24 Şubat 2001 Cumartesi

Midas'ın eşek kulakları

  Özer Akdemir

Frigya Kralı Midas, pek akıllı olmayan ve bu kötü özelliğinin cezasını sıkça çeken bir karakter olarak betimlenir Yunan mitolojisi'nde. Altın liriyle Olymposluların neşe kaynağı olan Işık Tanrısı Apollon'la Kır tanrısı Pan arasında geçen müzik yarışmasındaki hakemliği ona, koca bir külahla gizlemeye çalıştığı, ama berberinin dayanamayarak diplerine fısıldadığı sazlar tarafından, yel estikçe cümle aleme duyurulduğu eşek kulaklarına mal olmuştu. Önemli bir tanrı olan Apollon yerine daha önemsiz olan Pan'ı birinci seçmiş, Apollon'da onun kulaklarını eşek kulaklarına çevirmişti.
Kral Midas'a büyük ün kazandıran en önemli akılsızlığı ise, bir iyilik yaptığı Tanrı Dionysos'un "Dile benden ne dilersen" demesiyle başladı. Midas, dileğini soran tanrıya "Her dokunduğum altın olsun" der. Olur da. Her dokunduğu altına dönüşen Midas, açlıktan ölmekten son anda kurtulur. Dionysos onun yakarışlarına dayanamaz ve "Git Paktolos (Sart) Deresinde yıkan" der. Midas Sart Deresi'nde yıkanıp eski haline döner ve karnını doyurur. Sart Deresi o gün bugündür altın tozları taşırmış sularında.
Kral Midas'ı suyuyla altının lanetinden kurtaran, sonra da içinde ondan kalan altın zerreciklerini barındıran Sart Deresi'nin suyu, icraatlarıyla Kral Midas'ın akılsızlığına rahmet okutan yöneticilerin yaşadığı ülkemizde, kurutulma tehlikesiyle karşı karşıya. Ne pahasına olduğunu düşünmeden gözünü altın hırsı bürüyen Midas'ın bu aç gözlülüğü kendisine, herşeyi altın olan bir sofrada aç kalmayı, yiyeceklere bakıp bakıp iç geçirmeyi sağlamaktan başka bir işe yaramamıştı. Bugün, bir avuç altın için ağaçları dibinden kesen, kayaların toprakların altını üstüne getiren, Midas'a şifa olan Sart Deresi'ni zehirleyip kurutan ve binlerce yıllık bir uygarlığı yok etme pahasına, altın madeni işletmeciliğine soyunanları da, onlara izin verenleri de Midas'ın akıbeti beklemektedir. Ama bu sefer suyunda yıkanıp arınacakları Sart Deresi'ni kuruttuklarından, Midas kadar şanslı olamayacaklar.
Geçtiğimiz Cuma günü Salihli İlçesi'nde, Sart'ta işletmeye açılmak istenen altın madenine karşı düzenlenen toplantıda biraraya gelen 2000'e yakın kişi, topraklarını, sularını, binlerce yıllık kültür mirası olan antik kalıntıları ve kendi yaşamlarını korumanın, ülkeyi Kral Midas'lardan kurtarmakla gerçekleştirilebileceğini yüksek sesle bir kez daha dillendirdiler. Artık Bergama'da, Eşme'de, ve Salihli'de herkes, Kral Midas'ın eşek kulaklarını biliyor ve o eşek kulaklara bangır bangır bağırıyor: "Siyanürle de suyla da altın madenciliğine hayır!"a yıkanıp arınacakları Sart Deresi'ni kuruttuklarından, Midas kadar şanslı olamayacaklar.
Geçtiğimiz Cuma günü Salihli

22 Şubat 2001 Perşembe

Kula Mensucat'ta direniş

Emine Uyar
Özer Akdemir


İZMİR - Yaklaşık 900 işçinin çalıştığı Kula Mensucat Fabrikası'nda aylardır maaş, ikramiye ve nemalarını alamadıkları için çeşitli eylemler yapan işçiler önceki gün akşam vardiya çıkışı işyerini terk etmeyerek direnişe geçtiler. Sabah 7.15 vardiyasının işyerini terketmemesi ile başlayan eylem, diğer vardiyaların da katılımıyla tüm fabrikaya yayıldı. Fabrikanın bahçesinde bekleyen işçiler, Kula Mensucat patronunun sorunlarını duymazdan geldiğini, aylardır alamadıkları ücret ve ikramiyeler nedeniyle çok zor durumda olduklarını belirterek, "Haklarımızı alana kadar buradayız" dediler. Yaşanan ekonomik krizleri gerekçe göstererek işçilerin hakkı olan maaşları 3 aydır ödemeyen, Eylül'den bu yana biriken iki ikramiyeyi vermeyen Kula Mensucat Patronu geçtiğimiz haftalarda tüm iş yerlerinde hak sahiplerine dağıtılan nemalara da el koymuş durumda. Patronun ekonomik krizleri öne sürmesini işçiler, "yalancılık" olarak adlandırırken, üretimin üç vardiya üzerinden yapıldığı fabrikanın ürettiklerini devamlı olarak sattığını, depoda da en az bir yıllık kumaş stokunun bulunduğunu söylediler.
İcralık olduk
Gecenin soğuğundan korunmak için battaniyelere sarılan ve ateş yakan işçiler, patronun kendilerine hitaben "Ben sizden de açım" demesine tepki gösteren bir işçi, "Bize açım dedikten sonra lüks arabasına atlayıp eğlenceye gidiyor. Oğlunun altındaki arabanın bakımı özel olarak İstanbul'da yapılıyor. Burdan kamyonlar dolusu tekstil ürünü İran'a ve diğer ülkelere gözümüzün önünde ihraç ediliyor. Bazen mal yetiştiremiyoruz. İş bizim hakkımızı vermeye gelince adam "açım" diyor. Bunların hepsi sahtekar. Aç insan görmek istiyorsa gelsin bizimle birlikte 3 gün yaşasın, o zaman anlar açlığın ne demek olduğunu," diye konuştu. Maaşlarının verilmemesi sonrasında kendilerinin bankalardan kredi kartı almaya yönlendirildiğini aktaran işçiler, ellerindeki icra kağıtlarını gösterdiler ve maaşlarını alamadıkları için kredi kartlarıyla harcama yaptıklarını, sonunda da icralık olduklarını belirterek, Kula Mensucat'ta çalışan işçilere artık kimsenin bir şey satmak istemdiğini aktardılar.
Sendika haklarımızı savunmuyor
Günde üç vardiya olarak 24 saat çalışan fabrikada günlük 40 bin metre kumas boyanırken, Eyilik Grubu olarak bilinen fabrika patronlarının Antalya'da tatil köyü, televizyon gibi yatırımları da olduğu biliniyor. İşçilerine aylardır maaşlarını ödemeyen Kula Mensucat patronları, alacaklarına karşılık işçilere mal satmak istiyorlar. Çarşıda 3 milyon liraya satılan pantolonları kendilerine 11-12 milyona satılmak istendiğini söyleyen işçiler, "Siz olsanız alır mısınız?" diye soruyor. Mal satılırken kendi işçilerinden bile iki tane kefil istendiğini belirten bir işçi "Kendileri üç kağıtçı ya, herkesi kendileri gibi sanırlar artık," diyor. Bayramı parasız geçirdiklerini, çocuklarına mama dahi alamadıklarını söyleyen işçilerin hemen hepsinin kirayı ödeyemediklerinden ev sahipleriyle sorunları var. Patronun eylem yapmaları durumunda kendilerini 17.maddeden işten atmakla tehdit ettiğini, sendikanın da yeterince haklarını savunmadığını; "Kanunlar hep patronlardan yana. Biz karnımızı doyurmak, çoluk çocuk aç kalmamak için uğraşıyoruz, kanunlar hep karnı tokları koruyor. Bizim hakkımızı savunmak için kurulmuş olan sendikamız da patronla aynı ağzı kullanarak bize eylem yapmamamızı söylüyorlar. Eylemi keyfimizden yapıyoruz sanki! Ne yapalım peki? Aylardır maaş alamıyoruz, işe gidip gelip, iş çıkışında dilenelim mi? Bunu mu istiyor sendikamız? Bizden her ay 5 milyon aidatı tıkır tıkır kesen sendika bizim paramızla bize patronluk taslamasın. Sendikalığını yapsın, patronun maşalığını değil." İşçiler fabrika bahçesinde gruplar halinde kendi aralarında konuşurlarken, bir bayan işçi kendisine getirilen ve henüz üç aylık olan bebeğini emzirip gönderiyor ve yeniden direnişçi arkadaşlarının yanına dönüyor. İktidardaki siyasilere de tepkili olan işçiler, sorunları çözmek yerine IMF'nin emirleriyle halkı perişan eden bir hükümetin kendilerini açlığa sürüklediğini ve çıkarılan krizlerin faturasının hep kendilerine kesildiğini söylediler.

İşçilerin tepkileri üzerine görüştüğümüz Öz İplik İş İzmir Şube Başkanı, Sabriye Bereket, "İşveren iyice çığrından çıktığı için işçiler bu tepkiyi gösteriyor" diyerek, kendilerinin de problemi çözmek için uğraştıklarını, aralarında bir problem olmadığını savundu ve "İşçi haklıdır biz onlara kırgın değiliz" dedi. (Evrensel) 

20 Şubat 2001 Salı

Kula Mensucat'ta direniş

Emine Uyar
Özer Akdemir

İZMİR - Yaklaşık 900 işçinin çalıştığı Kula Mensucat Fabrikası'nda aylardır maaş, ikramiye ve nemalarını alamadıkları için çeşitli eylemler yapan işçiler önceki gün akşam vardiya çıkışı işyerini terk etmeyerek direnişe geçtiler. Sabah 7.15 vardiyasının işyerini terketmemesi ile başlayan eylem, diğer vardiyaların da katılımıyla tüm fabrikaya yayıldı. Fabrikanın bahçesinde bekleyen işçiler, Kula Mensucat patronunun sorunlarını duymazdan geldiğini, aylardır alamadıkları ücret ve ikramiyeler nedeniyle çok zor durumda olduklarını belirterek, "Haklarımızı alana kadar buradayız" dediler. Yaşanan ekonomik krizleri gerekçe göstererek işçilerin hakkı olan maaşları 3 aydır ödemeyen, Eylül'den bu yana biriken iki ikramiyeyi vermeyen Kula Mensucat Patronu geçtiğimiz haftalarda tüm iş yerlerinde hak sahiplerine dağıtılan nemalara da el koymuş durumda. Patronun ekonomik krizleri öne sürmesini işçiler, "yalancılık" olarak adlandırırken, üretimin üç vardiya üzerinden yapıldığı fabrikanın ürettiklerini devamlı olarak sattığını, depoda da en az bir yıllık kumaş stokunun bulunduğunu söylediler.
İcralık olduk
Gecenin soğuğundan korunmak için battaniyelere sarılan ve ateş yakan işçiler, patronun kendilerine hitaben "Ben sizden de açım" demesine tepki gösteren bir işçi, "Bize açım dedikten sonra lüks arabasına atlayıp eğlenceye gidiyor. Oğlunun altındaki arabanın bakımı özel olarak İstanbul'da yapılıyor. Burdan kamyonlar dolusu tekstil ürünü İran'a ve diğer ülkelere gözümüzün önünde ihraç ediliyor. Bazen mal yetiştiremiyoruz. İş bizim hakkımızı vermeye gelince adam "açım" diyor. Bunların hepsi sahtekar. Aç insan görmek istiyorsa gelsin bizimle birlikte 3 gün yaşasın, o zaman anlar açlığın ne demek olduğunu," diye konuştu. Maaşlarının verilmemesi sonrasında kendilerinin bankalardan kredi kartı almaya yönlendirildiğini aktaran işçiler, ellerindeki icra kağıtlarını gösterdiler ve maaşlarını alamadıkları için kredi kartlarıyla harcama yaptıklarını, sonunda da icralık olduklarını belirterek, Kula Mensucat'ta çalışan işçilere artık kimsenin bir şey satmak istemdiğini aktardılar.
Sendika haklarımızı savunmuyor
Günde üç vardiya olarak 24 saat çalışan fabrikada günlük 40 bin metre kumas boyanırken, Eyilik Grubu olarak bilinen fabrika patronlarının Antalya'da tatil köyü, televizyon gibi yatırımları da olduğu biliniyor. İşçilerine aylardır maaşlarını ödemeyen Kula Mensucat patronları, alacaklarına karşılık işçilere mal satmak istiyorlar. Çarşıda 3 milyon liraya satılan pantolonları kendilerine 11-12 milyona satılmak istendiğini söyleyen işçiler, "Siz olsanız alır mısınız?" diye soruyor. Mal satılırken kendi işçilerinden bile iki tane kefil istendiğini belirten bir işçi "Kendileri üç kağıtçı ya, herkesi kendileri gibi sanırlar artık," diyor. Bayramı parasız geçirdiklerini, çocuklarına mama dahi alamadıklarını söyleyen işçilerin hemen hepsinin kirayı ödeyemediklerinden ev sahipleriyle sorunları var. Patronun eylem yapmaları durumunda kendilerini 17.maddeden işten atmakla tehdit ettiğini, sendikanın da yeterince haklarını savunmadığını; "Kanunlar hep patronlardan yana. Biz karnımızı doyurmak, çoluk çocuk aç kalmamak için uğraşıyoruz, kanunlar hep karnı tokları koruyor. Bizim hakkımızı savunmak için kurulmuş olan sendikamız da patronla aynı ağzı kullanarak bize eylem yapmamamızı söylüyorlar. Eylemi keyfimizden yapıyoruz sanki! Ne yapalım peki? Aylardır maaş alamıyoruz, işe gidip gelip, iş çıkışında dilenelim mi? Bunu mu istiyor sendikamız? Bizden her ay 5 milyon aidatı tıkır tıkır kesen sendika bizim paramızla bize patronluk taslamasın. Sendikalığını yapsın, patronun maşalığını değil." İşçiler fabrika bahçesinde gruplar halinde kendi aralarında konuşurlarken, bir bayan işçi kendisine getirilen ve henüz üç aylık olan bebeğini emzirip gönderiyor ve yeniden direnişçi arkadaşlarının yanına dönüyor. İktidardaki siyasilere de tepkili olan işçiler, sorunları çözmek yerine IMF'nin emirleriyle halkı perişan eden bir hükümetin kendilerini açlığa sürüklediğini ve çıkarılan krizlerin faturasının hep kendilerine kesildiğini söylediler.
İşçilerin tepkileri üzerine görüştüğümüz Öz İplik İş İzmir Şube Başkanı, Sabriye Bereket, "İşveren iyice çığrından çıktığı için işçiler bu tepkiyi gösteriyor" diyerek, kendilerinin de problemi çözmek için uğraştıklarını, aralarında bir problem olmadığını savundu ve "İşçi haklıdır biz onlara kırgın değiliz" dedi. (Evrensel)

17 Şubat 2001 Cumartesi

"Bugün hücrem Kardelen kokuyor"

foto: Özer Akdemir

İZMİR - İzmir Hücre Karşıtı Platformu, 19 Aralık Operasyonundan sonra cezaevlerinde yaşanan insanlık dışı olayları portesto eden bir basın açıklaması ve oturma eylemi yaptı. Tutuklu aileleri ve Hücre Karşıtı Platform üyelerince, F tipi Cezaevleri gündeme geldiği günden bu yana her Cumartesi günü yapılan eyleme 50 ye yakın kişi katıldı. Konak Sümerbank önünde saat 13.30'da başlayan eyleme "F Tipi Cezaevi geleceğimize saldırıdır" pankartıyla katılan tutuklu aileleri ve hücre karşıtı platform üyeleri, ellerinde "İşçilerin birliği hücreleri yıkacak", "F Tipine hayır", "Kayıplar bulunsun" dövizlerini taşıdılar. Yaklaşık 15 dakika boyunca, "Hücreler ölümdür istemiyoruz", "Zindanlar yıkılsın tutsaklara özgürlük", "Anaların öfkesi katilleri boğacak" sloganları eşliğinde oturma eylemi sırasında, Edirne F Tipi'nde yatmakta olan bir tutuklunun kızına gönderdiği mektup okundu. Haftalar sonra kızı Kardelen'le görüş yapabilen tutuklunun duygularını yazdığı mektup, "Bugün hücrem Kardelen kokuyor" satırlarıyla sona eriyor. Oturma eyleminden sonra yapıyan basın açıklamasını okuyan İHD İzmir Şubesi Yöneticisi Mihriban Karakaya, 19 Aralık'taki Operasyon sonrası F Tipi Cezaevlerine gönderilen tutukluların ölüm orucu ve süresiz açlık grevi eylemini sürdürdüklerinin altını çizerek, 306 tutuklu ve hükümlünün ölüm orucunda, 1656'sının ise süresiz açlık grevinde olduklarını belirtti. Adalet Bakanlığı'nın 15.02.2001 tarihinden geçerli olmak üzere çıkardığı son genelgeyle, zaten çok kötü olan cezaevi koşullarının iyice yaşanmaz hale getirildiğini aktaran Karakaya, bu genelgeyle "özelleştirilmiş hapishaneler" eliyle parası olmayan tutuklu ve hükümlülerin açlığa itildiğini kaydetti. Son dönemde yeniden gündeme gelen gözaltında kayıplara da dikkat çeken Karakaya, "Tüm bu uygulamalar hukuka, demokrasiye, insan haklarına hizmet etmeyecek, demokrasi yoksunlarının işine yarayacaktır. Kayıplarla, infazlarla, F Tipi tecrit hapishaneleri ile yaratılmak istenen karanlık geleceğe hayır diyoruz" dedi. (Evrensel)

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...