Özer AKDEMİR
Gazetemiz Evrensel’in gündeme getirdiği ve günlerdir çeşitli boyutlarıyla kamuoyunda tartışılan Manisa Köprübaşı’daki radyoaktif kirlilik skandalına ilişkin, Türkiye Atom Enerjisi Kurumundan (TAEK) nihayet bir açıklama geldi. Haberimizin çıkmasının üzerinden 6 gün geçtikten sonra gelen TAEK açıklamasında bölgedeki yüksek radyasyon oranı ile ilgili “doğal kaynaklı”, “Beklenen bir durum” gibi ifadeler yer aldı.
Normal değerlerin 140 kat üzerinde çıkan ölçümleri TAEK’nin normalleştirmesine bilim insanlarından tepki geldi.
TAEK BUNU BEKLİYORMUŞ!
TAEK, Kasar köyü civarında ölçülen yüksek radyasyon seviyesinin “sahadaki doğal kayaçlardan” kaynaklandığını ileri sürdü. Yüksek radyasyonun, bölgenin jeolojik yapısı nedeniyle, “Beklenen bir durum” olduğunu savundu.
TAEK, dünyada çeşitli ülkelerde (İran, Hindistan, Brezilya vb.) doğal jeolojik özelliklerden dolayı Köprübaşı ilçesinde ölçülen değerlerden çok daha yüksek doğal radyasyon seviyelerine sahip bölgeler bulunduğu iddialarına yer verdi.
Açıklamada ayrıca, “Söz konusu sahada detaylı radyasyon ölçümlerinin ve analizlerinin yapılması için çalışmalara başlanmış olup, bu çalışmaların sonucunda yapılması gerekenler Manisa Valiliği koordinasyonunda ve diğer kuruluşlarla iş birliği halinde yapılacaktır” denildi.
KABUL EDİLEMEZ!
TAEK’in, “Köprübaşı bölgesinde büyük uranyum yatağı var dolayısıyla doğal radyasyon miktarı yüksektir” ifadelerini yöredeki radyoaktif kirliliği 2008 yılında yazdığı bir raporla ortaya koyan Fırat Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Şaşmaz’a sorduk.
“Radyasyon değeri yüksek olan bu bölgelere insan ve diğer canlıların girmesi, kullanması ve bu alanlarda yaşaması uygar ülke ve toplumlarında kabul edilemez bir durumdur! İran, Hindistan ve Brezilya bizim için asla ölçüt olamaz ve de geçiştirilemez” cevabını aldık.
Şaşmaz ayrıca, TAEK’in açıklamasında geçen valiliğin seçeceği komisyonda, kurum mühendislerinden çok bu işi yapabilecek bilim insanlarına yer verilmesi gerektiğini vurguladı.
KARA MİZAH ÖRNEĞİ
Eski uranyum madeninde yüksek düzeyde çıkan radyasyon ölçümlerini gerçekleştiren 9 Eylül Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Enver Yaser Küçükgül, bölgedeki radyasyon kirliliği için alınacak önlemlerin EPA, WHO ve tehlikeli atık yönetimi esaslarına göre olması gerektiğini işaret ederek, “TAEK’in daha önce yaptığı Gaziemir’deki uygulamasında olduğu gibi sahanın üzerine binlerce toprak dökerek veya tel örgülerle alanı sınırlamak bu tür kirleticiler için bir kara mizah örneğidir. Akıl ve bilim bunları gerektirmemektedir” dedi.
AÇIKLAMA ALDATICI
TAEK’in yaptığı açıklamanın “aldatıcı” olduğunu kaydeden Nükleer Enerji Uzmanı Prof. Dr. Hayrettin Kılıç şu değerlendirmelerde bulundu: “ Kasar köyündeki maden arama sahasındaki uranyum cevheri yeraltında 50-
Ülkemizde nükleer enerji konusunun uzmanlarından Prof. Dr. Tolga Yarman da TAEK’in açıklamalarını “İhtiyatla yazılmış. Gazetenizde daha önce sorduğumuz soruların da hiçbirine yanıt verilmemiş” diye yorumladı.
HALKI KADERİNE TERKETMİŞLER
Ege Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kayhan Kantarlı, TAEK açıklamasında, 1995’den bu güne kadar bölgede yapılan çok sayıdaki bilimsel araştırma sonucu önerilen önlemlerden hangisinin yerine getirildiğine dair en küçük bir bilgi bulunmamasını son derece dikkat çekici bulduğunu belirtti.
Kantarlı, “Bu gün bir uranyum yatağının çevre etkileri yönünden yapılan bilimsel önerilere kulak asmayan, nükleer santral bulunmayan ülkemize, ancak nükleer santral atıklarında bulunan bir radyoaktif maddenin İzmir Gaziemir’e nasıl ve nereden geldiğinin peşine düşmeyen TAEK’in bir nükleer santralı yönetmesinin nasıl bir felakete yol açacağını düşünmek bile korkunçtur” dedi.
Köprübaşında, Küçükgül ile birlikte radyasyon ölçümlerini yapan EGEÇEP Yürütme Kurulu üyesi, Jeofizik Mühendisi Erhan İçöz, TAEK’in açıklamalarını “Biz bölgedeki radyasyon değerlerinin yüksekliğine değil, önlem alınmayarak canlı yaşamının riske atılmasına karşı çıkıyoruz” sözleriyle değerlendirdi. / İzmir
Eklenme tarihi: 2014-01-25 06:00:44
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder