26 Temmuz 2014 Cumartesi

İzmir TEMA neden kapatıldı?



Özer Akdemir

TEMA Genel Merkezi İzmir temsilciliğinin kapatılması, 4 gerekçeye bağlandı. 9 yıldır TEMA temsilciliğini yapan Alaattin Hacımüezzin’in ve İzmir TEMA gönüllülerinin deyimiyle dört sudan gerekçe, dört bahane. Temsilciliğin kapatılmasının ardında yatan gerçekler ise TEMA’ya yönelik yıllardır dile getirilen eleştirileri haklı çıkaracak cinsten...

Adını saklı tuttuğumuz 15 yıllık bir TEMA gönüllüsü, temsilciliğin kapatılmasının ardında yatan nedenlerle ilgili geçtiğimiz günlerde bir bilgi notu paylaştı. “Bir şeyler yapacaklarını biliyorduk ama bu kadar yürekten çalışıp, emek veren il ve ilçeleri kapatmaya cesaret edemezler diyorduk” diyen TEMA gönüllüsünün yaşadığı hayal kırıklığı, sonraki cümlesinde çok açık: “Kapattılar!...”

Yıllarca okul okul gezip doğru bildiği, doğa yararına olduğuna inandığı bilgileri çocuklarla paylaşan bu TEMA gönüllüsünün, temsilciliğin kapatılmasının ardındaki gerçekler konusunda yazdıklarına bir bakalım: “İki yıl önce Karaburun’daki RES bilgilendirme toplantısına İzmir TEMA’nın katılması için, şirketin araba göndereceğini bildirdiler bize. Biz kabul etmedik. Üstelik kendi imkanlarımızla bir minibüs tutup, gittik. Ve Yaylaköy’de halkın arasına karışarak şirkete bilgilendirmeyi yaptırmadık. Ve protesto ettik. Şirket sahibi Ersin Özince’ydi. TEMA Mütevelli Heyeti üyesi”

‘NEDEN KAPATILDIK?’

Şimdi söylenenler ve gerçekler biraz daha anlaşılabildi mi? Devam edelim TEMA gönüllüsünün yazdıklarını okumaya: “Geçtiğimiz yıl, yine ‘Karaburun’a İyi Bak’ paneline gittik ve TEMA önlüklerimizle toplantıya katılıp, sorular sorduk. Sen de oradaydın hatırlarsın.

Urla’daki RES bilgilendirmeyi de Urla TEMA protesto etti. Şimdi Urla, Karaburun ve Cunda’daki RES Şirketleri Rona Yırcalı’ya ait. Rona Yırcalı , TEMA Mütevelli Heyeti Üyesi”
ENDA ve EGENDA RES Şirketleri’nin sahibinin Rona Yırcalı olduğunu söylüyor... Biraz daha aydınlandı mı İzmir TEMA’nın kapatılmasının ardındaki sis perdesi?
TEMA gönüllüsünün verdiği bilgiye göre Karaburun’daki RES şirketinin İnternet sayfasında Ersin Özince’nin adı artık geçmiyormuş. “İzmir TEMA’nın kapatılmasından beri, isimler İnternet’ten silindi, sadece şirket isimleri var. 16 Haziran’da araştırma yaptığımda, şirket isimleri yanında sahiplerinin de isimleri vardı” diyor. İzmir’deki TEMA gönüllüleri Mütevelli Heyeti Başkanlığı’na ayrı ayrı dilekçe göndererek, “Neden kapatıldık?” diye sormuşlar. Şu ana kadar yanıt gelmemiş...

KAPİTALİSTİN DOĞA SEVGİSİ!..

TEMA gönüllüsü şöyle devam ediyor: “Oysa 2015 yılında, bu gibi hükümetlere büyük para cezaları gelecek. Temiz enerji adı altında zeytinlikleri, meraları bunlara açmak için yasa üstüne yasa çıkartıyor. Uluslararası Temiz Enerji Sertifikası veren kurumlar oluştu. Bu RES ve HES Şirketleri bu sertifikaları almak için sırada bekliyor. Hükümet bu sertifikalarla karbon salınımını dengeleyip, az ceza ödemeyi planlıyor”

Görüldüğü gibi hükümetin, patronların planı büyük. TEMA’nın mütevelli heyetinde olan ülkenin büyük patronları, bu nedenle de yıllardır ‘Sermayenin doğa sevgisi göstermeliktir. Kapitalistler gölgesini satamadığı ağacı keserler’ diye eleştirilirken, bu eleştiriler TEMA tabanında genelde ‘ideolojik, ‘istemezükçülük’, ‘yapıcı değil yıkıcı’ olarak nitelendiriliyordu. TEMA’nın içinde özveri ile çalışan, gerçek doğa dostları bu eleştirilerdeki haklılık payını İzmir TEMA’nın kapatılması gerçeği ile yüzleşerek anladılar.

NÜKLEER İHALESİNDEKİ TEMA KURUCUSU

TEMA gönüllüsü devam ediyor: “İzmir TEMA’yı yeniden kuracaklar ama biz artık orada olmayacağız. Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, patronlar tarafından TEMA’nın başına oturttukları biri. TEMA, Hayrettin Karaca ile güzeldi. Şimdi o da artık hiçbir şeye karıştırılmıyor.”

AKKUYU’DA BAŞVURU ZAMANI GEÇMİŞ!

SON bir bilgi notu da Akkuyu Nükleer Santrali ile ilgili TEMA gönüllüsünün. TEMA’nın Akkuyu’da yapımı planlanan santrale karşı dava açmasının söz konusu olduğunu söyleyen gönüllü, davanın hangi aşamada olduğu ile ilgili TEMA’nın avukatı Ömer Aykul’a “TEMA dava açtı mı?” sorusunu yönelttiğinde aldığı yanıtla şok yaşadığını söylüyor: “Ömer Bey ‘Başvuru zamanını geçirdik’ diye cevap verdi. Akkuyu’nun ihalesine giren Türk şirketlerinden biri Tekfen Holding idi ve Tekfen Holding, TEMA’nın diğer kurucusu Nihat Gökyiğit’e ait”

PARA HER ZAMAN BAŞI ÇEKİYOR
“İçimi dökmek istedim” diyen TEMA gönüllüsü, yine de 15 yıldır emek verdiği kurumun yıpranmasına gönlünün rıza göstermediğini söylüyor. “Sesimiz işte böyle kısıldı” diyen TEMA’cı, noktayı koyuyor: “Biz İzmirli TEMA’cılar, her zaman yanlışların karşısında durduk ama ne yazık ki para her zaman başı çekiyor.”

Öte yandan 9 yıldır İzmir TEMA’nın temsilciliğini yapan Alaattin Hacımüezzin, genel merkezin İzmir temsilciliğini kapatma gerekçelerinin sudan gerekçeler olduğunu söylüyor. Kendisinin kusuru varsa, ihmali varsa görevden el çektirilebileceğini, buna karşın temsilciliğin kapatılmasının doğru olmadığını söyleyen Hacımüezzin, önümüzdeki günlerde konuyla ilgili yazılı bir açıklama yapacağını belirtiyor.

www.evrensel.net/haber/88917/izmir-tema-neden-kapatildi.html

 www.evrensel.net
Eklenme tarihi: 2014-07-26 06:00:35

21 Temmuz 2014 Pazartesi

Siyanürcü Koza bozkıra yayılıyor!..

Siyanürcü Koza bozkıra yayılıyor!..

Özer AKDEMİR
İzmir
Bozkırın ortasında, yeraltından saatte 126 bin litre suyu çekerek, açık havada siyanürle altın işletmeciliği yapan Koza Altın şirketi bölgeye yayılmaya başladı. Buğday tarlaları ortasında, un fabrikalarına komşu siyanürlü altın madeninin tıpkı Bergama’daki gibi Himmetdede tesislerini bir siyanür üssüne çevirerek yakın çevresine yeni altın madenleri açması söz konusu.
4 GÜNDE ‘ÇED GEREKLİ DEĞİLDİR’ RAPORU
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirmesi İzin ve Denetim Genel Müdürlüğünün web sitesindeki duyuru da Koza Altın Şirketinin Nevşehir ili Avanos ilçesi yakınlarında yeni altın madenleri için ÇED süreci başlattığı bilgisi yer aldı. Bu duyurudan 4 gün sonra ÇED Genel Müdürlüğünün web sitesindeki başka bir duyuruda ise Akarca beldesindeki altın madeni için “ÇED gerekli değildir” kararı verildiği belirtildi.
ALTIN MADENİ KABUSU OLDU
Himmetdede altın madenine yaklaşık 20 kilometre uzaklıktaki Akarca Beldesi ve Karacauşağı köyü yakınlarındaki maden sahaları nedeniyle yöre köylüleri tedirgin.
Himmetdede altın madeninden tel örgülerle ayrılan arazi üzerinde un fabrikası bulunan Mustafa Erdem bu endişeyi en fazla  yaşayanlardan birisi. Üstelik Erdem Koza’nın yeni altın madeni açmak istediği Karacauşağı köyünden. Erdem, fabrikasının yanında harıl harıl çalışan altın madeninin şimdi de köyünde altın ocağı açma girişiminin şaşkınlığını yaşıyor. Madene karşı dava açan Erdem, fabrikasına komşu altın madeni nedeniyle müşterilerini kaybetmeye başladığını, madenin zararlarının şimdiden görülmeye başlandığını söylüyor.
‘YAŞAM ZİNCİRİ KIRILIR’
Öte yandan ülkenin birçok yerinde ve Nevşehir yöresinde yaptığı tıbbi jeoloji araştırmaları ile tanınan ve  bu konuda birçok kitap yazan Dr. Eşref Atabey, Himmetdede ovasından altın madeni için bu kadar suyun çekilmesinin canlıların yaşam zincirinin kırılmasına neden olacağı uyarısında bulundu. Bilimsel veriler, çevre koşulları gözetilmeyerek ve  o çevrede yaşayanlar hiçe sayılarak, birilerinin bir yerden gelip, köylülerin bin yıldır sahibi oldukları yerlere bir kararla el koyduklarını belirten Atabey, “Bahse konu altın işletmesinde kullanılan suyun zamanla havadaki toprağın nemini kaybedeceği, ekinlerin eskisi gibi olamayacağı, sebze meyvelerin yetişmeyeceği, madenden kaynaklanan  hava ve yer altı suyunu kirletici unsurlar olabileceği tam hesaplanmış mıdır? Paranın esiri olan için, çevredeki endemik  canlıların ne önemi olabilir ki, yol kıyısındaki lokanta, un değirmeni nedir ki” diye tepki gösterdi. Kuralsız madenciliğin yarattığı zararın faturasının maden bölgesinde yaşayan köylülere çıktığını vurgulayan Atabey, “Yer altı suları kurur. Dereleri kurur, ekinleri kurur, oraları terk etmek zorunda kalırlar. Oradaki doğayı yok ederek taşı satanlar ise etrafı yüksek duvarlarla çevrili, dikenli, helezonlu telli, elektrik verilmiş tel örgüler içindeki malikanelerinde keyif çatarlar, öğle yemekleri için Paris’e giderler” diye konuştu.
ÇİÇEKLER ARTIK AÇMAYACAK
Atabey, Himmetdede ovasından saatte 126 bin metreküp suyun çekilmesinin nasıl bir felakete yol açacağını da şu sözleriyle anlattı: “ O havzadaki tarım için su azalacak, Sulamada sıkıntı çekilecek. Yakın dereleri besleyen kaynaklar kuruyacak. Toprağın nemi gidecek. Çiçekler artık açmayacak. Böcekler, arılar olmayacak. Arılar olmayınca çiçekler, döllenmeyecek. Çiçekler döllenmeyince meyve sebze olmayacak vs. canlıların yaşam zinciri kırılacak.” Atabey, şirketin kapasite artırımı raporunda verdiği yer altı sularındaki arsenik oranlarını da değerlendirerek bu değerlerin Dünya Sağlık Örgütünün arsenik sınırı olan 10 mikrogramın üzerinde olduğunu belirtti. Atabey, “Hububat tarımı yapılan alanın içinde bu işletmenin ne tür çevre ve sağlık tedbirleri alabileceği kuşkulu” yorumunu yaptı.
www.evrensel.net
Eklenme tarihi: 2014-07-21 09:27:36


19 Temmuz 2014 Cumartesi

Bu sefer Danıştay ‘RES’t çekti!



Özer Akdemir

Çeşme yarımadasında 1. ve 2. derece Doğal SİT alanına rüzgar santralleri kurulabilmesi için Bakanlar Kurulu tarafından yapılan acele kamulaştırmaların yürütmesi Danıştay 6. Dairesi tarafından durduruldu. Mahkeme acele kamulaştırmanın uygulanması “için gerekli olan olağanüstü durumların ve bu yönteme başvurulması ile amaçlanan kamu yararının somut olarak ortaya konulamadığı”na hükmetti. Danıştay’ın bu kararı her fırsatta “Enerji açığı olduğu ve bunu gidermek için yapılan yatırımlarda kamu yararı bulunduğu” iddialarına tokat gibi yanıt şeklinde yorumlandı.

ÜSTÜN ŞİRKET YARARI!

Bakanlar Kurulu, Çeşme Ovacık Arapdağı Mevkii’nde 1. derece doğal sit alanları ile 1. ve 2. derece korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı alanlarına, ağaçlandırılacak alan ve sakız ağacı gelişim bölgelerine kurulması planlanan 8X216 MW’lık RES’lerle ilgili Acele Kamulaştırma Kararı almıştı. Proje için verilen “ÇED gerekli değildir” kararına yöre halkı ve EGEÇEP tarafından açılan davada da İzmir 1. İdare mahkemesi RES şirketini ve AKP hükümetini memnun edecek bir karara imza atarak yürütmeyi durdurma istemini reddetmişti. Ancak Çeşme’de yaşayan Remziye Saatli adlı vatandaşın Bakanlar Kurulunun “Üstün kamu yararı” gerekçesiyle verdiği acele kamulaştırmalara karşı açtığı dava ise bu memnuniyeti tamamen ortadan kaldırdı. Danıştay 6. Dairesi mülkiyet hakkı, bunun korunması için Anayasa ve Avrupa İnsan hakları mahkemesi kararları gibi ulusal ve uluslararası hukuk metinlerine atıfta bulunduğu kararında, asıl olarak Bakanlar Kurulunun acele kamulaştırma kararına yönelik eleştiri getirdi.

BU ACELE NEDEN?

Acele kamulaştırmaların, yurt savunması, doğal afet, seferberlik, üstün kamu yararı gibi olağanüstü durumlarda kullanılmak üzere yapıldığına dikkat çeken Danıştay, alanda RES yapımının acele kamulaştırma için bir gerekçe sayılamayacağını belirtti.

Kararında acele kamulaştırma kararının neden alındığına dair somut bir gerekçe ortaya konulmadığını ifade eden Danıştay, bu nedenle dava konusu işlemin hukuka uygun olmadığına hükmetti. Öte yandan Danıştay 6. Dairesi’nin oy çokluğuyla aldığı kararda tek karşı oy kullanan Danıştay üyesi Ramazan Erol ise RES’ler için ÇED gerekli değildir kararına açılan davada yürütmesi durdurma isteminin reddedilmesini şerh yazısına dayanak yaptı.

'BU ANLAMDA BİR İLK'

Kararı gazetemize değerlendiren dava avukatlarından Hande Atay, RES’lerde acele kamulaştırmaların yeni yeni başladığını belirterek, mahkeme kararının bu anlamda bir ilk olduğunu dile getirdi. Atay, “Danıştay bu kararla bir projenin yenilenebilir enerji olmasının tek başına kamu yararı anlamına gelmediğini, acelecilik hâline gerekçe olamayacağını söylemiş oldu” dedi. Kararın özellikle %41’i Ege Bölgesi’nde olan RES projeleri açısından önem taşıdığına dikkat çeken Atay, “Şu an için Çeşme’de 13, Urla’da 9, Karaburun’da ise toplam yüzölçümünün %61’ini kaplayan RES projesi var. Uluslararası bilim çevreleri tarafından yeni nesil türbinlerin km bazında yerleşim yerlerinin uzağa yapılması gerekirken Türkiye’de RES’ler köylere 500-600 metre mesafede, ormanların, doğal sit alanlarının içine yöre halkının zeytincilik, keçi yetiştiriciliği, arıcılık gibi ekonomik ve ekolojik değerlerini yok etme pahasına yapılıyor. RES’lerin de bir HES trajedisine dönüşmemesi için idarenin mevzuat eksikliklerini sıkı denetimle aşması gerekiyor” diye konuştu. Atay, Danıştay’ın RES projelerinin her zaman kamu yararı anlamına gelmediği kararını EPDK’dan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na kadar idarenin her kurumu gözetmek zorunda olduğunu söyledi.

http://www.evrensel.net/haber/88566/bu-sefer-danistay-rest-cekti.html

 www.evrensel.net
Eklenme tarihi: 2014-07-19 06:00:00

16 Temmuz 2014 Çarşamba

Yeryüzü cennetiydi termik cehennemine döndü




Özer Akdemir

Tamamı ormanlık alanın denize inen dik yamaçlarının ucunda bakir koylar, sapsarı kumsallar. Marmara’nın kirlenmemiş bir kıyısı, denizin dibindeki çakıl taşları sayılıyor suların duruluğundan. Orman gülleri, makiler, çamlar, kır çiçekleri süslüyor tüm araziyi. Rüzgar bazen poyraz, bazen deniz meltemi, mis gibi bir hava...

“Tam termik santral yapılacak yer” düşüncesi doğurdu mu bu cümleler sizde de? Bazı şirketlerde doğurmuş olacak ki, Çanakkale’nin Marmara Denizi kıyısındaki şirin beldesi Karabiga’nın birbirinden güzel iki farklı yerinde birden termik santral kurmak için ÇED süreçlerine başladılar.

Aylardır Cengiz Holding tarafından beldenin mahallesine, evlerin bitişiğine yapılmak istenen termik santrale karşı direnen, hukuki süreci de termik santrali mühürleterek kazanan Karabigalılar sevinmekte çok da acele etmesinler.
Yeryüzü cennetiydi termik cehennemine döndü
SANTRAL ALANININ TAMAMI ORMAN

Halihazırda kurulması planlanan ya da kurulan tam 19 termik santralin olduğu Çanakkale’ye 20. termik santral geliyor. Karabiga’nın 3.8 kilometre kuzeydoğusunda yer alan Ağan Termik Santrali de diğer termik santrallerle aynı bölgede ve deniz kıyısında. Yeni proje, aynı zamanda Bigalı olan ülkenin önde gelen mobilya üreticilerinden Doğanlar Holdingin kendi yöresine bir armağanı!

Karabiga’dan toprak bir yolla gidilebilen proje alanı İnce Burun’dan Sarıburun Feneri’ne kadar olan deniz kıyısını kapsıyor. Bu santralde de ithal kömür ve yıllık 3 milyon 920 bin ton ithal kömürü deniz yolu ile taşıyacak gemilerin yanaşabileceği liman yapımı söz konusu. ÇED başvuru dosyasında proje alanının “tamamına yakınının orman” olduğu belirtiliyor. Proje alanının batısında, ancak proje alanının 60 metre dışında da arkeolojik sit alanı bulunuyor.

Adı 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet skandalına karışan Mehmet Cengiz’in ortağı olduğu Karabiga Termik Santrali de geçtiğimiz günlerde mühürlenmişti. Ayrıca Cengiz İnşaata ve İÇDAŞ’a bağlı termik santrallerin arasında kalan Sarıkaya Karaburun Elektrik Şirketine ait projenin aldığı “ÇED olumlu” kararının yürütmesi durdurulmuştu.

TERMİK ZİNCİRİ

1. İÇDAŞ Bekirli Termik Santralı
2.İÇDAŞ Bekirli Termik Santrali
3.İÇDAŞ Değirmencik Termik Santralı
4.İDAŞ 1000 MW gücünde doğal gaz Kombine çevrim santralı
5. Alarko Holding ve Cengiz İnşaat ortak Karabiga Alcen Enerji Santrali Cengiz Enerji A.Ş. Alarko Karabiga Termik Santralı 1200 Mw
6. Alarka Karabiga doğal gaz santrali
7. Lapseki Kirazlıdere Termik Santrali.
8.Sabancı Ezine doğal gaz yakıtlı 500 Mwe kombine çevrim santralı
9. Lapseki Kirazlıdere-2 Termik Santrali
10.Karabiga Sarıkaya Enerji Karaburun Termik Santrali
11. Çan Termik Santrali - ÇAN
12.Akçansa/Enerjisa Termik Santrali- EZİNE
13.Çanakkale Seramik termik santrali- ÇAN
14.Lapseki Termik Santrali
15. CVBN Elektrik Üretim Anonim Şirketi, doğal gaz yakıtlı, termik santral
16. Lapseki/Biga BEC Danışmanlık Ltd. Şti. Termik Santrali
17.Yenice Çırpılar Termik Santrali
18.Babadere Termik Santrali Nurol Holding
19. Çan 2 termik santrali
20. Karabiga Ağan Termik Santrali

www.evrensel.net/haber/88392/yeryuzu-cennetiydi-termik-cehennemine-dondu.html

www.evrensel.net
Eklenme tarihi: 2014-07-16 06:00:00

4 Temmuz 2014 Cuma

Saatte 216 bin litre su KOZA’ya gidiyor



Özer Akdemir

İki kenti birbirinden ayıran sınırda, bozkırın tam ortasında, iki un fabrikası, bir yol üstü lokantası ve çekirdek işleme tesisine sınır komşu, etrafı buğday tarlaları ile çevrili siyanürlü altın madeni olur mu? “Olmaz öyle şey!” diye inanmıyorsanız Himmetdede’ye buyurun! Koza Altın Şirketi’nin altın madenine.

Buğday tarlaları arasında açık havada siyanürle altın üretimi yapan işletme yer altı su kaynaklarını adeta sömürüyor. İşletme üretim sırasında saniyede 60 litre su çekecek. Bu saatte 216.000 litre su ediyor.

YAN KOMŞU SİYANÜR!


Mustafa Erdem, yörede 1990 yılından bu yana un fabrikası işletiyor. Erdem, iki yıldır komşusu olan madenin atık barajlarını ve kırma eleme tesislerini göstererek, “Yıllardır düzenli olarak ürün verdiğimiz iki müşterim aylardır sipariş vermiyorlar. Bir tanesi de mail göndererek maden işletmesi kapanmadığı sürece ürün almayacaklarını ilettiler. Bu gidişle kapıya kilit vurup gideceğiz” diyor. Maden yetkililerinin kendilerine ilk başlarda komşuluk hukukuna uyacağız, hiçbir zararınız olmayacak sözü verdiğini belirten Erdem, siyanürlü altın madenciliğinin zararlarını öğrenince soluğu yanlarında aldım. İşimin zarar görmeyeceğine dair yazılı kağıt istedim, vermediler.”

UN FABRİKASINI GİZLEMİŞLER

Yanı başındaki altın madeni tesislerinin gittikçe büyümesi ve müşterilerin birer ikişer azalması üzerine soluğu avukatında alan Erdem, bir taraftan da internet üzerinden de olsa siyanürlü altın madeni karşıtı bir faaliyet içerisine girmiş. Erdem’in avukatı Suat Öztürk, madene karşı geçtiğimiz ay içerisinde Kayseri 2. İdare Mahkemesi’nde dava açtıklarını belirterek ÇED dosyası ve madene verilen izinleri incelediğinde ilginç bulgularla karşılaştığını anlattı. “Bir kere, müvekkilimin un şirketi, madenin izin başvurusu için bakanlıklara gönderdiği harita ve evraklarda gizlenmiş. Kendi tesislerinin bekçi kulübesini bile haritada gösteren madenci şirket, un fabrikasını ise o kadar küçük bir şekilde vermiş ki haritayı ancak 250 katı büyüttüğünüzde “UN fb” gibi bir yazıyla karşılaşıyorsunuz. Bu durumu şirkete ihbar ettiğimizde, bize, 10 metre sağlık koruma bandı oluşturduklarını ve halihazırda üretim yapılmadığı yanıtını verdiler. Oysa faaliyet raporlarında üretim yapıldığı yazılı. Davayı açtık yürütmeyi durdurma bekliyoruz.”

Maden alanının öbür başında bulunan Haskorkmazlar Un fabrikası maden atık barajlarının hemen altında kalan Düver Köyü sınırında. Yükselti olarak atık barajlarından aşağı bir konumda bulunan fabrika ve köy, herhangi bir olumsuzlukta ilk etkilenecek yerler arasında. Fabrika sahiplerinden Sinan Korkmaz, geçtiğimiz hafta içerisinde arazilerinde buldukları tilki ve tavşan ölülerinin siyanürden kaynaklanmış olabileceğini söylüyor. Madenin atık barajlarına komşu, çekirdek işleme tesislerinin sahibi Çağlar Karayılan, ürünlerinin alıcısının kalmayacağını ve işlerinin biteceğini düşünenlerden.
Saatte 126 bin litre  su KOZA’ya gidiyor
SİYANÜRÜN ADI YETTİ!

Altın madeninin işlerini altüst ettiği bir başka komşusu da bir yol üstü dinlenme tesisleri ve akaryakıt istasyonu. Tesislerin işletmecisi Cemalettin Bilen, 1985 yılından bu yana faaliyette olan tesislerin bölgenin en işlek tesisleri olduğunu belirterek, “Dolup taşardı burası. İki ilin sınırında olduğundan Samsun’dan getirilen bayrak devir teslimi de burada yapılırdı. Şimdi gelen, restoranın penceresinden görünen madenin altın madeni olduğunu öğrenince bir şişe pet su alıp gidiyor. Adı yetiyor zaten”.

Madene adını veren Himmetdede’nin tarihini araştıran, şiir kitapları da bulunan Mustafa Tan, madenin etkilerinin henüz tam olarak görülmediğini belirterek, “Bu maden Selçuklular zamanında kurulmuş olan Himmetdede’nin sonu olacak. Kimse bunun farkında değil henüz” dedi. Himmetdedeli Mustafa Karabulut madenin yaşam haklarını ellerinden aldığını belirterek, “Burası bozkır diye isteyen gelip istediğini yapabilir mi? Bizler de bu bozkırlara aşığız. Burada doğduk, burada gömülmek isteriz” dedi.

MADENDEN NOTLAR

Tarlaların ortasında, siyanürle altın üretimi yapan şirketin ÇED kapasite artırım raporunda verdiği bilgilerden bazıları şöyle;
* Maden daha tam üretime geçmeden kapasite artırımına gidiyor. Madenin 1 olan açık ocak sayısına 4 ocak daha eklenecek ve üretim 16.925 tondan 28.243 tona çıkacak.
* Üretim sırasında yaklaşık 50 milyon ton pasa malzemesi çıkacak. Bu pasalar maden sahasına yığılarak 120 metre yüksekliğinde pasa tepeleri olacak.
* Maden alanı Himmetdede ve Düver Köylerine 2.5 kilometre uzaklıkta.
* Yaklaşık 6 yıl üretim yapması planlanan madende 150 inşaat aşamasında olmak üzere toplam 300 işçi çalıştırılacak.
* Üretim uzmanlar ve bilim insanları tarafından “vahşi yöntem” denilen açık havada yığın liçi yöntemiyle, siyanürle yapılacak.
* Üretim sırasında kullanılan saniyede 60 litre, saatte 216.000 litre su yer altı kuyularından çekilecek!
* Alanda açılan gözlem kuyularının hemen hepsinde arsenik oranı, izin verilen limitlerin üzerinde çıkmış. 3. sınıf olduğu ileri sürülen bu su yıllardır yörenin yaşam kaynağı. Zaten arsenikli yer altı sularının simadencilik sonrası daha fazla kirleneceği kesin.
* ÇED raporunda, yer altı sularının birbiri ile geçiş ilişkisinin bilinmediği yer alıyor. Yer altı sularına siyanür karışmasının nerelere kadar etki edeceği belirsiz.
* Raporda, alanda yapılan araştırmalarda 30 familyaya ait 153 bitki tespit edilirken, bunların 15’i ülkemiz için endemik olduğu belirtiliyor. Anadolu tarla sincabı da ‘yakın tehdit’ altındaki bir tür olarak sınıflandırılıyor. Tilki koruma altındaki hayvanken, tosbağa ise Bern sözleşmesine göre ‘kesinlikle korunması gereken” türlerden birisi.

www.evrensel.net/haber/87565/saatte-126-bin-litre-su-kozaya-gidiyor.html

 www.evrensel.net
Eklenme tarihi: 2014-07-04 06:00:00

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...