Daha önce de gazetemiz Çanakkale OLAY sayfalarında yer
verdiğimiz mitolojik adı “Skamender Vadisi” olan Araplar Boğazı’nın son hali
görüntülendi. Birçok bilimsel çalışmada korunması gerekliliği sık sık
vurgulanan, “Kuş cenneti” de denen Araplar Boğazı’ndaki taş ocakları, bölgenin
biyolojik çeşitliliğini, tarımsal zenginliklerini tehdit ediyor.
İçinden Skamandros’un (Karamenderes) deresinin geçtiği,
Araplar Boğazı taş ocaklarının tehdidi altında. Mitolojiye göre Akha’ların
işgaline karşı direnen Skamandros, tüm mitolojik değerleri, onlarca kuş türü,
tarımsal zenginliği, florası ve faunası ile taş ocakları tarafından tabiri
yerinde ise ‘istila’ edilmiş durumda.
Çanakkale Doğa Turizmi Master Planı’nda ilin önemli sulak
alanlarından birisi olarak gösterilmesine rağmen, halen koruma altına alınmayan
Araplar Boğazı’nın son durumu fotoğraflara yansıyor. “Troia Tarihi Ulusal Parkı
Kuş Türleri ve Habitatlarını Tehdit Eden Faktörlere Karşı Alınması Gereken
Önlemler (Mehmet Serez -Lothar Gerner)” adlı çalışmada vadide 192 kuş türüne
rastlandığı, ekosistemin bütünlüğünün sağlanması bakımından, Troya ulusal
parkının sınırlarının genişletilmesi öneriliyor.
Gazeteci-Yazar Özer Akdemir’in hazırlayıp sunduğu, Hayatın
Sesi TV’de yayınlanan “Çepeçevre Yaşam” adlı programın çekimleri sırasında
ortaya çıkan görüntüler, Araplar Boğazı’nın da son halini gözler önüne seriyor.
Binlerce yıldır bölgede ‘cennetten bir köşe’ olarak 192 ayrı kuş türüne kol
kanat geren, verimli toprakları ile “Troialılardan” bugüne kadar insanları
doyuran Araplar Boğazı’nın, yakın zamanda bu ‘kutsal’ özelliklerini kaybedeceği
ifade ediliyor.
ÇOMÜ’den Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş Araplar
Boğazı ile ilgili şu önemli uyarıları yapıyor;
1) Araplar Boğazı, öncelikle, jeomorfoloji, biyocoğrafya ve
biyolojik çeşitlilik açısından önemlidir ve çevresiyle birlikte korunmalıdır.
2) Troia ve yakın çevresinin arkeolojik önemi dikkate
alındığında, Araplar Boğazı’ndaki taş ocakları, doğrudan Troia arkeolojik
yerleşmelerini tehdit etmeseler de, Araplar Boğazı, Troia bağlantılı arkeolojik
yerleşim sistemi, araştırma tarihi ve kültür coğrafyası açısından bir bütün
olarak görülmeli ve bu kapsamda bir bütün olarak korunmalıdır.....
3) Araplar Boğazı’ndaki her türlü taş-kum ocağı etkinlikleri
ve uygulamaları, hem doğal peyzajı tahrip etmekte hem de verimli tarım
arazilerinin amaç dışı kullanımına yol açmaktadır. Bu durum, aynı zamanda
bilimsel arazi kullanım ilkelerine aykırıdır.
4) Araplar Boğazı’nın ya da bilimsel olarak söylemek
gerekirse gömük menderesli bu yarma vadinin ve çevresinin oluşumu,
jeolojik-jeomorfolojik açıdan eşsiz özellikler gösterir.
5) Bu yüzden, oluşumu milyonlarca yılda gerçekleşen Araplar
Boğazı, sahip olduğu eşsiz jeolojik-jeomorfolojik özelliği, peyzajı, biyolojik
çeşitliliği, geleneksel tarımı, Troia ve onun kültür coğrafyası dikkate
alınarak, bütüncül bir yaklaşımla ve istisnasız korunmalıdır....
(Seçkin Sağlam)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder