6 Ekim 2013 Pazar

Madran Dağının yeli bir memleket meselesi

Özer AKDEMİR


Madran’ın zirvesindeki doğa katliamı manzaralarını bizlere gösteren köylüler ‘temiz enerjiye neden karşı çıkıyorsunuz’ diyenlere gördüklerimizi anlatmamızı istiyorlardı. Sadece 10 tane RES direğinin bile Madran’a yaptıklarının tanıklığıdır bu yazı… RES’lerin dikildiği Madran Dağı zirvesine yakın yaylağında keçi çobanlığı yapan Kavşit Köylüsü Mehmet Çoban, bizi buz gibi suyu olan bir çeşmenin başında ağırladıktan sonra yolcu ederken “Gidip mutlaka görün RES’leri” diye sıkı sıkı tembihledi. Durduğumuz yerden direklerin tepesindeki “Kıroba” yazısını okuyacak kadar yakındık zaten tribünlere. Arada ormanlık küçük bir tepe vardı. RES’çilerin dozerlerle, kepçelerle binlerce ağaç keserek genişlettikleri toprak yoldan tribünlere doğru yol aldık. Önce tel örgüler karşıladı bizi dağın zirvesinde ve yol kenarına dizilmiş toprak yığınları. Arabadan indiğimizde RES’lerin uçak sesini andıran gürültüsü Madran’ın yeline karıştı. On tane direk 50-100 metrelik aralıklarla dizilmişti “Çıplak”a. Madran köylüleri yükseklik nedeniyle ağaç büyütmeyen zirveye bu nedenle “Çıplak” diyorlardı. RES’in tribünleri Çıplak’ı soymuş, çırılçıplak etmiş. Çıplak’ın sınırındaki ormanlık alanda gerçekleştirilmiş katliam... İzleri hala duruyor yerli yerinde. Boylu boyunca devrilmiş çamlar, ezilmiş dağ menekşeleri, örselenmiş kekikler… Yaban kuşları gözlerini kapatmışlar görmemek için, keçiler sırtlarını dönüp daha aşağılara kaçmışlar. Çobanlar kulaklarını tıkayıp çaresiz onların başlarında seğirtmişler tepe aşağı. Bir tek dağ rüzgarı açmış gözünü, kulaklarını, hiç kapatmamış. Olanı biteni, kesilen binlerce ağacı, ezilen börtü böceği bir bir kazımış belleğine. Tribünlerin kanatlarını kırmak istercesine dolanırken etrafında bize de o anlattı, öfkeli öfkeli…

“TEMİZ Mİ KİRLİ Mİ GELİP GÖRSÜNLER”

İbrahimkavağı Köylüsü Ahmet Uslu, tepemizde gürültüyle dönen tribünlerin yol açtığı manzarayı göstererek, “Sadece 10 metrelik yeri kullanıyoruz yine de karşı çıkıyorlar diye bizleri karalamaya çalışanların yalanını herkesin gelip görmesi lazım. Temiz enerji dedikleri kirliliği Madran’ın zirvesinde gelip görsünler” diyordu. Direklerin bittiği yere yakın, yol kavşağında bulunan bekçi kulübesi boştu. Köylüler, kışlık ihtiyaçları için odun almalarını orman idaresine şikayet eden bekçiye tepki gösterince şirket mecburen işten çıkarmış. Kendi kazançları için binlerce ağacı kesenler, Madran’ın altını üstüne getirenler, köylünün kışlık odun ihtiyacını ormandan gidermesini çekememişler. Bu da köylülerin çok zorlarına gitmiş.

ZİRVEDE DİRENİŞ ÇEŞMESİ

RES’lerin dağın zirvesinde yarattığı doğa tahribatını görüp zirveden inmeden önce köylülerin aylarca direndiği yerde kısa bir mola verdik. Zirve’de, Çıplak’ın orta yerinde dağ çeşmesiyle karşılaşmak şaşırttı bizi. Çeşmeden hala iki parmak kalınlığında buz gibi bir su akıyordu. Yarım metre yüksekliğinde ve uzun bir adam boyundaki yalağının suları taşıyor, Çıplak’ın çimenine dağılıyordu. Su yalağının dört bir yanına yazılamalar yapılmıştı. Sloganlar, direniş sözleri… “Nöbet Yeri” yazısının ucundaki ok işareti bir zamanlar köylülerin çadırlarının kurulduğu küçük çimenliği gösteriyordu. Köylüler günlerce bu çadırlarda dağlarını, meralarını korumak için ‘yaşam nöbeti’ tutmuşlar. Yalağın duvarlarına yazılan sloganların bazıları silinmiş, okunmuyor. Akşam güneşi Madran’ın zirvesini kızıla boyayıp ağır ağır batarken yola koyulduğumuzda gördüğümüz tahribatın çok daha fazlasını yol boyunca göreceğimizden haberimiz yoktu.

DOĞAYI KORUYALIM YAZAN LEŞ!

Yanımızdaki köylüler, yol genişletme çalışmaları nedeniyle kesilen binlerce ağacın bir kısmının gizlenmek için toprağa güdüldüğünü anlattı. O toprak tepecikler Kavşıt ve İbrahimkavağı köyü yol ayrımına kadar, aralıklarla sıralanmıştı. Ormanın içinden kıvrıla kıvrıla inen yaklaşık 2-3 kilometrelik yolda, düz kayalıkların üzerlerinde köylülerin yazdığı sloganlar göze çarpıyordu. “Madran Dağı satılık değildir”, “RES Madran’a ters”, “Madran namusumuz direkler kabusumuz”… Akşam karanlığında durduğumuz yerde ise şarampole yuvarlanmış kaza yapmış bir beton kamyonunun hurdası yatıyordu. Donmuş betonla dolu kamyon kasasının altındaki “Doğayı koruyalım” yazısını gösteren İbrahimkavağı köylüsü Ahmet Uslu, aylardır bir leş gibi yol kenarında duran bu hurdanın RES’çilerin kamyonu olduğunu söyledi.

KÖYLÜ AYLARCA DİRENDİ AMA…

RES’lere karşı aylarca direnen köylüler, jandarma dayağı, siyasetçi baskısı, köylüleri birbirine düşürme gibi her türlü zorluğa göğüs gerdiler. Sonuçta ama bu baskılara daha fazla dayanamadılar ve “Yalnız kaldık, buraya kadar direnebildik, ne yapalım” dedikleri bir protokolle RES’çilerin zirveye 10 tane direk dikmesine izin verdiler. RES’çiler imzaladıkları protokolde, ağaç katliamı yapmayacaklarını, sulara el koymayacaklarının sözünü veriyorlardı. Madran’ın zirvesindeki 10 RES’in yarattığı tahribat, bu verilen sözlerin çok da geçerliliği olmayacağını gösteriyor adeta. Madran’ın geleceğinin çok daha kötü olabileceğinin işareti o direkler. Sayıları on tane ama, ‘henüz’ on tane. Karaburun’un dağına taşına 1.200 RES kurmak isteyen sermaye sahiplerinin Madran’da 10 tane ile yetineceklerini düşünmek çok olası değil. Madran’ın Çıplak’ının yanı sıra, güzelim ormanları, suları da her an sermayenin hışmına maruz kalabilir. Dağın ekmeğini yiyenler, suyunu içenler, kekik kokulu havasını soluyanlar sadece dağda ya da eteğinde yaşayanlar değil oysa. Madran, dumanlı doruğundan Ege’yi görür, suları Gediz’e, Bakırçay’a karışır, havası memleketin her tarafına yayılır. Tam bu yüzden işte, Madran’ın derdi bir memleket meselesidir. Kazdağları, Munzur, Kışladağ, Erciyes, Genya Dağı gibi… Madran da çoban Mehmet’in derdini memleket meselesi yaparsak ancak dağlarımız kurtulacak…
Eklenme Tarihi: 06 Ekim 2013 
http://www.evrensel.net/haber/69687/madran-daginin-yeli-bir-memleket-meselesi
http://www.evrensel.net/haber/69687/madran-daginin-yeli-bir-memleket-meselesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...