10 Kasım 2018 04:20
Söke’de Greenpeace tarafından hazırlanan rapora nihayet
ulaştık. Rapora göre köyün içme suyunda izin verilen limitlerin 24 katı radon
222 gazı ölçüldü
Özer AKDEMİR
İzmir
İzmir
“Kanser köy”deki uranyum skandalı bir raporla daha
kanıtlandı. Adı “Kanser Köy”e çıkan Söke’nin Kisir Köyünde Greenpeace
tarafından yapılan ölçümlerle ilgili rapora nihayet ulaşabildik. Rapora göre
köyün içme suyunda izin verilen limitlerin 24 katı radon 222 gazı ölçüldü!
Ayrıca, köye 2.5
kilometre uzaklıktaki eski uranyum sondaj alanında da
limitlerin 35-40 katı radyasyon ölçülmüş.
İLK KEZ EVRENSEL VE HAYAT TV GÜNDEME TAŞIMIŞTI
Söke’nin Kisir köyü yakınlarındaki Osmankuyusu mevkiinde
1960’lı yıllarda yapılan uranyum aramaları sonucu yörede çok sayıda sondaj
kuyusu açıldı. Sondaj çalışmaları sonrası bölge herhangi bir önlem alınmadan
terk edildi. 2014 yılı Şubat ayında köydeki kanser olayları ile ilgili
şikayetleri yerinde çekmek için giden Hayat Televizyonu Çepeçevre Yaşam
Programında köylülerle yapılan söyleşilerde köye çok yakın bir noktada eski
uranyum sondajları olduğu ortaya çıkmıştı. İlk olarak 28 Şubat 2014 tarihli
Evrensel Gazetesi’nde “Kanser Köy” başlığıyla yapılan haberden ve Çepeçevre
Yaşam Programı’nda konunun işlenmesinin ardından ilerleyen günlerde yörede
yapılan ölçümlerde bu uranyum sondajlarının bulunduğu alanda limitlerin çok çok
üzerinde radyasyon değerleri ölçülmüştü.
‘KANSER KÖY’
Basında Kisir köyündeki durumla ilgili çıkan haberlerin ardından
2017 Haziran ayında Kisir Köyü’ne giderek çeşitli ölçümler yapan Greenpeace,
yaptığı ölçümlerin sonucunu bir rapor haline getirmesine rağmen bu raporu
kamuoyuna açıklamadı. Yeni ulaşabildiğimiz raporda ortaya konan veriler, adı
“Kanser Köy”e çıkan Kisir’deki bu çevre ve sağlık sorunlarının kaynağına ışık
tutabilecek düzeyde.
GRENPEACE’İN İNCELEMESİ
Greenpeace 17-18 Haziran 2017 tarihleri arasında,
sertifikalı radyasyon uzmanları Jekhi Harkonen ve Jan Beranek de aralarında yer
aldığı dört kişilik bir ekiple bölgede incelemelerde bulundu. Greenpeace’in
bölgede yaptığı araştırma iki ana bölümden oluşuyor; uranyum aramalarının
yapıldığı sahadaki radyasyon seviyesinin ölçümü ve köydeki üç farklı su
kaynağından alınan su örneklerindeki radyasyon değerlerinin analizi.
Bunun için 18 Haziran 2017’de 3 farklı bölgeden su numunesi
alınıyor.
A – Kisir köyünden 4 km yukarıdaki nehirden alınan yüzey suyu.
B – Köyün merkezindeki bir sebilden alınan su.
C – Daha önce uranyum çıkarılan bir dağın yamacındaki kaynaktan gelen musluk suyu.
B – Köyün merkezindeki bir sebilden alınan su.
C – Daha önce uranyum çıkarılan bir dağın yamacındaki kaynaktan gelen musluk suyu.
İÇME SUYUNDA 24 KAT FAZLA RADON 222 ÖLÇÜLDÜ!
Grenpeace raporunun daha girişinde ölçüm sonuçlarının ortaya
koyduğu endişe şöyle ifade ediliyor; “Su analizlerinde özellikle bir noktada
ciddi bir sorun tespit ettik. Bölgede yaşayanların içme suyu için kullandığı
bir çeşmede, radon 222 radyoaktivitesinin Avrupa Konseyi Direktifi’nde
belirtilen litrede 100 bekerellik sınır değerin çok üstünde, 2400 bekerel
civarında olduğu görüldü.” Raporda buradaki suyun içme suyu olarak
kullanıldığına dikkat çekilerek, çeşmenin ivedilikle kapatılması talep
ediliyor. Greenpeace ayrıca yetkilileri göreve çağırıyor.
SEBİLDEN DE YÜKSEK RADON ÇIKTI!
Rapora göre köy içindeki bir sebilden alınan örnekte de
“daha az radyoaktiviteye” rastlandığı dile getiriliyor. Edindiğimiz bilgilere
göre bu sebil köy muhtarına ait kahvesinin önünde bulunan ve üzerinde
“Greenpeace çeşmesi” yazan sebil! Sebil muhtemelen köye daha önce Greenpeace
tarafından hediye edilmiş. Su analizlerinin yapıldığı Fransa’daki CRIIRAD
(Radyoaktivite Üzerine Bağımsız Araştırma ve Bilgi Alma Komisyonu) Laboratuvarı
sebilden alınan bu sudaki radon içeriğinin de içilmeden önce azaltılmasını
öneriyor.
NEHİRDEN ALINAN SU SORUNSUZ
Greenpeace Raporuna göre Kisir Köyüne 4 km uzaktaki bir nehirden
alınan su örneğinde ise herhangi bir sorun yok. Yine yüzey radyasyonuyla ilgili
yapılan analizlerde köy merkezinde ölçülen değerler 20 km ötedeki Söke ile aynı
ve kabul edilebilir düzeyde.
MADEN SAHASINDA 35-40 KAT FAZLA RADYASYON VAR!
Rapor, maden sahasında ise özellikle iki noktada mahalledeki
ölçüm sonuçlarının 35-40 katı seviyesinde radyasyon değerlerine rastladığını
belirtiyor. Raporda bu alanla ilgili şu ifadelere yer veriliyor; “Kısa süreliğine
de olsa bu noktalara gelinmemesi gerekiyor halbuki sahanın etrafında ne bir
uyarı levhası ne de sahaya girmenizi engelleyecek bir önlem var. Maden
sahasının ıslah edilmesi, numune alındığı belirtilen ve uygun bir şekilde
kapatılmamış olan noktaların acilen kapatılması gerekiyor”. Bahsedilen alanlar
Greenpeace Raporunda tüm ölçüm sonuçları ve koordinatları ile birlikte
ayrıntılı bir şekilde belirtiliyor.
Fotoğraf: Greenpeace raporu
KİSİR’DE YAŞAYANLAR ZOR DURUMDA
Greenpeace Rapor şöyle devam ediyor; “Kisir Mahallesinde
yaptığımız ölçümler, özellikle içme suyunda radon aktivitesini de inceleyen
kapsamlı bir araştırma yapılması gerektiğini ortaya koyuyor. Daha önce TAEK
tarafından yapılan araştırmada bu konuda bir veri yok. Belirsizlik ve yetersiz
araştırmalar Kisir’de yaşanları da zor durumda bırakıyor.”
‘MUSLUK SUYU KULLANILMAMALI’
Raporda uranyum çıkarılan bir dağın eteğindeki kaynaktan
temin edilen musluk suyunda ölçülen brüt alfa radyoaktivitesi, radon 222
radyoaktivitesinin çok çok üzerinde olduğu belirtilerek şu değerlendirmelerde
bulunuluyor; “Bu su düzenli olarak içme amacıyla kullanılmamalıdır ya da en
azından içmeden önce içindeki radon giderilmeye çalışılmalıdır. Başka bir
problem de yüksek düzeyde radon içeren musluk suyunda, çözünen radonun banyo
yaparken, çamaşır ve bulaşık yıkama esnasında içerideki havaya sızmasıdır.
Solunum yolunda, suda çözünen radonun alınmasından doğan doza ek doz alımı (bir
yılda yüksek sayıda milliSievert) söz konusu olacaktır.”
RADON AKTİVİTESİ İZLENMELİ
Raporda, Kisir mahallesinin, uranyum yataklarının bulunduğu
bir bölgede olduğuna dikkat çekerek, “Yapılan ilk değerlendirmeler göz önünde
bulundurulduğunda, CRIIRAD’ın önerisi, bu kaynaktan gelen musluk suyunun
kullanıldığı evler de dahil olmak üzere, Kisir mahallesinde seçilecek evlerde,
içerideki havanın radon radyoaktivitesinin izlenmesidir” deniliyor. Raporda
“Sudaki radon içeriğini azaltmak için pratik öneriler” başlığı altında şu
önerilere yer veriliyor; “En iyi çözüm, daha iyi su kalitesi olan başka bir
kaynaktan su temin etmektir. Bu mümkün değilse, bazı karşı önlemler
uygulanabilir. Muhtemelen en pratik yol, radon gazının çıkması için suyu
havalandırmak ya da çalkalamaktır.
BÖLGE HALKI RİSK ALTINDA
Raporun “Temel sonuç ve öneriler” kısmında şöyle denildi;
● Araştırmada, Kisir Mahallesi’nde gama radyasyonu yüzey
seviyelerinde herhangi bir artış tespit edilmedi. Kapsamlı bir ölçüm olmamakla
birlikte, merkez köydeki açık alanlarda yaşamak, yüksek düzeyde radyasyon
maruziyeti riski taşımıyor sonucuna varılabilir.
● Buna karşın, tepelerdeki küçük vadide yüksek düzeyde
radyasyona rastlandı. Burada ölçülen doz oranları referansın (köyün merkezinde
tanımlanan seviyeler) ve bir dizi sıcak noktada ölçülenin 2-3 katıydı. Daha
önceki uranyum arama faaliyetlerinin sonuçlarını iyileştirmek için herhangi bir
eyleme geçilmezse, bu alan bölge halkı için potansiyel bir sağlık riski teşkil
edebilir. Riskleri tespit etmek için düzgün ve daha ayrıntılı bir araştırma
gereklidir. Aynı zamanda bölge halkının radyoaktif elementlere maruz kalmasının
önlenmesi için tedbirler gerekmektedir.
● En endişe verici durum, vadinin yamaçlarındaki oldukça
yüksek düzeylerde (referanstan 30-45 kat daha yüksek) tehlikeli noktaların
olduğu açık çukurlardır. Kısa süre için bile buraya gelinmemelidir. Bu
noktalara uygun uyarı işaretleri yerleştirilmeli ve kazara bölgeye gelen
ziyaretçiler için alan riski en aza indirgemek amacıyla ıslah edilmelidir.
URANYUM UĞRUNA KİTABI KİSİR’İN DRAMINI ANLATMIŞTI
Manisa Köprübaşı ve Söke’nin Kisir Köyünde 40 yıl önce
yapılan uranyum madenciliğinin çevresel ve sağlık etkilerini ele alan bilimsel
çalışmalar, haberler ve yöre halkının anlatımları daha önce de “Uranyum
Uğruna/Dilsiz Çocukları Ege’nin” adlı kitapta yer almıştı. Kitabın Önsözünü
yazan Prof. Dr. Hayrettin Kılıç Greenpeace tarafından limitlerin çok çok
üzerinde ölçülen radon-222 gazı ile ilgili şunları dile getiriyordu; “… Bugüne
kadar Türkiye’de, terk edilmiş uranyum maden işletme tesislerinde yapılan
çevresel etki çalışmalarında, radon gazının bu bölgelerde yaşayan canlılar
üzerindeki biyolojik etkileri yeterince incelenmemiştir….. Bilhassa radon gazı,
uranyum madeninden atmosfere yayılmaya başladığı andan itibaren dört gün içinde
8 adet yeni radyoaktif elementi yaratır. Böylece uranyum madenlerinde çalışan
işçiler, bu bölgede yaşayan insanlar ve diğer canlılar aynı anda radon da dahil
olmak üzere hem değişik kimyasal yapıya sahip hem de tümü radyoaktif olan 8
elementi solunum yoluyla ciğerlerine alır.”
Son Düzenlenme Tarihi: 10 Kasım 2018 01:57
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder