11 Kasım 2010 Perşembe

Çin’de olsa duyulurdu Çine'den ses gelmiyor

11/11/2010 
Özer Akdemir
İzmir Sağlıkçılar Lokali’nde gerçekleştirilen Egeçep Temsilciler Meclisi toplantısının Aydın Çine’den konukları vardı. Geçtiğimiz hafta içerisinde kurulan Çine Doğa Sevenler Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği yöneticileri yörelerinde yaşadıkları sorunları aktarmak ve birlikte mücadelenin koşullarını oluşturmak için EGEÇEP Temsilciler Kurulu toplantısına kaltıldılar.
Ülkenin en büyük maden şirketleri ve büyük çoğunluğu bu şirketlerle ilişkili su tekelleri Madran Dağı’nın altındaki zenginlikler kadar üstündekilerin de yağmasına girişmişler. Dağları maden şirketleri tarafından delik deşik edilen, meraları orman arazisi diye ellerinden alınarak su ve rüzgar santrali işi yapmak isteyen şirketlerine peşkeş çekilmek istenen Çineliler, seslerini kendilerinin dışına da duyurabilmenin yollarını arıyorlardı. Çineliler, bulundukları bölgelerde yapılan doğa ve kültür katliamının Çin’de dahi olsa duyulabilecekken Çine’nin dışına seslerini duyuramadıklarını söylüyorlar.
MAHKEMEYİ YOL EYLEDİK BU SENE
Çine Doğa Sevenler Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Süleyman Yıldız Topçam köyünün muhtarı iken yörelerinde yapılmak istenen talana karşı çıktığı için madenci şirketler tarafından seçtirilmediğini anlatıyor ilk önce. Su kaynaklarına el konulmasına ve madenlerin yarattığı tahribata karşı 2006 yılından bu yana mücadele verdiklerini aktaran Yıldız, hukuki boyuta taşıdıkları bu mücadele nedeniyle mahkemeleri yol eylediklerini anlattı. Yıldız, “Çine’de bizim bu davamızı yürütecek bir tane avukat bulamıyoruz. Hepsi sanki bu maden şirketlerinin paralı elemanları gibi bizim davalarımızı almıyorlar. Suyumuzu kaçak olarak şişeleyip satıyorlar. 27 kilometre yere kaçak su hattı döşendi. Bütün yetkililer göz yumuyor” dedi. Su şirketlerinin gerekli yerlerden izin almadan faaliyetlerini sürdürdüklerini dile getiren Yıldız’ın anlattıklarına göre ilçede iki büyük su şirketi var. Bu şirketlerden birisi Çine Belediyesinin şirketi iken, diğeri sudan önemli paralar geldiğini gören CHP’li belediye başkanı tarafından kurulmuş.


BİZİ HARİTADAN SİLECEKLER
Dernek Yöneticilerinden Kavşıt Köylüsü Mehmet Çoban ise köye ait merada hayvancılık yaptıklarını belirterek şu bilgileri verdi: “Meramızın bir bölümünü orman arazisi içine almışlar. Sularımızı almak istiyorlar. Orman da olsa buralar bizim. Önce biz faydalanmalıyız. Oysa buraları rüzgar santrallerine ve su şirketlerine vermek istiyorlar. Yatırların olduğu yerleri, piknik alanlarını bile yok edecekler. Bizi haritadan silecekler.”
DAĞLARIMIZ DELİK DEŞİK
İbrahim Kavağı Köyü Muhtarı Süleyman Emeksiz sık sık ad değiştiren bir şirketin köyünün sınırları içerisinde rüzgar santrali yapmak istediğini anlatıyor. 3000 dönümlük meralarının 1500 dönümünün orman arazisi diye gösterildiğini belirten Yıldız, “Rüzgar enerjisinin direkleri geldi dikilecek. Yöre köylerinin suyu Babadağı’ndan çıkıyor. 2006 yılında Kaltun Madencilik bazı kuyuları aldı. Bu su gider ise dağın dengesi bozulur” diyor.
Dernek yöneticilerinden, yerel Çine Uğur Gazetesi yazarlarından Ahmet Uslu Çine’nin üç tarafının Madran, Gökbel ve Beşparmak Dağları ile çevrili olduğunu aktararak, bu dağların özellikle kuvars ve felspat madenleri açısından son derece zengin olduğunu söyledi. Dağların madenci şirketlerin açtıkları binlerce çukur ile delik deşik olduğu bilgisini veren Uslu, şunları söyledi: “Madenciler bu çukurları açarken hiçbir önlem almıyorlar. Ön izin denen bir izinle çukurları açıp araziyi delik deşik ettikten sonra, çukuru kapatmadan gidiyorlar. Madenciler dinamit patlatıyor. Evler, damlar, duvarlar çatlak. Bölgemizde büyük 9 madencilik şirketi var. Küçükler biraz daha kurallara uyuyor. Kanunlar küçükleri biraz daha disiplin altına alabiliyor. Büyüklere işlemiyor.” 


CİĞERİ LEKELENEN İŞÇİ KAPI ÖNÜNE KONUYOR

Uslu’nun adlarını saydığı bu 9 şirket arasında Eczacıbaşı, Kaltun Madencilik, Polat Madencilik, Ak Maden gibi büyük madencilik şirketleri de var. Şirketlerin madencilik sırasında oluşan toz ve kimyasal kirlilik konusunda hiçbir önlem almadıklarını aktaran Uslu’nun anlattıkları arasında belki de en hüzünlüsü bu fabrikalarda çalışan işçilerin durumları; “Asgari ücretin üzerinde işçi çalıştırılmıyor. Fabrikalarda çalışan işçilerden birçoğunun silikosiz hastalığına yakalanıyor. Ciğer filmleri kötü çıkan işçiler kapı önüne konuyor. Bu işçiler bir zaman sonra yaşamlarını kaybediyorlar”!.. Maden fabrikalarının kimyasal maddelerle kirlettiği suları Çine Çayı’na boşalttıklarını, bunu defalarca görüntülediklerini belirten Uslu, zeytincilikle uğraşanların da çaya karasularını döktüklerini aktardı. Uslu, “Çine’nin nüfusu 20 bin. Bu fabrikalarda 3000 işçi çalışıyor. Yani her evden bir aile bağlanmış durumda. Bu nedenle mücadele edemiyorlar, ses çıkaramıyorlar. Bizimle konuşan işçileri işten atıyorlar. Bu zehirler Büyük Menderes’e gidiyor. B. Menderes bu gidişle asla temizlenmez. (İzmir/EVRENSEL)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...