15 Mayıs 2022 Pazar

Latmos, Dilek Yarımadası ve bir kadın (Pazar yazısı)

 

15 Mayıs 2022 00:30


 


Fotoğraf: EKODOSD

Geçenlerde akşamüzeri telefonum çaldı. Söke’ye bağlı Çavdar Köyü Eski Muhtarı İhsan Garagöz’dü arayan. Kalabalık bir yerdeyim, gürültü patırtı çok. “Acil değilse sonra konuşalım” dedim, durumu anlatıp. “Tamam ama, önemli bir konu” dedi sadece. Bir de hasta olduğu her halinden belli, yatakta üstüne yorgan çekip yatan orta yaşın üzerinde bir kadının fotoğrafını gönderdi. Altına şu notu düşmüş; “20 gün önce belinden ameliyat oldu. Doktoru öldü. 15 gün sonra kontrol demişti. 5 gün geçti, hastane toktor bulamıyorum, paramla”.

Ertesi gün aradım İhsan Garagöz’ü. Yatakta hasta yatan eşiymiş. “Beline platin takıldı. Söke Devlet Hastanesinde Ayşe’yi ameliyat eden doktor, ameliyat sonrası 15 gün içinde kontrole gelin demişti. Ne yazık ki doktor ameliyattan 5 gün sonra öldü. Şimdi kontrol için randevu almaya çalışıyoruz, randevu sayfası kapalı. Hiçbir doktor da almak istemiyor bizi. Aydın’da hastane bulmaya çalıştım yine bulamadım. Paralı doktora bile razıyız, onu da bulamıyoruz. Sağlık sisteminin geldiği yer böyle. Yazın bunu” dedi.

İhsan Garagöz ara sıra Latmos (Beşparmak) Dağı’nın tepelerinden arardı beni. Dağı karış karış gezen ve gittiği yerlerdeki madenlerin yol açtığı tahribatları fotoğraflayan birisiydi. Bu yüzden başı birçok kez belaya girmiş, maden ruhsat alanı içindeki ormanları para karşılığı kesen köylüleriyle de papaz olmuştu. Dağlardaki tahribatı sağır sultanın duyması için telefonunun çektiği yerlerde arada sosyal medya üzerinden canlı yayınlar açıyor, birkaç kilometre kare içerisinde 6-7 tane maden ocağını dağın zirvelerinden herkese de gösteriyordu. Tanışıklığımız da böyle başladı zaten.

Garagöz’ün yaşadığı Latmos ve Dilek Yarımadası’nın olduğu coğrafya, son yıllarda adeta kurtlar sofrasına sunulmuş kuzu gibi!.. Birbirinin üstüne binen, kimi yerde kurbağaya kimi yerde bağıran bir adama ve daha birçok canlıya benzeyen doğa ananın elinde şekillenmiş kayalarının olduğu bir yerden bahsediyorum. 8 bin 500 yıl önce buralarda yaşamış sanatçı ruhlu atalarımızın, altlarına girerek, yamaçlarına tırmanarak ellerinin izlerini bıraktıkları, kendileri ve ailelerini çizdikleri bu kayalar ne yazık ki maden işletmeleri tarafından barbarca yok ediliyor!

 

Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

BİR AĞAÇ KESEN KÖYLÜ HAPİS YATIYOR, ŞİRKETE İZNİ KİM VERİYOR?

Şimdi de maden işletmelerinden uzak kalmış, bu vahşi işletmelerin gazabına uğramamış daha yüksek yerlerine 30 tane RES direği yapımı projesi çıktı. Kabusu hiç bitmiyor Latmos’un!..

30 RES tribünü yapımı için geçtiğimiz günlerde Milas Sakarkaya ve Karpuzlu Tekeler köylerinde ÇED toplantıları yaptı şirket. “Biz köyünüze zarar ziyan vermeyeceğiz. Sadece RES direklerinin taşınabilmesi için 6 metre yol açacağız. Ne yazık ki arazinin tamamı orman. Yol açmak için mecburen oradaki ağaçları keseceğiz ama yerine iki üç katı ağaç dikeceğiz” dediler. Şirket yetkilisinden sonra söz alan orman işletme şefi ise yolun genişliğinin 10 metre olacağını söyledi. Daha ilk toplantıda yalanı ortayı çıktı şirketin.


Köylülerden birisi söz alarak; “Bizim köyde bir tek ağaç kestiği için hapis yatanlar var. Ya şirkete nasıl bu izin veriliyor? Kaç tane ağaç keseceksiniz? Biz arıcıyız. Bir ağaca daha basra aşılayarak balımızı çoğaltmak derdindeyken, siz gelmiş ağaçları keseceğiz diyorsunuz? Buna asla izin vermiyoruz” dedi.

Başka bir köylü yanında getirdiği bir petek balı önce şirket yetkililerine, ardından kurum temsilcilerine ve nihayetinde toplantıya gelenlere ikram etti. “Bu balı arılarımız sizin kesmek istediğiniz fıstık çamlarında olan basrayı yiyerek yapıyorlar. Ağaçlarımızı keserseniz bu balı da, arılarımızı da yok edersiniz. Adını dahi duymak istemiyoruz direklerin” diye konuştu. Toplantının başında şirketten yana olduğu görülen muhtar bile köylülerin homurtularının artması üzerine “Köylüm ne diyorsa o” demek zorunda kaldı.

 


Fotoğraf: EKODOSD

KEŞKE ÖYLE OLSA!

Toplantıya katılan çevre örgütleri Latmos’un doğal ve kültürel kaynak değerlerinin yüksekliğinden bahsettiler. Eko-turizm, fıstıkçamı, arıcılık, kaya resimleri, Anadolu Parsı sözcükleri çokça geçti konuşmalarda. ÇED heyeti güya bunları not edip gitti. Köylüler ve çevre örgütleri itirazlarını yazdırmaktan, bu bölgenin ne kadar önemli olduğunu anlatmaktan memnun, bu yanlışın bir yerlerden döneceğini umarak ayrıldılar köyden.

Keşke öyle olsa! Keşke her biri bu projenin durdurulması için yeterli bir gerekçe olan bu itirazlar yerini bulsa ve bu saçmalıktan vazgeçilse! Ama öyle olmuyor işte.

Bu projeye onay verenler Latmos’u, onun ne kadar önemli ve özel bir dağ olduğunu bilmiyorlar mı? 8 bin 500 yıllık kaya resimlerinden haberleri yok mu? O baldan hiç tatmadılar mı sanıyorsunuz? Hepsini bile bile bu izinleri veriyorlar. Onlar için doğa paraya çevrilmesi gereken birer rant aracı çünkü. O dağın tepesindeki rüzgarı RES’lerle paraya çevirecekler. Bu arada ormanlar yok olmuş, kaya resimleri silinmiş, arılar ölmüş, insanlar göçmüş umurlarında değil!

MİLLİ PARKTA MANGAL YAKMAK

Dilek Yarımadası Büyük Menderes Deltası Milli Park’ında mangal yakılması, düğün dernek yapılması ile ilgili alınan son karar da bu anlayışın bir ürünü. 27.598.16 hektar büyüklüğündeki Dilek Yarımadası Milli Parkı “kentsel sit”, “arkeolojik sit” ve “doğal sit” olarak korunurken sadece üç beş kuruş para uğruna Milli Park’ın içinde, üstelik yangına karşı riskli ağaçların bulunduğu bir ormanda mangal yakılarak, eğlence yerlerinin gece yarılarına kadar açık kalmasına izin veriliyor.

Bu karara karşı önceki gün Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğüne bir itiraz dilekçesi verildi. Dilekçede Dilek Yarımadası’nın Avrupa Konseyi tarafından “flora biogenetik rezerv alanı” kabul edildiğine dikkat çekilerek; “Dilek Yarımadası Kuzey Anadolu ormanlarına özgü Anadolu kestanesinin ve Türkiye’de az yerde bulunan kartopu, finike ardıç, pirnal meşesi ve dallı servinin küçük topluluklar halinde yetiştiği tek yerdir. Dünyanın en nadir 10 adet deniz memelisinden biri olan Akdeniz Foku Milli Park’ımızın kıyılarında yaşamaktadır. Ayrıca dünyaya ülkemizden yayılan ve orijinal olarak sadece ülkemizde bulunan korunması ve yaygınlaştırılması tüm dünya biyolojik çeşitliliği açısından da son derece önemli olan alageyikin yaşam alanı” denildi. Alınan son kararın Milli Parkı yangın, kaçakçılık, sabotaj gibi birçok tehlikeye açtığının belirtildiği dilekçede, Milli Park’a gece hiçbir koşulda ziyaretçi alınmaması talep edildi.

Bir yanda taş taş yok edilen Latmos, bir yanda yağma sofrasına sunulan Dilek Yarımadası’nın eşsiz coğrafyası. Latmos’un bir dağ köyünde doktor bulamadığı için acı içinde kıvranıyor bir kadın! 

Kayalar, ağaçlar, insanlar…

Bütün acılar birbirinden besleniyor. İnsan olmak yeterli bu acıları duymak için. İnsan kalmak için ise acılara karşı direnmek ve direnenlerin yanında olmak gerekiyor.

 https://www.evrensel.net/yazi/90921/latmos-dilek-yarimadasi-ve-bir-kadin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...