31 Ocak 2016 Pazar

RES’men yıkıp gitmişler!..



Sarpıncık’ta şirket çekildi ve RES tahribatının boyutları ortaya çıktı:
Özer AKDEMİR
İzmir
Karaburun Sarpıncık Köyü yakınlarındaki RES inşaatları yöre halkının tepkileri ve ÇEHAV üyesi avukatların girişiminin ardından çıkan mahkeme kararı ile yine durdu ama yörede de büyük bir tahribat olduğu belirtiliyor.
Karaburun Kent Konseyi Başkanı İpar Buğra Dilli, önceki gün akşam mahkeme kararını öğrendiklerinde hemen Kaymakama ve Jandarmaya başvurarak çalışmanın bir an önce durdurulmasını istediklerini belirterek, “Cumartesi pazarı da dikkate alarak tahribatı önlemek için mahkeme kararı derhal uygulansın dedik dilekçelerimizde. Ertesi gün sabah da 40 kadar davacı ile Sarpıncık Köyü yakınlarındaki şantiye alanına gittik” dedi. 8-9 konteynerin bulunduğu alanda karşılarına yetkili olarak kimsenin çıkmadığını aktaran Dilli, “Bunun üzerine biz de mahkeme kararını konteynerin üzerine astık. Zaten çalışma bizim dilekçelerimizin ardından durdurulmuş. Araçları da aşağıya indirmişler. Bir tane kepçe kalmış o da çalışmıyor” dedi. 
KORKUNÇ TAHRİBAT VAR!
Arazideki tahribatı korkunç olarak niteleyen Dilli; “Arka taraflara bile girmişler. Hızla yapalım diye 3 tribün konacak kadar alan açmışlar. Çıkan toprakları da vadilere yığmışlar. Kayalık bölge de olduğu gibi kesilmiş, çukurlar açmışlar. Şimdiye kadar böylesi bir tahribat görmemiştim” diye konuştu. Dilli mahkeme kararını köy kahvesine de astıklarını kaydetti. 
SAVUNMA İSTENDİ SALDIRIYA GEÇTİLER
Karaburun Sarpıncık Köyü yakınlarında Çalık Grubu tarafından yapılmak istenen RES’lerle ilgili verilen ÇED raporuna yapılan itiraz üzerine mahkeme raporu veren Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na 15 gün savunma süresi vermişti. Daha savunma süresi dolmadan RES şirketi araziye girerek çalışmalara başlamasının ardından 70’in üzerinde Karaburunlu yurttaş adına davayı yürüten ÇEHAV’lı avukatlardan Cem altıparmak, mahkemeye Acil Yürütmeyi Durdurma başvurusunda bulunmuştu. Altıparmak’ın “gecikilmesi durumunda bölgede tartışacak bir şey kalmayacak” içerikli başvurusunu aynı gün karara bağlayan İzmir 6. İdare mahkemesi şirketin çalışmasını durduran bir karara imza attı. Bu mahkeme kararından sonra birkaç günde yörede önemli tahribat yapan şirket çalışmalarını durdurmak zorunda kaldı. 
Eklenme Tarihi: 30 Ocak 2016

30 Ocak 2016 Cumartesi

Turgutlu topun ağzında!


Özer AKDEMİR
Manisa
Dünyanın yedi tarım cennetinden birisi olarak kabul edilen Gediz Havzasının ortasında Turgutlu Çaldağı’nda yapılmak istenen nikel madenciliğine karşı Turgutlu halkının mücadelesi devam ediyor. Turgutlu Belediyesi Konferans salonunda gerçekleştirilen panelde dünyanın hiçbir yerinde daha önce denenmemiş bir yöntemle yapılmak istenen nikel madenciliğinin yöredeki tarımı ve su kaynaklarını bitireceği uyarısında bulunuldu.
Panelde ilk olarak konuşan EGEÇEP Hukuk Komisyonu üyesi Av. Berrin Esin Kaya, Turgutlu’da tüm siyasi görüşten yurttaşların vahşi madenciliğe karşı örnek bir mücadele sergilediğini belirterek, bu mücadele sonrası daha önce iptal edilen ÇED raporuna karşı başlatılan ikinci ÇED sürecinin de boşa çıkarılacağını söyledi.

RAPOR SAYISIZ YALANLA DOLU!
Jeoloji Yüksek Mühendisi Tahir Öngür sözlerini bilinçli olarak söylediğinin altını çizerek; “Bu ikinci ÇED raporu mühendislik açısından sayısız yalan üzerine kurulu” dedi.  ÇED raporundaki teknik hatalar ve yalanlar üzerine uzun uzun açıklamalarda bulunan Öngür, “İkinci ÇED’de yığın liçinden tank liçine geçtik diye övünüyorlar. Oysa bunun nedeni o bölgede iki arkeolojik SİT’in ortaya çıkması. Deprem konusunda da yalan söylüyorlar. ÇED raporu ve bilirkişi raporunda hala diri olan Çaldağı fayını yok etmişler. Ama o orada” diye konuştu.

ÇİFTÇİNİN SUYUNU ÇALACAKLAR
Madendeki su tüketiminin belirsiz olduğunu aktaran Öngür, “Turgutlu’nun evlerde tüketilen, kanalizasyona giden suyunun 4-5 katı olmadıkça buradan suyu sağlayamayacaklar. Çok daha fazlasını yeraltı su kuyularından çiftçinin suyundan çalarak karşılayacaklar.

ZAVALLI ÇALDAĞI!
Toprak ve su analizlerinde ortaya çıkan ağır metaller doğanın kusuru sayılmış! Yöredeki şevlerin o eğimde duracağını söylemek mühendislik açısından insanı utandırmalı. Yıllık 650 ton patlayıcı kullanacaklar ve patlamalar ta Turgutlu’dan hissedilecek. Zavallı Çaldağı! Yöreye kurulacak sülfürik asit üretim fabrikasında üretilecek asit ABD’nin bile tüm ihtiyacını karşılayacak düzeyde. Yani Turgutlu topun ağzında!” dedi.

BU TESİSİN YERİ BURASI DEĞİL
Kimya Mühendisleri Odası Ege Bölgesi Şube Başkanı Saadet Çağlın, nikel madeni tartışmasına sülfürik asit fabrikası ile ilgili süreçte dahil olduklarını belirterek, “Bu fabrika için ayrı ÇED gerekli demiştik. Bilirkişi de aynı görüşe varmış. Biz, bu tesisin ve madenin yerinin burası olmadığını düşünüyoruz” diye konuştu.
Panelde söz alan CHP İzmir Milletvekili Tur Yıldız Biçer de AKP’li vekillerin Çaldağı'daki bu vahşete gülüp geçtiğini belirterek, “Dünyanın başka bir yerinde yapmaya cesaret edemedikleri madenciliği Turgutlu'da yapmaya çalışıyorlar. Buna izin vermeyeceğiz” dedi.
Eklenme Tarihi: 30 Ocak 2016 



29 Ocak 2016 Cuma

Karaburun da yürütmeyi durdurma kararı çıktı ama…

Özer AKDEMİR
İzmi
r
Mahkeme kararlarına rağmen başlayan Karaburun Sarpıncık Köyü yakınlarında yapılan RES inşaatına başvurudan saatler sonra yürütmeyi durdurma kararı geldi ama şirket yapacağını çoktan yaptı! Aynı gün içinde de olsa verilen bu yürütmeyi durdurma kararı yok edilen bu doğayı geri getirebilir mi?

Karaburun Sarpıncık Köyünde yapılmak istenen RES inşaatlarına karşı yöre halkının açtığı davada mahkeme bakanlığa 15 günlük savunma süresi vermişti. Bu süre daha dolmadan Çalık Grubu'na ait RES şirketinin araziye girerek inşaat çalışmalarına başlaması üzerine Karaburunlu yurttaşlar adına dava açan ÇEHAV avukatlarından Cem Altıparmak “acil yürütmeyi durdurma” talebiyle İzmir 6. İdare Mahkemesi’ne başvurmuştu. Şirketin dava sürecini beklemeden, mahkemenin bakanlıktan savunma istediği bir süreçte arazide faaliyete geçmesinin telafisi imkansız zararlara yol açabileceği uyarısında bulunan Altıparmak “Acilen dava konusu işlem ile ilgili olarak, en azından keşif ve bilirkişi raporu alınması sonrasında yeniden değerlendirilecek ana kadar gelecek bir yürütmenin durdurulması kararı verilmediği taktirde artık bu davada tartışabileceğimiz hiçbir şey kalmayacaktır” demişti. Altıparmak dilekçesinde “bu durumda dava sonucu haklı çıkılsa bile onarıcı adaletten ve hukuktan yana olan umutlarımızı bu dava özelinde sonsuza kadar kaybedeceğimiz anlamına gelecektir” diye yazmıştı.


Altıparmak’ın bu çığlığına duyarsız kalmayan mahkeme bu  dilekçeden saatler sonra verdiği kararla şirketin arazide çalışmasının önüne geçen bir karar aldı. Mahkemenin bu kararına rağmen araziden gelen fotoğraflar avukat Altıparmak’ın dilekçesinde yazdıklarının ne kadar da yerinde olduğunu ortaya koydu. Karaburun Kent Konseyi’nin çalışmanın olduğu alanda yaptığı basın açıklamasında çektiği fotoğraflar, şirketin birkaç gün içinde arazide ne kadar büyük bir tahribat yaptığını ortaya koydu. 

Delik deşik edilen meralar, zarar verilen zeytinlikler, yok edilen bir doğa mahkemenin saatler içinde karar almış olmasına rağmen ne yazık ki geri dönüştü olmaz bir şekilde katledildi. Karaburunluların avukatı tüm bu tahribata rağmen mahkemenin bu kadar kısa bir sürede karar vermiş olmasının önemine dikkat çekerek şu saatten sonra doğanın korunmasının önemine dikkat çektiler. 

Rüzgara Fısıldanan Bir İlk Yazı (İZGAZETE)



Merhabalar;
İz Gazete’ye yazdığım bu ilkyazının iç açıcı bir şeyler taşımasını ne kadar da isterdim. Ama nerdee...
Pablo Neruda'nın bir şiiri vardır;
"soruyorlar bana
/neden söz açmaz şiirlerin
/doğduğun ülkenin aktif volkanlarından
/sonbaharda sararan yapraklardan...
/gel de gör
/caddeler de kan revan
/ gel de gör caddelerde kan revan"

İki seçim sonrasında, aylar içerisinde ülkenin kan gölüne döndüğü bir iklimde iç açıcı ne gibi gelişmeler yaşanabilir ki!
Siyaset ülkedeki her türlü gelişmeyi belirliyor. Savaşı, barışı, ekonomiyi, ekolojiyi...
Ben bunlardan daha çok ekoloji alanı ile ilgili gelişmeleri aktarmaya çalışacağım bu köşede. Bergama köylülerinin siyanürlü altın madenine karşı mücadelesini izlemeye başladığım 2000 yılından bu yana bir gazeteci olarak kendimi konumlandırdığım alan ekoloji oldu çünkü.
Ekoloji ya da doğabilim, canlıların birbirleri ve çevreleriyle ilişkilerini inceler. Biz daha çok sermayenin halkın yaşam alanlarına yönelik saldırıları ve buna karşı verilen mücadeleler  boyutunu konu edineceğiz.
 

Bu yazıyı yazdığım günden birgün önce akşam saatlerinde Karaburunlu yurttaşların avukatlığını yapan Cem Altıparmak aradı. Çevre ve Ekoloji Avukatları (ÇEHAV)'ın bir üyesi olan Altıparmak, Sarpıncık köyünde Rüzgar Enerji Santrali (RES) şirketinin 2 gündür arazide inşaat çalışmalarına başladığını anlattı. Biraz Karaburun'lulara, biraz Sarpıncık köyünden müvekkillerine sitemde bulundu, "iki gündür bu haberi neden vermediler" diye. Bu yazıyı yazdığım saatlerde İzmir 6. İdare Mahkemesi'ne gönderdiği dilekçede "Acele yürütmeyi durdurma kararı" verilmesini talep eden bir dilekçeyle başvuruyordu. Altıparmak'ın dilekçesi aslında ülkemizdeki hukukun ne kadar da yıprandığının bir hukukçunun ağzından ortaya konması açısından çok önemli.
ÇED kararını iptal ettirdikleri, buna karşın bakanlığın ikinci kez ÇED olumlu belgesi verdiği RES projesine karşı yeniden dava açtıkları, mahkemenin bakanlığa bu dava için 15 günlük savunma süresi verdiği bir ortamda şirketin araziye girmesini şöyle değerlendiriyor Altıparmak; "... daha savunma süresi dolmadan, dava konusu RES proje sahası içinde inşaat faaliyetleri başlamış durumdadır. Proje sahasında yollar açılmış, türbin temelleri kazılmaya başlanmıştır. Bu faaliyetler esnasında yörede yaşayanların zeytinliğine de zarar verilmiştir"

Mahkemenin ÇED raporunu iptal eden kararındaki bir cümle bu RES'lerle ilgili o kadar çok şeyi açıklıyor ki aslında;
“Yarımadanın doğal yapısı, coğrafik konumu, projenin yer aldığı yarımadada bulunan mevcut rüzgar tribünlerinin kümülatif olarak çevre etki değerleri dikkate alındığında, yeni bir projenin daha bu alanda faaliyete geçmesinin özgün bakir alanlar içeren ve oldukça zengin bir biyoçeşitliliği barındıran yarımadada yaşayan canlıların sığınacağı başka bir yaşam alanı bırakmayacaktır”.
Yarımadanın %71'ini kapsayan RES projelerinin canlılara yaşamlarını sürdürecek, sığınacak bir alan bırakmayacağını söylüyor mahkeme. Daha ne desin!..
 Mahkeme sözünü söylüyor, kararını veriyor ama hukuk siyasi iktidarın elinde, küçük sineklerin takılıp kaldıkları, büyüklerin delip geçtikleri bir örümcek ağı haline de gelebiliyor. Ya da ülkenin en yetkili ağzı çıkıp kamu görevlilerine "gerekirse koyun mevzuatı bir kenara" direktifi verebiliyor.
Laf buraya gelmişken; Karaburun Sarpıncık RES projesinin, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "Bizim Çalık" diyecek kadar hısım-akraba olduğu, AKP'nin yeni Enerji Bakanı olan damadının bir dönem CEO'luğunu yaptığı Çalık Holdinge ait olduğunu da belirtelim. Arkasında bu kadar büyük siyasi bir desteği bulunan hangi projeyi durdurabilir ki hukuk? Nitekim, mahkemenin savunma için süre verdiği bir ortamda şirket "En iyi savunma saldırıdır" diye harekete geçti bile!...
Aylardır Anayasa, uluslararası yasalar, halihazırda uygulanan mevzuat, koruma altındaki türler, yarımada ekosisteminin özellikleri, sosyo ekonomik yapı ve bir sürü gerekçeyi sayfalarca alt alta yazarak hukukun uygulanmasını isteyen Cem Altıparmak'ın mahkemeye gönderdiği acele yürütmenin durdurulması dilekçesindeki sözleri bir hukukçunun umudunun sınırlarını da ortaya koyuyor;
"Acilen dava konusu işlem ile ilgili olarak, en azında keşif ve bilirkişi raporu alınması sonrasında yeniden değerlendirilecek ana kadar geçerli olacak bir yürütmenin durdurulması kararı verilmediği takdirde; artık bu davada tartışabileceğimiz hiçbir şey kalmayacaktır.
Böyle bir durumda ise,  dava sonucunda haklı çıksak dahi gerçekte, onarıcı adaletten ve hukuktan yana olan umutlarımızı bu dava özelinde sonsuza kadar kaybedeceğimiz anlamına gelecektir."
RES'leri konu edindiğimiz bu ilk yazımızı umudun rüzgarlarına fısıldayalım biz yine de. Ve her şeye rağmen, güzel günlere olan özlemimizi asla kaybetmeden, mücadeleye, direnmeye devam diyerek bitirelim...

Mahkeme Bakanlıktan savunma isterken RES şirketi araziye girdi!


Özer AKDEMİR
İzmir
Karaburun'da RES kabusu bitmek bilmiyor. Daha önce ÇED olumlu kararı iptal edilen Çalık Holding'in Sarpıncık RES Projesine Bakanlık ikinci kez ÇED olumlu belgesi verdi. Karaburunlular bu ÇED'e karşı tekrar dava açtı ama şirket mahkemenin 15 günlük savunma süresini dahi beklemeden araziye girerek çalışmalara başladı.

DAMAT'IN ESKİ ŞİRKETİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın damadı, AKP hükümetinin günümüzdeki Enerji Bakanı Berat Albayrak'ın bir dönem CEO'luğunu yaptığı Çalık Holding'in projelerine yargı freni işlemiyor! Çalık Rüzgar Enerji Üretim A.Ş'nin Karaburun Sarpıncık köyü yakınlarında kurmak istediği ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın ÇED olumlu belgesi verdiği RES projesi için şirket mahkeme kararı beklemeden inşaat faaliyetine yeniden başladı.

SIĞINACAK YER BIRAKMIYORLAR
Karaburun'da yaşayan 78 yurttaş adına bu RES Projesine karşı dava açan Çevre ve Ekoloji Hareketi (ÇEHAV) avukatlarından Cem Altıparmak, projenin ÇED olumlu belgesini daha önce iptal ettirdiklerini hatırlattı. İzmir 5. İdare Mahkemesi'nin alandaki keşif sonrası bilirkişi raporunda yörede yapılacak RES inşaatlarının yaratacağı yıkımın açıkça ortaya konduğunu belirten Altıparmak, mahkemenin iptal kararının her şeyi özetlediğini dile getirdi: “Yarımadanın doğal yapısı, coğrafik konumu, projenin yer aldığı yarımadada bulunan mevcut rüzgar tribünlerinin kümülatif olarak çevre etki değerleri dikkate alındığında, yeni bir projenin daha bu alanda faaliyete geçmesinin özgün bakir alanlar içeren ve oldukça zengin bir biyoçeşitliliği barındıran yarımadada yaşayan canlıların sığınacağı başka bir yaşam alanı bırakmayacaktır.”

SAVUNMA YERİNE SALDIRIYA GEÇTİLER
Tartışmaya yer bırakmayacak derecede açık olan iptal gerekçesine rağmen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın 2009/7 Genelgesine dayanılarak yeniden ÇED olumlu belgesi verilmesi üzerine tekrar dava açtıklarını anımsatan Altıparmak, "Bunun üzerine mahkeme bakanlığa savunma yapması için 15 günlük bir süre verdi. Ne var ki daha savunma süresi dolmadan, RES proje sahası içinde inşaat faaliyetleri başlamış durumda. Proje sahasında yollar açılmış, türbin temelleri kazılmaya başlanmış" dedi. Sahanın tamamının bölgede zaten kısıtlı olan mera ve tarım alanı olduğunu belirten Altıparmak, başlayan inşaat faaliyetlerinin vatandaşların zeytinliklerine de zarar verdiğini kaydetti.

TARTIŞACAK BİR ŞEY KALMAYACAK!
İnşaat faaliyetlerinin geri dönüşü olmayan zararlar vereceğinin altını çizerek İzmir 6. idare mahkemesine "Acil Yürütmeyi Durdurma" başvurusu yapan Altınparmak, başvurusuna yörede yapılan RES inşa çalışmaları ile ilgili fotoğrafları da ekledi. Mahkemeden telafisi mümkün olmayan zararlara yol açan bu duruma acil olarak müdahale etmesi talebinde bulunan Altıparmak, "en azından keşif ve bilirkişi raporu alınması sonrasında yeniden değerlendirilecek ana kadar geçerli olacak bir yürütmenin durdurulması kararı verilmediği takdirde; artık bu davada tartışabileceğimiz hiçbir şey kalmayacaktır. Böyle bir durumda ise,  dava sonucunda haklı çıksak dahi gerçekte, onarıcı adaletten ve hukuktan yana olan umutlarımızı bu dava özelinde sonsuza kadar kaybedeceğimiz anlamına gelecektir." dedi.

Öte yandan RES şirketinin faaliyetine başlaması üzerine Karaburun Kent Konseyi de jandarmaya şirketin yörede çalışmalara başladığına dair tutanak tutturdu.

28 Ocak 2016 Perşembe

URLA OVACIK KÖYLÜLERİ YAŞAM NÖBETİNDE_1. Bölüm (28 Ocak 2016)



Urla Ovacık Köylüleri yörenin belki de son kalan ormanlık alanını katlederek yapılmak istenen Rüzgar Enerji Santralleri'ne (RES) karşı direniyorlar. Ormanda nöbetleşe bekleyen köylüler devletin ormanını devletten korumaya çalışıyorlar. Açılan davada karar verilinceye kadar ne yazık ki sayısı binlerce ifade edilen üzerinde ağaç katledildi.
Özer AKDEMİR'in hazırlayıp sunduğu ÇEPEÇEVRE YAŞAM
28 ocak 2016 Perşembe saat: 20.00'de Hayat Televizyonunda

PROGRAM TANITIMI:
İLGİLİ HABERLER:

PROGRAMIN TAMAMI:



26 Ocak 2016 Salı

Niteliksiz ÇED ve bilirkişi raporları tartışıldı: 'Hallederiz abi' süreçleri!



Özer AKDEMİR
İzmir
"Katliam derecesinde bilirkişi raporları var. Aynı firma hem RES hem nükleer ÇED'i hazırlayabiliyor, hazırlayan kişiler de aynı! ÇED bir taahhüt mekanizmasına dönüştü, 'tamam abi hallederiz' gibi..."
Yukarıdaki cümleler geçtiğimiz hafta sonu İzmir'de gerçekleştirilen "ÇED ve mahkeme bilirkişi raporlarında tespit edilen sorunlar, nedenleri ve çözüm önerileri paneli"nde konuşulanlardan. Sualtı Araştırmaları Derneği (SAD) yöneticisi olan ve panelin kolaylaştırıcılığını yapan Cem Orkun Kıraç, çalışma yaptıkları alanlarda ve diğer doğa koruma faaliyetlerinde karşılaştıkları ÇED ve bilirkişi raporu facialarının bıçağın kemiğe dayandığı noktaya gelmesi nedeniyle bu paneli yapmaya karar verdiklerini söyledi. Panelin resmi adı bir yana gerçek adının da bu yüzden "niteliksiz ÇED ve bilirkişi raporları" olduğunun da altını çizdi.   

ŞEFFAFLIK HAK GETİRE
İki bölümden oluşan panelin ilk kısmında konuşan Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Can Bizsel, ÇED ve bilirkişi süreçlerinin en önemli sorunlarından birisi olarak kimin uzman olup olmayacağını belirleyecek bir mekanizmanın bulunmamasını gösterdi. ÇED süreci bittikten sonra faaliyete geçildiğinde bu rapordaki taahhütlerin de uygulanıp uygulanmadığının izlenmediğine değinen Bizsel, "Bu süreçlerin şeffaf yürütülmesine olanak sağlayacak bir düzenleme yok" dedi. Bilirkişilik konusunda da çok büyük sıkıntıların ve eksikliklerin olduğunu kaydeden Bizsel, yeni hazırlandığını belirttiği bilirkişilik yasasında da önemli eksikliklerin olduğu görüşünde; "Bu yasada 20 maddenin sadece bir maddesi bilirkişinin ne yapacağını tarif ederken bilirkişilerin ne gibi niteliklere sahip olacağı ile ilgili hiçbir şey yok. Kimin bilirkişi olup olamayacağına da oluşturulacak üst kurul karar verecek" dedi. Bizsel, insanlığın doğa üzerinde yarattığı yıkımla ilgili görüşlerini özetlerken doğa için değil insanlığın geleceği açısından endişeli olduğunu söyledi; "Kendimizi yok ederiz, doğayı değil."
BİLİRKİŞİ RAPORU MAHKEMENİN KARARI OLUYOR
Çevre Hukukçusu Gökhan Candoğan'ın konuşması ÇED yönetmeliğinin çıkarılması ve geçirdiği değişimlerle ilgili oldu. Türkiye'de olduğu kadar dünyada da çevrenin birinci planda dikkate alınmadığını kaydeden Candoğan, "Küresel ısınmanın temel nedeni enerji politikaları. Bunun tartışıldığı Paris anlaşması çevre açısından bir başlangıç olabilir" dedi. Bilirkişi raporlarının genelde mahkeme kararlarında hüküm olarak çıktığını aktaran Candoğan, bilirkişi olmanın kriterlerinin belirlenmesinin gerektiğini söyledi. Çevre Mühendisi Yeşim Altınkaya, ÇED'in  yatırımcının bütün hazırlıkları tamamlayıp, araziyi almasının ardından yapılmasını eleştirerek, "ÇED bir yatırıma başlamanın ön koşulu olmalı. yatırıma başlamadan önce yapılmalı" dedi.
ÇED POLİTİK BİR SÜREÇTİR
SAD Derneği Başkanı Ozan Varyeri ÇED'in bilim üretim süreci değil politik bir süreç olduğunu söyledi. Ülkenin doğal kaynaklarının ÇED süreçleri ile yönetilemeyeceğini kaydeden Varyeri, "ÇED taahhüt mevzuatına dönüştü. 'tamam hallederiz abi' gibi bir şey oldu" dedi. Varyeri panele bakanlıklardan ve ÇED genel müdürlüğü yetkililerinden bürokratları davet etmelerine rağmen gelmediklerini de sözlerine ekledi. Panele telefonla katılan Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sedat Yerli, sanayileşme süreci ve bazı bölgelerde yoğunlaşma ile ilgili ortaya çıkan çevresel olarak gözden çıkarılmış yöreler deyimini eleştirerek, "Hiçbir bölge yıpranmış diye gözden çıkarılamaz. Tam tersine daha da ihtiyatla yaklaşılmalıdır" dedi. Prof. Yerli son süreçlerde bazı raporlarda hazırlayan kurum ve isimlerin yazılmadığını aktararak, "Bu da yeni moda. Şeffaflık olmazsa olmaz oysa" dedi.

ÇED OYUN HAMURUNA DÖNÜŞTÜ
Panelin ikinci bölümüne katılan TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Avukatı Emre Baturay Altınok, Çevre Kanunu'nun 1983 yılında yürürlüğe girmesine rağmen ÇED yönetmeliğinin 1993 yılına kadar yayınlanmadığını hatırlatarak, bu on yıl içerisindeki tüm yatırımların ÇED'den muaf tutulduğunu söyledi. 1993 yılında çıkarılan ÇED yönetmeliğinin toplam ana değişiklikler olarak 7 kez değiştiğini belirten Altınok, "ÇED iktidarın elinde bir oyun hamuruna dönüştü. Nerden tutsanız elinizde kalıyor. Bir yönetim süreci olan ÇED'de en temel noktanın halkın katılımı olduğunu düşünüyoruz" dedi. 2009/7 ÇED uygulama Genelgesine de değinen Altınok, yargının iptal kararı verdiği bir projenin tamamının iptal olmayacağı gibi hukuk dışı bir temele oturtulan genelgenin bir ibret belgesi olduğunu söyledi. Bilirkişi ücretlerine getirilen yüksek zamların da son yılların en önemli sorunlarından olduğunu aktaran Altınok, "Yargılama tarihinin en yüksek bilirkişi ücretleri ile karşı karşıyayız. Akkuyu nükleer santral bilirkişi incelemesi için 80 bin lira yatırdık. Hukuk artık bir koordinatör durumuna getirildi. İşlerin tamamı neredeyse bilirkişiler tarafından yürütülüyor. Yargılamayı bilirkişiler yönetiyor. bu kanayan bir yara" dedi.
Eklenme Tarihi: 26 Ocak 2016

22 Ocak 2016 Cuma

1000 ağaç bu kararı göremedi!

Urla Ovacık köylülerinin dört gözle beklediği mahkeme kararı çıktı ama

Özer AKDEMİR
Urla'nın Ovacık köyü yakınlarında yapılmak istenen 6 RES direği için 1800 ağacın kesimine yargı dur dedi. Köylülerin günlerdir nöbet tutarak kurtarmaya çalıştığı ağaçlara yargı da sahip çıktı. Bu karar çıkana kadar 1000'e yakın ağaç ne yazık ki kesildi.

1000 AĞAÇ KESİLDİ
Urla Ovacık Köyü Arapdağı mevkiinde AKP'ye yakınlığı ile bilinen Sancak Holdinge ait Hassas Teknik Enerji şirketi tarafından yapılmak istenen RES'ler için ağaç katliamı geçtiğimiz günlerde başlamıştı. Sabahın erken saatlerinde kesim yapılacak alanı kuşatan jandarma ve şirket güvenlik güçleri köylüleri ormanlık alana sokmamış, köylüler ve Urla'dan vatandaşlar alana gelene kadar yaklaşık 1000 ağaç kesilmişti.

ŞİRKET HER FIRSATTA AĞAÇ KESTİ
Henüz mahkemesi devam eden davada apar topar yapılan bu ağaç katliamına karşı köylülerin avukatı EGEÇEP Hukuk Komisyonu üyesi Hande Atay mahkemeye acil olarak yürütmeyi durdurulması talebiyle başvurmuştu. Bir yandan mahkemeden gelecek olumlu karar beklenirken köylüler de alanda nöbet tutmaya, ağaçları kurtarmaya çalışmışlardı. Köylülerin bölgeden uzaklaşmasını fırsat bilen şirket ise, her boşlukta ağaç kesimine devam ediyordu. Şirket elemanları dün de sabah saatlerinde köylüler bölgeye gelmeden önce 20 kadar ağacı kestiler.

"TELAFİSİ GÜÇ ZARARLARA..."
Nihayet köylülerin ve yaşam savunucularının beklediği karar dün öğle saatlerinde çıktı. Av. Hande Atay'a tebliğ edilen İzmir 1 İdare mahkemesi kararı, en azından yeni bir karar çıkana kadar ağaç kesimlerini durdurdu. Oybirliği ile alınan kararda şu ifadelere yer verildi; "Dava konusu işlemin RES kesin izin işlemi olması, ormanlık alanda ağaç kesiminin başlamış olması, işlemin yürütülmesi durumunda telafisi güç zararlara neden olabilecek nitelikte bulunması..." gerekçeleriyle yürütmesi durduruldu. Mahkeme davanın ara karar cevapları geldikten sonra ya da cevap verme süresi bittikten sonra yeniden incelenerek karar verilinceye kadar yürütmesinin durdurulduğunu belirtti. Köylülerin avukatı Hande Atay, mahkeme yeni bir karar verinceye kadar alanda hiçbir ağaç kesiminin yapılamayacağını söyledi. (İzmir/EVRENSEL)

Eklenme Tarihi: 22 Ocak 2016

Sınırın sıfır noktasına RES yapılacak!: Otur, sıfır!..



Özer AKDEMİR
İzmir
Bulgaristan sınırının sıfır noktasında Istrancalar da yapılmak istenen RES'lerle ilgili keşifte aynı dağı paylaşan iki ülkenin çevresel konulardaki anlayış farkı bir kez daha gözler önüne serildi. Istrancalar sınırın Bulgaristan tarafında doğal park olarak korunup, çadır kurmak, kelebek tutmak dahi yasakken, Türkiye tarafından ise talan ve yıkım politikaları uygulanmak isteniyor.

MUTFAĞA TUVALET YAPMAK GİBİ!
Kırlareli Mahyadağında, Dereköy Hudut bölgesinde tamamı ormanlık alana kurulmak istenen 15 adet RES'le ilgili açılan davanın bilirkişi keşfinde RES'lerin yeri tartışması öne çıktı. Avrupa'nın en önemli 5 Doğa alanından biri ve ana kuş göç yolu üzerinde bulunan Istranca Dağlarında yapılmak istenen RES'lerin bilirkişi keşfinde konuşan Kırlareli Dayko Vakfı Başkanı Göksal Çidam, "Tuvaleti salonu ya da mutfağın ortasına yapıyor musunuz?" sorusunu yöneltti. 

YERELİ GÖZETEN YOK
RES'lerle ilgili Kırklareli Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün verdiği “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararının iptali için açılan davaya Muhtarlar, Kent Konseyi, Dernekler, Vakıflar, İl Genel Meclis Üyesi, Avcılık ve Atıcılık Kulüplerinin yanı sıra bireysel olarak katılımlar oldu. 
Bilirkişi keşfinde konuşan davacılar RES'lere değil yapıldığı yere karşı olduklarını belirterek, bölgede yapılmak istenen RES’lerin yerelin ekonomik ihtiyaçları,  yaşamsal gereksinimleri, doğa,  bitki ve hayvan toplulukları  göz ardı edilerek  kurulmaya çalışıldığını söylediler. 

ANLAYIŞ SINIRI 
Keşifte tuvalet örneğini veren Çidam, "RES ler de doğru yere yapılmalı.  Dava açma nedenimiz de doğru yer seçimi yapılmadığındadır" dedi. RES'lerin yaratacağı çevre tahribatı ve gürültü-toz kirliliği Istrancalarda ki doğal  ve yaşamın hızla  yok olacağını dile getiren Çidam,  "Proje alanının tamamı ormanlık alandır. Bulgaristan sınırımız da kurulmak istenmektedir. Sınırın diğer tarafı, Avrupa içinde tehlikede bulunan doğal yaşam alanlarının ve canlı türlerinin koruma altına alınması amacıyla hazırlanmış bir çevre koruma ağıdı olan Natura 2000 kapsamındadır. Sınırın diğer tarafı Bulgaristan’da Istranca Doğal Parkta, Çadır kurmak, kelebek yakalamak  hatta çiçek koparmak bile yasaklanmışken, bizde binlerce dekar alanda  ormanlar yok edilerek  RES kurulmak  istenmesi bilimsel raporlara aykırılık teşkil etmektedir" dedi. 

 Eklenme Tarihi: 22 Ocak 2016

21 Ocak 2016 Perşembe

Bir garip termik santral keşfi

Özer AKDEMİR
İzmir
Aliağa Foça arasında yapılmak istenen ENKA kömürlü termik santralinin bilirkişi keşfi yapıldı. Şirketin daha önce yapımından vazgeçtiğini açıkladığı termik santralle ilgili bilirkişi keşfi yapılması yörede yaşayan vatandaşlar tarafından şaşkınlıkla karşılandı. Şirketin avukatlarının katılmadığı keşifte proje dosyasında cüruf alanlarının döküleceği belirtilen eski maden ocağını kimsenin bilmediği ortaya çıktı. Gergin bir havada geçen keşif, bölgedeki son yeşil alanların termik cehennemine dönebileceği gerçeğini de gözler önüne serdi.
KENTSEL SİT ALANINDA
ENKA Şirketi tarafından 23 Aralık 2013 tarihinde projesinin geri çekildiği açıklanan termik santralin lisansı da mahkeme tarafından iptal edilmişti. Yerleşim yerlerine çok yakın bir konumda, kentsel SİT alanında bulunan termik santral sahasında yapılmak istenen keşif öncesi mahkeme heyeti ile avukatlar ve yöredeki vatandaşlar arasında gerginlik çıktı. Termik santrale karşı dava açan kurum ve kişileri temsilen keşfe katılan avukatların keşif sırasındaki taleplerinin zapta geçirilmesine karşı çıkan mahkeme heyeti başkanı, bu sırada video çekmek isteyen bir gazeteciye de müdahale etti.

'YİNE BALIK TUTMAK İSTİYORUZ'
Gerginliğin artması üzerine ortamı yatıştırmaya çalışan heyet başkanı hakim, "Ben buraları eskiden beri bilirim. Balık tutardım eskiden. Şimdi bulamıyorum o balıkları" dedi. Hakimin bu sözlerine Foça Çevre Kültür Platformundan Bahadır Doğutürk, "İşte hakim bey bizler de balık tutabilmenin mücadelesini veriyoruz. Bölge artık yaşanmaz hale geldi" dedi.
Heyetin Enka'nın sahasına girmesinin ardından termik santral kurulacak alanın sınırında yapılan basın açıklamasında konuşan Doğutürk, Aliağa yöresindeki sanayi kuruluşları nedeniyle ciddi sağlık sorunları oluştuğuna dikkat çekerek; "Tehlikeli sanayi atıkları nedeniyle suyumuz havamız, toprağımız zehirleniyor. Zehirli kül ve atıklardan cüruf dağları oluşuyor" diye konuştu. ENKA'nın 2013 yılında projeden vazgeçtiğini açıklamasına, mahkemenin lisansı iptal etmiş olmasına rağmen keşif yapılmasına anlam veremediklerini söyleyen Doğutürk, "Artık Aliağada boynumuza kadar kirliliğe batmış durumdayız. Artık yeter" dedi.

ESKİ MADEN OCAĞINI BİLEN YOK!
Şirket avukatlarının olmadığı keşif sırasında ENKA'nın proje dosyasında cürufları dökeceğini söylediği 25 kilometre uzaklıktaki maden ocağını kimsenin bilmemesi ilginç gelişmeleri beraberinde getirdi. Cüruf alanlarını heyete göstermek için keyfe dahil olan FOÇEP'ten Bahadır Doğutürk heyeti Gölyazı mevkiindeki cüruf döküm alanına getirdi.
'TEHLİKELİ ÇARPITMA' HATIRLATILDI
Daha önce bu cüruf alanında bilirkişi olarak incelemelerde bulunan Prof. Dr. Ayşegül Pala ile Doğutürk arasında geçen diyalog cüruflarla ilgili tartışmayı da gündeme taşıdı. Pala'nın "Burada ne işimiz var? Sorusuna, benim bildiğim cüruf alanı burası. Eski maden ocağı falan yok. Cürufları kılıfına uydurup buraya dökecekler" yanıtını veren Doğutürk, mahkeme heyetine şunları anlattı. "Bu bölge su havzası. Buradaki cürufların tehlikeli atık olduğu TÜBİTAK Raporu ile ortaya konmuşken, bilirkişi heyeti rapordaki "tehlikeli atık" kısmını "tehlikesiz atık" yaparak mahkemeye sundu. Bununla ilgili suç duyurumuz var". Bahsedilen bilirkişi heyeti içinde bulunan Prof. Dr. Ayşegül Pala'nın bu sözlere son derece bozulduğu gözlenirken, "Bunun konumuzla alakası yok" diye konuşmaya müdahale etmesi dikkat çekti.

BÜYÜKŞEHİR BU SEFER KARŞI GİBİ
Öte yandan, daha önce İDÇ'nin termik santrali ile ilgili olumlu görüş bildiren İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin bu sefer olumsuz görüş vermesi dikkat çekti. İBB avukatı keşif sırasında yöredeki kirliliğin çok yüksek mertebelere ulaştığını söyledi.

 Eklenme Tarihi: 21 Ocak 2016 

ÇEPEÇEVRE YAŞAM_TABİP ODASINDA EFEMÇUKURU PANELİ_21 ocak2016


Efemçukuru Altın Madenidört yıldır İzmir'in sularını kirletmeye devam ediyor. İzmir Tabip Odasında yapılan panelde altın  madeninin İzmirliler açısından ne derece büyük bir risk olduğu bir kez daha gözler önüne serildi.
Özer Akdemir'in hazırlayıp sunduğu Çepeçevre Yaşam
21 Ocak Perşembe Saat: 20.00'de
Hayat Televizyonunda

Programın tanıtımı:
https://www.youtube.com/watch?v=Qoye0YBUdJM&feature=youtu.be

Programın tamamı: 


20 Ocak 2016 Çarşamba

Urla'da halk tepkisi, ağaç katliamını şimdilik durdurdu

Özer AKDEMİR
İzmir
Urla'nın Ovacık Köyü yakınlarındaki RES direkleri için yapılan orman katliamı yöre halkının tepkisi üzerine durdu. Yüzlerce ağacın kesildiği ormandaki diğer ağaçların kurtarılması için yöre köylüleri ve Urlalılar ormanda nöbet tutuyorlar.
YAŞAM ALANLARINDA RES İSTEMİYORUZ
Ağaç katliamının başlamasının üzerine önceki akşam Urla'da yapılan toplantıda bu katliamın durdurulması için yasal ve fiili olarak her türlü girişimin yapılması kararı alındı. Sabah saatlerinde Urla Meydanında toplanmaya başlayan vatandaşlar, ağaç kesimlerinin durdurulması talebiyle kaymakamlığa dilekçeler verdiler. "Yaşam alanlarına RES istemiyoruz" pankartı ile toplanan Urlalılara, bu tür etkinliklerde görmeye alıştığımız müzik Grubu Praksis de ezgileriyle destek oldu.

KESİLEN AĞAÇ SAYISI 1000'E YAKIN OLABİLİR
CHP, TMMOB, EGEÇEP, Gülder gibi kurum temsilcilerinin de yer aldığı yaklaşık 200 kişi, araçlarla ağaç kesiminin yapıldığı Ovacık Köyü yakınlarındaki ormana gittiler. Burada bekleyen Ovacık köylüleri ile buluşan vatandaşların bölgeye gelmesinin ardından kesim işçileri alanı terk ettiler. Vatandaşlar "RES yapma boşuna yıkacağız başına" sloganları bölgede beklerken kar yağışı da başladı. Alandaki gözlemlerini anlatan EGEÇEP Yürütme Kurulu üyesi Turgut İnel, kesilen ağaç sayısının 200'ün çok üzerinde olabileceğini belirterek, "Biz kesim yerinden yukarılara kadar gittik. RES direklerinin gövde ve kanatlarının geçişi için geniş geniş yollar açılmış. Bu nedenle kesilen ağaç sayısı 1000'e yakın olabilir" dedi.

MAHKEMEDEN KARAR BEKLENİYOR
Öte yandan ağaç kesimlerinin durdurulması için köylülerin avukatı Hande Atay tarafından mahkemeye yapılan yürütmeyi durdurma başvurusunda bugün karar çıkması bekleniyor. Havuz medyasında gazeteleri bulunan Sancak Grubu'na 49 yıllığına kiralanan alanda 12 RES direği planlanmışken, daha sonra 2014 yılında bu sayı 6'ya düşürüldü. Tribün sayısının düşürülmesine rağmen RES üretim gücünün 15 MW olarak kalması bu 6 tribünün eski projeye oranla çok daha büyük olacağı anlamını taşıyor.

CHP'li Altıok: RES terörü estiriliyor

Özer AKDEMİR
İzmir
İzmir’in Urla ilçesi Ovacık köyünde RES için yapılan ağaç katliamına bir tepki de CHP İzmir Milletvekili Zeynep Altıok’tan geldi. Altıok, Twitter hesabından Urla’daki ağaç katliamını “RES terörü” olarak niteledi.
Altıok'un tweet’leri şöyle:

“Çeşme, Karaburun, Yamanlar, Kemalpaşa derken şimdi de Urla Ovacık-Kuşçular mevkiinde RES terörü estiriliyor.
Bizzat Orman Bakanlığı tarafından ağaçlar kesiliyor, orman talan ediliyor, RES için yollar açılıyor
Yaşam alanlarımızın, ormanlarımızın, köylerimizin RES terörüne kurban edilmesine izin vermeyeceğim
Ben de hem TBMM'de, hem de sokakta; estirilen bu RES terörünü durdurmak için dayanışmayı büyütecek, mücadeleye devam edeceğim.
Köyünü, ormanını, yaşam alanını savunan tüm direnişçilere, Urla Çevre Gönüllülerine selam olsun.”
http://www.evrensel.net/haber/270577/chpli-altiok-res-teroru-estiriliyor

Altın madencilerine Avrupa’dan iki kötü haber

Özer AKDEMİR
İzmir
İki Avrupa ülkesinden gelen altın madenleri ile ilgili haberler ‘Darısı bizim başımıza’ dedirtecek cinsten. Türkiye’de de altın madenleri olan Eldorado Gold Madencilik firması, Yunanistan’daki projelerini tekrar durdurdu. Bir diğer haber ise Romanya’dan. Romanya Kültür Bakanlığı, Rosia Montana altın madenini kapattı.
Ülkemizde TÜPRAG adlı şirketiyle Uşak Eşme Ulubey arasındaki Kışladağ’da, Avrupa’nın en büyük altın madenini işleten, ayrıca İzmir’e 20 kilometre uzaklıktaki kentin su havzasında bulunan Efemçukuru Altın Madeninde de altın üretimine devam eden Eldorado Gold Yunanistan’daki Skourise altın-bakır madeninin inşaat çalışmalarını durdurduğunu açıkladı. Şirketin CEO’su Paul Wright, Yunanistan hükümeti ile uyuşmazlık yaşadıklarını, hükümetin her türlü desteği kesmesi nedeniyle bu kararı aldıklarını dile getirdi.

HÜKÜMET MESAFELİ
Şirketin Halkidiki Yarımadası’ndaki iki altın madeni ile ilgili ÇED Raporların Yunanistan Hükümeti tarafından 2015 ağustos ayında iptal edilmesi üzerine firma her iki projeyi geçici olarak durdurmuş ve işçileri çıkarmıştı. 2015 ekim ayında ise Yunanistan Anayasa Mahkemesi, bakanlığın kararı aleyhinde görüş belirtince şirket tekrar işçi alımına başlamış ve iki proje için yeniden düğmeye basmıştı. Bu gelişmeye rağmen Hükümet şirketin istediği izin konusunda isteksizliğini ortaya koyunca altın madeni de projeleri durdurduğunu açıklamak durumunda kaldı. 3 yıldır ertelenmiş olan Skouries maden inşa izni konusunda mahkeme de hâlâ son kararını bildirmiş değil. 

BİR MADEN DAHA KAPANABİLİR
Şirket CEO’su Wright; mart 2016 sonuna kadar Olympias bölgesindeki madenin yenilenme ve 2017 yılı başında yer altı çalışmalarının başlaması  konusunda bekledikleri onayın çıkmaması halinde bu madendeki çalışmalarının da durdurulacağını ve 500’e yakın işçinin işten çıkarılacağını da açıkladı. Çin de üç, Türkiye’de 2 altın madeni olan şirketin bu gelişmelerin ardından borsadaki hisse senetleri yüzde 19 oranında düştü. 
ALTINI DEĞİL KÜLTÜREL MİRASI TERCİH ETTİLER
Bir diğer gelişme de Romanya’da uzun zamandır tartışmalara neden olan ve geniş çaplı eylemler yapılan Rosia Montana Dağı’ndaki altın madeni ile ilgili yaşandı. Romanya Kültür Bakanlığının  Rosia Montana şehri ve çevresinin 1. Derece Tarihi SİT alanı olduğu kararının ardından söz konusu bölgeyi etkileyecek herhangi bir girişime izin verilmeyeceğini açıkladı.
Bakanlığın bu kararı, Kanadalı Gabriel Resources şirketinin Rosia Montana altın madeni projesinin de durması anlamına geliyor. Tarihi sit alanı ilan edilen 2 kilometrekarelik alanda 

2 bin yıl öncesine kadar giden maden ocakları da var. 1992 yılında tarihi sit ilan edilen alanın bu koruması 2004 ve 2010 yıllarında kaldırılmış, adeta maden şirketlerinin çalışması için zemin yaratılmıştı. Kültür Bakanı  Vlad Alexandrescu, sit statülerini belirleyen bazı devlet kurumlarının Rosia Montana kültür mirasının korunması  konusunda usulsüzlük ve yolsuzluklara göz yumduğunun saptandığını belirterek, Ulusal Yolsuzlukların Araştırılması Komitesine de şikayette bulunduğunu açıkladı. 

Eklenme Tarihi: 20 Ocak 2016

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...