşinin ölümünden sonra iki çocuğuyla Çine'nin Karakollar köyündeki anne babasının yanına sığınan İsmail Kuşaksız'ın eşi Fatma Kuşaksız, madene girmeden önce eşinin son derece sağlıklı olduğunu anlatıyor: "Hiçbir şeyi yoktu eşimin. Madende çalışırken bu hastalığa yakalandı. Çalışırken doğru dürüst maske vermiyorlarmış. Değirmende tozun doldurulduğu çuvalın ağzını açıyordu. Kötü maske verdikleri için toz alıyormuş ciğerleri. Kilolu, babayiğitti İsmail. Hastalık onu eritti, küçücük kaldı. Tabutunun yarısı boş gitti."

'Değirmen' işçi öğütüyor Kaltun Madencilik'te 7.5 yıl çalıştıktan sonra akciğerlerinden hastalandığı için işten çıkarılan Erol Ateş, çalıştıkları süre içerisinde her 6 ayda bir çekilen ciğer filmlerinin kendilerine bildirilmediğini söyledi: "Doktorlar sözleşmeli oldukları için bize hiçbir şey söylemiyorlardı. Bizim filmler nasıl diye sorduğumuzda, 'normal' deyip geçiyorlardı. Birkaç arkadaş kendi istekleri ile bıraktılar işi. Ben oğlan askerden gelinceye kadar çalışayım diye düşündüm. Aradan bir ay geçince idareden Seyfettin bey çağırdı. '5 seneyi dolduranları çıkarıyoruz' dedi. Bıraktıktan bir ay sonra bizim hastalık meydana çıktı." Aydın, İzmir hastanelerinin ardından Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesine sevk edilen Ateş, "Geçen müfettişler gelip ifademi aldılar. Bana tozluk kullanıyor muydunuz diye sordular. Bize 20-25 günde bir tozluk veriyorlardı. Yıkayıp yıkayıp öyle kullanıyorduk. İki gün kurumasını bekliyorduk" diye anlatıyor. Madende "değirmen" bölümünde çalıştığını aktaran Ateş, sürekli toz püskürten değirmene bir çözüm üretilmediğini belirtiyor. 49 yaşındaki, üç çocuk babası Ateş, hâlâ tedavi olabilmek için uğraşıyor. 

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...