Özer AKDEMİR
İzmir
2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Gününde ülkemizin iki ayrı yöresinden gelen iki ayrı açıklama kaybettiklerimizin yanı sıra kaybetme tehlikesi içinde olduklarımızı da gösterdi.
İzmir
2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Gününde ülkemizin iki ayrı yöresinden gelen iki ayrı açıklama kaybettiklerimizin yanı sıra kaybetme tehlikesi içinde olduklarımızı da gösterdi.
1971 yılında İran’ın Ramsar kentinde imzalanan anlaşma ile
ortaya çıkan 2 Şubat Dünya Sulak alanlar günü, aslında 1950’lerden sonra doğa
koruma konusunda başlayan uluslararası faaliyetlerin bir sonucudur. Bu sözleşme
ile, özellikle su kuşlarının uluslararası öneme sahip yaşam alanları
belirlenmiş, bu alanlar Ramsar alanları olarak ilan edilerek korunmaları
konusunda gerekli çalışmalara başlanmıştı. Anlaşmayı 17 Mayıs 1994 tarihinde
imzalayan ülkemiz de ne yazık ki 2 Şubat bir kutlama günü olarak kabul
edilmekten çok uzakta. Son 50 yılda Marmara Denizi kadar bir sulak alanı
kaybeden ve kalanların kaybolmasına dönük politikaları hız kaybetmeden
uygulayan bir ülkenin bu günü kutlaması kadar abes bir şey olamaz zaten!
İĞNEADA LONGOZU TEHDİT ALTINDA
Trakya bölgesindeki ekoloji mücadelesini yürütmeye çalışan
Doğal Yaşamı Koruma Vakfı (DAYKO) Kırklareli Temsilcisi Göksal Çidem, 2 Şubat
Dünya Sulak Alanlar Günü ile ilgili yaptığı açıklamada ülkemizde uluslararası
öneme sahip 135 sulak alan bulunduğunu bunun 14 tanesinin Ramsar sözleşmesiyle
korunduğunu aktararak; bu sulak alanlardan iki tanesinin de Kırklareli
sınırları içinde kaldığını belirtti. Çidem, İğneada Longozu ve Dupnisa Mağarası
sulak alanları ile ilgili gelişmeleri sıralarken bu iki doğal yaşam alanına
yönelik tehditleri de ortaya serdi; “Ne yazık ki, Dupnisa Mağarası mermer
ocağı, İğneada ise termik ve nükleer santralle gündeme geldi.
Dupnisa Mağarası için tehdit oluşturan, 2012 yılında açılmak istenen mermer
ocağına, olur ve onay verenler, yaptığımız itirazlar sonucunda yanlıştan
döndüler. Yerelde yaşayanların görüş ve önerileri dikkate alındığında
kurtulan varlıklarımızda oluyor.
Dünyanın en önemli sulak alanlarından İğneada
Longozu’nun 2012 Yılında Ramsar kapsamına alınacağı ilan edilmiş, ancak daha
sonra İğneada unutulmuş, yok sayılmıştır. 2012 den sonra, termik,
nükleer, liman ve barajlar ile gündeme gelmektedir.” Çidem açıklamasını, suyun,
bulunduğu havzaya ve oradaki canlılara ait doğal bir varlık olduğunun altını
çizerek bitirdi.
YAMANSAZ GÖLDÜ MAHALLE OLDU
İkinci Sulak alan günü ile ilgili açıklama ise Antalya’dan.
A Platformu (Antalya Isparta Burdur Denizli Kaş Platformu) tarafından yapılan
açıklamada Türkiye’nin göller ve sulak alanlar açısından son derece zengin ve
şanslı bir ülkeyken, bu değerlerini kullanamayan ve kıymetini bilmeyen bir ülke
konumuna düştüğüne vurgu yapıldı. Göller Yöresinin bir parçası olduğu halde
Antalya’nın göllerinin çoğunu kaybettiğinin belirtildiği açıklamada özellikle
Yamansaz Gölü’nün büyük kısmının yanlış politikalar sonucu kurutularak imara
açılması süreci aktarıldı. Antalya’nın yeni ve büyük bir mahallesinin bu göl
üzerinde kurulduğunun belirtildiği açıklamada şöyle denildi; “Antalya’nın
doğusunda koskoca bir göl bir avuç kalmış ve gölün üzerinde bir mahalle
oluşmuştur. Kentin bir mahallesi haline gelen Yamansaz Antalya’nın kuş
cennetidir. 51 familyaya ait 161 kuş türü tespit edilmiş, kuş türlerinin
çoğunluğunun nesli tehlike altındadır. 2. Şubat Dünya Sulak Alanlar Gününde
Antalya’nın yok olmak üzere olan kuş cenneti Yamansaz için Antalya Valiliğini
ve Çevre Bakanlığını acil olarak davet ediyoruz”.
Eklenme Tarihi: 03 Şubat 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder