15 Haziran 2002 Cumartesi

Şair Eşref: Doğruyu söyler, gezer bir şair (Arşiv Yazı)


Fotoğraf: Şair Eşref: Doğruyu söyler, gezer bir şair (Arşiv Yazı)

Özer Akdemir 

“Etmedim ömrümde kizbi ihtiyar 
Doğruyu söyler gezer bir şairim 
Bir güzel mazmun bulunca Eşrefa 
Kendimi hicv eylemezsem kafirim” 

Toplumsal olaylardan beslenen hicviyle kendinden önceki hiciv şairlerinden ayrılıp, kendinden sonra yetişenleri derinden etkileyen Şair Eşref, şiirinin biçimi ve şiirdeki amacını bu dizelerle anlatıyor. Eşref’in hicivleri yaşadığı dönem, 1880-1912 yılları arasında gözlemlediği olay ve kişilerle ilgilidir. Özellikle o dönemin birçok sanatçısı, aydını gibi, başta Padişah II. Abdülhamit olmak üzere, II. Meşrutiyet döneminin önde gelen siyasetçi ve yöneticilerinin, toplumsal ve kişisel ahlaka ters düşen yönlerini şiddetli bir şekilde hicvetmiştir. Bu nedenle yine döneminin birçok aydını gibi sansürlerle, sürgünlerle, cezaevleriyle bir ömür geçirmek durumunda kalmıştır. Hicivlerinde toplumsal olayların öne çıkması onun bir sosyal hiciv şairi olarak anılmasının en önemli nedenidir. 

Bülbülün çektiği dil yaresidir

1847’de Manisa Kırkağaç’da doğan Eşref, ilk öğrenimini sübyan okulunda yapmış, altı ayda hafız olarak büyük bir ezberleme yeteneği göstermiştir. 20 yaşlarında, içki sofrasında bir arkadaşıyla ettiği kavganın mahkemeye kadar gitmesi üzerine Kırkağaç’tan kaçarak Manisa’ya yerleşen Eşref, buradaki Hatuniye Medresesi’nde Arapça, Farsça, matematik ve fizik dersleri almışsa da bütün öğrenimi birkaç yıldan ileri gitmemiştir. Bunu, “Biz hüdayı nabitiz, bizde muallim hakkı yok” diye espri konusu yapan Eşref, döneminin birçok aydını gibi kendi kendini yetiştirmiştir. Eşref’in medrese yaşamı ne kadar kısa ise memuriyet yaşamı o kadar uzun olmuştur. 1870 yılında Manisa sancağı kalemindeki stajıyla başlayan memuriyeti, istifalar, sürgünler, cezaevleri ve değişik nedenlerle verilen aralardan sonra 1909 yılında vali yardımcılığından emekli edilinceye kadar sürmüştür. Emekliliğinin ardından memleketi Kırkağaç’a yerleşen Eşref, 1912’nin 22 Mayıs’ında veremden ölmüştür. Eşref’in bu kadar değişik yerde kısa sürelerde görev yapmasının nedenleri arasında en önemlisi dönemin yöneticileri hakkında yazdığı hicivlerdir. 

Edep Yahu!

Şair Eşref Gördes Kaymakamı’yken izinli olarak geldiği İzmir’de, dönemin ünlü avukat ve gazetecilerinden Tevfik Nevzat ve Abdülhalim Memduh’la birlikte tutuklanıp, sorgulanmak üzere İstanbul’a gönderildiğinde, Abdülhamit’e karşı bir “Fesat Komitesi” oluşturmak ve başkanlığını yapmakla suçlanır. Yapılan soruşturmalar sonucu şiirleri “zararlı evrak” olarak değerlendirilir ve bir yıl hapis cezasına çarptırılır. 

Şair Eşref, cezasını İstanbul’da tamamladıktan sonra döndüğü İzmir’de, dostlarının korkuyla kendinden uzaklaştıklarını görünce İzmir’i ve ülkeyi terk eder. Mısır, Fransa, İsviçre gibi ülkeleri gezen Eşref, gittiği her yerde Abdülhamit’e karşı yazılar yazar, Jön Türkleri destekler. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra 1908’de ülkeye dönen Eşref, çeşitli dergilerde yazmaya başlar. İzmir’de çıkan “Edep Yahu” ve “Eşref” adlı mizah gazetelerinde başyazarlık yapar. 

Numarasız gözlük gibi

Şiirlerinin tamamına yakınını eski edebiyatın nazım şekilleriyle yazan Eşref’in dili içindekini hiçbir zaman kendine saklamayan bir yapıdadır. Bu nedenle başı beladan hiç kurtulmamıştır. Hicivlerinin kişileri değil, ardındaki sosyal olguları anlatmaya çalıştığını söyleyen Eşref bunu şu dizelerle aktarır: “Ekseri hicvimde tayin-i esami eylemem / Fikr-i mahsusumca bu halin şudur ki mucibi / İsterim her bir deniye kabil-i tatbik olup / Kullanılsın her biri bir numrosuz gözlük gibi”. 

Divan şiirinin birçok tekniğini eserlerinde kullanan Eşref”in şiirleri eşitlik, adalet, özgürlük, dürüstlük, vatan, rüşvet, zulüm, millet, tembellik, dalkavukluk, korkaklık vb. toplumsal konulardadır. İçkili bir arkadaş toplantısında keman çalan Evkaf Başkatibi’ne karşı “Geldi çöktü meclise vali gibi / Barek Allah çaldı emsali gibi / Gerçi her telden çalar amma / Daire öz ceddinin malı gibi” sözlerini söyleyerek, rüşvetçiliğini ve devlet malını yediğini yüzüne vurmuştur. 

Bugün İzmir Fuarı’nın denize dönük yüzünde uzanan geniş bulvar Şair Eşref’in adını taşır. Lozan Meydanı’ında bir de heykeli vardır Eşref’in. Kendi adını taşıyan bulvarı beş yıldızlı Hilton ve şimdi Swiss Otel olan eski Efes otellerine giderken sıkça kullanan “yetkililere, devlet büyüklerine ve halkın boğazındaki ekmeği çalıp zengin olanlara” hicivlerinin en yakası açılmamışlarını söyler durur bu heykel. Anlayana... 

- Doğa İçin El Ele -
Özer Akdemir

“Etmedim ömrümde kizbi ihtiyar
Doğruyu söyler gezer bir şairim
Bir güzel mazmun bulunca Eşrefa
Kendimi hicv eylemezsem kafirim”

Toplumsal olaylardan beslenen hicviyle kendinden önceki hiciv şairlerinden ayrılıp, kendinden sonra yetişenleri derinden etkileyen Şair Eşref, şiirinin biçimi ve şiirdeki amacını bu dizelerle anlatıyor. Eşref’in hicivleri yaşadığı dönem, 1880-1912 yılları arasında gözlemlediği olay ve kişilerle ilgilidir. Özellikle o dönemin birçok sanatçısı, aydını gibi, başta Padişah II. Abdülhamit olmak üzere, II. Meşrutiyet döneminin önde gelen siyasetçi ve yöneticilerinin, toplumsal ve kişisel ahlaka ters düşen yönlerini şiddetli bir şekilde hicvetmiştir. Bu nedenle yine döneminin birçok aydını gibi sansürlerle, sürgünlerle, cezaevleriyle bir ömür geçirmek durumunda kalmıştır. Hicivlerinde toplumsal olayların öne çıkması onun bir sosyal hiciv şairi olarak anılmasının en önemli nedenidir.

Bülbülün çektiği dil yaresidir

1847’de Manisa Kırkağaç’da doğan Eşref, ilk öğrenimini sübyan okulunda yapmış, altı ayda hafız olarak büyük bir ezberleme yeteneği göstermiştir. 20 yaşlarında, içki sofrasında bir arkadaşıyla ettiği kavganın mahkemeye kadar gitmesi üzerine Kırkağaç’tan kaçarak Manisa’ya yerleşen Eşref, buradaki Hatuniye Medresesi’nde Arapça, Farsça, matematik ve fizik dersleri almışsa da bütün öğrenimi birkaç yıldan ileri gitmemiştir. Bunu, “Biz hüdayı nabitiz, bizde muallim hakkı yok” diye espri konusu yapan Eşref, döneminin birçok aydını gibi kendi kendini yetiştirmiştir. Eşref’in medrese yaşamı ne kadar kısa ise memuriyet yaşamı o kadar uzun olmuştur. 1870 yılında Manisa sancağı kalemindeki stajıyla başlayan memuriyeti, istifalar, sürgünler, cezaevleri ve değişik nedenlerle verilen aralardan sonra 1909 yılında vali yardımcılığından emekli edilinceye kadar sürmüştür. Emekliliğinin ardından memleketi Kırkağaç’a yerleşen Eşref, 1912’nin 22 Mayıs’ında veremden ölmüştür. Eşref’in bu kadar değişik yerde kısa sürelerde görev yapmasının nedenleri arasında en önemlisi dönemin yöneticileri hakkında yazdığı hicivlerdir.

Edep Yahu!

Şair Eşref Gördes Kaymakamı’yken izinli olarak geldiği İzmir’de, dönemin ünlü avukat ve gazetecilerinden Tevfik Nevzat ve Abdülhalim Memduh’la birlikte tutuklanıp, sorgulanmak üzere İstanbul’a gönderildiğinde, Abdülhamit’e karşı bir “Fesat Komitesi” oluşturmak ve başkanlığını yapmakla suçlanır. Yapılan soruşturmalar sonucu şiirleri “zararlı evrak” olarak değerlendirilir ve bir yıl hapis cezasına çarptırılır.

Şair Eşref, cezasını İstanbul’da tamamladıktan sonra döndüğü İzmir’de, dostlarının korkuyla kendinden uzaklaştıklarını görünce İzmir’i ve ülkeyi terk eder. Mısır, Fransa, İsviçre gibi ülkeleri gezen Eşref, gittiği her yerde Abdülhamit’e karşı yazılar yazar, Jön Türkleri destekler. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra 1908’de ülkeye dönen Eşref, çeşitli dergilerde yazmaya başlar. İzmir’de çıkan “Edep Yahu” ve “Eşref” adlı mizah gazetelerinde başyazarlık yapar.

Numarasız gözlük gibi

Şiirlerinin tamamına yakınını eski edebiyatın nazım şekilleriyle yazan Eşref’in dili içindekini hiçbir zaman kendine saklamayan bir yapıdadır. Bu nedenle başı beladan hiç kurtulmamıştır. Hicivlerinin kişileri değil, ardındaki sosyal olguları anlatmaya çalıştığını söyleyen Eşref bunu şu dizelerle aktarır: “Ekseri hicvimde tayin-i esami eylemem / Fikr-i mahsusumca bu halin şudur ki mucibi / İsterim her bir deniye kabil-i tatbik olup / Kullanılsın her biri bir numrosuz gözlük gibi”.

Divan şiirinin birçok tekniğini eserlerinde kullanan Eşref”in şiirleri eşitlik, adalet, özgürlük, dürüstlük, vatan, rüşvet, zulüm, millet, tembellik, dalkavukluk, korkaklık vb. toplumsal konulardadır. İçkili bir arkadaş toplantısında keman çalan Evkaf Başkatibi’ne karşı “Geldi çöktü meclise vali gibi / Barek Allah çaldı emsali gibi / Gerçi her telden çalar amma / Daire öz ceddinin malı gibi” sözlerini söyleyerek, rüşvetçiliğini ve devlet malını yediğini yüzüne vurmuştur.

Bugün İzmir Fuarı’nın denize dönük yüzünde uzanan geniş bulvar Şair Eşref’in adını taşır. Lozan Meydanı’ında bir de heykeli vardır Eşref’in. Kendi adını taşıyan bulvarı beş yıldızlı Hilton ve şimdi Swiss Otel olan eski Efes otellerine giderken sıkça kullanan “yetkililere, devlet büyüklerine ve halkın boğazındaki ekmeği çalıp zengin olanlara” hicivlerinin en yakası açılmamışlarını söyler durur bu heykel. Anlayana... 

http://www.evrensel.net/v1/02/07/15/kultur.html#2 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...