19 Haziran 2022 Pazar

Hablemitoğlu ‘MİT dalaşı’ yüzünden mi öldürüldü? (Pazar yazısı)

 

19 Haziran 2022 04:25





 

Bergama köylüleri|Fotoğraf:Özer Akdemir/Evrensel

2011 yılında Evrensel Basım Yayından çıkan “Kuyudaki Taş / Alman Vakıfları ve Bergama Gerçeği” kitabını yazmaya başladığımda temel amacım Bergama köylü hareketini Alman Vakıfları eliyle dış güçlerin kışkırttığı iddialarının geri planını ortaya sermekti. Kitabı yazma aşamasına gelene kadar, 2002-2011 yılları arasında arşivlediğim haberlerin yanı sıra gerek Bergama köylü hareketinin, gerekse Hablemitoğlu suikastının fikri takibini hiç bırakmadım. Bulduğum her bilgi, belge, dava dosyaları, tanıklıklar, yazılan kitapları okuduktan sonra kitabı yazmaya başladım. O günlerde ülke “Fethullah Gülen Cemaatine” dokunanın yandığı bir iklimden geçiyordu. Gülen’le ilgili “İmamın Ordusu” kitabını yazan Gazeteci Ahmet Şık daha kitabı basılmadan tutuklanmış, Hrant Dink Cinayeti ve Gülen ilişkisini inceleyen Nedim Şener de Şık’la aynı kaderi paylaşmıştı.

"HİZMET HAREKETİ" ZAMANI

O zaman, iktidarın gayriresmi ortağı olan ve “Ne istedilerse alan” Gülen’ciler devlet kurumları ve bürokrasi içindeki yapılanması ile zamanın en önemli güç odaklarından birisiydi. Devlet, Ergenekon, Balyoz gibi davalarla yeniden dizayn edilirken, Gülenciler hasımlarını tasfiye ederek yıllardır gizli gizli yuvalandıkları adalet, emniyet ve siyaset kademelerinde her köşe başına kendi adamlarını yerleştiriyorlardı. Tabii ki bunu ortakları AKP ile yapıyorlardı.

Benim ulaşabildiğim bilgi ve belgeler de gerek Bergama köylülerinin altın madeni karşıtı mücadelelerine “Dış güçlerin kışkırtması” diye atılan iftiranın, gerekse bu iftirayı yayan en önemli araçlardan biri olan “Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası” kitabının yazarı Dr. Necip Hablemitoğlu suikastının ipuçları Gülen’cilere çıkıyordu.

AHMET ŞIK’IN GÖNDERDİĞİ BELGELER

Ahmet Şık’la cezaevine girmeden kısa bir süre önce Ergenekon dava dosyalarında ihtiyaç duyduğum eklerin pdf’sini istemek için telefonla görüşmüştük. Görüşmeden kısa bir süre sonra Şık, istediğim ek klasörlerin pdf’sini göndermişti bana. Bu eklerde Ergenekon dosyasına giren Hablemitoğlu suikastı ile ilgili bilgiler, ifadeler, iddianameler vardı.

Bu belgeler, Kuyudaki Taş kitabımda Hablemitoğlu suikastı ile ilgili “cinayet” bölümünün omurgasını oluşturdu. Bu bölümde suikastı kimin, neden, kimlerin talimatı ile nasıl işlendiği, sonrasında neler yaşandığı, üzerinin nasıl karartıldığı ve bu suikastın ardında hangi güçlerin olduğuna dair bir dizi iddia ortaya attık. Bu iddiaları, isimleri, Evrensel’de defalarca yazdım. Burada tekrar etmeyeceğim. Baskısı bitmiş olmasına rağmen Kuyudaki Taş da hâlâ internet üzerinden bulunabiliyor.

GÜNDEMDEN DÜŞÜRÜLMEYEN SUİKAST

Geldiğimiz noktada, aradan geçen yıllar içerisinde Hablemitoğlu suikastı hiç gündemden düşürülmedi. Her sene suikastla ilgili bir iddia ortaya atılır, ‘Çözüldü-çözülecek’ dendi ama geriye dönüp bakıldığında bir arpa boyu yol gidilmediği görülür! Son ayların gürültü patırtılarını bir yana bırakırsak yine öyle olacak gibi duruyor.

Nasıl mı?

Bu yılın başında Ukrayna’dan gizli bir MİT operasyonu ile getirildiği açıklanan eski Özel Kuvvetler Komutanlığı mensubu Yüzbaşı G. Nuri Bozkır, Hablemitoğlu suikastı davasından tutuklandı. Daha önce MİT tırları, İŞID’e giden silah ve patlayıcı malzemeler, soğan yüklü tırları içinde yine İŞID’e gönderilen silahlar gibi birçok karanlık olayda adı geçen, ismi silah kaçakçılığı haberlerinde deşifre olunca silahlı kuvvetlerden ihraç edilen G.N. Bozkır, ifadesinde 2002 yılı kasım ayı ortalarında o dönem üst rütbeli bir ismin kendisine görev vererek “Hedefin Hablemitoğlu olduğunu” söylediğini iddia ediyordu. İddiasına göre Hablemitoğlu’nun öldürüldüğü Portakal Çiçeği Sokak’ta keşif yapmış, daha sonra da tetikçiyi olay yerine götürmüştü. Tetikçiyi Hablemitoğlu’nun evinin yakınındaki boş arazide indiren Bozkır, ifadesinde “Sokağa çıkan ara sokaklardan birinde beklemeye başladım. 5-10 dakika sonra silah sesi duydum. Sokağa girerek tetikçiyi aldım ve evine bıraktım” diyordu. Bozkır, suikast silahının Mogan Gölü’ne atıldığı iddialarını da yalanlıyor, ‘Silahın ne olduğunu bilmiyorum’ diyordu.

ERDOĞAN: "SUİKASTTA FETÖ İZİ NETLEŞTİ"

Bozkır “örgüt üyeliği” ve “Tasarlayarak öldürme” iddiasıyla 8 Şubat’ta tutuklanırken, onunla irtibatlı olduğu ileri sürülerek gözaltına alınan 6 kişiden dördü ifadelerinin ardından serbest bırakıldı. İki kişi ise tutuklandı. Şubat ayında Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nden Senegal’e giderken Cumhurbaşkanı Erdoğan uçakta Necip Hablemitoğlu cinayeti ile ilgili “Meselede bir FETÖ izi olduğu ilk başta da bugün de o dosya içerisinde netleşmiş durumda” diyordu.

Erdoğan’ın bu açıklamalarına rağmen aylarca somut bir ilerleme kaydedilmeyen dosyada geçtiğimiz günlerde yedisi eski Özel Kuvvetler Komutanlığına bağlı asker, ikisi sivil olan dokuz kişi hakkında gözaltı kararı çıkarıldı. Eski Özel Kuvvetçiler Altan Bora, Tarkan Mumcuoğlu, Fikret Emek, Bülent Kutsal, Kamil Metin ile siviller Memiş Aytekin ve Osman Tuncer gözaltına alınırken, Bozkır’ın ifadesinde “Suikast emrini veren üst düzey yetkili” olarak geçen Emekli Albay Mustafa Levent Göktaş’ın ise yurt dışına kaçtığı ortaya çıktı.

"EMRİ VEREN" NEDEN AYLARCA ALINMADI?

Sonuç olarak bu kadar tantanadan sonra geriye dönüp baktığımızda yine bir arpa boyu yol gidilemediği görülüyor. Suikast emrini verdiği ileri sürülen Göktaş ortada yok. Göktaş, Bozkır’ın ifadesini verdiği şubat ayından bu yana neden gözaltına alınmadı? İfadede “tetikçi” olarak geçen Eski Özel Kuvvetler mensubu Tarkan Mumcuoğlu ne dedi? Hâlâ tek satır yok bu konuya dair.

11 YIL ÖNCE BİZ YAZMIŞTIK BUNLARI

Suikastın talimatını “firari FETÖ”cülerden Mustafa Özcan ve FETÖ’den 23 yıl ceza alıp hapiste bulunan Enver Altaylı’nın verdiği, Albay Göktaş’ın ise emrindeki özel kuvvetlere mensup kişilere bu cinayeti işlettiği ileri sürülüyor. Kuyudaki Taş’ta suikastın F. Gülencilerin işi olabileceğini 2011 yılında yazmıştık. Hem de bugünün FETÖ’sü daha o zaman üzerine toz kondurulmayan “Hizmet Hareketi” iken!

MİT MÜSTEŞARLIĞI HAYALLERİ SONU MU OLDU?

Hablemitoğlu’nun o dönem MİT müsteşarlığında adının geçtiğini, bu bilgiyi öldürülmeden önce bazı gazetecilere söylediği bilgisi de var bizim kitapta. Şimdi, Hablemitoğlu’nunF. Gülen Cemaatinin iç yüzünü deşifre ettiği “Köstebek” kitabı ve MİT müsteşarlığı hayalleri yüzünden öldürüldüğü suikastın nedenlerine dair ileri sürülen en güçlü iddialar arasında.

Albay Göktaş’ın 2002’lerde MİT müsteşarlığı hayali kuran isimlerden olduğu, bu nedenle de kendisine rakip olarak gördüğü Hablemitoğlu’nun öldürülmesi emrini verdiği ileri sürülüyor. Pek yüzeysel bir iddia bu. Göktaş rakibini yok etmek için mi öldürttü Hablemitoğlu’nu? Ona emir veren başka bir güç yok mu? Nedense suikast buraya bağlanıp kapatılmak isteniyor gibi bir his var içimde.

TETİKÇİ YILLARDIR CEZAEVİNDE AMA SUİKASTTAN DEĞİL!

Geldiğimiz noktada Hablemitoğlu suikastı soruşturmasında gözaltına alınan 4 şüpheli de birkaç gün önce adli kontrolle serbest bırakıldı. Elde hakkında silah kaçakçılığından, adam öldürmeye kadar birçok suç dosyası bulunan eski bir askerin itirafları dışında bir şey yok geriye dönüp bakarsak. O askerin nasıl itirafçı olduğu, yarın verdiği bu ifadelerin hukuki olarak geçerli sayılıp sayılamayacağı bile tartışmalı bence. İşkenceyle alınan ifadelerin hukuken bir anlamı yoktur çünkü.

Bu yazıda Hablemitoğlu’nun öldürülmesinde en az MİT müsteşarlığı dalaşının yanı sıra kendisine verilen sahte bilgi-belgelerle yazdığı Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası kitabının etkisi olup olmadığına hiç girmedim. Olduğunu düşünüyorum, hem de çok! “Hablemitoğlu’nu ben öldürdüm” diyerek savcılığa 3 kez ifade veren, anlattığı ayrıntılı bilgilere, verdiği derin devlet-mafya içinde adı geçen isimlere rağmen “inandırıcı” bulunmayan ve hâlâ başka cinayetlerden hapiste yatmakta olan Durmuş Anuçin’e de değinmeyeceğim. Tüm aksi yönde yazılanlara, ortada dolaşan isimlere rağmen Hablemitoğlu suikastının tetikçisinin D. Anuçin olduğunu düşünüyorum, hâlâ...

 https://www.evrensel.net/yazi/91123/hablemitoglu-mit-dalasi-yuzunden-mi-olduruldu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...