07 Mayıs 2012 03:00
Türkiye’nin en erken yetişen mandalinalarının, baygın kokulu
ilk nergizlerinin açtığı topraklara kıyısı bulunan Badembükü Koyu’nda balık
çiftlikleri kuruluyor. Akdeniz fokunun yaşam alanı olan sularda bir süre sonra
antibiyotik verilmiş balıklar oynaşacak. Olan yurdundan sürgün gitmek zorunda
kalacak Akdeniz fokuna ve baygın kokulu nergizlere olacak.
Özer Akdemir
İzmir Karaburun ilçesinin başı balık çiftlikleri belasından
bir türlü kurtulamıyor. Daha geçtiğimiz günlerde balık çiftlikleri ile ilgili
verilen ÇED olumlu belgesinin iptal edildiği haberinin sevincini yaşayamadan,
bölgeden yeni balık çiftlikleri çalışmalarının başladığı bilgisi geldi. Hem de
1. derece SİT alanı olan Badembükü Koyu’nda! Ülkenin en erken mandalinasının
yetiştiği, ilk nergizlerinin açtığı toprakların yanı başında, denizin bir cam
gibi dibini gösterdiği tertemiz sularda…
Karaburun’un en güzel koylarından birisi olan Bamembükü
Koyunda bir süredir hummalı bir çalışma var. Koyun yakınındaki Parlak Köyü
sakinleri balık çiftliği kurmak için yapıldığını öğrendikleri bu çalışmayı
durdurabilmenin çarelerini arıyorlar. Bölgenin SİT alanı olduğu gerekçesi ile
yıllardır en ufak bir bina, tadilat yapamayan yöre halkı, bir yeryüzü cenneti
olarak tanımladıkları koya balık çiftliği için nasıl izin verildiğine
şaşırıyorlar.
55 haneli köyün ve yakınlardaki 7 köyün 1. derece SİT alanı
içinde olması nedeniyle yıllardır izinsiz çivi bile çakamayan köylüler soluğu
balık çiftliği için izin veren İzmir İl Özel İdaresinde almışlar. Buradaki
yetkili 1. derece SİT alanına nasıl balık çiftliği izni verdiklerini “Biz izni
karada değil deniz için verdik” sözleriyle açıklamış! Kurulacak balık
çiftliğinin yılda 900 ton/yıl kapasite bildirdiği için ÇED izninden de muaf
tutulduğunu belirten köylüler, koruma altındaki Akdeniz foklarının yaşam
alanları arasında bulunan koylarını nasıl koruyacaklarının derdine düşmüşler.
İLK MANDALİNA İLK NERGİZ
Köy muhtarı Kenan Özaydın, köyün yaş ortalamasının 65 yaş
civarında olduğunu belirterek, “55 yaşın altında sadece 9 kişi var. Bunun
nedeni gençlerin köyde duramaması. Çünkü köy Sit alanı ve var olan evleri
genişletme olanağınız yok. Benim baba ocağım olmasına rağmen kışın annemin
yanında misafir kalmak durumundayım. Yazın ise hangi ağacın gölgesi boşsa orada
yatıyorum” sözleriyle anlatıyor yaşadıkları sıkıntıyı. SİT alanı olmanın
getirdiği çelişkileri sürekli aşmak durumunda kaldıklarını aktaran Özaydın,
“Örneğin köye gelen Sağlık Grup Başkanlığı ekipleri kanalizasyon için foseptik
çukuru açılmasını istiyorlar. Çukur açmaya başladığımızda da bu sefer SİT
kurulu gelerek ‘bu çukuru açarsanız işlem yaparız’ diye izin vermiyorlar.
Durumumuz böyle işte”.
Ev genişletme, bahçe araç gereçlerini koyacak küçük bir
barakaya yasak olan inşaat iznini balık çiftliklerine nasıl serbest olduğuna
şaşıp kaldıklarını kaydeden Özaydın, “Yaşam alanlarımız sürekli daraltılıyor.
Bunun sonucu birkaç yıl önce 10 bin dolayında olan küçükbaş hayvanımızın sayısı
bin 500’lere düştü. Komşumuz Yayla köyüne 55 tane rüzgar gülü yapılıyor.
Sürekli inşaat, toz toprak. 7.000 ağaç kesildi bunun için. Oysa organik tarım
yapılması planlanıyordu. Bunu için 2 milyon metreküplük gölet yapıldı.
Türkiye’nin en erken yetişen ilk mandalinanın, ilk nergislerinin yetiştiği
topraklarımıza, Akdeniz foklarının yaşadığı denizimize nasıl sahip çıkacağımızı
bilmiyoruz” diyor. Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP)’i ziyaret ederek
sorunlarını anlatan ve destek isteyen Parlak köylüleri, balık çiftlikleri ile
ilgili hukuki süreç başlatmanın yanı sıra fiili mücadele konusunda da dayanışma
içinde olmak istediklerini ilettiler. (İzmir/EVRENSEL)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder