13 Kasım 2022 Pazar

Derin devlet duvarı (Pazar yazısı)

 

13 Kasım 2022 04:20




Fotoğraf: AA

  


Günümüzde araştırmacı gazeteciliğin iğneyle kuyu kazmaktan bir farkı yok. Eskiden de öyleydi belki ama bu kadar bilgi kirliliği var mıydı, emin değilim. Devasa yalan, yanlış bilgi-belge arasından doğruyu araştırıp bulmak zorundayız. 

Geçtiğimiz yıl aramızdan ayrılan meslek büyüğümüz Gazeteci Aydın Engin Heykeltıraş Michalengelo’nun bir sözünü alıntılayarak anlatmıştı araştırmacı gazeteciliğin nasıl yapıldığını: “Michalengelo’ya koca mermer bloklardan o harikulade heykelleri nasıl çıkardığını sormuşlar. ‘Çok basit demiş, mermerdeki fazlalıkları atıyoruz geriye heykel kalıyor’”. 

Aydın Engin bu cümleleri 2011 yılında yazdığım “Kuyudaki Taş/Alman Vakıfları ve Bergama Gerçeği” kitabımın ön sözünde yazmıştı. Kitap Dr. Necip 

Hablemitoğlu’nun Bergama köylülerinin altın madenine karşı mücadelelerini “dış güçlerin/Alman Vakıflarının” kışkırttığını ileri sürdüğü “Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası” kitabının sahte bilgi, belge ve kişiler üzerine kurgulandığını delilleriyle ortaya çıkarmıştı. 

Geçtiğimiz cuma günü İzmir Ekonomi Üniversitesinde araştırmacı gazetecilikle ilgili, konuşmacılar arasında siyasi bir suikast sonucu öldürülen Gazeteci Uğur Mumcu’nun kızı Özge Aybars Mumcu’nun da olduğu sempozyumu izlerken aklıma Aydın Engin’in bu cümleleri geldi. Uğur Mumcu suikastı, zamanın İçişleri Bakanı Mehmet Ağar’ın tabiriyle devletin duvarındaki bir ‘tuğla’ olarak orada duruyor hâlâ...

20 YILDA 20 ADIM YOL ALINAMADI! 

Dr. Necip Hablemitoğlu da 18 Aralık 2002 tarihinde Ankara’daki evinin önünde bir suikastla öldürülmüştü. Suikast dosyası, üzerinden geçen 20 yılda bir biçimde hep gündemde tutuldu ama bu gündeme gelmeler hiçbir şekilde suikastın çözümüne yönelik olumlu bir gelişmeye yol açmadı. 20 yılda 20 adım yol alınamadı, daha doğrusu alınmadı!

Ben, devletin ilgili birimlerinin faili meçhul bırakılmış bu suikastlarla ilgili bütün bilgilere sahip olduğunu, ancak ülkede bu suikastların çözümüne yönelik bir siyasi irade gelişmediğinden çözümsüz bırakıldığını düşünüyorum. Devlet bu çözümsüzlük ve cezasızlıkla güya kendini korumak için “derin devlet” denilen bu illegal yapıya dokunmuyor, yani “Bağırsaklarını temizlemiyor”. 

Hablemitoğlu suikastından bugüne kadar biriken binlerce bilgi var ama bu bilgiler gerçeğe ulaşmamız, suikastı çözmemiz, sorumluları ortaya çıkarmamız açısından bize hiç yardımcı olmuyor. Hatta bu binlerce bilgi çoğu zaman bizi gerçekten gittikçe uzaklaştırıyor. Zaten bilinçli olarak ortaya atılan bu yalan-yanlış bilgilerden amaçlanan da tam bu gibi görünüyor. Gerçek hep gizli kalsın, kalabildiği kadar... 

Sözü şuraya getireceğim; Biliyorsunuz Necip Hablemitoğlu dosyası en son Özel Kuvvetler Komutanlığına bağlı bir timin suikastı gerçekleştirdiği, bu time suikast emrini o günlerin Özel Kuvvetler Muharebe ve Kurtarma (MAK) Komutanı Albay Levent Göktaş’ın verdiği, Yüzbaşı Gökhan Nuri Bozkır’ın Yüzbaşı Tarkan Mumcuoğlu’nu suikast yerine götürdüğü ve Mumcuoğlu’nun da Hablemitoğlu’nu silahla vurarak öldürdüğü ileri sürülüyor. Bu iddialar üzerine G. N. Bozkır kaçtığı Ukrayna’dan bir MİT operasyonu ile getirilirken, TSK’den emekli olduktan sonra daha geçen yıla kadar MİT’te çalıştığı ileri sürülen T. Mumcuoğlu ve birkaç asker tutuklandı.

LEVENT GÖKTAŞ’IN İADE YAZISI 

Suikast emrini verdiği ileri sürülen L. Göktaş ise operasyondan yurt dışına kaçarak kurtuldu ancak Bulgaristan’da gözaltına alınarak tutuklandı. Bulgaristan’a iltica başvurusunda bulunan L. Göktaş’ın Türkiye’ye iadesi süreci ise devam ediyor. 

3 Kasım’da Göktaş’ın Bulgaristan’dan Türkiye’ye iade duruşması vardı. Türkiye’nin Göktaş’ın iadesi için Bulgaristan Haskova Mahkemesine gönderdiği üç sayfalık iade talep yazısında iade gerekçeleri ile ilgili bilgiler sadece bir sayfa kadar. 

İade talep yazısında Hablemitoğlu’nun Türkiye’nin ulusal konularında çalışmaları olan bir akademisyen olduğu, bu çalışmalarından rahatsızlık duyan bazı çevrelerin hedefi haline geldiği dışında cinayetin neden gerçekleştirildiğine dair bir açıklama yok.

Bu talep yazısında L. Göktaş’ın “FETÖ” ile iltisakına dair bir bilgi, hatta iddia da yok! Aynı talep yazısında Levent Göktaş ve Gökhan Nuri Bozkır dışında suça iştirak ettiği iddia edilenler açık isimleri yerine ad ve soyadlarının baş harfi ile belirtilmiş.

SUİKAST ‘KONU’SU! 

Talep yazısında L. Göktaş’ın neden bu cinayete karıştığına dair de hiçbir açıklama yok. L.Göktaş’ın Hablemitoğlu cinayeti ile iltisakı, G. N. Bozkır’ın ifadesi, diğer şüphelilerden A.K (muhtemelen Aydın Köstem) ile olan telefon irtibatı ve açık ismi yazmayan bir tanığın ifadesi ile kurulmuş. Bu kişi 2002’de tanık olduğu olayla ilgili, 20 yıl sonra, 2022’de savcılığa ifade vermiş. Tanık, Enver Altaylı ile Mustafa Özcan’ın Hablemitoğlu’nun cinayetini yanında konuştuklarını, “konuyu” Levent Göktaş’a verdiklerini iddia ediyor. “Konu” diye yazılan şey, suikast ihalesi anlaşıldığı kadarıyla!

Türkiye’nin iade talebinde Levent Göktaş’ın “Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olduğu ve tasarlayarak öldürmek” suçlarını işlediği ileri sürülüyor. Bu örgütün adı da yok yazıda. 

Yine edindiğimiz bilgilere göre bu talep yazısını yeterli bulmayan Bulgaristan Türkiye’den daha açık ve net bilgilerin yanı sıra Göktaş’ın siyasi hiçbir davada yargılanmayacağına dair teminat da istemiş. “FETÖ” dosyası da bu siyasi davalar arasında sayılıyor bildiğimiz kadarıyla!

Türkiye’nin Bulgaristan’ın bu talebine ne yanıt verdiği (Ya da verip vermediği) belli değil ancak Bulgaristan tarafından yazılan bu iade şartlarını kabul etmesi pek olası görünmüyor.

SUİKASTTAN 20 YIL SONRA DAVA AÇILDI

Bulgaristan’a siyasi sığınma başvurusu yapan Göktaş’ın iadesi süreci böyle. Öte yandan Hablemitoğlu suikastı ile ilgili dava, suikastın üzerinden 20 yıl geçtikten sonra, daha dün açılabildi. 

AA’nın haberine göre davanın iddianamesinde, ’FETÖ’ Elebaşı Fethullah Gülen’le örgüt yöneticilerinden Mustafa Özcan, Aydın Köstem ve Enver Altaylı, Hablemitoğlu’nu tasarlayarak öldürmeye azmettirmekle suçlanıyor. 

Firari Emekli Albay Levent Göktaş’la birlikte Emekli Yüzbaşı Ahmet Tarkan Mumcuoğlu ve Emekli Binbaşı Fikret Emek’in Hablemitoğlu’nu ‘Tasarlayarak öldürdükleri’ için ‘Ağırlaştırılmış müebbet hapis’ cezasına çarptırılması talep ediliyor. Ayrıca Göktaş’ın ’örgüt kuruculuğu’ndan sekiz yıl, Mumcuoğlu ve Emek’inse ‘Suç örgütüne üyelik’ten dört yıla kadar daha hapis cezasına çarptırılmaları isteniyor. 

‘O DUVARLAR, DUVARLARINIZ...’

Öte yandan soruşturma dosyasında gizlilik kararı olduğu için tutuklananların ve şüphelilerin ifadelerini ve delilleri bilmiyoruz.

Yalnız, henüz teyide muhtaç bir bilgi ama Hablemitoğlu suikastına dair üç farklı ifadesi olduğu ileri sürülen G. N. Bozkır’ın yine ifadesini değiştirdiğine dair iddialar var. 

Biz gazeteciler, binlerce bilgi arasından yine doğruları bulmaya yani iğne ile kuyu kazarak gerçekleri yazmaya çalışıyoruz. Gazetecilik bu nedenle türlü bedeller ödenerek yapılabilen, kamu yararına bir meslek. İktidarlar, güç odakları da tam da bu yüzden gazetecilerden hiç hazzetmezler. Gerçeklerin ortaya serilmesi iktidarlarının ömrünü azaltır çünkü. Yine de malum sonlarından kaçamazlar. Gerçeklerle halkın arasına yalan, acı, sömürü ve kanla örülen o duvarlar eninde sonunda yıkılır!.. 

 https://www.evrensel.net/yazi/91953/derin-devlet-duvari

YAZARIN DİĞER YAZILARI

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...