10 Temmuz 2021 23:35
Menderes Nehri’ndeki toplu balık ölümleri korkunç boyutlara ulaştı:
otoğraf: EKODOSD
Geçtiğimiz hafta içerisinde Büyük Menderes Nehri’nde görülen toplu balık ölümleri 2018 yılındaki toplu ölümlerin iki hatta üç katını buldu. “Pamuk çapasında Menderes’in suyunu tülbentle süzer içerdik” diyen çiftçilerin sözleri, artık anılarda kalan nehrin o tertemiz olduğu günlere duyulan özlemleri ifade ederken aslında başka bir gerçeğe de işaret ediyor. B. Menderes’i sadece 30-40 yıl içerisinde bu derece ölü bir nehir haline getirmeyi başardık”.
B. MENDERES YÜZEYİNDE TONLARCA ÖLÜ BALIK!
Batı Anadolu’da, geçmiş uygarlıklardan 30-40 yıl öncesine kadar, aktığı 584 km boyunca havzaya bereket taşıyan nehir, bugün ne yazık ki artık zehir taşıyor. Nehrin etrafındaki endüstriyel işletmelerden, OSB’lerden gelen arıtmasız atıkların, tarımda giderek artan zirai ilaçlamaların, evsel ve biyolojik atıkların son durağı B. Menderes Nehri oluyor. Geçtiğimiz hafta Büyük Menderes Havzası’nın en batı ucunda meydana gelen toplu balık ölümleri uzun zamandır kuraklık ve kirlilikle boğuşan, Menderes Nehri’nin içler acısı durumunu gözler önüne serdi. Nehrin zaten çok az kalan suyunun yüzeyine vuran tonlarca ölü balık, geçimlerini nehirden karşılayan balıkçıların yanı sıra yörede tarım yapan çiftçileri de endişe içinde bıraktı.
Ana yoldan devam eden tahliye kanalında 6 km.lik su güzergahının balık ölümleriyle dolu olduğu görülürken, tonlarca ağırlığındaki balık ölüleri su yüzeyinden denize döküldü. Ölümler o kadar yoğundu ki yer yer balık ölülerinden oluşan adacıklar meydana gelmişti. Bu ölü balıklar arasında yaklaşık 30 kg.a ulaşan yayın balıklarının yanı sıra 5’er kiloluk sazan balıklarının da öldükleri tespit edildi.
SU YILANLARI BİLE ARTIK SUDAN KAÇIYOR!
“Tüm balıkçılar toplansak, ömür boyu avlayamayacağımız oranda balık öldü. Üzüntümüzden kahrolduk. Gün de 5 -10 kg. balık avlayamazken, son birkaç günde ölen balıkların haddi hesabı yok. Etraf kokudan geçilmiyor. Geleceğimiz yok oluyor. Çoluk çocuğumuzun nafakası yok oluyor” diye çırpınan bölge balıkçıları, ne yapacaklarını bilemiyorlar.
Ölen balıkların kokusu öyle bir hal aldı ki nehir kıyısına daha yaklaşılamıyor. Öyle ki balık ölümlerinin ilk günlerinde bu balıklarla beslenen kuşların bile artık nehrin yanına yaklaşmadıkları ifade ediliyor. Su yılanlarının bile girmek istemediği nehrin sularıyla hâlâ tarlaların sulanması ise sürüyor.
B. MENDERES’TE MÜSİLAJ OLUR MU?
Ekosistemi Koruma ve Doğayı Sevenler Derneği (EKODOSD) Başkanı Bahattin Sürücü’nün bir başka endişesi daha var. Marmara’da meydana gelen müsilajı etkileyen ve tetikleyen sorunların tüm kaynağının B. Menderes’te de bulunduğuna işaret eden Sürücü, ” Burası açık deniz olmaz” denmemeli ve mutlaka bilimsel bir çalışma yapılmalıdır. Afyon, Uşak, Denizli, Muğla ve Aydın illerine bağlı bölgelerin atıkları, su götürür mantığıyla alıcı ortam olarak Büyük Menderes Nehri’ne verilmektedir. Bunun olumsuz sonuçlarını da Aşağı Büyük Menderes Havzası’nın en batı ucunda ölen tonlarca balıklarda görmekteyiz. Bugün balıklar ölüyor, yarın ne olacağını bilmiyoruz. Bu bölge turizm bölgesi yarın buralarda da müsilaj yaşanırsa ne olacak?” diye soruyor.
EKODOSD Başkanı Sürücü balık ölümlerinin yaşandığı yerin Türkiye’nin en önemli milli parklarından biri olan Dilek Yarımadası Büyük Menderes Deltası’nın tam ortasında kaldığını aktararak, bölgenin tepeli pelikanlar başta olmak üzere 256 tür kuşun yaşadığı, nesli tehlike altında olan saz kedilerle birlikte birçok yaban hayvanının yaşam alanı olduğunu söylüyor.
Balık ölümlerinin nedenleri olarak kuraklık, sıcaklık, oksijen yetersizliği gibi bir sürü gerekçe ortaya koymak mümkün. Bu gerekçeler yıllardır bilinmesine rağmen mesele yıllardır bunların ortadan kaldırılmasına dair hemen hemen hiçbir şey yapılmaması. Doğal olarak sıralanan bu gerekçeler, ya da ortaya konulan eylem planları söylemden öte gitmiyor.
“BALIK ÖLÜMLERİ BİR SONUÇTUR”
“Balık ölümleri bir sonuçtur. Sorunlar ve çözümleri bellidir” diyen Sürücü öneri olarak şu görüşleri ileri sürüyor; “Sorun sadece Aydın bölgesinden kaynaklanmadığı için, nehri olumsuz etkileyen diğer illerin kurumlarıyla, üniversitelerin ilgili bölümleri bir araya gelerek bir çalışma yapmalıdır. Yapılacak bu çalışmalar önceki yıllardaki gibi dosyalarda kalmamalıdır. Menderes Havzası’nın geleceği; insanıyla, toprağıyla, bitkisiyle, yaban hayatıyla, sucul canlılarıyla garanti altına alınmalıdır”.
Sürücü’nün ve birçok bilim insanını da yıllardır dile getirdiği gibi alınacak önlemlerle B. Menderes’in bu içler acısı haline çözüm üretme yolunda önemli adımlar atılabilir. Bunun için öncelikle nehrin doğduğu yerden, Ege Denizi’ne ulaştığı yere kadar çevresiyle birlikte bütüncül olarak mutlak koruma statüsüne alınması gerekiyor. Nehrin etki alanına girecek olan sanayi kuruluşlarına izin verilmemesi de alınması gereken önlemler arasında sıralanıyor.
EKOLOJİK YAPI ÇÖKERSE…
Otuz kırk yıl içinde yapılan yanlışlarla yüz binlerce yıldır etrafına yaşam taşıyan bir nehri ölüm noktasına getirdik. Nehir, on yıllardır insan kaynaklı kirliliğin kahrını çekerken artık son yılanda bu yükü taşıyamaz hale geldi. Uzmanlar, Marmara denizindeki kirlilik kaynaklı müsilajın bir benzerinin B. Menderes’te de görülebileceğini dile getiriyorlar. Eğer bu olursa ve eğer B. Menderes’i iyileştiremezsek hem havzadaki, hem de havzanın etki alanındaki ekolojik yapı çökecek. Bu çöküş, binlerce yıllık Anadolu uygarlığı için belki de çöküşün başlangıcı olacak!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder