Özer AKDEMİR
Her şeyden önce ilk kendimizden başlayalım. İçerisinde “Başbakanın olduğu söylenen ve sit alanına yapıldığı için dava konusu olan villalar, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Çevre Komisyonu üyesi 20 avukat ve jandarma gözaltısı” cümleleri geçen bir haberin önemini yeterince anlayamıyorsak, “haber” anlayışımızı gözden geçirmemiz gerekiyor! Üstelik, tüm bu olaylar olup biterken orada olan, her şeyi baştan sona fotoğraflayan, videoya alan tek bizim gazetemizin-televizyonumuzun muhabiriyse durum daha da sıkıntılı!
Her şeyden önce ilk kendimizden başlayalım. İçerisinde “Başbakanın olduğu söylenen ve sit alanına yapıldığı için dava konusu olan villalar, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Çevre Komisyonu üyesi 20 avukat ve jandarma gözaltısı” cümleleri geçen bir haberin önemini yeterince anlayamıyorsak, “haber” anlayışımızı gözden geçirmemiz gerekiyor! Üstelik, tüm bu olaylar olup biterken orada olan, her şeyi baştan sona fotoğraflayan, videoya alan tek bizim gazetemizin-televizyonumuzun muhabiriyse durum daha da sıkıntılı!
Urla Zeytineli köyü yakınlarındaki Hacılar Koyu’na yapılan
ve içinde Başbakan Erdoğan’a ait olduğu da ileri sürülen villaları TTB Çevre
Komisyonu ve Çevre Hareketi avukatlarının (ÇEHAV) görmek istemesi sonrası
gelişen olaylardan bahsediyoruz. Gerek Seferihisar Teos’daki toplantı, gerek
Urla’daki diğer etkinlikler ve son olarak Hacılar Koyu’nda yaşananlara tanıklık
eden tek gazeteci olarak sonrasında haberin basında yer alma biçimine yönelik
bir eleştiri yazısı bu.
Sosyal medyanın gelişmesi, “vatandaş gazeteciliği” denilen
olgunun sonuçları vs, den ayrı olarak haberin veriliş biçimi ve eksik unsurları
bu yazının yazılmasının nedeni.
Hacılar Koyu’na giden on araçlık hukukçu grubunun içindeki tek gazeteci, Koyun girişindeki barikatın önünde toplu fotoğraf çektiren hukukçuları görüntüleyen gazeteci, sonrasında avukatlara küfür ve tehditler savuran “mülk sahibi”nin saldırısını fotoğraflayan gazeteci ve en sonunda bu saldırganın jandarmayı arayarak “Şu plakalı aracı çevirin” ‘Talimatı’ sonrası köy çıkışında alıkonanlar arasındaki gazeteci, haberlerde unutuldu!
Hacılar Koyu’na giden on araçlık hukukçu grubunun içindeki tek gazeteci, Koyun girişindeki barikatın önünde toplu fotoğraf çektiren hukukçuları görüntüleyen gazeteci, sonrasında avukatlara küfür ve tehditler savuran “mülk sahibi”nin saldırısını fotoğraflayan gazeteci ve en sonunda bu saldırganın jandarmayı arayarak “Şu plakalı aracı çevirin” ‘Talimatı’ sonrası köy çıkışında alıkonanlar arasındaki gazeteci, haberlerde unutuldu!
Bu gazeteci belki, akşamın o saatinde gazete merkezindeki
arkadaşlarına haberin önemini yeterince anlatamamış olabilir. Ki bu değil.
Haber merkezindeki gazeteci olayın önemini kavrayamamış olabilir; evet ilk anda
olan buydu. Yine de kısa da olsa girdiği haberi diğer gazeteler kadar geniş bir
kesimin ilgisini çekmemiş olabilir; bu da doğru. Haberin bir saat sonraki
güncellemesinde muhabirlerinin de olay yerinde olduğunu ve alıkonulanlar
arasında bulunduğunu geçmiş olabilir; böyle oldu. Ama, olayı haberi telefonla
oturduğu yerden yazan, fotoğrafları facebooktan, twitterdan alan gazetelerin
haberini kaynak göstererek vermek, üstelik bunu manşetten vermek sanırım bizim
ülkemizdeki gazetecilik anlayışıyla ilgili. Önceki günkü soL ve BirGün
gazetelerinin manşet haberlerinden bahsediyorum. Birçok internet sitesindeki
haberlerde de durum aynı.
Bu gazeteler Evrensel muhabirinin orada olduğunu bilmiyor
olabilirler mi? Mümkündür. Demek ki Evrensel yerine o çok eleştirdikleri
“burjuva basını, yandaş havuz medyası”nı okuyorlar. Ama işte manşetten
verdikleri haberde böyle bir unsuru eksik bırakmış oluyorlar. Orada 20
hukukçuyla birlikte 1 meslektaşlarının da alıkonulduğu bütün gazeteler için
haberin önemli bir unsurudur sanırım.
Haberi o gece diğer gazetelerden önce giren Evrensel’i
okuyup, onun muhabirinin de olay yerinde olduğunu bilerek yine de masa başı
haber yapan gazeteleri kaynak göstermeyi tercih etmiş olabilirler mi? Bunun
böyle olmamasını dilemekten başka yapacak bir şey yok sanırım. Son söz; ülke
gündemine otaran önemli bir konuda sıcak gelişmeler yaşanırken orada olan,
işini yapmaya çalışan, diğerleriyle birlikte alıkonulan bir gazeteci haberlerde
görmezden gelinemez. Görmezden gelinirse o gazete “Halka gerçekleri söylemiş”
olamaz, “halkın gazetesi” olamaz!..
www.evrensel.net
Eklenme tarihi: 2014-04-30 06:00:00