11 Eylül 2016 10:27
Erdoğan'ın, H. Dink, N. Hablemitoğlu ve H. Meriç
cinayetlerinin F tipi örgütlenme ile ilgili olduğu açıklamalarından sonra
tekrar gündeme geldi.
Özer AKDEMİR
Geçtiğimiz günlerde yapılan 11. Karaburun Bilim Kongresinde
“Biz de halimizce Bedreddin’iz” oturumunda Ege’de 600 yıl önce yaşanmış
Börklüce Mustafa’nın başını çektiği köylü isyanı ve 1980’lerin sonu-2000’lerin
ortasına denk gelen Bergama köylülerinin altın madenine karşı direnişlerini
anlatmaya çalıştım. Daha doğrusu Börklüce isyanını “Eşiktekini
eşikte-beşiktekini beşikte öldürün” (Eşikteki kadın, beşikteki bebek) diye tam
bir katliamla bastıran Osmanlı’nın torunlarının bu direnişten yaklaşık 600 yıl
sonra yaşam alanlarını koruma mücadelesi veren başka bir köylü hareketini nasıl
sönümlendirdikleri arasında bir bağ kurmak istedim.
KARABURUN’DA TRAKYALI BİR GAZETECİ
Söyleşinin sonunda tanıştık Mustafa Karaca ile. Trakyalı bir
gazeteci olarak tanıttı kendisini. Sarantalı Köylüm (Saranta Kırklareli’nin
eski adı imiş) gazetesini çıkardığını söyledi. Sunumda sıkça adı geçen Necip
Hablemitoğlu ve suikasti konusunun ilgisini çektiğini belirterek, “Ben de
Haydar Meriç cinayeti ile ilgileniyorum. Arkadaşımdı, birlikte gazete de
çıkardık. O da Hablemitoğlu’nu öldüren çevreler tarafından öldürüldü” dedi.
İki gün sonra Konak’ta bir kafede buluştuk. Son dönemlerde adı FETÖ’nün cinayetleri arasında sayılan emekli öğretmen-gazeteci Haydar Meriç cinayeti ile ilgili çok önemli bilgileri vardı. Çocukluktan bu yana tanıdığı, özellikle yaşamının son döneminde haftanın hemen her günü birlikte oldukları bir dostuydu H. Meriç. Birlikte Rumeli 39 Gazetesi’ni çıkarmaya başlamışlar ama ömrü çok uzun olmamış gazetenin. Bunun aslında H. Meriç’i ölüme götüren sürecin bir parçası olduğunu söyledi.
İki gün sonra Konak’ta bir kafede buluştuk. Son dönemlerde adı FETÖ’nün cinayetleri arasında sayılan emekli öğretmen-gazeteci Haydar Meriç cinayeti ile ilgili çok önemli bilgileri vardı. Çocukluktan bu yana tanıdığı, özellikle yaşamının son döneminde haftanın hemen her günü birlikte oldukları bir dostuydu H. Meriç. Birlikte Rumeli 39 Gazetesi’ni çıkarmaya başlamışlar ama ömrü çok uzun olmamış gazetenin. Bunun aslında H. Meriç’i ölüme götüren sürecin bir parçası olduğunu söyledi.
FETHULLAH GÜLEN KIRKLARELİ GÜNLERİ
Öykü taa 1965’lere kadar gidiyordu. O tarihlerde genç bir
delikanlı olan Mustafa Karaca’nın yolu Kırklareli’nde bir camide vaaz veren
Fethullah Gülen’le kesişmiş. Şöyle anlatıyor o günleri; “Gülenin vaazlarına ben
de katıldım. 10 dakika konuşup sürekli ağladığı için bir daha da gitmek
istemedim. Çünkü başka bir camiinin imamı akşam namazlarını daha hızlı
kıldırıyor, biz gençlere de sinema saatine yetişmek için zaman kalıyordu.
Bir süre sonra F. Gülen’in hiç cemaatinin kalmadığını duydum. Nedeni ise yayılan bir söylenti idi. Gülen bir eşcinseldi ve camiinin tuvaletine bakan davulcu Süleyman denilen biri ile yakalanmıştı. Bu söylentiler yüzünden cemaati kalmayınca Gülen Edirne’ye başka bir camiye çekildi ama orada da tutunamadı. İzmir’e Kestanepazarı camiine gönderildi. Haydar Meriç’i de ölüme götüren işte bu söylentileri araştırması ve sağda solda konuşması oldu.”
Bir süre sonra F. Gülen’in hiç cemaatinin kalmadığını duydum. Nedeni ise yayılan bir söylenti idi. Gülen bir eşcinseldi ve camiinin tuvaletine bakan davulcu Süleyman denilen biri ile yakalanmıştı. Bu söylentiler yüzünden cemaati kalmayınca Gülen Edirne’ye başka bir camiye çekildi ama orada da tutunamadı. İzmir’e Kestanepazarı camiine gönderildi. Haydar Meriç’i de ölüme götüren işte bu söylentileri araştırması ve sağda solda konuşması oldu.”
HAYDAR MERİÇ’İ ÖLÜME GÖTÜREN SÜREÇ
Karaca, H. Meriç’in kendisine birgün “Davulcu Süleyman’ı
bulup konuşturdum. Yakında bombaya patlatacağım” dediğini, gazetede yazdığı son
yazısında da “Yakında çok önemli bilgiler açıklayacağım” yazdığını, bunları
bazı dost meclislerinde de dile getirmesi üzerine etraflarında gözle görülür
bir baskı hissetmeye başladıklarını anlattı. “Haydar’la 2010 yılında Rumeli 39
adlı bir gazete çıkarmaya başladık ancak 4 sayı çıkarabildik. 5. sayı matbaadan
toplatıldı. Bir süre sonra Haydar’ın başına garip kazalar gelmeye başladı. Her
ay bir yerleri kırılıyordu ve hep ‘kaza’ oldu, düştüm falan diye açıklıyordu
bunları. Ben şüphelendim, bunu da ona söyledim. Bana, “Bu gazeteyi çıkarmayalım
arkadaş, çok baskı var” dedi sadece. Sonra İzmir’de olduğum bir zamanda
kaybolduğunu polislerin beni araması ile öğrendim. Telefonda son konuştuğu kişi
bendim. Gece yarısı beni aramış, bir defineden bahsetmiş aramızda
şakalaşmıştık. Bu onun son konuşması olmuş. Haydar Meriç’in cesedi alındığı
Kırklareli’den 500
kilometre ötede Düzce Akçakoca açıklarında Karadeniz’de
domuzbağı ile öldürülmüş olarak bulunmuştu. Cesedini teşhis edenlerden birisi
de bendim. Çok kötü işkence yapılmıştı. Ama bunlar otopsi raporunda yazılmadı.
Haydar’ı alanların geçtiği güzergahtaki bütün kamera kayıtları sonradan ortaya
çıktı ki silinmiş.”
Yıllarca fail-i meçhul kalan H. Meriç cinayeti, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir yurtdışı gezisi sırasında gazetecilere, H. Dink, N. Hablemitoğlu ve H. Meriç cinayetlerinin F tipi örgütlenme ile ilgili olduğu yönündeki açıklamalarından sonra tekrar gündeme geldi. Geçtiğimiz günlerde 41 polis H. Meriç cinayeti soruşturması nedeniyle gözaltına alındı, bunlardan 9’u tutuklandı. Soruşturma halen devam etse de birçok delil tıpkı Hablemitoğlu suikastinde olduğu gibi karartılmış.
Yıllarca fail-i meçhul kalan H. Meriç cinayeti, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir yurtdışı gezisi sırasında gazetecilere, H. Dink, N. Hablemitoğlu ve H. Meriç cinayetlerinin F tipi örgütlenme ile ilgili olduğu yönündeki açıklamalarından sonra tekrar gündeme geldi. Geçtiğimiz günlerde 41 polis H. Meriç cinayeti soruşturması nedeniyle gözaltına alındı, bunlardan 9’u tutuklandı. Soruşturma halen devam etse de birçok delil tıpkı Hablemitoğlu suikastinde olduğu gibi karartılmış.
HEPİNİZ ORDAYDINIZ!
H. Dink, N. Hablemitoğlu, H. Meriç cinayetlerinin FETÖ’
tarafından işlendiği ve bu nedenle de aydınlatılamadığı söyleniyor bugün.
Hablemitoğlu suikastinin ardında Gülen Cemaati olabileceğini taa 2011 yılında
çıkan “Kuyudaki Taş-Alman Vakıfları ve Bergama Gerçeği” kitabımda yazmıştım.
Aynı adres Dink cinayeti sonrasında da birçok gazeteci tarafından gösterildi.
Darbe girişiminin olduğu güne kadar bu iddiaları soruşturmak bir yana üstünün
örtülmesine göz yumanlar da en az cinayeti işleyenler kadar sorumludur. Kaçışınız
yok, siz de yargılanacaksınız. Çünkü hepiniz ordaydınız!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder