10 Eylül 2017 06:00
Dersim aşığı Kemal Özer Tunceli Eminyetinde 'örgüt üyesi'
şüphesi ile gözaltında. Özer’in üyesi olduğu örgütün adı bile ödlerini patlatır
oysa..
Özer AKDEMİR
Gecenin bir vakti gelen telefondaki heyecanını bilirim ben
Kemal Özer’in. “Hoca, sana birazdan göndereceğim fotolara bayılacaksın” diyen
sesindeki muzip tını aramızdaki kadim bir şakadan kalmadır. O bana “Çok
geziyorsun, kıskanıyorum seni” der, ben de ona.
Benim gezdiğim yerler onun gezdikleriyle kıyaslanamaz oysa.
O Dersim’in, Munzur Vadisi’nin eşsiz güzelliklerini gezerdi karış karış. Ben
memlekette ne kadar çevre sorunu olan yer, ekoloji mücadelesi alanı varsa
oraları. Bu yüzdendir ki ona gezip gördüğüm yerlerin sadece güzelliklerini
gösteren fotoğraflarını gönderirdim hep. Kaz Dağı’ndan bir ormanın uğultulu
gölgeleri, Karadeniz’de bulutların vadiye pamuk gibi yayıldığı yeşil bir yayla,
Ege’de derin bir kanyonun içinde nazlı nazlı akan suyun kıyısındaki antik
kentin buluntuları, hâlâ ayakta kalmış 2 bin yıllık bir köprü ya da Samson
Dağı’nın Kurşunlu Manastırı taraflarında hiç acele etmeden yürüyen bir
kaplumbağanın fotoğrafı gibi.
Bu fotoğraflar işin reklam kısmıdır oysa. Kemal Özer
fotoğrafların dışındaki görselleri de en iyi bilen gazetecilerdendir. Maden
yaraları, yanmış ormanlar, suları kirlenmiş bir dere, yaralı bir hayvan,
örselenmiş bir çiçek, talan edilmiş tarih, kirletilmiş gökyüzü...
Kemal’in gönderdiği fotoğraflarda ise güzellik ve hüzün iç
içedir. Objektife meraklıca bakan bir yaban keçisinin daha geniş açıdan
çekilmiş fotoğrafında hayvanın sarp kayalıklarda değil beton baraj gövdesinde
dolaştığı görülecektir. Ya da bu barajın sularında yüzerek karşı kıyıdaki yaşam
alanına ulaşmaya çalışan bir geyikle, iş makinelerinin gürültüsünden kaçacak
yer arayan anne ayı ve iki küçük yavrusunun tedirginliği, korkusu, kederi
yansır fotoğraflardan.
Yine de çoğu fotoğrafında henüz insan elince kirletilmemiş
bir coğrafyanın güzelliklerini görürüz. Karlı buzlu doruklardan süzülüp gelen
berrak suları, bu suların suladığı çimenliklerde yayılan keklikleri,
ceylanları, karların içinde açan sümbülleri, kardelenleri, ya da güneşe tersten
bakarak gülümseyen endemik ters laleleri doyumsuz bir özlemle seyredersiniz.
Bazı fotoğraflarında ise insan öyküleri gizlidir. Munzur
Dağlarında yaylacı küçük bir çocuğun utangaç bakışı, parmağı ağzında şaşkın
gülümseyişi, ya da yanındaki babanın çaresizliği, dertleri yüklenişi içinize
işler. Çocuk her haliyle çocuktur fotoğrafta, baba yaşama tutunmaya çalışırken
karşısına çıkan sorunlardan bezmiş, kavga yorgunu. Az ötede ise bir koyun
sürüsü keyifli keyifli otlamaktadır.
Dersim’in baş eğmez vadilerinde, Munzur’un doruklarında
epeyce ağır fotoğraf makinesi ve tripotu ile dolaşan bir gazetecinin zamana,
yaşama tanıklığını okuruz haberlerinde onun. 50’li yaşların ortalarına gelen
Kemal Özer’deki o coşku genç meslektaşlarına bile taş çıkartan cinstendir. Bu
heyecan ben kendisini tanıdım tanıyalı hiç bitmedi, aksine her geçen gün daha
da arttı, arttı...
Dersim’in Pülümür ilçesine bağlı Boğalı köyü Karagöz Deresi
kıyısında ölü olarak bulunan Anadolu parsı cesedi Kemal Özer’in en büyük
gazetecilik başarılarından birisidir. 1960’lardan bu yana görülmeyen,
literatüre ‘nesli tükenen tür’ olarak geçen Anadolu parsının, Dersim
coğrafyasında yaşadığının en önemli kanıtını sundu bizlere.
Başka bir gün onun Munzur’un 3468 metre yükseklikteki
Akbaba Dağlarına tırmanışının haberi, görüntüleri gelir önümüze. 2015 yılında
keşfedilen buzulu 10 saatlik bir yolculuğu göze alarak görüntüleyen, buz gibi
sularından içen, üzerinde televizyonu için anons yapan bir Kemal Özer vardır
karşımızda.
Buzul çekimleri dönüşünün gecesi, yorgun argın arayıp dağın
doruğunda, buzulun yanı başındaki duygularını, gördüklerini anlattığı
telefonunu da unutamam Kemal’in. “Müthiş bir şeydi. Ayaklarımızın altında
eriyip akan derenin sesini duyuyordum. Yerin, karın buzun altında gürül gürül
akan bir dere…”
Tam bir Dersim aşığıdır Kemal Özer. Munzur’un karına buzuna,
sularına hayrandır. Bütün hayvanlar dostudur onun. Ayısını kardeşi, kekliğini
yoldaşı, geyiğini çocuğu gibi sever. Objektifiyle onları korkutmaktan çekine
çekine görüntüler. Seyahat halinde çekim yaparken otomobili ‘dur dur’ diye
çığlık çığlığa durdurup, yolun öbür tarafındaki tepede gördüğü ayıyı
fotoğrafladıktan sonra “hey broo broo nasılsın looo” diye ayıyla sohbet
girişimi de unutulmaz bir Kemal Özer klasiğidir.
Dersim aşığı, bilgesi, doğa dostu olduğu için birçok
gazetecinin gitmeye cesaret edemediği, üşendiği yerlere hiç yüksünmeden koşarak
gider Kemal Özer. Bu yüzden de kaçak avcıların kara listesindedir adı hep. Kimi
zaman hakaret telefonları alır, kimi zaman kent merkezinde aleni tehdit edilir
kaçak av haberleri nedeniyle. Buna rağmen Pembelik Barajının ortasında mahsur
kalan ailenin dünyaya açılan sesidir, dostudur Kemal Özer. İliç’teki altın
madeninin yarattığı doğa yıkımının birinci elden tanığıdır.
Şimdi bu yazı yazılırken Tunceli Emniyetinde hücrede
tutuluyor. Bir haber için gittiği Ovacık ilçesinin dönüşünde jandarma
tarafından gözaltına alınıp Tunceli Emniyetine teslim edilen Kemal’e “örgüt
üyesi” suçlaması yapılıyor.
Kemal Özer, Dersim doğasının, yaban yaşamının, HES’lere,
madenlere karşı direnen insanının habercisidir. Üyesi olduğu örgütün adını
söylesek ödleri patlar; Anadolu parsını en son görenler örgütü...
https://www.evrensel.net/haber/331951/anadolu-parsini-en-son-gorenler-orgutu
https://www.evrensel.net/haber/331951/anadolu-parsini-en-son-gorenler-orgutu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder