Özer Akdemir
İzmir’e su
sağlayacak olan Gördes Barajı nikel madeninin koruma havzasında. İZSU önce
haberim yok diyordu, şimdi ise haberinin olduğu ortaya çıktı. Maden
işletilmeye, barajdan da İzmir’e su verilmeye devam ediliyor. Peki madenden
çıkan ağır metaller suya karışırsa İZSU ne yapacak?
Gördes’te kurulacak nikel madeninin, İzmir’e 2025 yılına
kadar su sağlayacağı söylenen Gördes Barajı’nın koruma havzasında kaldığı artık
kesinlik kazandı. Daha önceleri madenin baraj havzasında kalıp kalmadığını
‘bilmediğini’ ileri sürerek, “cahillikler kitabına” giren İzmir’in su
işlerinden sorumlu belediye birimi İZSU, nihayet madenin barajın koruma
havzasında kaldığını kabul etti! Buna karşın Türkiye’nin üçüncü büyük ilinin
içme suyu havzasında işletilen nikel madenine karşı açılan davaya müdahil olma
çağrılarına olumsuz yanıt veren İZSU, bu davadan ‘hukuki bir yarar’ gelmeyeceği
görüşünde! “Cehennem kazanı” adı verilen Gördes’teki nikel madeninde sülfürik
asit liçi yapacak kazan ise saatte 1 kilometre hızla maden işletmelerine doğru
gidişine devam ediyor.
İZSU’NUN GÖRÜŞÜ BİLE ALINMAMIŞ!
Gördes’te nikel madeninin gündeme gelmesi sürecinden
günümüze kadar yaşanan skandallar aslında bir değil bin değil. Madene ÇED izni
alınırken su havzaları kontrol yönetmeliği gereği İZSU’dan alınması gereken
görüşün hiç alınmadığı dava sürecinde ortaya çıkan gerçeklerden birisi. Gördes
Barajı’nın 2008 yılında inşaatına başlanması ile bu bölge su havzası niteliğine
bürünmüş, tüm havzanın denetim ve koruma sorumluluğu da İZSU’nun olmuştu. Buna
rağmen 2010 yılında nikel madeni için alınan nihai ÇED raporunda, nedense
kimsenin aklına bu havzadan sorumlu olan İZSU’dan uygun görüş almak gelmemiş!
Nihayetinde su havzasındaki maden için “ÇED uygun” kararı İZSU’dan görüş
alınmadan verilmiş! Bu skandalı Çevre Bakanlığı da İZSU’da kabul ediyor artık.
İZSU KAÇAMAZ!
Öte yandan nikel madeninin havzasında kurulmak üzere
projelendirilen ve 2012 yılında ÇED olumlu belgesi alan Çağlayan Barajı ile
ilgili de İZSU kaçak oynuyor. Madenin kimyasal zenginleştirme tesisi ve açık
ocakları bu barajın su havzasında kalmasına rağmen, İZSU burası için de “Henüz
yatırım programına alınmadı” gibi muğlak ifadeler kullanıyor! Oysa baraj DSİ 2.
Bölge Müdürlüğünün 2013 tarihinde projeleri arasında görülmekte. Çağlayan
Barajı daha planlama aşamasında olmasına rağmen, aynı bölgedeki Başlamış
Barajının ise artık yatırım programına alınmış olması, İZSU’nun istese de
sorumluluktan kaçamayacağı anlamına geliyor. Baraj havzası hem İZSU Su
Havzaları Yönetmeliği hem de Su kirliliği Kontrol Yönetmeliği hükümlerine göre
kurumun yetki ve sorumluğunda.
GARİP BİR İŞGÜZARLIK
Manisa Cevre Müdürlüğünün 2020 yılında devreye alınacak olan
Başlamış Barajı için uygun görüş sorduğu İZSU önce ‘hayır’ demesine rağmen,
birden fikir değiştirip “Biz yetkili değiliz siz isterseniz DSİ ile yazışın”
diyor. Üstelik kendisine bu konuyla ilgili hiçbir başvuru olmamasına rağmen
böylesi bir ‘işgüzarlık’ yapıyor. Gördes’li yurttaşlar adına madene karşı
dava açan Avukat İbrahim Büke, “Şimdi takke düştü kel göründü. Artık İZSU da,
Çevre Bakanlığı da bu madenin biri biten (Gördes Barajı) biri başlayan
(Çağlayan Barajı) ve ikisi de planlanan (Başlamış ve Düvertepe Barajlarının) bu
dört barajın ortasındaki madene bilerek ve isteyerek izin verdiklerini itiraf
ettiler. Halen yürürlükte olan Su Havzaları Yönetmeliğine göre İZSU bu dört
baraj havzasında tam yetkili ve sorumludur. Yönetmeliği gereği ve uygulamak
istedikleri bakanlığın Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliğine göre de bu madene
izin veremez” diyor.
İzmir’in suyu Ahmet Telli’nin şiirindeki gibi küsüp
öldürecek bir gün kendini: Çürüyecek. Su çürürse yaşam biter. Suyu koruması
gereken İZSU’da “Adından gayrısını bilmiyor” zaten!..
İZSU DAVAYA MÜDAHİL OLMUYOR
İZSU’nun madene karşı dava açanlara ve mahkemeye gönderdiği
iki ayrı yazıdaki görüş farkı da dikkat çekici nitelikte. Gördesli Ahmet Büke
tarafından bilgi edinme yasası kapsamında istenilen maden ve barajla ilgili
soruya yanıtta İZSU “ÇED raporunu inceleyeceğiz gerekirse müdahil oluruz, hatta
biz de ayrı dava açabiliriz” derken, mahkemeye gönderdiği aynı konuyla ilgili
yazıda ise davaya müdahillikte “Hukuki menfaatimiz yoktur” diyor! Avukat
İbrahim Büke, bu davada hukuki menfaatin olup olmadığının ancak ÇED’in iptal
olup olmaması halinde belli olabileceğini belirterek, “Belki de mahkeme
yaptırdığı bilirkişi incelemesi sonucunda ÇED’i iptal edecek. Gerekçeli kararda
“İzmir halkının su güvenliği açısından ÇED’in iptali gerekir derse İZSU’nun bu
davadan dolayı hiç mi yüzü kızarmayacak?” diyor.
BASMANE ÇUKURUYLA İLGİLİ Mİ?
İzmir halkının temiz ve sağlıklı suya ulaşma hakkından
sorumlu olan İZSU’nun, gerek kentin dibindeki Efemçukuru altın, gerekse
Gördes’teki nikel madenleri konusundaki pasif tutumuna bir anlam verilemiyor.
Kent için “yaşamsal önemde” denilen Çamlı Barajının o bölgede altın madeni
işletilebilmesi için AKP hükümeti tarafından rafa kaldırılmasına direnemeyen
İzmir Büyükşehir Belediyesi, şimdi de kentin içme suyunun 60 milyon metre
küplük kısmının karşılayacağı söylenen Gördes Barajı’nın havzasında nikel
madeni işletilmesine karşı üç maymunu oynuyor. Zorlu Grubuna ait olan madene
İzmir’in göbeğinde, Basmane’de bulunan aynı gruba ait DTM çukuru ile ilgili
anlaşma nedeniyle Büyükşehir’ce ses çıkarılmadığı söylentileri dolaşıyor
ortalıkta. Olan İzmirlinin suyuna, Gördeslinin toprağına, havasına oluyor. (İzmir/EVRENSEL)