12 Ekim 2002 Cumartesi

Ege Metal işçisi kararlı



Özer Akdemir/Nuri Aysever

İZMİR/BURSA - Beş aydır maaşlarını alamayan Bakırçay Havzasındaki demir çelik fabrikalarından Ege Metal fabrikası işçileri Türk-İş, DİSK ve KESK'i gezerek sorunlarını anlatıp destek istediler. Bugün Konak Sümerbank önünde eşleri ve çocuklarıyla kitlesel bir basın açıklaması gerçekleştirecek olan Ege Metal işçileri, vaatlere artık kanmayacaklarını belirttiler. Öte yandan gazetemizin sorularını yanıtlayan Ege Metal işçilerinin örgütlü olduğu Öz Çelik-İş Bursa Şube Başkanı Osman Gümüş "İşçilerin yüzüne bakamıyorum" demesine rağmen, aylardır maaş alamadıkları için artık dayanacak halleri kalmayıp eylemlere başlayan işçilerin bu eylemlerine destek vermeyeceğini söyledi. "Şu anda işçilerin yaptıkları eylemler sorunu daha da derinleştirir" iddiasında olan Gümüş, bu eylemlerin işverenle aralarının açılmasına neden olacağını ileri sürdü. Sorunlarını İzmir’deki işçi ve memur sendikalarına aktarıp destek istemek için sendikaları dolaşan bir grup Ege Metal işçisi Perşembe günü gittikleri Petrol-İş Aliağa Şubesi’nde şube başkanı İbrahim Doğangül ve şube yöneticileri ile görüşmüş, destek sözü almışlardı. İşçiler önceki gün de ilk önce Türk-İş 3. Bölge Temsilciliğini ziyaret ettiler. Seçim arifesi olduğu için hemen her gün birkaç politikacının uğradığı Türk-İş 3. Bölge temsilciliği Ege Metal işçilerinin geldiğinde de boş değildi.  YTP’li Hakan Tartan’ın ziyaretini bekleyen Petrol-İş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın ve Genel Merkez yöneticilerinin yanı sıra Türk-İş’e bağlı sendikaların şube başkanlarının birçoğuyla karşılaşan Ege Metal işçileri, yaşadıkları sorunları aktararak, sendikacılardan eylemlerine destek vermelerini istediler. En başta işçilerin sendikalarını değiştirmek için Türk-İş’e geldiklerini sanan ve “Dere geçerken at değiştirilmez. Şu anki sendikanıza sahip çıkın” deme gereği duyan Türk-İş 3. Bölge Temsilcisi Mustafa Kundakçı,  işçilerin, “Bizim sendika değiştirmek gibi bir niyetimiz yok. Sizden sadece sesimizin kamuoyuna duyurulması için yardım istemeye geldik” demesi üzerine rahatladı. Kundakçı, işçilerin Pazar günü yapacakları eylemlerine katılım için sendika şubelerini bilgilendireceğini söyledi. Daha sonra DİSK Ege Bölgeyi ziyaret eden işçiler burada Genel-İş 5 No’lu Şube Başkanı Murat Hançer’le görüştüler. Hançer, Ege Metal işçilerinin eylemlerine katılımı sağlamak ve onları ellerinden geldiği kadar maddi olarak da desteklemek için şubesine bağlı işyerlerinde işyeri temsilcileri aracılığıyla çalışma yapacakları sözünü verdi. DİSK ziyareti ardından EMEP İl Örgütüne gelerek ziyaretleri değerlendiren işçiler buradan da ESM İzmir Şubesine giderek KESK Şubeler Platformu Yürütmesinde bulunan ESM Şube Başkanı Alim Murathan ve Eğitim-Sen 4 No’lu Şube Başkanı Sezai Turan ile görüştüler. İşçilerin eylemlerine şu aşamada kitlesel bir destekte bulunamayacaklarını söyleyen Murathan, 17 Ekim’de gerçekleştirecekleri iş bırakma eylemindeki basın açıklamasında kürsüyü Ege Metal işçilerine kullandırarak onların sorunlarını kamuoyuna aktarmasına yardımcı olabileceklerini dile getirdi. EMEP İzmir İl Örgütünde görüştüğümüz işçilerin kendi aralarında kurdukları Ege Metal işyeri komitesi üyesi, 8 yıllık Ege Metal işçisi İbrahim Vapur sorularımıza şu yanıtları verdi.

Fabrikanızın Vakıflar Bankası’na devri nasıl oldu? Bankanın fabrikayı almasından sonra gelişenleri anlatırmısınız?
Ege Metal kriz nedeniyle batan bir şirket değildir. Ortaklar arasındaki çekişmelerden, birbirinden mal kaçırmaktan dolayı bu duruma geldi. Bankadan kredi alan ortaklar bu aldıkları kredileri değişik alanlarda, başka şekilde kullanarak kredileri Vakıf Banka geri ödemediler. Ödenmeyen kredilerin karşılığında Vakıf Bank alacağına karşılık 20 Haziran'da yapılan ikinci ihaleyle borcundan dolayı fabrikayı bünyesine kattı. Bunun yanında fabrikanın elektrikler TEDAŞ’a olan borçların ödenmemesi nedeniyle Haziran'ın 3’ünden beri kesikti. Vakıf Bank'ta burayı Say Metal diye bir şirkete Ege Metal'in tüm borçlarını devrederek 10 yıllığına kiraladı. Buna rağmen şu ana kadar Say Metal herhangi bir faaliyette bulunmadı. İşçiler yine Ege Metal kadrosunda. Bizlere Say Metal'e geçişin elektrik enerjisi bağlandıktan sonra olacağı söylendi. İşveren yaklaşık 5 aydan beri sürekli olarak üç gün beş gün sonra enerji gelecek ve içerde biriken maaşlar ödenecek diye bizi oyaladı. Bu süre içinde hiç maaş alamadık. Say Metal sahiplerinin en son söyledikleri ise; enerji gelmeden işçilerin birikmiş alacaklarının ödenmeyeceği oldu. “O da iki gün mü olur, iki ay mı olur bilemem” diye resti çekti.
Tüm bunlar olup biterken sendikanız ne yapıyordu?
Geçen 5 aylık zaman içerisinde bu oyalamaların devam ederken sendika bizden yana değil işverenden yana taraf oldu. Bizleri sürekli olarak “eylem yapmayın, biraz daha bekleyin” diye işveren ağzıyla oyaladı sendika. İşçiler, bu 5 ayın sonunda maddi sıkıntılarda had safhaya vardığı sendikanın ve işverenin oyalama taktiklerine tavır aldılar. Bu tavır sonucu, işçiler sendikanın atadığı temsilcileri dışlayarak kendi aralarından bir komite seçti. Daha sonra sesimizi kamuoyuna duyurabilmek, mağduriyetimizi anlatmak için komitemiz aracılığıyla bir takım kararlar alıp, çeşitli eylemlere başladık. Bu eylemlerden ilki geçen hafta salı günü yapıldı. Eylem yapılmadan önce sendikaya son defa faksla çağrı yapılarak, işçinin artık sabrının kalmadığı, sendikanın işverenden yana takındığı tavra son vermesini, işçinin yanında olmasını istedik. Fakat sendika işverenden yana tavır takınmaya ve bizleri yalnız bırakmaya devam etti.
Şube başkanı çok yakında fabrikaya elektrik enerjisinin geleceğini ve üretimin yeniden başlayacağını söylüyor. İşyeri temsilcilerin de demokratik bir şekilde seçildiğini söylüyor. Bu konularda ne diyorsunuz?
Şube başkanının bu boş vaatlerine işçilerin artık karnı tok. Artık somut bir öneri, somut bir adım bekliyoruz. Şube Başkanımız işyeri temsilcilerinin demokratik olarak seçildiğinden bahsediyor. Böyle bir şey kesinlikle söz konusu değil. Bugüne kadar sendikacılar ve temsilciler hep yöneticiler tarafından atanmıştır. Biz geçmişten bu yana atanan değil, seçimle gelen sendikacı istedik. Temsilcileri bırakın, sendikacılar delegeleri bile kendileri atıyorlar. Şu anda da fiili olarak kendi seçtiğimiz komite sendikanın yaptığı işi yapıyor. Bizden yana olması gereken sendika işverenden yana olduğu için bizim yaptığımız eylemleri tasvip etmediğini söylüyor. İşverenle arasının bozulmasını istemiyor herhalde.
Beş aydır maaşlarınızı almıyorsunuz. Bu süre içinde nasıl geçindiniz. Ne gibi sorunlarla karşılaştınız?
Beş aydır maaş alamadığımız için çok mağdur durumlarda kaldık. Çoluk çocuğumuza ekmek götüremez hale geldik. Kira borcumuzu, elektrik-su faturalarımızı ödeyemiyoruz. Bu nedenle elektriklerimiz, sularımız, telefonlarımız kesiliyor. Çocuğumuza, eşimize, ailemize karşı olan sorumluluklarımızı yerine getiremiyoruz. Büyük bir sıkıntı içerisindeyiz. Bunlar sürdükçe ekonomik olarak yıkılmış olan bizler, psikolojik olarak da çok kötü durumlara düşüyoruz. Fabrika daha önce maaşlarımızı Vakıf Bank kanalıyla veriyordu. O nedenle hepimizde birer Vakıf Bank kredi kartı var. Maaşlarımızı alamadığımız için bu kredi kartlarına yüklendik mecburen. Şimdi banka birer ikişer ödenmeyen bu kredi borçlarıyla ilgili icraa takiplerine başladı. Artık aileler dağılma noktasına geldi. Okullar açıldı çocuklarını okula gönderemeyenler var. Gönderenler de birçok eksiğiyle, defteri-kitabı alınmadan gönderdi. Babaları işsiz olan çocuklarda psikolojik baskı altında. “24 saatte yediğim bir öğün yemekle duruyorum” diye geçen yaptığımız eylemde konuşan İbrahim Ira amcanın orada söyledikleri aslında birçoğumuzun ortak sesi. Onun yaşadıklarını birçok işçi arkadaşımız yaşıyor. Eski hükümlü statüsünde çalışıyor İbrahim amca. Ailesi, kimi-kimsesi yok. 17 sene cezaevinde kaldıktan sonra çıkınca bu işe girebilmiş. Yaşamaya çalışıyor işte. 5 aydır maaş alamayan işçiler dün kendi aralarında para toplayarak İbrahim amcaya maddi yardımda bulundular.

İşçilerin yüzüne bakamıyorum

Ege Metal’de yaşananlarla ilgili görüşlerini aldığımız fabrikada örgütlü olan Öz Çelik-İş Sendikası Bursa Şube Başkanı Osman Gümüş, 17 Temmuz’da Vakıf Bank’tan fabrikayı kiralayan Say Metal adlı şirketin fabrikanın TEDAŞ’a olan 29.6 trilyonluk borcu nedeniyle devir teslim kontratı imzalayamadığını belirterek, bu süre içinde işçilerin alacaklarının ödenmesi konusunda muhatap bulamadıklarını dile getirdi. Say Metal’le işçi alacakları konusunda bir protokol hazırladıklarını ileri süren Gümüş, henüz imzalanmayan bu protokolün büyük olasılıkla 14 Ekim günü imzalanabileceğini söyledi. İşveren’in TEDAŞ’la olan problemi çözdüğünü iddia eden Gümüş, “Fabrika Pazartesi çalışmaya başlayacak. Pazartesi günü aynı zamanda patronla alacaklarımız konusunda masaya oturacağız. Şayet alacaklarımız ödenme takvimine bağlanmazsa, işte sorun orada başlıyor demektir.” diye konuştu. Böyle bir durumda Türkiye tarihinin en büyük eylemlerini başlatmaya çekinmeyeceklerini ileri süren Gümüş, şu sıralar işçilerin yaptıkları eylemlerin sorunları daha da derinleştireceğini savundu. Karşılarında muhatap bulamadıkları için bugüne kadar sorunları çözmekte yetersiz kaldıklarını söyleyen Gümüş, “İşçilerin yüzüne bakamıyorum. Çünkü içim kan ağlıyor” dedi. İşçilerin atanmış işyeri temsilcileri istemediklerini hatırlatmamız üzerine, örgütlü oldukları tüm işyerlerinde seçimlerin demokratik tarzda yapıldığını ileri süren Gümüş, işçilerin mağduriyetinden kaynaklanan geçici tepkilerin sorun çözülünce ortadan kalkacağını savundu. Gümüş, işçilerin yaptıkları eylemlere destek olup olmayacaklarına ilişkin sorumuza ise şu yanıtı verdi: “Ben böyle bir eylemin içinde olmam. Seçim malzemesi olmak istemiyoruz. Diğer yandan böyle bir girişim işverenle aramızın açılmasına neden olur.”(Evrensel)

11 Ekim 2002 Cuma

Keşke Toprak altında kalsaymış!

İZMİR - Tarihi M.Ö. ...yıllara dayanan Antik Kyme kendtinde 20 yılı aşkın bir süredir yapılan kazılar sonucu çıkarılan eserler, harabeye dönmüş Aya Vukla  Kilisesinin bahçesinde, sağa sola atılmış bir şekilde. Yıllar önce Arkeoloji müzesi olarak kullanılan Aya Vukla kilisesi, daha sonra kaderine terkedilince, kilisenin bitişiğinde bulunan depolyardaki antik eserler öylece bırakılıp gidilmiş. Hemen her tarafı tahrip edilen, 150 yıllık metal aksamları sökülüp eskicilere satılan kilisenin bahçesindeki antika depoları olarak kullanılan binalar ise şu sıralar çocukların köpeklerini barındırdığı viranelere dönmüş durumda. Antik Kyme Kentinden çıkarılan, üzerlerinde çıkarılış tarihleri ve envanter numaraları olan üç bin yıllık eserler, hırsızlar tarafından yağmalanmış, kalanlar ise sağa sola saçılmış. Kokteyllerle, konferanslarla kültür lafını ağzından bırakmayan, zeytin fidanı dikimi törenin de bile ağaçların mitolojik öykülerini anlatıp ne kadar kültürlü olduğunu ve kültüre değer verdiğini anlyatmaya çalışan yetkillere ibretle duyurulur!..
Aliağa İlçesi yakınlarındaki antik İyon kenti Kyme'deki kazıları yöneten İtalyan arkeolog Ordinaryüs Prof. Dr. Sebastiana Lagona, Kyme'nin geri kalan bölümünün de gün yüzüne çıkması için yirmi yılı aşkın bir süredir yapılan kazıların, en az bir 15 yıl daha sürmesi gerektiği belirtiyor. Arkeologlar, burasının Efes kadar ünlü bir turizm yöresi olacağı konusunda hem fikirler. Gerçekten de Kyme'de 20 yılı aşkın bir süredir yapılan kazılarda çıkan eserler ve kentin ortaya çıkarılan bölümleri, Kyme'nin çağının en önemli merkezlerinden birisi olduğunu kanıtlıyor.

Gelelim Kyme'den binbir emek, sabır ve masrafla çıkarılan eserlerin bugünkü haline. Aya Vukla kilisesi 1860'lı yıllarda yapılmış İzmir'in tek Ortadoks Kilisesi. İzmir'in işgali sırasında rum milisler tarafından karargah olarak kullanılan Kilise, belki de sırf bu nedenle işgalden sonra kapatılır. Kilise 1927 yılında Asar-ı Atika (Eski Eserler) müzesi olarak kullanılymaya başlanır. 1931 yılnda müzeyi gezen Atatürk, müzenin defterine "Müzeyi gördüm beğendim" diye bir not bırakmış. Aya Vukla Kilisesi bu tarihten sonra arkeoloji müzesi olarak içinde tarihi eserleri barındırırken, bir köşesinde de Cumhuriyet devrimleriyle ilgili eşya ve belgeler sergilenir. Müze olarak kullanılan kilise bir dönem de Kültür Bakanlığı'nın büro faaliyetleri içinde kullanılmış. Daha sonra operaya depo olarak verilmiş, opera burada yangın çıktıktan sonra boşaltmış. Şu anda Milli Emlak Müdürlüğü'nde. Her gün hırsızlıklar yapılıyor. Bazı malzemeler yerinden sökülüp götürülüyor. Burada Asar-ı Atika Müzesi (Arkeoloji Müzesi) döneminden kalan yüzlerce tarihi buluntu var. Üzerindeki envanter yazılarından Aliağa'daki Antik Kyme kentinden çıkarıldığı anlaşılan eserler var. Eserler M.Ö. 6. yüzyıldan kalma ve paha biçilemeyecek olan eserler. Yırım kalmış heykeller, çanak, çömlek parçaları, küçük yağdanlıklar, gözyaşı şişeleri, amforalar, madeni paralar vs.var. Bunlar depo olarak kullanılan yerden sandıkları kırılarak dışarıya atılmış. Çoğu kırılmış, hırsızlar tarafından çalınmış. Kordon derneği adılı bir çevre-Kültür Derneği buranın Kültür Merkezi olarak kullanılması için Kültür Bakanlığı'na başvurmuş ama bir yanıt alamamış. İçerde ahşap oymalı cumhuriyetin ilk yıllarından kaldığı belli olan sergileme panoları var. İzmir'deki tek Ortadoks kilisesi olan Aya Vulka'nın durumu da içler acısı. Boyaları, sıvaları kazınan kilisedeki resim ve süslemelere de zarar verilmiş. Her biri tarihi eser olan, kaynağın bulunmadığı dönemlerde perçinlerle birbirine tutturulan demirden kapı ve pencereler sökülerek hurdacılara satılmış. Ağır olan bir kısım kapılar ise sökülüp her an için götürülmeye hazır hale getirilmiş. Kilisenin iç duvarları berduşların ve çocukların her türden yazılarıyla dolu. Bir dönem müze olan, daha sonra depo olarak kullanılan binalarda çevre evlerde oturan çocuklar köpek besliyorlar. Geçtiğimiz pafta kilisenin üst katında yangın çıkarılmış. sökülerek hurdacılara satılmış. Ağır olan bir kısım kapılar ise sökülüp her an için götürülmeye hazır hale getiril

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...