30 Nisan 2022 22:02
Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
PAZAR
2014 yılının ocak ayında, Manisa Köprübaşı ilçesi Kasar köyü yakınlarında normal değerlerin 140 katı radyasyon ölçen üç kişilik ekibin içindeki tek gazeteciydim. Bugünlerde, "Manisa’da olağandışı radyoaktivite değerleri ölçüldü" haberlerini okuduğumda aklıma hemen Köprübaşı geldi.
KÖPRÜBAŞI’NA GİDİŞ
Köprübaşı’ndaki eski uranyum madeninde ölçüm yapmak düşüncesi, bir Bergama yolculuğu sırasında ortaya çıkmıştı. O zamanlar Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümünde öğretim üyesi olan Yrd. Doç. Dr. Enver Yaser Küçükgül'le Bergama Altın Madeni ile ilgili bir etkinliğe giderken bir süre yan yana oturup sohbet ettik. Bu sohbet sırasında kendisinin mühendislik mesleğini nasıl seçtiğini anlattı. Liseli bir öğrenci iken Manisa Köprübaşı’nda uranyum üretimi deneme tesisinde çalışan mühendis bir akrabasına gittiğini, orada gördüklerinden sonra mühendis olmaya karar verdiğini söyledi.
“ABD’lilerin de olduğu bir yerdi tesis. Orada, nükleer enerjinin hammaddesi olarak kabul edilen ‘sarı pasta’nın üretildiğini biliyorum. Tesisler kapandı ama hâlâ orada uranyum madeni ile ilgili çalışmalar, binalar vardır. Bunu bir araştırmak lazım”.
Bu konuşmadan bir hafta kadar sonra Jeoloji Mühendisi Erhan
İçöz’ün arabası ile Köprübaşı’na gittik. Köprübaşı’nın
Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
“SEÇİM ÖNCESİ BÖYLE ŞEYLER SÖYLEMEYİN, KİMSE BİZİM ÇİLEĞİMİZİ ALMAZ!”
Köye en fazla
Bölgedeki radyoaktif kirlilik Gediz Nehri üzerinden Ege Denizi’ne taşınıyor ve çok geniş bir alana yayılıyordu. Aynı gün bu verileri anlatıp, acil önlem almanız lazım diye gittiğimiz Belediye Başkanı “Aman hocam, seçim öncesi bu tür şeyler söylemeyin. Sonra bizim çileğimizi kimse almaz” dedi!..
Bu ölçümlerle ilgili yaptığımız haber epey ses getirdi. Başta bu ölçümlere tepkisini gizlemeyen Köprübaşı Belediyesi olmak üzere, TAEK ve başka birçok kurum açıklama yaparak, ölçümleri önemsiz gibi göstermeye çalıştı. Ancak bölgedeki uranyum kirliliği ve radyasyon tehlikesinin yıllardır bilindiği ve bilimsel olarak da raporlandığı daha sonra yaptığımız araştırmalarda ortaya çıktı. İlgili herkesin bildiği ama önemsemediği bir felaketi ortaya çıkarmıştık.
KİSİR KÖYÜ: "KANSER KÖY"
Köprübaşı’ndan birkaç ay sonra benzer bir uranyum
maden-sondaj skandalı bu sefer Söke Kisir Köyü yakınlarında karşımıza çıktı.
Köyün 3-
Söke Kisir köyünde de defalarca ölçümler yapıldı. Farklı cihazlarla yapılan bu ölçümlerde Köprübaşı’ndaki değeri bile kat kat aşan seviyelerde radyasyon ölçüldü. TAEK yine bu ölçümleri yalanlayarak “orası doğal uranyum yatağı, o seviyelerde radyasyon olması doğal” diye olayı geçiştirmeyi yeğledi. Greenpeace örgütü tarafından yapılan ölçüm ve analizlerde ise köyün içme suyuna bile uranyum karıştığı ve izin verilen limitin 24 katı kadar radon 222 gazının olduğu belirlendi.
Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
URANYUM YATAĞININ ÜZERİNE MANDIRA!
Bütün bu bilimsel ölçümlere, değerlendirmelere, uyarılara rağmen ne mi oldu? Uranyum sondajlarının yapıldığı Osmankuyusu mevkiinde mandıra açıldı! Adı “kanser köy”e çıkan Kisir’de tedbiren köyün içme suyu kaynağı değiştirildi ve çeşitli yerlere anlık radyasyon seviyesini ölçtüğü ileri sürülen bir cihaz yerleştirildi. Bu arada bilim insanlarını, gazetecileri davet eden, köyündeki sağlık sorunun çözülmesi için sürekli çağrılar yapan, hatta dikkat çekmek için eşiyle birlikte saçlarını kazıtan köy muhtarı Baki Suna devletin hemen hemen her kademesinden bu çabaları yüzünden baskı gördü. Muhtar Suna, bir süre sonra susmak zorunda kaldı!..
Bu haberlerden yıllar sonra köye gittiğimizde TAEK tarafından köye yerleştirilen ölçüm istasyonların ölçtüğü hiçbir verinin merkeze iletilmediği, internet bağlantısının bile olmadığını öğrenip, şaşırmayacaktık!..
Bugünlerde Manisa yakınındaki olağan dışı radyasyon seviyesi artışının çağrıştırdığı bu haberleri daha sonra Yeni İnsan Yayınları tarafından 2017 yılında yayınlanan “Uranyum Uğruna / Dilsiz Çocukları Ege’nin” kitabında toplamıştım. Şimdi bu haberlerle birlikte kitaba olan ilgi yeniden arttı.
Uranyum Uğruna kitabının kapağı|Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
İZMİR SOKAKLARINDA DOLAŞAN 3 KAMYON NÜKLEER ATIK!
Enver Yaser Küçükgül hocaya bugün Manisa il merkezinde ölçülen yüksek radyasyonla ilgili değerlendirmelerini de sordum. “6 Nisan’da 2,5 μSv, 27 Nisan’da 45 μSv ölçümü yapmış EURDEP (Avrupa Birliği Radyolojik Veri Paylaşım Platformu). Tabii ölçüm yapılan uydu ile yerdeki cihazın kalibrasyonu da önemli. Böylesi bir pik değerin ölçümü oraya ancak radyoaktif bir malzemenin gelmesi ile mümkün” dedi.
2014 yılında Köprübaşı’nda ölçtüğü 16 μSv’lik ölçüme ve İzmir’in ortasındaki Gaziemir’de, eski kurşun fabrikasının bahçesinde bulunan nükleer atıklara dikkat çekerek şunları söyledi; “2006 yılında gece yarısı üç kamyon dolusu nükleer yakıt çubuğu İzmir’in göbeğinde dolaştırılarak getirildiği Aslan Kurşun Fabrikasında eritildi. Avrupa’nın her türden 20-30 milyon ton atığı buraya geliyor. Her yıl 30 milyon ton kirli hurda metal bu ülkeye geliyor. Bütün bu örnekler bu ülkede çevre alanında ahlaka aykırı işlerin legalleştiğini göstermiyor mu? Nükleer Denetleme Kurulu (NDK) neyi denetliyor?”.
ŞİMDİ DE YOZGAT TOPUM UCUNDA
Küçükgül’e, bu radyoaktif maddelerin böylesi bir ölçüm sistemi olduğu bilinmesine rağmen nasıl rahatça taşınabildiğini de sordum. “NDK istasyonlarının yerini bilirseniz, bunların uzağından geçen bir rotada istediğiniz işi yapabilirsiniz” diye yanıtladı.
Reklam
Siyasi iktidar nükleer santral çılgınlığından vazgeçmezse ve öte yandan ülkemiz dış kaynaklı nükleer atıkların rahatça girdiği kontrolsüz bir ülke konumunu sürdürdükçe uranyum madenciliği ve radyoaktif kirlilik ile ilgili haberleri daha çok duyacağız, yazacağız ne yazık ki. Bugünlerde, Yozgat’ta başlayan uranyum madenciliği çabalarını Köprübaşı ve Söke Kisir köylerinde 40 yıl önce yapılan ve olumsuz etkileri günümüze kadar devam eden haberlerle birlikte okumak gerekiyor.
Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder