Özer AKDEMİR
İzmir
İzmir
"Katliam derecesinde bilirkişi raporları var. Aynı
firma hem RES hem nükleer ÇED'i hazırlayabiliyor, hazırlayan kişiler de aynı!
ÇED bir taahhüt mekanizmasına dönüştü, 'tamam abi hallederiz' gibi..."
Yukarıdaki cümleler geçtiğimiz hafta sonu İzmir'de
gerçekleştirilen "ÇED ve mahkeme bilirkişi raporlarında tespit edilen
sorunlar, nedenleri ve çözüm önerileri paneli"nde konuşulanlardan. Sualtı
Araştırmaları Derneği (SAD) yöneticisi olan ve panelin kolaylaştırıcılığını
yapan Cem Orkun Kıraç, çalışma yaptıkları alanlarda ve diğer doğa koruma
faaliyetlerinde karşılaştıkları ÇED ve bilirkişi raporu facialarının bıçağın
kemiğe dayandığı noktaya gelmesi nedeniyle bu paneli yapmaya karar verdiklerini
söyledi. Panelin resmi adı bir yana gerçek adının da bu yüzden "niteliksiz
ÇED ve bilirkişi raporları" olduğunun da altını çizdi.
ŞEFFAFLIK HAK GETİRE
İki bölümden oluşan panelin ilk kısmında konuşan Dokuz Eylül
Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Can Bizsel, ÇED ve bilirkişi
süreçlerinin en önemli sorunlarından birisi olarak kimin uzman olup
olmayacağını belirleyecek bir mekanizmanın bulunmamasını gösterdi. ÇED süreci
bittikten sonra faaliyete geçildiğinde bu rapordaki taahhütlerin de uygulanıp
uygulanmadığının izlenmediğine değinen Bizsel, "Bu süreçlerin şeffaf
yürütülmesine olanak sağlayacak bir düzenleme yok" dedi. Bilirkişilik
konusunda da çok büyük sıkıntıların ve eksikliklerin olduğunu kaydeden Bizsel,
yeni hazırlandığını belirttiği bilirkişilik yasasında da önemli eksikliklerin
olduğu görüşünde; "Bu yasada 20 maddenin sadece bir maddesi bilirkişinin
ne yapacağını tarif ederken bilirkişilerin ne gibi niteliklere sahip olacağı
ile ilgili hiçbir şey yok. Kimin bilirkişi olup olamayacağına da oluşturulacak
üst kurul karar verecek" dedi. Bizsel, insanlığın doğa üzerinde yarattığı
yıkımla ilgili görüşlerini özetlerken doğa için değil insanlığın geleceği
açısından endişeli olduğunu söyledi; "Kendimizi yok ederiz, doğayı değil."
BİLİRKİŞİ RAPORU MAHKEMENİN KARARI OLUYOR
Çevre Hukukçusu Gökhan Candoğan'ın konuşması ÇED
yönetmeliğinin çıkarılması ve geçirdiği değişimlerle ilgili oldu. Türkiye'de
olduğu kadar dünyada da çevrenin birinci planda dikkate alınmadığını kaydeden
Candoğan, "Küresel ısınmanın temel nedeni enerji politikaları. Bunun
tartışıldığı Paris anlaşması çevre açısından bir başlangıç olabilir" dedi.
Bilirkişi raporlarının genelde mahkeme kararlarında hüküm olarak çıktığını
aktaran Candoğan, bilirkişi olmanın kriterlerinin belirlenmesinin gerektiğini
söyledi. Çevre Mühendisi Yeşim Altınkaya, ÇED'in yatırımcının bütün
hazırlıkları tamamlayıp, araziyi almasının ardından yapılmasını eleştirerek,
"ÇED bir yatırıma başlamanın ön koşulu olmalı. yatırıma başlamadan önce yapılmalı"
dedi.
ÇED POLİTİK BİR SÜREÇTİR
SAD Derneği Başkanı Ozan Varyeri ÇED'in bilim üretim süreci
değil politik bir süreç olduğunu söyledi. Ülkenin doğal kaynaklarının ÇED
süreçleri ile yönetilemeyeceğini kaydeden Varyeri, "ÇED taahhüt mevzuatına
dönüştü. 'tamam hallederiz abi' gibi bir şey oldu" dedi. Varyeri panele
bakanlıklardan ve ÇED genel müdürlüğü yetkililerinden bürokratları davet
etmelerine rağmen gelmediklerini de sözlerine ekledi. Panele telefonla katılan
Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sedat Yerli, sanayileşme süreci
ve bazı bölgelerde yoğunlaşma ile ilgili ortaya çıkan çevresel olarak gözden
çıkarılmış yöreler deyimini eleştirerek, "Hiçbir bölge yıpranmış diye
gözden çıkarılamaz. Tam tersine daha da ihtiyatla yaklaşılmalıdır" dedi.
Prof. Yerli son süreçlerde bazı raporlarda hazırlayan kurum ve isimlerin
yazılmadığını aktararak, "Bu da yeni moda. Şeffaflık olmazsa olmaz
oysa" dedi.
ÇED OYUN HAMURUNA DÖNÜŞTÜ
Panelin ikinci bölümüne katılan TMMOB Çevre Mühendisleri
Odası Avukatı Emre Baturay Altınok, Çevre Kanunu'nun 1983 yılında yürürlüğe
girmesine rağmen ÇED yönetmeliğinin 1993 yılına kadar yayınlanmadığını
hatırlatarak, bu on yıl içerisindeki tüm yatırımların ÇED'den muaf tutulduğunu
söyledi. 1993 yılında çıkarılan ÇED yönetmeliğinin toplam ana değişiklikler
olarak 7 kez değiştiğini belirten Altınok, "ÇED iktidarın elinde bir oyun
hamuruna dönüştü. Nerden tutsanız elinizde kalıyor. Bir yönetim süreci olan
ÇED'de en temel noktanın halkın katılımı olduğunu düşünüyoruz" dedi.
2009/7 ÇED uygulama Genelgesine de değinen Altınok, yargının iptal kararı
verdiği bir projenin tamamının iptal olmayacağı gibi hukuk dışı bir temele
oturtulan genelgenin bir ibret belgesi olduğunu söyledi. Bilirkişi ücretlerine
getirilen yüksek zamların da son yılların en önemli sorunlarından olduğunu
aktaran Altınok, "Yargılama tarihinin en yüksek bilirkişi ücretleri ile
karşı karşıyayız. Akkuyu nükleer santral bilirkişi incelemesi için 80 bin lira
yatırdık. Hukuk artık bir koordinatör durumuna getirildi. İşlerin tamamı neredeyse
bilirkişiler tarafından yürütülüyor. Yargılamayı bilirkişiler yönetiyor. bu
kanayan bir yara" dedi.
Eklenme Tarihi: 26 Ocak 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder