28 Haziran 2014 Cumartesi

‘RES’tleşme asıl şimdi başlıyor!



Özer Akdemir

Karaburun Yarımadası’nın iki yerinde RES’lerle ilgili yapımı planlanan ÇED halkı bilgilendirme toplantıları halkın tepkileri nedeniyle yapılamadı.

Rüzgar Enerji Santrallerinin (RES) “yenilenebilir, temiz enerji” kılıfı ile koruma altındaki 1. derece doğal sit alanlarına, ormanlara, zeytinliklere, köylere, meralara, tarlalara, evlerin dibine yapılması süreci artık şirketler için eskisi kadar kolay gitmiyor.

Karaburun sınırları içerisindeki Ayen Enerji adlı şirket tarafından yapılması planlanan Mordoğan Rüzgar Enerji Santrali Kapasite Artışına gidiyor. Bunun için yeni bir ÇED süreci başlatması ve “Halkı proje hakkında bilgilendirmek, görüş ve önerilerini” alması gerekiyor. Bu amaçla Mordoğan mahalle kahvesinde yapılmak istenen halkın katılım toplantısı halkın protestosu nedeniyle gerçekleşmedi.

TUTANAK OYUNUNU HALK BOZDU

Toplantı tutanağına, “Halk proje ile ilgili bilgilendirme yapılmamasını istemiştir” yazılarak imza altına alındı. Tutanağa halkın bastırması ile “RES’lerin bölgeye ağır zararı nedeniyle toplantı protesto edilmiş ve yapılmamıştır” denilerek şerh düşüldü. İlk tutanakta sanki toplantı başlamış, ama halk istemediği için bilgi verilememiş anlamı çıkacakken, hiç başlamamış toplantının bu şekilde başlamış-bitmiş gibi gösterilmek istenmesini halkın şerhi önledi. Protestoya Mordoğan Merkez ve Eğlenhoca Muhtarları, Karaburun Belediye Meclis Üyeleri, Karaburun Kent Konseyi, Yarımadada bulunan STK’ler ve halk destek verdi. Karaburun Kent Konseyi Genel Sekreteri Çiğdem Akçura tarafından yapılan basın açıklamasında; “Yarımada’nın doğal ve sosyokültürel zenginliklerini talan ve tahrip eden yatırımlara karşı duruyoruz” denildi. Yarımadanın özel çevre koruma alanı (ÖÇK) ilan edilmesine dönük girişimleri aktaran Akçura, “Yarımada’da yaşayanlar olarak, bizden sonra gelecek kuşakların emaneti olan Yarımada’yı, onlara doğal değerleri korunmuş, biyolojik çeşitliliği ve sosyokültürel yaşamı bozulmadan kalkınmış bir örnek olarak bırakmak istiyoruz” dedi.

‘İSTEMİYORUZ’ DEMEK YETMİYOR’


Yarımada’da bir diğer ÇED toplantısı protestosu Urla Ovacık köyündeydi. Sancak grubunun yapmayı planladığı 15 mgw’lık RES projesi 2008 yılında “ÇED gerekli değildir” almıştı. Öte yandan şirketin orman içine kurmayı planladığı RES’ler için köylüler 100-150 yıllık çam ağaçlarının kesileceğini söylüyor. Türkiye’deki rüzgar yatırımlarının yüzde 41’lik ezici bir yükü Ege Bölgesinde. Urla Ovacık köylülerinin Karaburun, Mordoğan’lılar gibi RES’lere rest çekmesi Yarımada halkının yaşam mücadelesinin gittikçe geliştiğini ortaya koyuyor. İnekleri, sarı kantaron çiçekleri ve kekikleriyle toplantıya gelen, ninelerin ellerinde ki “İS-TE-Mİ-YO-RUZ” yazısının bir anlamı var mı yetkililer için? Geçmiş deneyimler gösteriyor ki; halkın tek başına istememesi doğa yıkımını önlemeye yetmiyor. Halk yaşam alanlarını korumak için canını dişine takıp mücadele etmek zorunda.

www.evrensel.net/haber/87169/restlesme-asil-simdi-basliyor.html

 www.evrensel.net
Eklenme tarihi: 2014-06-28 06:00:11

23 Haziran 2014 Pazartesi

Termik santrale karşı Çatalağzı dersleri



Özer Akdemir

Termik santraller ve çevresel etkileri deyince ülkemizde ilk akla gelen yerlerden olan Zonguldak Çatalağzı’da söyleşi gerçekleştirildi.

Çatalağzı’da yaşayanlar santrallerin ne işsizliğe, ne sosyal yaşama ne de ilçe ekonomisine olumlu hiçbir katkısının olmadığını belirterek, “Tam tersi oldu. Termik santral kurulacak yerlerin halkı gelsin Çatalağzı’yı görsün. Gerzeliler burayı gördükten sonra dişe diş direndiler ve kazandılar” diye konuştu.

Çatalağzı Belediye Düğün Salonu’nda gerçekleştirilen etkinliğe konuşmacı olarak Ege Üniversitesi Halk Sağlığı Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ali Osman Karababa ve gazetemiz muhabiri ve Hayat TV Çepeçevre Yaşam Programı Yapımcısı Özer Akdemir de katıldı.

Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı Başkanı Ahmet Öztürk’ün yönettiği söyleşide Prof. Karababa termik santrallerin çevre ve canlı yaşamına etkilerini anlatırken, Muhabirimiz Akdemir ülke genelinde süren çevre direnişleri ile ilgili gözlemlerini ve değerlendirmelerini aktardı. Konuşmacıların ardından söz alan Çatalağzılılar yıllardır termik santralle bir arada yaşamanın nasıl bir şey olduğunu anlattılar.
Termik santrale karşı Çatalağzı dersleri
ÇATALAĞZI BİR LABORATUVAR

Çatalağzı Belediyesi’nin yanı sıra aynı zamanda Çevre Koruma Derneği Başkanı da olan Adnan Akgün Çatalağzı’nın termik santral kurulması planlanan yerler için bir laboratuvar olduğunu belirterek, “Biz Gerze’ye bir laboratuvar görevi yaptık. Onları yönlendirdik. Termik santraller işsizliğe çare diyorlar, ama Çatalağzı’nın şu an yüzde 10’u işsiz. Benim günde 150 kişi yanıma geliyor. Bunun yüzde 90’ı iş istiyor. Çatalağzı göç veriyor. Termik santral çözüm olmadı işsizlik sosyalleşme anlamında. Ticaret de artmadı aksine olan dükkanlar kapanmadı” diye konuştu.

Çatalağzı Çevre Koruma Derneği kurucularından Emekli Öğretmen Remzi Demirci mücadele etmek için hiçbir zaman geç olmadığını belirterek, “Yaşam devam ettiği sürece bu mücadelenin sürmesi lazım. Örgütlenmemiz lazım. Örgütlenmediğimiz zaman başıboş toz taneleri gibi rüzgarın önünde uçar gideriz. Çatalağzı’yı kurtaramadık ama burayı görmeye gelen Gerze’yi biz kurtardık. Bartın’a da çok destek verdik” diye konuştu.
www.evrensel.net
Eklenme tarihi: 2014-06-23 17:09:07


Emeğin başkenti enerji talanının başkenti yapılıyor



Özer Akdemir

Yıllardır kömür madeni işçilerinin yoğunluğu nedeniyle “Emeğin Başkenti“ olarak tanınan Zonguldak son günlerde bir başka telaş içerisinde. Filyos Vadisi’ne 3 tane olmak üzere Ereğli’den Amasra’ya kadar dar bir alana 15 tane termik santral yapımı, kömür işletmeciliğinin kentte yarattığı çevre kirliliğini bile geride bırakacak etkilere neden olacak. Zonguldak, AKP hükümetinin sermayeye akıttığı en önemli rant kapılarından haline gelen enerji sofrasına oturtulmuş durumda. Emeğin başkenti Enerji talanının başkenti yapılmak isteniyor.

CENNETTEN BİR KÖŞE
Zonguldak ve çevresinde yapımı süren ve plan aşamasında olan termik santrallere karşı Batı Karadeniz Çevre Platformu, Eğitim-Sen, Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı ile Ereğli Çevre Platformu tarafından gerçekleştirilen bir dizi söyleşi etkinliğinin ilki önceki gün Saltukova Sazköy’de gerçekleştirildi. Termik santrallerden iki tanesinin kurulması planlanan alan yemyeşil bitki örtüsü, kestane üreticiliği ve özellikle büyükbaş hayvan yetiştiriciliği ile geçinen bir köy. Köy, Karadenizin hemen her yeri gibi cennetten bir köşe adeta. Köyün arazilerinin bir kısmı termik santral şirketi için Bakanlar Kurulu acele kamulaştırma kararı ile köylünün elinden alınmış. Köy kahvesinde gerçekleştirilen etkinliğe Saltukova Belediye Başkanı Zerrin Güneş’in yanı sıra çok sayıda köylü katıldı. Söyleşinin açılış konuşmasını yapan Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı Başkanı Ahmet Öztürk, hayvancılıkla, tarımla, turizmle geçimini çok rahat bir şekilde sağlayabilecek olan yöreye termik santrallerin dayatılmasının birilerine para akıtmaktan başka bir amacının olmadığını söyledi. Öztürk, termik santrallerin istihdam yaratacağı söyleminin de gerçeği yansıtmadığını, yöre halkının çok azının santrallerde vasıfsız işlerde iş bulabileceğini dile getirdi.

TERCİH SİZİN

Söyleşide konuşan Ege Üniversitesi Halk Sağlığı Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ali Osman Karababa, termik santrallerin çevreye ve canlı yaşamına etkileri konusunda yapılan bilimsel araştırmaları aktararak, uzun erimde bu santrallerin çevresinde yaşayan insanlarda birçok kanser türü, anomali doğumlar, üst solunum yolu rahatsızlıkları gibi onlarca sağlık sorununun ortaya çıkacağını söyledi. Karababa “Tercih sizin, ya direnecek, mücadele edecek kendinizin ve gelecek nesillerin sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını savunacaksınız, ya da buradan gitmek zorunda kalacaksınız. Kalanlar da zaten sağlık sorunları ile boğuşacak” dedi.

HALK KARŞI GELİRSE AŞAMAZLAR

Etkinliğin son konuşmasını yapan gazetemiz muhabiri Özer Akdemir, ülkenin dört bir yanında yaşam alanlarına yönelik madencilik, enerji, sulara el konulması gibi sermaye saldırılarından kesitler sundu. Görsel fotoğraflar eşliğinde altın madenciliği, termik santraller, suların özelleştirilmesi gibi konulardaki mücadeleleri anlatan Akdemir, özellikle Gerzelilerin termik santral karşıtı direnişlerindeki kazanıma dikkat çekerek, “bilinçlenmiş, inanmış halk kararlı bir şekilde yaşam alanlarını korumak için direnişe geçtiğinde bu gücü aşamıyorlar. Gerzelilerin, Karadenizlilerin, Gezi direnişinin tüm ülkede gösterdiği en önemli ders budur. Temiz bir çevrede, onurluca, çocuklarımıza sağlıklı bir gelecek bırakmak için doğamıza, emeğimize yapılan bu saldırılara karşı direnmekten başka yolumuz yok” diye konuştu.
Emeğin başkenti  termik talanında
İKİNCİ TOPLANTI KARADENİZ EREĞLİ’DE YAPILDI

Konuşmaların ardından söz alan köylüler işsizliğe vurgu yaparak yıllardır yapımı tamamlanmayan Filyos limanını istediklerini ama termik santrale karşı olduklarını söylediler.

Günün ikinci etkinliği Ereğli Atatürk Kültür Merkezi’nde yapıldı. Karababa ve muhabirimiz Akdemir’in de konuştuğu etkinlikte Gazeteci Özgür Gürbüz, yenilenebilir enerji kaynakları ve enerji verimliliğinin üzerinde dururken, Kdz. Ereğli tarih Doğa Kültür Derneği Başkanı Gürdal Çakır ise termik santral yapımı planlanan alanların doğal ve tarihi özellikleri hakkında bilgiler verdi.
http://www.evrensel.net/haber/86815/emegin-baskenti-termik-talaninda.html#.U-oVw_l_uSo
www.evrensel.net
Eklenme tarihi: 2014-06-23 06:00:00


Batı Karadeniz Platformu tarafından, KESK’e bağlı Eğitim-Sen Çaycuma Temsilciliği ve Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı’nın (ZOKEV) katkılarıyla Çaycuma Kültür ve Sanat Merkezi’nde düzenlenen “Termik Cehennemine Hayır” konulu bilgilendirme paneli büyük bir ilgiyle izlendi.
http://www.pusulagazetesi.com.tr/cehenneme-2-41816-pusula.htm
AKDEMİR: “ANADOLU YAŞAM NÖBETİNDE”
Hayat TV Çepeçevre Programı Yapımcısı gazeteci Özer Akdemir de, Türkiye genelinde yapılan doğa kıyımlarından fotoğraf ve resmi bilgilerle örnekler verdi, “Anadolu Yaşam Nöbeti”nde başlıklı sunumuyla yapılan mücadelelerin aşamalarını, ülkede çevreye zarar veren yatırımlara karşı yapılan mücadele deneyimlerinden örnekler vererek yaşananları anlattı. Doğaya zarar veren yatırımların, kuruldukları bölgelerde neden oldukları değişime, öncesi ve sonrasına dair çarpıcı fotoğraflarla örnekler veren Akdemir, yaşam alanlarını korumak isteyen yurttaşların da bu yatırımlara karşı verdikleri destansı mücadeleleri özetledi.

http://www.pusulagazetesi.com.tr/cehenneme-2-41816-pusula.htm

14 Haziran 2014 Cumartesi

Bozdağlar da su savaşı


Köylünün suyuna şirket el koyuyor

Özer Akdemir


Manisa Alaşehir’e bağlı Horzum Beldesi Alayaka köylüleri yaşam kaynakları olan sulara el konulması girişimine direniyor. Köylüler “kadimden beri” kullandıkları sulara bir şirketin el koyarak şişelemesini asla kabul etmeyeceklerini dile getirerek, bir zamanlar Bergama köylülerinin yaptığı gibi tek sıra halinde yürüyerek direnişe hazır oldukları mesajını verdi.

KADİMDEN BERİ BU SULAR BİZİM

Bozdağların güney yamacında bulunan yaylalardaki suların Manisa İl Özel İdaresi tarafından 30 yıllığına bir şirkete kiralanması yöre köylülerini isyan ettirdi. Dağın yamacında yaylaları bulunan Alayaka köylüleri “Kadimden beri biz bu suları kullanıyoruz. Bu su olmazsa ürünlerimiz, hayvanlarımız ne olacak, biz nereye gideriz” diye yetkililere yaptıkları başvurulardan bir sonuç alamadıklarını söylüyor.

Köy Muhtarı Erol Adıgüzel, yaylalarındaki kaynak sularının mineralli su diye 30 yıllığına kiralanmasının 2013 yılında gerçekleştirildiği bilgisini vererek, “Ruhsatını aldıkları 22 bin dekar bir alandaki suları borularla toplayıp şişeleyeceklerini söylüyorlar. Bu sular bizim buralara tutunma sebebimiz. Bu sular giderse tarımımız ölecek, hayvancılığımız olumsuz etkilenecek, ormanlarımız, doğa tahrip edilecek” dedi.

Köylülerden Ali Kahraman yılın 8-9 ayı köye yaklaşık 14 kilometre uzaklıktaki yaylalarda oturduklarını belirterek, “Bizim bütün geçim kapımız buralarda. Yasal haklarımızı kullanarak bu yanlışlığın ortadan kalkmasını istiyoruz” dedi.

BU SU TÜM CANLILARIN

Akyaka Köyü Kooperatifi Yönetim Kurulundan Süleyman Ersoy, sulara el konulması ile ilgili benzer girişimlerin daha öncede yaşandığını, mahkeme kanalıyla bunlara engel olduklarını belirterek, son gelen şirketin Özel İdare tarafından köyün içme suyu olarak ayrılan kaynaklara dahi el koymak istediğini söyledi. Ersoy, “Bizim bu yaylalarda 10 bin küçükbaş hayvanımız, binlerce dönüm arazimiz var. Köyümüzde yeteri su olmadığı için 9 tane kuyu var. İstersek bu suyu köyümüze götürebilirdik. Biz doğadaki tüm canlıların hakkı olduğunu düşünerek bu sulara dokunmadık” dedi.
Köylünün suyuna şirket el koyuyor
KATLETMEK SERBEST, CİLDİNİ BOZMA SADECE!

Köylülerden Erdem Başkurt, yayladaki kestane bahçesine 3 kilometre öteden ince bir hortumla su getirdikleri için kendisine ve 30 köylüye “doğanın cildini bozmaktan” ceza verildiğini söyledi. Başkurt, “Bize o gün o cezayı veren mahkemeler şimdi nerede, o hakimlere ne oldu? Burada bırakın doğanın cildini bozmayı, katletmişler. Bu şirkete niye bir şey yapamıyorlar” dedi. Savaş Yılmaz adlı köylü şirketin doğada yaptığı tahribatı göstererek, “hayvanlarım sürekli buralarda otluyor. Bu şirketin ağaçları kesmesi, derelere müdahalesi sonrası sellerde heyelanlar oluyor. Hayvanlarım burada olsa kurtaramazdık” dedi.

Ali Başkurt 10 dönümlük domates tarlasına gelen suyun da şirket tarafından kesildiğini belirtirken, Selim Ersay ise bu sene yağışların bol olması yüzünden armut ve kivi ağaçlarını koruyabildiklerini belirterek, “Yağmurlar olmasaydı tüm ürünlerimiz gazel gibi dökülürdü” dedi.

ÇOCUKLARIMIZA NE OLACAK?

Köylü kadınlardan Gülizar Ersoy kestanelerinin susuzluk nedeniyle kuruduğunu belirterek, dağdaki suları şirkete vermeyeceklerini söyledi. Ümmü Girgin de, suların alınması durumunda kendi geçimlerinin, çocuklarının geleceklerinin olmayacağını, bu nedenle sularını vermemekte kararlı olduklarını söyledi.

KÖYDE DİRENİŞ KOMİTESİ KURULDU

Köyün kahvesinde yapılan toplantıya Bergama Köylü direnişinin öncülerinden Oktay Konyar da katıldı. Konyar, özellikle kadınların mücadele içinde olmasının önemine dikkat çekerek, “Tüm köylü direnirseniz topraklarınızı, sularınızı alamazlar. Aksi taktirde kendinize yer beğenin” dedi. Bergama köylülerinin ve Kabazlı köylülerinin mücadele deneyimlerini aktaran Konyar, evlerde yapılan toplantıları ve direniş komitelerinin önemine dikkat çekti. Toplantının ardından köylüler, sulara el konulmasına karşı mücadelenin daha örgütlü yürütülmesi için üç kişilik bir direniş komitesi kurdu. Daha sonra tek sıra halinde köyün içinde yürüdüler.

http://www.evrensel.net/haber/86279/koylunun-suyuna-sirket-el-koyuyor.html

www.evrensel.net
Eklenme tarihi: 2014-06-14 06:00:52

9 Haziran 2014 Pazartesi

Altından “altıncı” çıktı!..

Kazdağlarında ÇED raporları iptal edilen altın madencileri yeni oyunlar peşinde.

Özer Akdemir

Kaz Dağları’ndaki altın madencilerinin faaliyetlerine mahkeme tarafından ardı ardına iptal kararları gelince, şirketler yeni yöntemler bulmaya girişti. Evrensel’in ulaştığı bilgilere göre, altın madeni şirketleri bölgeye şimdi de feldspat ve kuars madeni kurmak peşinde.

Çanakkale Valiliği tarafından İl Çevre Müdürlüğüne çağrılan Kaz Dağları Bayramiç yöresindeki Karaibrahimler, Cazgiler ve Söğütgediği köylerinin muhtarlarına, köylerinin yakınlarında feldspat ve kuars madeni işletileceği söylendi. Bu madenlerin doğaya, canlı yaşamına olumsuz etkilerinin olmadığını ileri süren İl Çevre Müdürlüğü yetkilileri “Yine de siz ‘Olur’ derseniz çalışacak madenler” demeyi de ihmal etmedi. Toplantıya, altın madencilerine karşı tavrıyla tanınan Muratlar köyü muhtarı ise çağrılmadı.

ALTINCILAR ÇIKTI

Kuars ve Feldspat madenciliği için girişimlerde bulunduğu iddia edilen bu şirketler ise, altın madenciliği için yıllardır her türlü yolu deneyen Teck Madencilik ve Truva Madencilikten başkası değil. Bu şirketlerin altın madenciliği için aldığı “ÇED olumlu” kararlarının tümü idari mahkemeler tarafından iptal edilmişti. Bölgedeki yaşam savunucuları ise şirketlerin kuars ve feldspat madenciliği adı altında hukukun ardından dolaşmaya çalıştığını bu sayede de ÇED’den muaf olmayı planladığını düşünüyor.
Çanakkale Çevre Platformu Önceki Dönem Sözcüsü ve Çanakkale İl Genel Meclisi CHP Grup Başkan vekili Hicri Nalbant, bu şirketlerin ‘sabıkalı şirketler’ olduğunu belirterek, “Bunlar yöremizi terk etmek istemiyor, biz de onlara izin vermeyeceğiz” dedi.

‘KÖYLERİ GEZECEĞİZ’

Çanakkale Çevre Platformu Yürütme kurulu üyesi İbrahim Gül de, “Bölgedeki 9 köyü gezip durumu anlatacağız” dedi. Bayramiç Çevre Platformu da yaptığı açıklamada “Bölge idare mahkemesinin iptal gerekçeleri net ve kesinken böylesi bir aldatmaca ile altın madenlerinin önünü açmaya çalışanlara yardım etmek ve bu talan girişimini görmezden gelmek vatan hainliğidir” dedi.

MADENCİLERDEN GELECEK HAYIR!


Kaz Dağları bölgesinde faaliyet göstermek isteyen altın madeni şirketleri yöre köylüleri ile ilişkileri geliştirmek için her fırsatı deniyor. Şirketlerin köylerde başlayan “köy hayırları” için sponsor olmaya çalıştıkları dile getiriliyor. Altın madenlerine karşı çıkması ile tanınan Muratlar köylüleri, “köy hayrı”na sponsor olmak isteyen altın madencilerinin bu tekliflerini geri çevirirken, madencileri hayra davet etmediklerini söylediler.
Eklenme Tarihi: 09 Haziran 2014
http://www.evrensel.net/haber/85969/altincilar-kaz-daglarina-yeni-madenler-kurma-pesinde.html


5 Haziran 2014 Perşembe

Akhisar’da çevre ve tarım paneli


Akhisar Demokrasi Platformu tarafından gerçekleştirilen 1. Çevre, Ekoloji ve Tarım Paneli’nde Akhisar yöresindeki tarımsal üretimin sorunlarının yanı sıra, Ege Bölgesi ve ülkemizdeki çevresel sorunlar da tartışıldı.
Akhisar Belediye Meclisi salonunda gerçekleştirilen panelde ilk konuşmayı gazetemiz muhabiri ve EGEÇEP Yürütme Kurulu Üyesi Özer Akdemir yaptı. Akdemir görsel slaytlar eşliğinde gerçekleştirdiği sunumunda son aylarda Manisa ve Aydın’da ortaya çıkarılan eski uranyum madenlerinden kaynaklı radyasyon kirliliğinin yanı sıra, ülkemizdeki özellikle altın işletmeciliğinin doğaya ve canlı yaşamına olan etkileri konusunda bilgiler verdi.
Akhisar Demokrasi Platformu Çevre ve Tarım Paneli Yaptı
ÜZÜMLERİN ÜSTÜ NEDEN ÖRTÜLÜYOR?

Gördes Çevre Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Türkel, Gördes’te bu ay içerisinde üretime geçmesi planlanan nikel madeninin yöreye etkileri konusunu anlattı. Türkel, nikel madeninin olumsuz etkisinin tüm Ege Bölgesinde hissedileceği uyarısında bulundu.

Üzüm-Sen Genel Başkanı Adnan Çobanoğlu Sarıgöl’de Uşak Kışladağ altın madenindeki siyanür kazası nedeniyle kuruyan üzümleri anlatarak, “Şimdi köylüler yağmurlu havalarda üzümlerinin üzerini örtüyorlar. Yağmur değen üzüm çürüyor çünkü” dedi. Hükümetin enerji, maden ve su politikasının neo liberal politikalara uyumlu olduğunu bunun da üreticiyi yoksulluğa iterek, tarımı endüstrileştirdiğini aktaran Çoban, bu politikalara karşı siyasal bir karşı duruşla direnilebileceğini söyledi.
ÖLEN İŞÇİLER DÜN TÜTÜN ÜRETİCİSİYDİ

Tütün Sen Genel başkanı Ali Bülent Erdem ise konuşmasında Soma’da yaşanan katliamı ve ölen işçileri gündeme getirerek, “Yeraltında ölen o işçiler dünün tütün üreten köylüleriydi. Tütüne kota koyup tütüncülük bitirilince mecbur yeraltına inmek zorunda kalmışlardı” dedi.

Panel konuşmaların ardından dinleyicilerin soruları ve katkıları ile sona erdi. (Manisa/EVRENSEL)
www.evrensel.net

Eklenme tarihi: 2014-06-05 20:16:26

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...