15 Ağustos 2004 21:00
TÜPRAG Eşme Kışladağı'nda altın madeni açma girişimlerinin
sonuna gelindi. ÇED raporunu alan şirket, 2005 yılında işletmeyi üretime açmayı
planlıyor.
Uşak'ın Eşme ilçesi Kışladağ mevkiindeki köylerde oturanlar
ve ormanlarda avlanmaya gidenler, bundan 5-6 yıl önce ellerinde bir takım ölçüm
aletleri ormanın kıyısında incelemeler yapan kişilere neyin ölçümünü
yaptıklarını sorduklarında "orman"ın yanıtını alırlar. Ormanın
nesinin ölçümünün yapıldığı sorusu ise yanıtsız bırakılır. Yıllarca süren bu
çalışmaların altın madeni açılması için yapıldığı sonra anlaşılır. Söylentilere
göre son on yıl içerisinde dünyada bulunan en büyük rezervli üçüncü altın
madeni bulunmuştur bu ormanların kıyısında. Maden Bergama'dakinin 5-10 misli
büyüklükte bir rezerve sahiptir.
Bergama'yı beklerken Hâlâ skandallar zincirlemesi olarak devam eden Bergama'daki altın madeni Türkiye'nin 560 yerinde altın madeni kurmak isteyenlerle, ülkenin 560 yerinin siyanür havuzlarıyla zehirlenmesini önlemek isteyenler arasında bir hesaplaşma alanına dönüştü. Son olarak Bergama da Danıştay'ın madenin çalışmasına dayanak yapılan Bakanlar Kurulu Prensip Kararını iptal etmesinin ardından yeni gelişmeler yaşandı. Mahkeme kararına uyarak madeni kapatması gereken Newmont, Ovacık altın madeninin tüm hisselerini Kanadalı küçük ölçekli Frontier Pasific'e sattı. Ardında da "Bu mahkeme kararı madeni kapatmamızı gerektirmiyor" diye topu yine taca atmayı seçti. Yaklaşık 14 yılı bulan Bergama süreci bazen hareketli, kimi zaman durgun, yargı kararları, köylülerin eylemleri, paneller, basın toplantıları, açıklamalar arasında ürüp giderken ülkenin diğer yerlerindeki altın madeni kurma çalışmaları da aralıksız devam etti. Gözleri kulakları Bergama da olan, buradaki sürecin lehlerine sonuçlanması için Newmont'a her türlü desteği sunan diğer altıncı şirketler sessiz sedasız kendi çalışmalarını sürdürdüler.
"Su verip altın alıyorlar" Bunlardan birisi de Uşak Eşme Kışladağ'da, İzmir Efem Çukuru'nda, Tunceli Ovcak'ta, Çanakkale Kaz Dağlarında ve daha birçok yerde altın işletmeleri açmak isteyen TÜPRAG şirketi. TÜPRAG'ın son çıkan maden kanununun kendi istedikleri yönde bir içerik taşıması için bakanlıklar nezdinde Newmont'la ortak kulis çalışması yürüttüğü, Newmont'un bir iç yazışmasına dayanılarak gazetemizde haberleştirilmişti. Bergama'da yaşanan olayların kendi açılarından olumlu-olumsuz yönlerinden ders alarak yıllardır çalışmalarını sürdüren TÜPRAG, yöre insanlarının anlatımlarına göre Eşme'de çok iyi bir halkla ilişkiler politikası yürütür. Yöredeki köylülerle iyi ilişkiler kurmak için elinden geleni yapan TÜPRAG halkla ilişkiler uzmanları, aynı iyi ilişkileri belediye başkanları, kaymakamlar ve İl valisiyle de kurmayı başarır. Şirket, Köy Hizmetleri tarafından ihale edilen köylere su götürme projesinin tamamlanmasına az bir çalışma kala durmasını fırsat bilip kalan kısmı tamamlar. Projenin tamamlanması iyi bir reklam malzemesi olarak pazarlanıp basın tarafından TÜPRAG'ın köylülere bir hizmeti gibi yansıtılır. O günün gazeteleri "300 yıllık su hasretini TÜPRAG bitirdi", "Su verip altın alıyorlar", "TÜPRAG köylere su getirdi" gibi geniş haberler yaparlar. Yine şirket köylere sağlık ocağı yapma sözü verir. Maden sahası için 2.5 milyon metrekarelik bir alanı değerinin çok üzerinde fiyatlarla satın alır. Eşmedeki kültürel etkinliklere sponsorluk yaparken, madene ilk başta karşı çıkan insanları bir şekilde susturmayı başarır. Tüm bu çalışmalar de fazla göze batmadan yapılır. Eşmedeki altın madeni çalışmaları konusunda basında çok az haber çıkar. Hatta madene olumlu yönde ÇED raporu verildiğinden bile konuyla ilgilenen kimselerin çok geç haberi olur.
Havran halkı kovunca Bergama mücadelesinin başından beri sürecin içerisinde yer alarak köylülerin avukatlığını yapan Av. Senih Özay, TÜPRAG ve Eşme'deki altın madenine de müdahale edenlerin arasında. Özay bu konuda şunları anlatıyor: "Türkiye'de TÜPRAG firmasının Havran Küçükdere'ye, Gaziemir Efem Çukuru'na, Sivrihisar Kaymaz bucağına geldiği sırada Eurogold firması da Bergama'ya ve Gümüşhane'ye oturmuştu. İki parçalı götürdüler. Arkada Rio Tinto Tunceli Munzur bölgesindeki madenlerle ilgili zaten 20 yıldır varlığını sürdürüyormuş haberimiz yoktu onlardan. Bu koşullarda Havran Küçükdere'de halkın muhteşem bir tepkisiyle TÜPRAG geri çekilince Uşak'a önem verdi. Ama Bergama önde bir dosya olduğundan Bergama'yı da gizli olarak destekledi." Şirketin yörede tepkilerin cılız olmasını fırsat bilerek yavaş yavaş maden sahasını genişlettiğini aktaran Özay maden hakkında açtıkları dava ile ilgili şu bilgileri veriyor; "Biz Bergama ile uğraşırken tabii ki aklımızda hep buralar vardı. 560 yerde maden hedefleri olduğunu biliyorduk ama, bir ÇED raporu elde edemiyorduk. Vermiyorlardı. Nihayet bir yazışmada Uşak Eşme altın madeni için ÇED raporu verildiğini duyar duymaz hemen bir dilekçe yazıp ÇED raporunun verilip verilmediğini sordum. Onlar da "verdik" dediler. 60 gün içerisinde dava açmam gerekiyordu. Uğur Sümer isimli eski bir müvekkilim vardı o yöreli. Hem onun avukatı olarak, hem de kendi adıma dava açtım." Özay'ın kendi adına asaleten ve Uğur Sümer'i vekaleten Manisa İdare Mahkemesi'nde açtığı ÇED raporunun iptal edilmesi davası maden hakkında kısıtlı bilgiye sahip davacıları zor durumda bırakmış. Henüz içeriği görülmemiş bir ÇED raporuna karşı, Bergama örneğini ileri sürüp, mahkemelerin verdiği kararı örnek göstererek iptal başvurusu yapmışlar. Geçtiğimiz günlerde Çevre Bakanlığı'nın Özay ve Sümer'in açtıkları davayla ilgili mahkemeye gönderdikleri savunma, onların bu bilgi eksikliklerinden yararlanmayı ve böylece mahkemeyi "Bunlar bir şey bilmeden dava açıyorlar" diye etkilemeyi amaçlayan bir kurguyla sunulmuş. Özay ve Sümer'in Bakanlığın verdiği ÇED raporunun iptali dilekçesine yöredeki köylüler müdahil olarak katılırken, aynı davaya Bakanlığın yanında da müdahil olarak TÜPRAG şirketi yer almış. Mahkeme her iki taraftan gelen müdahil taleplerini de kabul etmiş. Eşme'deki maden için açtığı davada Bergama örneğini veren Özay, buradaki sürecin de otomatik olarak Bergama'ya dönüştüğünü belirtiyor. Özay, "Şimdi yörede insanlar Bergama örneğinden hareketle bir endişe içerisindeler. Olaylar otomatikman Bergama'ya dönüşüyor. Uşak'ta da hareketin yükselmeye başladığını,genişlediğini görüyoruz." diye konuşuyor.
Bergama'yı beklerken Hâlâ skandallar zincirlemesi olarak devam eden Bergama'daki altın madeni Türkiye'nin 560 yerinde altın madeni kurmak isteyenlerle, ülkenin 560 yerinin siyanür havuzlarıyla zehirlenmesini önlemek isteyenler arasında bir hesaplaşma alanına dönüştü. Son olarak Bergama da Danıştay'ın madenin çalışmasına dayanak yapılan Bakanlar Kurulu Prensip Kararını iptal etmesinin ardından yeni gelişmeler yaşandı. Mahkeme kararına uyarak madeni kapatması gereken Newmont, Ovacık altın madeninin tüm hisselerini Kanadalı küçük ölçekli Frontier Pasific'e sattı. Ardında da "Bu mahkeme kararı madeni kapatmamızı gerektirmiyor" diye topu yine taca atmayı seçti. Yaklaşık 14 yılı bulan Bergama süreci bazen hareketli, kimi zaman durgun, yargı kararları, köylülerin eylemleri, paneller, basın toplantıları, açıklamalar arasında ürüp giderken ülkenin diğer yerlerindeki altın madeni kurma çalışmaları da aralıksız devam etti. Gözleri kulakları Bergama da olan, buradaki sürecin lehlerine sonuçlanması için Newmont'a her türlü desteği sunan diğer altıncı şirketler sessiz sedasız kendi çalışmalarını sürdürdüler.
"Su verip altın alıyorlar" Bunlardan birisi de Uşak Eşme Kışladağ'da, İzmir Efem Çukuru'nda, Tunceli Ovcak'ta, Çanakkale Kaz Dağlarında ve daha birçok yerde altın işletmeleri açmak isteyen TÜPRAG şirketi. TÜPRAG'ın son çıkan maden kanununun kendi istedikleri yönde bir içerik taşıması için bakanlıklar nezdinde Newmont'la ortak kulis çalışması yürüttüğü, Newmont'un bir iç yazışmasına dayanılarak gazetemizde haberleştirilmişti. Bergama'da yaşanan olayların kendi açılarından olumlu-olumsuz yönlerinden ders alarak yıllardır çalışmalarını sürdüren TÜPRAG, yöre insanlarının anlatımlarına göre Eşme'de çok iyi bir halkla ilişkiler politikası yürütür. Yöredeki köylülerle iyi ilişkiler kurmak için elinden geleni yapan TÜPRAG halkla ilişkiler uzmanları, aynı iyi ilişkileri belediye başkanları, kaymakamlar ve İl valisiyle de kurmayı başarır. Şirket, Köy Hizmetleri tarafından ihale edilen köylere su götürme projesinin tamamlanmasına az bir çalışma kala durmasını fırsat bilip kalan kısmı tamamlar. Projenin tamamlanması iyi bir reklam malzemesi olarak pazarlanıp basın tarafından TÜPRAG'ın köylülere bir hizmeti gibi yansıtılır. O günün gazeteleri "300 yıllık su hasretini TÜPRAG bitirdi", "Su verip altın alıyorlar", "TÜPRAG köylere su getirdi" gibi geniş haberler yaparlar. Yine şirket köylere sağlık ocağı yapma sözü verir. Maden sahası için 2.5 milyon metrekarelik bir alanı değerinin çok üzerinde fiyatlarla satın alır. Eşmedeki kültürel etkinliklere sponsorluk yaparken, madene ilk başta karşı çıkan insanları bir şekilde susturmayı başarır. Tüm bu çalışmalar de fazla göze batmadan yapılır. Eşmedeki altın madeni çalışmaları konusunda basında çok az haber çıkar. Hatta madene olumlu yönde ÇED raporu verildiğinden bile konuyla ilgilenen kimselerin çok geç haberi olur.
Havran halkı kovunca Bergama mücadelesinin başından beri sürecin içerisinde yer alarak köylülerin avukatlığını yapan Av. Senih Özay, TÜPRAG ve Eşme'deki altın madenine de müdahale edenlerin arasında. Özay bu konuda şunları anlatıyor: "Türkiye'de TÜPRAG firmasının Havran Küçükdere'ye, Gaziemir Efem Çukuru'na, Sivrihisar Kaymaz bucağına geldiği sırada Eurogold firması da Bergama'ya ve Gümüşhane'ye oturmuştu. İki parçalı götürdüler. Arkada Rio Tinto Tunceli Munzur bölgesindeki madenlerle ilgili zaten 20 yıldır varlığını sürdürüyormuş haberimiz yoktu onlardan. Bu koşullarda Havran Küçükdere'de halkın muhteşem bir tepkisiyle TÜPRAG geri çekilince Uşak'a önem verdi. Ama Bergama önde bir dosya olduğundan Bergama'yı da gizli olarak destekledi." Şirketin yörede tepkilerin cılız olmasını fırsat bilerek yavaş yavaş maden sahasını genişlettiğini aktaran Özay maden hakkında açtıkları dava ile ilgili şu bilgileri veriyor; "Biz Bergama ile uğraşırken tabii ki aklımızda hep buralar vardı. 560 yerde maden hedefleri olduğunu biliyorduk ama, bir ÇED raporu elde edemiyorduk. Vermiyorlardı. Nihayet bir yazışmada Uşak Eşme altın madeni için ÇED raporu verildiğini duyar duymaz hemen bir dilekçe yazıp ÇED raporunun verilip verilmediğini sordum. Onlar da "verdik" dediler. 60 gün içerisinde dava açmam gerekiyordu. Uğur Sümer isimli eski bir müvekkilim vardı o yöreli. Hem onun avukatı olarak, hem de kendi adıma dava açtım." Özay'ın kendi adına asaleten ve Uğur Sümer'i vekaleten Manisa İdare Mahkemesi'nde açtığı ÇED raporunun iptal edilmesi davası maden hakkında kısıtlı bilgiye sahip davacıları zor durumda bırakmış. Henüz içeriği görülmemiş bir ÇED raporuna karşı, Bergama örneğini ileri sürüp, mahkemelerin verdiği kararı örnek göstererek iptal başvurusu yapmışlar. Geçtiğimiz günlerde Çevre Bakanlığı'nın Özay ve Sümer'in açtıkları davayla ilgili mahkemeye gönderdikleri savunma, onların bu bilgi eksikliklerinden yararlanmayı ve böylece mahkemeyi "Bunlar bir şey bilmeden dava açıyorlar" diye etkilemeyi amaçlayan bir kurguyla sunulmuş. Özay ve Sümer'in Bakanlığın verdiği ÇED raporunun iptali dilekçesine yöredeki köylüler müdahil olarak katılırken, aynı davaya Bakanlığın yanında da müdahil olarak TÜPRAG şirketi yer almış. Mahkeme her iki taraftan gelen müdahil taleplerini de kabul etmiş. Eşme'deki maden için açtığı davada Bergama örneğini veren Özay, buradaki sürecin de otomatik olarak Bergama'ya dönüştüğünü belirtiyor. Özay, "Şimdi yörede insanlar Bergama örneğinden hareketle bir endişe içerisindeler. Olaylar otomatikman Bergama'ya dönüşüyor. Uşak'ta da hareketin yükselmeye başladığını,genişlediğini görüyoruz." diye konuşuyor.
Madeni engelleme girişimi Avukat Senih Özay'la birlikte dava
açan Uğur Sümer Eşme'li bir müteahhit. 1980 öncesi Uşak Eğitim Enstitüsü'nde
staj yaparken tutuklanıp siyasi nedenlerle 11 yıl hapis yatan Sümer, çıktıktan
sonra yaşamını sürdürebilmek için müteahhitliğe başladığını dile getiriyor.
Sanatsal yönü ve araştırmacı bir kimliği de bulunan Sümer'in, Güneydoğu'da
çatışmalarda sakat kalmış askerlerin askerlikten sonraki yaşamlarını inceleyen
"Bir Savaş Bir İnsan" ve "12 Eylül dönemindeki tanık olduğu
işkenceleri roman şeklinde anlattığı "Duymayan Kalmasın" adlı
yayınlanmış iki kitabı bulunuyor. Senaryo yazarlığı da yapan Sümer'in yakında
filme çekilecek bir senaryosu olduğunu öğreniyoruz. Yöreyi çok iyi bildiğini
dile getiren Sümer, zümrüt yeşili ormanların bulunduğu bölgenin tam bir doğa
katliamı ile karşı karşıya olduğunu söylüyor. Şirketin kullanabileceği resmi,
sivil herkesi kullandığını aktaran Sümer, şunları anlatıyor; "Altına karşı
mücadeleyi örgütlemek için kurulan derneğin yönetim kurulu üyeleri ve
kurucuları şimdi bizim açtığımız davaya müdahil olmak istemiyorlar. Bunu
anlamsız bir çaba olarak görüyorlar. Madene karşı yapılan imza kampanyasına
imza dahi vermiyorlar. Bu durum bizi şüphelendiriyor, acaba madenle özel
ilişkileri mi var diye." Açtıkları davanın haricinde mücadelenin resmi bir
kimlik kazanabilmesi için kanunlar gereği 7 kişilik bir komite oluşturup
"Eşme'de Siyanür'le altın çıkarılmasını engelleme halk girişimi"
kurmak istediklerini dile getiren Sümer, bunun için kaymakamlığa vermek
istedikleri dilekçeyi kaymakamın almadığını aktarıyor. Sümer, Kaymakam'ın
olumsuz tavrına rağmen bu komiteyi kurmakta karalı olduklarını dile getiriyor.
Madenin çevresinde 16-17 tane köyün olduğunu belirten Sümer şu bilgileri
veriyor; "Bu köylerin madene uzaklıkları 10 kilometre yoktur.
Ovacık köyü madenin içinde kalıyor. Şu anda Ovacık köyündeki evleri de satın
alıp kazmaya başladılar. Diğer köyleri satın almıyorlar, nasıl olsa buralardan
gitmek zorundalar diye. Bekişli, Söğütlü, Aydınlı köylerinin burnunun dibinde
bunlar. Bu köylerin halkının yöreyi terk etmesini bekliyorlar." Sümer'in
anlatımlarının ardından Eşmedeki altın madeni ile Bergama'daki arasında ilginç
bir benzerlik dikkati çekiyor. Her ikisi de Ovacık adlı köylerin yanı başına
kuruluyorlar. Her ikisi de köylerin bir kısmını maden sahası içine alarak
buradaki evleri yok ediyor. Bir ilginç tesadüf daha; Tunceli'de de altın madeni
işletmek için çalışmalarını sürdüren TÜPRAG'ın altın madeni kurmak istediği yer
de Ovacık ilçesi sınırları içerisinde!.. Eşmedeki altın madenini engelleme
girişimi içerisinde bulunan Servet Sümer, Uğur Sümer'in akrabası. 1985'ten bu
yana İzmir'de yaşayan Servet Sümer,memleketi Eşmeyle ilişkisini hiç kesmediğini
dile getirerek ekliyor; "Gerçi dünyanın neresinde olursa olsun böyle bir
çevre katliamına karşı durmamak, insanlara bunu duyurmamak mümkün değil. Ben bu
uyarı görevimi yerine getirmek istiyorum." TÜPRAG'ın Eşme Kışladağı'nda
2005 yılında faaliyete geçmeyi planladığını aktaran Engelleme Girişimi üyesi
Ali Öztürk, "Siyanür bir kaza ya da felaket sonrasında Çınarlı Dere'den
Gediz Nehrine, Alaşehir-Manisa Ovasına, Menemen'den Kuş Cennetine ve Ege
Denizine ulaşacaktır. Eşme Birinci derecede deprem kuşağında kurulan bir
yer." diyor.
https://www.evrensel.net/haber/153388/esme-deki-siyanur-dur
https://www.evrensel.net/haber/153388/esme-deki-siyanur-dur
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder