Özer Akdemir
Bundan yaklaşık 2 yıl önce İzmir’den Çanakkale tarafına karayolu ile gidenler Ovacık köyünü geçtikten sonra, yolun sağındaki ovada yükselen tepede bir pankartın uzun süre asılı kaldığını gördüler. Tepenin üzerine, yoldan rahat bir şekilde görülen pankartta çok yakında bu pasaların maden çukuruna taşınacağı ve ortadan kaldıracağı yazıyordu. “İnsan eksen biter” cinsten bereketli Bergama Ovasının en verimli tarlalarının üzerinde son 10 yılda birkaç tane maden atığı tepesi oluştu. Çok değil on yıl önce, ellerini güneşe siper edip ovaya bakan köylüler, ufuk çizgisine kadar göz alabildiğine uzanan ovadan başka bir şey göremezlerdi. Bugün ise Narlıca’nın, Çamköy’ün, Ovacık’ın, Sağancı’nın ortasında devasa atık tepeleri uzanmakta. Üzerinde, sıra sıra fıstık çamı, zeytin fidanı dikili, ağır metal bulaşıklı altın madeni atıkları bunlar!…
Esas işi davetiyeciliği bırakıp, Ovacık Altın Madeni’ne Amerikan Normandy ile ortak olup altın peşine düşen KOZA Şirketi’ne sorarsanız ne oradaki atık tepeleri zehirli, ne de “görüntü kirliliği”nden başka bir zararları var. Hatta onlara sorarsanız köylülerin “cehennem çukuru” dediği açık maden ocağının 300-400 metre derinliğine
ulaşacak olan çukuru, içinde ördeklerin yüzdüğü atık barajı ve üzerinde zeytin
fidanları dikili atık tepeleri turizme bile hizmet edebilir! Komik gelebilir
ama altın madeninin ilk tartışıldığı süreçte maden yanlıları (bunların içinde
akademik sıfatı olan hocalar da vardır) altın madeninin, kurulacak bir seyir
terası ile turizme açılabileceğini bile ileri sürmüşlerdi! (1)
Bu kişilerin o zaman gündeme getirdikleri “Seyir Terası”nın bir benzeri şimdi Kışladağ Altın Madenini gören bir tepenin üzerine kurulmuş durumda. Eşme-Ulubey arasında, ana yollardan ve gözden ırak bir konumda bulunan Kışladağ Altın Madeni’nin bu Seyir Terası yöre köylüleri tarafından kullanılıyor sadece. Geçtiğimiz aylarda yapılan bilirkişi keşfi sırasında Seyir Terası’ndan madendeki keşfi izleyen İnay Köylüsü Ahmet Yurdakul gibi, terastan yıllar önce kendi elleriyle diktikleri ormanların yok oluşunu, yerine devasa bir çukurun açılışını seyrediyorlar…
Bergama’daki pasa tepelerinin üzerine “bu tepeleri yakında kaldıracağız” pankartı asıldıktan bugüne kadar iki yıl geçti. Altıncı şirket pasaları değil ama astığı pankartı kaldırdı. Yöre köylülerine bir sürprizi daha vardı şirketin. Tam bu pasa tepelerinin ortasına ikinci bir siyanürlü atık barajı yaptı. Şirket şimdi istese de atık tepelerini kaldıramaz çünkü bu tepeler siyanürlü suların toplandığı ikinci atık barajının gövdeleri halini almış durumdalar! Daha düne kadar bu tepelerin gözlerinin önünden kaldırılmasını isteyen köylüler, yakın bir gelecekte tepelere bir zarar ziyan gelmemesi için dua edeceğe benzerler. Çünkü herhangi bir depremde, sel baskınında, toprak yaymasında tepelerden birisinin yıkılması durumunda tonlarca siyanürlü su üzerlerine boşalabilecek!…
Altıncı şirket bölgedeki pasa yığınlarını ve atık barajını inşa etmeden önce bu alanlarda kalan tarım toprağını sıyırıp, maden faaliyetleri sonunda alanın iyileştirilmesinde kullanmak için bir yerlere depolamak zorunda idi. Madenin ÇED Raporunda birçok taahhüdün yanı sıra bu taahhütte göze çarpmaktaydı. 2003 yılında bölgede inceleme yapan TMMOB odalarından bir heyet bu tarım toprağının depolandığı alanı aradılar bir süre. Sonra öğrendiler ki, milyonlarca yılda oluşan160.000 m3
lük bu bitkisel toprak tabakası, siyanür atık barajı tabanının
geçirimsizleştirilmesi için kil tabakası yerine kullanılmış! (2)
Altıncı şirket madenin açık ocağından çıkan pasalarda da herhangi bir ağır metal, ya da siyanür kirliliği olmadığını ileri sürmekte. Buna kanıt olsun diye, bir de “görüntüyü kurtarma” adına bu pasa tepelerine binlerce zeytin ağacı ve çam fıstığı fidanı dikti. Anlatılanlara göre altıncı şirket, maden atıklarının üzerine serilen yarım metre kadarlık tarımsal toprağa dikilen bu fidanları büyütmek için birçok işçisini de bunların bakımı için görevlendirmiş durumda. Kaz Dağlarındaki altın madenciliği ile ilgili tartışmalara katılan Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Murat Şeker, altın madenciliği ile zeytinciliği yan yana bile koymanın olanaksız olduğunu söyleyerek, “Siyanür bulaşığı olan alanlarda zeytincilik yapmak mümkün değildir…” (3) diyor. Pasaların zehirsiz olduğu, herhangi bir kirliliği bulunmadığı yönündeki iddiaları da Prof. Dr. Şinasi Eskikaya yalanlıyor; “O katı maddeler, ağır metallerle ve bir miktar da siyanürle kirlenmiş olduğu için atık tehlikeli atıktır. Yani siz onları alıp da ‘istersem tepe, istersem vadi, istersem gölün dibine koyarım’ diyemezsiniz” (4)
“Ördek yüzerse inanmam. Akın İpek yüzsün”
Sevilen bir halk türkümüzde geçen “Yeşil başlı gövel ördek/Uçar gider göle karşı” dizelerinde anlatılan gölün siyanür atık gölü olabileceğini kimse düşünemez sanırım. Yine de, Bergama’daki altın madeninin atık barajında yüzen bir ördek ailesini görünce yukarıdaki dizeler de akla geliyor ister istemez. “Bu ördeklerin ne işi var atık barajında?” şeklindeki sorunuza iki farklı yanıt bulmak mümkün. Birincisi, madenci şirket göle koyduğu bu ördeklerle göldeki suyun siyanürsüz olduğunu, en azından iddia edildiği kadar tehlikeli olmadığını göstermek istiyor. Barajın hemen yanı başında kurulan küçük bir ağaçlık bölgede otlayan, keçi, at, eşek gibi hayvanlar da aynı işlevi görmekteler. Bu ördeklerin bir başka işlevi ise hayvan severleri kızdıracak cinsten; Ördekler kendi grubundaki hayvanlar içinde siyanürden en fazla etkilenen tür olduğu için, bu atık havuzlarına salınmakta. Şöyle ki; tavukta 21 mg/kg olan kritik siyanür eşiğinin , ördek için 2.5- 3.2 mg/kg olduğu dile getirilmekte. Yani altıncı şirketlerin tıpkı kömür ocaklarında grizu ölçümü için kullanılan kanaryalar gibi, ulaşılamayan bölgelerde siyanür kontrolü yapmak için bu ördekleri yüzdürdükleri söylenebilir. (5)
Topraklarında altın işletmeciliği yapılmak istenen bir başka yöremiz, Niğde Ulukışla Maden Köyü Muhtarı Erdoğan Özgüler, yörelerinden halkı ikna etmek için Ovacık Altın madenine yapılan gezinin ve orada köylülere gösterilen eşek, keçi ve ördeklerin kendilerini ikna etmediğini söylüyordu. ”Altın tesisinde atın, eşeğin, ördeğin işi ne? Havuzda yüzen ördekleri göstererek atık havuzunda siyanür olmadığını söylüyorlar. Ördek yüzerse inanmam. Akın İpek yüzsün”… (6). Akın İpek’in bu öneriye olumlu yanıt verebileceğini düşünmüyoruz, keza kendisi şu sıralar KOZA Altın’ın “2009 yılında IMKB-30′da en çok değer kazanan hisse” olması nedeniyle paranın içinde yüzmekle meşguller!…
http://www.paraketa.net/2010/02/siyanurlu-ordek/
(1) – Senih Özay. İnsanlığın Ortak Orospusu Altın, S.O.S Akdeniz Derneği Yayınları, 1995, syf: 21)
(2) - Bergama Ovacık’taki Newmont (Normandy (Eurogold)) Altın İşletmesi İle İlgili Gezi Notları Ve Bazı Sorular. TMMOB Çevre, Jeoloji, Kimya, Metalurji Mühendisleri Odaları Raporu.
(3) - http://blog.milliyet.com.tr/Kazdagi__altin_ve_siyanur/Blog/?BlogNo=70142
(4) – Altın Madenciliği üzerine düşünceler. Prof. Dr. Şinasi Eskikaya, Altın Politikaları Sempozyumu. 20-21 Şubat 2009, sayf: 136
(5) (A.Smith ve T.Mudder: “The chemestry and treatment of cyanidation wastes”.1991)
(5) – Hayat Televizyonu Çepeçevre Yaşam, Niğde Ulukışla Programı, 31 Ekim 2009
// Bu yazı 10.03.2010 tarihinde yeniden düzenlenmiştir.
Bundan yaklaşık 2 yıl önce İzmir’den Çanakkale tarafına karayolu ile gidenler Ovacık köyünü geçtikten sonra, yolun sağındaki ovada yükselen tepede bir pankartın uzun süre asılı kaldığını gördüler. Tepenin üzerine, yoldan rahat bir şekilde görülen pankartta çok yakında bu pasaların maden çukuruna taşınacağı ve ortadan kaldıracağı yazıyordu. “İnsan eksen biter” cinsten bereketli Bergama Ovasının en verimli tarlalarının üzerinde son 10 yılda birkaç tane maden atığı tepesi oluştu. Çok değil on yıl önce, ellerini güneşe siper edip ovaya bakan köylüler, ufuk çizgisine kadar göz alabildiğine uzanan ovadan başka bir şey göremezlerdi. Bugün ise Narlıca’nın, Çamköy’ün, Ovacık’ın, Sağancı’nın ortasında devasa atık tepeleri uzanmakta. Üzerinde, sıra sıra fıstık çamı, zeytin fidanı dikili, ağır metal bulaşıklı altın madeni atıkları bunlar!…
Esas işi davetiyeciliği bırakıp, Ovacık Altın Madeni’ne Amerikan Normandy ile ortak olup altın peşine düşen KOZA Şirketi’ne sorarsanız ne oradaki atık tepeleri zehirli, ne de “görüntü kirliliği”nden başka bir zararları var. Hatta onlara sorarsanız köylülerin “cehennem çukuru” dediği açık maden ocağının 300-
Bu kişilerin o zaman gündeme getirdikleri “Seyir Terası”nın bir benzeri şimdi Kışladağ Altın Madenini gören bir tepenin üzerine kurulmuş durumda. Eşme-Ulubey arasında, ana yollardan ve gözden ırak bir konumda bulunan Kışladağ Altın Madeni’nin bu Seyir Terası yöre köylüleri tarafından kullanılıyor sadece. Geçtiğimiz aylarda yapılan bilirkişi keşfi sırasında Seyir Terası’ndan madendeki keşfi izleyen İnay Köylüsü Ahmet Yurdakul gibi, terastan yıllar önce kendi elleriyle diktikleri ormanların yok oluşunu, yerine devasa bir çukurun açılışını seyrediyorlar…
Bergama’daki pasa tepelerinin üzerine “bu tepeleri yakında kaldıracağız” pankartı asıldıktan bugüne kadar iki yıl geçti. Altıncı şirket pasaları değil ama astığı pankartı kaldırdı. Yöre köylülerine bir sürprizi daha vardı şirketin. Tam bu pasa tepelerinin ortasına ikinci bir siyanürlü atık barajı yaptı. Şirket şimdi istese de atık tepelerini kaldıramaz çünkü bu tepeler siyanürlü suların toplandığı ikinci atık barajının gövdeleri halini almış durumdalar! Daha düne kadar bu tepelerin gözlerinin önünden kaldırılmasını isteyen köylüler, yakın bir gelecekte tepelere bir zarar ziyan gelmemesi için dua edeceğe benzerler. Çünkü herhangi bir depremde, sel baskınında, toprak yaymasında tepelerden birisinin yıkılması durumunda tonlarca siyanürlü su üzerlerine boşalabilecek!…
Altıncı şirket bölgedeki pasa yığınlarını ve atık barajını inşa etmeden önce bu alanlarda kalan tarım toprağını sıyırıp, maden faaliyetleri sonunda alanın iyileştirilmesinde kullanmak için bir yerlere depolamak zorunda idi. Madenin ÇED Raporunda birçok taahhüdün yanı sıra bu taahhütte göze çarpmaktaydı. 2003 yılında bölgede inceleme yapan TMMOB odalarından bir heyet bu tarım toprağının depolandığı alanı aradılar bir süre. Sonra öğrendiler ki, milyonlarca yılda oluşan
Altıncı şirket madenin açık ocağından çıkan pasalarda da herhangi bir ağır metal, ya da siyanür kirliliği olmadığını ileri sürmekte. Buna kanıt olsun diye, bir de “görüntüyü kurtarma” adına bu pasa tepelerine binlerce zeytin ağacı ve çam fıstığı fidanı dikti. Anlatılanlara göre altıncı şirket, maden atıklarının üzerine serilen yarım metre kadarlık tarımsal toprağa dikilen bu fidanları büyütmek için birçok işçisini de bunların bakımı için görevlendirmiş durumda. Kaz Dağlarındaki altın madenciliği ile ilgili tartışmalara katılan Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Murat Şeker, altın madenciliği ile zeytinciliği yan yana bile koymanın olanaksız olduğunu söyleyerek, “Siyanür bulaşığı olan alanlarda zeytincilik yapmak mümkün değildir…” (3) diyor. Pasaların zehirsiz olduğu, herhangi bir kirliliği bulunmadığı yönündeki iddiaları da Prof. Dr. Şinasi Eskikaya yalanlıyor; “O katı maddeler, ağır metallerle ve bir miktar da siyanürle kirlenmiş olduğu için atık tehlikeli atıktır. Yani siz onları alıp da ‘istersem tepe, istersem vadi, istersem gölün dibine koyarım’ diyemezsiniz” (4)
“Ördek yüzerse inanmam. Akın İpek yüzsün”
Sevilen bir halk türkümüzde geçen “Yeşil başlı gövel ördek/Uçar gider göle karşı” dizelerinde anlatılan gölün siyanür atık gölü olabileceğini kimse düşünemez sanırım. Yine de, Bergama’daki altın madeninin atık barajında yüzen bir ördek ailesini görünce yukarıdaki dizeler de akla geliyor ister istemez. “Bu ördeklerin ne işi var atık barajında?” şeklindeki sorunuza iki farklı yanıt bulmak mümkün. Birincisi, madenci şirket göle koyduğu bu ördeklerle göldeki suyun siyanürsüz olduğunu, en azından iddia edildiği kadar tehlikeli olmadığını göstermek istiyor. Barajın hemen yanı başında kurulan küçük bir ağaçlık bölgede otlayan, keçi, at, eşek gibi hayvanlar da aynı işlevi görmekteler. Bu ördeklerin bir başka işlevi ise hayvan severleri kızdıracak cinsten; Ördekler kendi grubundaki hayvanlar içinde siyanürden en fazla etkilenen tür olduğu için, bu atık havuzlarına salınmakta. Şöyle ki; tavukta 21 mg/kg olan kritik siyanür eşiğinin , ördek için 2.5- 3.2 mg/kg olduğu dile getirilmekte. Yani altıncı şirketlerin tıpkı kömür ocaklarında grizu ölçümü için kullanılan kanaryalar gibi, ulaşılamayan bölgelerde siyanür kontrolü yapmak için bu ördekleri yüzdürdükleri söylenebilir. (5)
Topraklarında altın işletmeciliği yapılmak istenen bir başka yöremiz, Niğde Ulukışla Maden Köyü Muhtarı Erdoğan Özgüler, yörelerinden halkı ikna etmek için Ovacık Altın madenine yapılan gezinin ve orada köylülere gösterilen eşek, keçi ve ördeklerin kendilerini ikna etmediğini söylüyordu. ”Altın tesisinde atın, eşeğin, ördeğin işi ne? Havuzda yüzen ördekleri göstererek atık havuzunda siyanür olmadığını söylüyorlar. Ördek yüzerse inanmam. Akın İpek yüzsün”… (6). Akın İpek’in bu öneriye olumlu yanıt verebileceğini düşünmüyoruz, keza kendisi şu sıralar KOZA Altın’ın “2009 yılında IMKB-30′da en çok değer kazanan hisse” olması nedeniyle paranın içinde yüzmekle meşguller!…
http://www.paraketa.net/2010/02/siyanurlu-ordek/
(1) – Senih Özay. İnsanlığın Ortak Orospusu Altın, S.O.S Akdeniz Derneği Yayınları, 1995, syf: 21)
(2) - Bergama Ovacık’taki Newmont (Normandy (Eurogold)) Altın İşletmesi İle İlgili Gezi Notları Ve Bazı Sorular. TMMOB Çevre, Jeoloji, Kimya, Metalurji Mühendisleri Odaları Raporu.
(3) - http://blog.milliyet.com.tr/Kazdagi__altin_ve_siyanur/Blog/?BlogNo=70142
(4) – Altın Madenciliği üzerine düşünceler. Prof. Dr. Şinasi Eskikaya, Altın Politikaları Sempozyumu. 20-21 Şubat 2009, sayf: 136
(5) (A.Smith ve T.Mudder: “The chemestry and treatment of cyanidation wastes”.1991)
(5) – Hayat Televizyonu Çepeçevre Yaşam, Niğde Ulukışla Programı, 31 Ekim 2009
// Bu yazı 10.03.2010 tarihinde yeniden düzenlenmiştir.