11 Ağustos 2016 Perşembe

Troya'da son perde taş ocakları!


 

Bilim insanları Troya'yı bir tiyatro sahnesine benzetiyor

Özer AKDEMİR

Bilimin, 'Troya sadece antik kent değil, çevresiyle bir tiyatro sahnesidir' dediği günümüzde, Troya'nın çevresi taş ocaklarına tahsis edilmiş durumda. Binlerce yıllık uygarlığa beşiklik etmiş dünya kültür mirası Troya ülkesinde tepelere taş ocağı, ovasına çimento fabrikası, Skamender nehrine ise sulama göleti yapıldı!
TROYA'DA ONLARCA TAŞ OCAĞI
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş'le Troya Ovasını ve Skamander Vadisini kuş bakışı gören bir tepedeki taş ocağının önündeyiz. Günlerden pazar ama taş ocağının tonlarca yük taşıyan kamyonları, dar asfalt yolda vızır vızır işliyor. Bölgedeki onlarca taş ocağından birisi burası. Yaklaşık 200 metre genişliğe ulaşan açık ocak bir kuyu gibi metrelerce derine kıvrım kıvrım iniyor. Ocağın tepesinde iş makineleri, kamyonlar, kırıcılar...
TROYA ÜLKESİ YIKIM ALTINDA
Kazdağından beslenen Skamender (Karamenderes) Irmağı binlerce yılda önce Bayramiç Ezine arasındaki verimli tarım arazilerini oluşturdu. Daha sonra kuzeye kıvrılan nehir Pınarbaşı Köyü Çanakkale arasındaki alanı doldurarak Troya öyküsünün zeminini hazırladı.
Prof. Dr. Murat Türkeş, Skamender Irmağı ve Vadisi (Araplar Boğazı)'nın gömük menderesli bir yarma vadi olduğunu belirtirken bölgenin önemini  şu sözlerle dile getiriyor; "Dünyanın birçok yerinde bu oluşumlar tabiatı koruma alanı ya da jeopark olarak korunur. Burada ise taş ocakları istilası var. Binlerce tonluk bu taş ocağı faaliyeti çam ormanlarının, makilerin, zeytinliklerin, arıcılık ve diğer hayvancılık faaliyetlerinin yapıldığı bu yöre toz ve toprak altında. Çanakkale'nin Geyikliye kadar uzanan en verimli ovasının yanı sıra, bir yandan da Troya'nın arka ülkesi bir yıkım altında".
HİÇBİR MADENCİLİK FAALİYETİ YAPILMAMALI
Troya antik kentinin bölgenin kültürünü, yaşam tarzını etkilediğini ve bunun mutlaka korunması gerektiğini dile getiren Türkeş, "Şu anki yaşam tarzıyla, taş ocakları ve bağlantı yollarıyla bunu korumamız mümkün değil. Oysa burada hiçbir madencilik faaliyetine izin verilmemeli ve var olanlar da rehabilite edilmeli. Buranın korunması hem Troya açısından hem de buradaki yaşam alanı, biyoçeşitlilik açısından önemli" diye konuştu.
 SİT ALANI TAŞ OCAĞINA GELİNCE DURMUŞ
Karamenderes nehrinin kıyısındaki taş ocaklarından birisinin yanında konuştuğumuz Çanakkale Çevre Platformundan Reyhan Erdem taş ocağının SİT alanı ile sınır olduğunu söylüyor; "Daha doğrusu SİT taş ocağında bitiyor. Taş ocakları dışarıda bırakılarak SİT belirlenmiş. Troya Milli Parkının bu  alanları da kapsayacak şekilde genişletilmesi için çaba gösterildi ama şu ana kadar bu vadinin tamamının SİT koruması yok."
Skamender Vadisi/Araplar Boğazında, vadiye çok yakın mesafelerde taş ocaklarının kilometreler boyunca faaliyetlerine devam ettiğini aktaran Erdem, "Skamender Vadisi boyunca bir çok yeni ruhsat verildi. Sırtlar özellikle mahvolmuş durumda. Burası hem kuş zenginliği, hem de antik yerleşimler açısından çok önemli bir alan".
TROYAYI KAZ DAĞINA BAĞLAYAN TEK GEÇİT
Vadinin hemen yanında iki tane antik kent olduğunu, bunun yanı sıra bilimsel çalışmalarda bölgede 11 tane de antik yerleşimin tespit edildiğini kaydeden Erdem, "Burası Troya'ya 5-6 km.  Bu nehir, Skamender nehri somut olmayan kültür mirasıdır. Homeros nehri İlyada'da çok güzel anlatıyor. Bu vadi Troyayı Kaz Dağına bağlayan tek geçit. Troya savaşından sonra Troya'dan kaçanlar buraya sığınmış, buradaki antik kentlerde yaralarını sarmış. Kahramanlarını da buraya gömmüşler.  Hektorun, Aşilin mezarları şu ilerideki tepelerde".
HOMEROS'UN SKAMENDER'İ
Homeros İlyada da Skamender Ovasını şu söylerle anlatıyor;
"Öylece gemilerden, barakalardan pıtrak
gibi insan Skamandros Ovasına aktı yayıldı;
İnsanların, atların ayakları altında inledi toprak.
Baharda yeşeren yapraklar gibi durdu binlerce kişi
Çiçekli çayırlarında Skamandros Ovasının."
Bugün, bu ovanın ortasında bir çimento fabrikası var ve yamaçlarında ise pıtrak gibi çoğalan taş ocakları.
BİR TİYATRO SAHNESİDİR TROYA
ODTÜ öğretim üyelerince 2007 yılında hazırlanan "Troya Müzesi ön çalışmaları" başlıklı raporda, Troya'nın çok küçük bir bölümünün sergilendiğini, ziyaretçilerin ortalama 2 saat kalarak akropolü görüp döndüğüne dikkat çekiliyor. Raporda, " Söylence ile gerçekliğin bir arada olduğu Troya salt bir fiziksel olgu, kent ya da arkeolojik alan değildir. Troya Tarihi Milli Parkı’nı doğuran, yerleşmeleriyle, höyükleriyle, çok katmanlı kenti ve savaşıyla Troya olgusudur. Troya ve çevresi gerçekten bir tiyatro sahnesi olarak düşünülmelidir" deniliyor.
Milli Park sınırının genişletilmesi, Troya'nın daha geniş bir kavramsal çerçevede ele alınmasını öneren raporda, "Savaş alanı tümülüsler, mezarlar, Beşik koyu, Akha koyu (Alacalıgöl), Kesik, gibi çok sayıda Antik döneme ait nesnenin öyküleriyle ziyaretçilere gösterilmesi ve yaşatılması gerektiğine dikkat çekiliyor. Vadinin batısında 1.  derece SİT olarak belirlenen Priamos, Paris ve Hektor’un mezar höyüklerinin de Tarihi Milli Park’ın sınırları dışarısında kalmakta.

Troya günümüzde bu rapora dayanılarak bir tiyatro sahnesi olarak düşünüldüğünde taş ocakları bu sahnenin neresinde yer alır acaba?
11 Ağustos 2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...