30 Ocak 2022 02:12
Dünya ve ülkemiz Kovid-19 pandemisi ile tanışmadan yaklaşık 1 yıl önce Yeryüzü Derneği’nden arkadaşım Akif Pamuk ile termik santrallerin olduğu bazı yörelere gitmiştik. 2019 yılı yaz aylarında yaptığımız bu seyahatlerde daha önce gitmediğim Şırnak-Silopi, Afşin- Elbistan ve Sivas-Kangal termik santrallerini görme olanağı buldum. Ne yazık ki dünün verimli ovaları günümüzün birer ölüm vadileri halini almıştı!..
SİLOPİ’DE İKİ GÜN
Bugün geriye dönüp baktığımda Silopi’de askeri üsler, panzerler ve korucu köyleri ile kuşatılmış bir ilçenin yanı başında, herkesin karşı olduğu ama hiç kimsenin aleyhine tek satır konuşamadığı bir termik santral imgesi canlanıyor zihnimde. Bizler de bu santralin çevresinde “Aman korucular görmesin, aman askerlere bulaşmayalım” diye kaldığımız iki gün boyunca gizli saklı çekimler ve görüşmeler durumunda kaldık.
Son derece özel bir bölge olduğunu biliyorduk gittiğimiz yerin. Asker ilçenin her tarafına konuşlanmıştı. Giriş çıkışları, beton ve çelik koruganlarla tahkim ettiği nöbet yerlerinde 24 saat kontrol altında tutuyordu. İlçe merkezinde devriye atan zırhlı askeri araçlardaki ve nöbet yerlerindeki askerler elleri tetikte dolaşıyorlardı. İlçe ile Kuzey Irak’ın Zaho ilçesi arasında kalan Cudi Dağları taraflarından gecenin bir yarısı silah sesleri geliyor, dağda çatışmaların olduğu yerlerden kesif dumanlar yükseliyor, helikopter sesleri hiç susmuyordu.
CAMLARDA KURŞUN DELİKLERİ
Öte yandan Silopililerin tüm bunları alışkın bir tedirginlikle karşıladıklarını gördük. Herkes olağanlaşmış bir endişe hali ile işine gücüne gidip geliyor, küçük taburelerin çevresinde kümelenerek çay içiyor; geceki çatışmaları, ölü-yaralı rivayetlerini konuşuyorlardı. Kaldığımız otelin camlarında kurşun delikleri vardı. Her an asker tarafından durdurulma ve termik santralle ilgili çekim yaptığımızın öğrenilmesi durumunda gözaltına alınma riski altında gittiğimiz köylerde, çocuklar fotoğraf makinemizi gördükleri anda bizden kaçıyorlardı. Sanırım fotoğraf makinemizi silah sanıyorlardı!..
"HERKES KARŞI AMA KİMSE KONUŞAMAZ"
Ciner Holdingin Silopi Termik Santraline en yakın yerleşimler olan iki korucu köyü Görümlü ve Çalışkan köylerinden bir kişi bile kamera açıkken görüş vermek istemedi. Kayıt cihazını, kamerayı kapattırdıktan sonra anlattılar yaşadıklarını. “Korkuyoruz! Size konuşsak akşam gelip askerler gözaltına alır bizi. Burada herkes santrale karşı ama kimse bunu söyleyemez!” dediler.
İlçe merkezinde ise daha rahat konuşabiliyordu insanlar. Çevre Derneği ve HDP’li belediye yetkilileri (Kayyum atanmayıp HDP’de kalan birkaç belediye arasında hâlâ Silopi) termik santralin hiçbir denetime tabii tutulmadan çalıştığını, filtresinin olmadığını tarıma, suya, havaya, sağlığa zararlarını ellerindeki veriler ve gözlemleri eşliğinde sayıp döktüler. Diyarbakır ve yakın illerdeki hastanelerin kanser servislerinde yatanların nereden geldiklerinin araştırılmasının bile Silopi’deki termik santralin bu kanserlerle ilgili bağını ortaya koyacağını ileri sürüyorlardı.
Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
MURAT BAKAN’DAN SİLOPİ SORULARI
Geçtiğimiz günlerde CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın Silopi Termik Santrali ile ilgili Çevre ve Sağlık Bakanlıklarına verdiği yazılı soru önergelerini görünce o günlere ve o iddialara gittim yeniden. CHP’li Bakan da benzer iddiaları sormuştu: “2015-2021 yıllarında, yıl yıl olmak üzere, Şırnak Silopi Termik Santraline kaç kez denetim yapılmıştır? Kullanılan filtrelerin kalitesi, gerektiği şekilde olup olmadığı, kullanım şekli, kullanım periyotları nasıl ve ne şekilde denetim altındadır? 2015-2021 yıllarında, yıl yıl olmak üzere, Dicle Tıp Fakültesi Hastanesi Onkoloji Bölümünde kaç hasta tedavi olmuştur? Bu hastaların kaçı Şırnak ilinde yaşayan kaçı Şırnak’ın Silopi ilçesinde yaşayan hastalardır? 2015-2021 yıllarında, yıl yıl olmak üzere, Şırnak ilinde ve Şırnak’ın Silopi ilçesinde yaşayan kaç yurttaşımız kanser hastalığı yüzünden hayatını kaybetmiştir?”
YENİ AÇIKLANAN BİRKAÇ VERİ
Bu sorulara yanıt verir mi bakanlıklar, verdikleri yanıtlar ne derece doyurucu olur bilemiyorum. Doğru yanıtları vereceklerini de sanmıyorum. Onca yılın deneyimleri bize bunu gösteriyor. Öyle görünüyor ki devlet kurumlarının yıllardır veriler üzerinde uyguladıkları karartmalar sürdükçe, bu verileri bırakın halka, bu işleri okuyup yazan üniversitelere bile vermedikleri sürece gerçeği asla bilemeyeceğiz.
KORKUNÇ SAYILAR!
O günlerde Silopililerin bize verdikleri sayılar hakikaten korkunçtu! Mesela HDP’li Belediye Başkanı Süleyman Şavluk 2019 yılındaki söyleşimizde sadece bir yıl içerisinde 511 kişinin santralin etkileri nedeniyle öldüğünü söylerken, adını vermek istemeyen bir köylü ise köyünde sadece 1 ayda 15 kadının düşük yaptığını anlatıyordu.
Avrupa merkezli bir sivil toplum kuruluşu olan Çevre ve Sağlık Birliğinin (HEAL) geçtiğimiz günlerde açıkladığı bir rapora göre ülkemizde 55 yılda yüz binlerce insan kömürlü termik santraller nedeniyle erkenden yaşamını yitirdi. Milyonlarca insan hastalandı, hastaneye yattı, çalışamaz hale geldi. Tüm dünya tam da bu nedenlerle ve iklim krizinde bu termik santrallerin büyük etkileri olduğu ortaya konmuşken termikten-kömürden kaçarken, Türkiye hâlâ yeni termik santraller, yeni üniteler peşinde koşmaya devam ediyor.
ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK VE AFŞİN-ELBİSTAN
Bunlardan birisi de K. Maraş’ın Afşin-Elbistan termik santrallerine yeni ünitelerin eklenmesi planı. 2019 yılında bu bölgeyi de gezip gördük. Termik santrallerin bulunduğu geniş ova bir zamanlar verimli tarım arazileri iken günümüzde ay toprağı gibi ölü görünüyordu. Çevrede yaşayan insanlar feryat figan termik santraller nedeniyle yaşadıkları sıkıntıları anlatırken, yine de yıllardır oy verdikleri iki partiden (AKP-MHP) umutlarını kesmiş değillerdi. “Başka parti mi var? Gene en iyisi bunlar” diyorlardı. Çaresizliği öğrenmişlerdi ve bağnazca sarıldıkları bu partiler de onların bu öğrenilmiş çaresizliklerini sonuna kadar sömürüyordu. Kapatılması gerekirken iki yeni ünitenin kurulması için ÇED sürecinin başlatılması da halkın öğrenilmiş çaresizliğine olan güvenin bir eseri miydi? “Nasıl olsa buradan ses çıkmaz, nasıl olsa halk isyan etmez”di!
Öyle mi Afşinliler, Elbistanlılar, Çoğulhan, Alemdar, Berçenekliler? Bu gözü doymaz şirketlerin-sermayenin, arkalarına sizin kutsal bellediğiniz devleti de alarak sizin canınızı almalarına daha ne kadar izin vereceksiniz?
https://www.evrensel.net/yazi/90281/olum-vadilerinde-gezerken
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder