Özer AKDEMİR
İki ay önce Kafkasör Şenlikleri için gittiğimizde Yeşil
Artvin Derneğinden arkadaşlar “yakında buralar karışacak” demişti. Kafkasör’e
8, Artvin’e 16
kilometre uzaklıkta Cerattepe’de 20 yıldır altın madeni
açılmak isteniyor, Artvinliler de 20 yıldır izin vermiyordu. Bu sefer hükümetin
gözde sermaye gruplarından, “bu milletin a... koyacağız” dediği ses kayıtlarına
yansıyan Cengiz Holding patronu şansını deneyecekti. Arkasında hükümetin tüm
gücü, yasal izinleri vardı ama halkın tepkisinden korkuyorlardı. Korktukları da
başlarına geldi...
TÜM ARTVİN DİRENİYOR
Biz Artvin’den döndükten bir iki hafta sonra şirketin
yaylaya iş makinesi çıkarma girişimine karşı başlayan hareket günümüze kadar
gelişerek, kitleselleşerek devam ediyor. Artvinliler, 7’den 70’e yaylalarına
altın madenini sokmamak için direniyor. Bir yanda Türkiye’nin en büyük çevre
davasını açarak hukuki mücadeleyi devam ettiriyorlar ama öbür tarafta gerçek
direnişi yaşam nöbeti tutarak, yaylaya giden yol üzerinde kontrol noktaları,
direniş çadırları kurarak yapıyorlar. Biz bu mücadele biçiminin aynısını
Gerze’de görmüş, oradaki direnişçilerle, halkla, konuşmuş ve şunu demiştik
“Gerze’yi geçemezler!”. Bugün Artvin için de aynısını diyoruz; “Biz bu direnişi
Gerze’de gördük. Artvin’i de geçemezler.”
DİRENİŞİN KALBİ
Kafkasör şenlikleri alanının birkaç km uzağında Cerattepe’ye
giden yolun dönemecinde sağlı sollu pankartlar karşılıyor sizi. Yolun sağında
küçük bir kulübe ve brandalarla gölgelenmiş bir çardak var. Cerattepe
direnişinin kalbinin attığı yer burası. Akşama doğru gittiğimiz nöbet
noktasında Artvin’de görev yapan bankacı ve akademisyenlerin nöbetine
denk geldik. Sundurmanın ortasında yakılan ocakta kuru kütükler yanıyor. Ateşin
üzerinde irili ufaklı üç çaydanlık var. Türkiye’nin en büyük çevre davası olma
rekorunu Bergama köylülerinin ellerinden alan Artvinlilerin avukatı Bedrettin
Kalın, közün üzerinde dizilen çaydanlıkları göstererek, “İşte bunlar da
direnişimizin simgesi çaydanlıklar” diyor. Bulunduğumuz yerde simge olacak o
kadar çok şey vardı ki. Önünde fotoğrafların çekildiği “Cerattepe geçilmez
Artvin halkı yenilmez” pankartı. Onun hemen biraz ilerisinde üzerinde
“Cerattepe gözetleme yeri” yazan kulübe şeklindeki tabela. Yolun sağına soluna
iliştirilmiş onlarca pankart, döviz...
GEZİ DİRENİŞİ ARTVİN’DE YAŞIYOR
Köylerin adının yer aldığı pankartlar özellikle dikkat
çekici. Tolgumlular, Ballı Üzüm Köyü, Oruçlu Köyü, İşhabil Köyü... Üç büyükler
başta olmak üzere birçok spor kulübünün taraftar grupları, yöre derneklerinin
isimleri okunuyor bu pankartlarda. Nöbet yerindeki küçük kulübenin içi
yiyecekler, içecekler, çay paketleri, sebze meyvelerle dolu. Direniş yerine
gelen eli boş gelmiyormuş. Nöbet yerinin yanından geçen yoldan gelip geçen
yaylacı köylüler korna çalmadan, durup bir hal hatır etmeden geçmiyorlar.
Müthiş bir dayanışma, kararlılık, yardımlaşma var. Daha ilk pankartlar
göründüğünde arabamızın içinden birisinin söylediği “Gezi direnişi burada
yaşıyor” sözleri aslında her şeyi özetliyor. Gezi’yi bitirdiklerini sananlara
en güzel yanıtı işte bu yaşam nöbetleri, direniş ateşleri veriyor.
MADEN GALERİSİ MEYVE DEPOSU OLACAK
Nöbet yerinden 2.5 kilometre uzaklıktaki maden galerisinin
eski işletmeleri ve kapatılan galeri girişine giderken Cerattepe’nin uzun
öyküsünü ve son yaşadıkları süreci anlatıyor Yeşil Artvin Derneği Başkanı Nur
Neşe Karahan; “Bu gittiğimiz galeriyi 1995 yılında açmaya başladılar. 2001
yılında Cominco madeni İmmet’e devretti. İmmet şirketi de giderken orayı
doldurması, rehabilite etmesi gerekirken doldurmadı. Bu nedenle bir heyelan
oluştu.” Gerçekten de ağzı örülmüş maden galerisinin birkaç metre önündeki
beton zeminde geniş çatlaklar, kaymalar hemen göze çarpıyor. Galerinin giriş
kapısı, etrafındaki duvarlar, ağaçlar her tarafta maden karşıtı yazılar göze
çarpıyor. Maden galerisinin bulunduğu alanın hemen yanı başından aşağıda kalan,
dağın yamacındaki Artvin görünüyor. Maden galerisinin ileride işe yarayacağını
söyleyen KTÜ öğretim üyesi Oğuz Kurdoğlu espriyi patlatıyor; “Yusufeli’nin
meyveleri meşhurdur. İşte onları bu tepenin altında koruyacak olan bir depo
yaptılar madenciler sağ olsunlar.” Hemen ardından birisi duvardaki bir yazıyı
okuyor, “Cengiz seni eskiciye satsak bir leğen bile vermez.”
ANA KARARGAH
Direniş yerine döndüğümüzde demlenmiş çaylarımızı
yudumlarken Neşe Karahan, nöbet sistemi hakkında bilgi veriyor; “Haziran ayının
21inden beri nöbet sistemimiz var. Bir daha buraya çıkmayı düşündüklerini
öğrenince 21’inde nöbet kararı aldık.” Karahan küçük nöbet kulübesini gülerek
gösterip devam ediyor; “Ertesi gün de bu villamızı yaptık ve nöbet tutmaya
başladık.” Bulunduğumuz yerin ana karargah, ana nöbet yerini öğreniyoruz
Karahan’dan. Bunun yanı sıra şehrin alt mahalleleri, Cerattepe’ye yolun
geçtiği köyler, Hatila Milli Parkı tarafı gibi farklı farklı yerlerde de
nöbet noktaları varmış. Nöbetler orada da devam ediyormuş. Nöbet sistemini
şöyle anlatıyor Karahan; “Dernekte nöbet defterleri var. Nöbet defterlerinde
sırayla gönüllü herkes nöbet tutuyor. Mesela bugün bankacılar nöbetteydi. mesai
saatlerinde gelemedikleri için hafta sonu gelelim dediler. İşte bu akşam Köy
Hizmetleri emeklileri gelecekler nöbete. Bir de bizim Yeşil Artvin derneğinin
belirlediği 15-20 kişilik bir ana nöbetçi grubu var. İki kişi görevli
kartlarıyla burada oluyorlar. Hem gelenleri karşılıyorlar, hem de nöbet
kurallarının uygulanmasını gözetiyorlar.” Çok ağır kurallar yok nöbet
sırasında, temiz olmak, içkili gelmemek ve içki kullanmamak en başta gelen
kurallar arasında. “Çünkü nöbet yeri burası, her an her şey olabilir” diyor
Karahan.
ZİYARET YERİNE DÖNDÜ
Bir telefon zinciri kurmuşlar. Herhangi bir olay anında
kimin kimleri arayacağı ve kimlerin nereye gideceği belirlenmiş. Karahan “En
geç 15 dakika içinde burada oluyoruz böylece” diyor. Nöbet saatlerini sabah 9
akşam 9 olarak sabitlemişler ama 24 saat tutmak isteyenlere de yok denmiyor.
Geniş aileler de aile adına nöbet listesine adlarını yazdırmışlar.
Burası bir ziyaret yerine döndü diyor Karahan, Artvin’deki düğünlerde de artık gelin damadın direniş yerine gelmesi ve fotoğraf çekilmesi adet olmuş. Arabaların ardına ‘mutluyuz’ yerine ‘maden istemiyoruz’, düğün davetiyelerine de ‘maden hayır’ yazılmaya başlanmış. Ülkenin her tarafından, ekoloji örgütlerinden, barolardan, sendikalardan gelenler olduğunu, Artvin’e gelenin Cerattepe’yi ziyaret etmeden gitmediğini belirten Karahan bu ilginin geleceğe umutlarını arttırdığını söylüyor; “Sorun sadece Artvin sorunu değil dünya sorunu aslında. Burası korunması gereken bir dünya mirası. Burada zaten savunma ve korunma hakkımızı kullanıyoruz. Şiddete 20 senedir başvurmadık. yasal yollarla mücadelemize devam edeceğiz. Nöbetimize bunlar buradan çekilene kadar devam edeceğiz.”
Burası bir ziyaret yerine döndü diyor Karahan, Artvin’deki düğünlerde de artık gelin damadın direniş yerine gelmesi ve fotoğraf çekilmesi adet olmuş. Arabaların ardına ‘mutluyuz’ yerine ‘maden istemiyoruz’, düğün davetiyelerine de ‘maden hayır’ yazılmaya başlanmış. Ülkenin her tarafından, ekoloji örgütlerinden, barolardan, sendikalardan gelenler olduğunu, Artvin’e gelenin Cerattepe’yi ziyaret etmeden gitmediğini belirten Karahan bu ilginin geleceğe umutlarını arttırdığını söylüyor; “Sorun sadece Artvin sorunu değil dünya sorunu aslında. Burası korunması gereken bir dünya mirası. Burada zaten savunma ve korunma hakkımızı kullanıyoruz. Şiddete 20 senedir başvurmadık. yasal yollarla mücadelemize devam edeceğiz. Nöbetimize bunlar buradan çekilene kadar devam edeceğiz.”
Eklenme Tarihi: 23 Ağustos 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder