05 Temmuz 2020 08:30
Kayıhan Pala | Fotoğraf: Uğur Ökdemir/Evrensel
İlk kez yüz yüze, geçtiğimiz yıl 3-4-5 Aralık tarihleri arasında Diyarbakır’da yapılan TMMOB 12. Enerji Sempozyumunda tanışmıştık Prof. Dr. Kayıhan Pala Hoca’yla. Kendisi alanıyla ilgili yıllardır haberlerimize katkı koyuyordu aslında. Akademik çalışmaları ve toplum sağlığını ilgilendiren konulara dair ne zaman görüşlerini rica etsek sağ olsun bilgisini esirgemedi hiçbir zaman.
Diyarbakır Enerji Sempozyumu öncesi düzenleme komitesi tarafından birkaç alanda ve konuda katılımcı adı önermem istendiğinde, adını ilk söylediğim isimlerden birisiydi Kayıhan Hoca. “Enerji ve Sağlık” başlıklı konuşması sempozyumun en çok beğenilen sunumlarından birisi oldu. “Enerjiyi sermaye ve kâr amacı üzerinden yürütürseniz bu enerji olmaktan çıkar. Hava kirliliğine, su kirliliğine, toprak kirliliğine yol açar. Toplum sağlığını tehdit eder. Türkiye, gerçek bilim insanlarına kulak asmalı. Başka türlü bu sorun çözülmeyecektir” diyordu konuşmasının sonunda.
Kayıhan Hoca bu sözü söylerken elbette Türkiye’de ve aslında kapitalist dünyanın birçok ülkesinde “Gerçek bilim insanı olmanın” bedellerini bilerek de söylemişti. Tarihten bu yana bilim insanının bilimsel ahlaka, içinde yaşanılan topluma karşı sorumluluğu gereği bilgisini toplumla paylaşması çoğu zaman iktidar erkine çöreklenenlerin hoşlarına gitmemiştir.
ONUR HAMZAOĞLU'YA DA SORUŞTURMA AÇILMIŞTI
Çok uzağa gitmeye gerek yok; Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu’nun bir sanayi bölgesi olan Kocaeli-Dilovası’da yaptığı bilimsel araştırmaların verilerini; annelerin ilk sütünde ve bebeklerin ilk kakalarında ağır metal kirliliğini tespit eden çalışmalarının sonuçlarını basınla paylaşması sonrası başına gelenler herkesin hafızasındadır hâlâ. Onur Hoca hakkında birçok soruşturma başlatılmış, “Araştırma sonuçlarını halk arasında panik yaratmak için kullanmak”la suçlanmıştı. Neyse ki gerek üniversite çevresinde, gerek emek-demokrasi cephesinde bu soruşturmalar “Bilime ve bilim insanına yönelik bir saldırı olarak yorumlanıp “Onur’umuzu savunuyoruz” kampanyası ile püskürtülmüştü.
BÜLENT ŞIK'IN DOSYASI İSTİNAFTA BEKLİYOR
Aynı şekilde Akdeniz Üniversitesi Öğretim Öyesi iken KHK ile ihraç edilen Yrd. Doç. Dr. Bülent Şık hakkında da Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan yazı dizisinde Sağlık Bakanlığının, 2011-2016 yılları arasında kanserden ölümlerin dünya ortalamasının üstünde olduğu Antalya, Ergene ve Dilovası’da yaptığı geniş çaplı bir araştırmanın sonuçlarına yer verdiği için “Göreve ilişkin sırrın açıklanması, yasaklanan bilgileri temin, yasaklanan bilgileri açıklama”sı kapsamında 12 yıl hapis istemiyle soruşturma açılmıştı. Şık’a, yargılama sonucunda “Göreve ilişkin bilgilerin açıklanması” suçlamasından 1 yıl 3 ay “ertelemesiz” hapis cezası verilmişti. Dosya halen istinaf mahkemesinde.
"HALKI PANİĞE YÖNLENDİRMEK”LE SUÇLANIYOR
Prof. Dr. Kayıhan Pala’ya da geçtiğimiz günlerde benzer bir soruşturma açıldı. Türk Tabipleri Birliği (TTB) Koronavirüs İzleme Grubu üyesi olan Pala, pandemi ile ilgili medyaya yaptığı açıklamalar nedeniyle “Halkı yanlış bilgilendirmek” ve “Halkı paniğe yönlendirmek”le suçlanıyor. Bursa Valiliğinin Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına ihbarı sonrası başlatılan soruşturmada, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından görevsizlik kararı verilmesi üzerine dosya Uludağ Üniversitesi Rektörlüğüne gönderilirken, rektörlük Pala hakkında soruşturma açtı.
Kovid-19 pandemisinin Türkiye’de ilk vakalarının görüldüğü süreçte görüşlerine ilk başvurulan bilim insanlarından birisi oldu Kayıhan Pala. Onlarca televizyon, radyo ve gazeteye pandemi ile ilgili görüşlerini anlattı. Sosyal medya hesabı üzerinden Türkiye’nin pandemi ile mücadelede yaptığı yanlışları-doğruları, hastalığa karşı dünyadaki mücadele yol-yöntemleri ile kıyaslayarak değerlendirdi. Türkiye’nin dünyadaki birçok ülkenin aksine pandemi ile ilgili bazı verileri açıklamaktaki ketumluğunu eleştirdi. TTB Koronavirüs İzleme Komitesi olarak sahada yapılan gözlemler ve kendilerine ulaşan bilgilerin ışığında gerçek vaka ve ölüm sayılarının açıklananın çok üzerinde olduğunu söyledi.
Aslında bir bilim insanı olarak, hele ki milyonlarca insanın sağlığını ilgilendiren bir konudaki bilimsel verileri açıklamakla görevini yaptı Pala. Tıpkı Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu gibi tıpkı Yrd. Doç. Dr. Bülent Şık gibi...
PALA PANDEMİ KONUSUNDA İLK UYARANLARDANDI
Kayıhan Pala, Türkiye’de Kovid-19 vaka sayısı 200 binleri geçmişken, hükümetin ekonomik kaygıları gözeterek sermayenin çıkarları için hızlı normalleşme hamleleri yapmasının ağır sonuçları olacağı uyarısında bulunmuştu. Bunu söylemenin neresi suç? Neresi “Halkı paniğe sevk etmek”?
Asıl suçlular halkı “Ekonomi dönsün, bir avuç patron kâr etsin, biz de yağma düzenimizi devam ettirelim” diye hastalığın kucağına itenler değil mi? Ki “Kontrol altına alındığı” söylenen pandeminin bu uygulanan yanlış politikalar nedeniyle yeniden tırmanışa geçtiğine dair ortaya konan veriler bilim insanlarının kaygılarının ne kadar da haklı olduğunu gösteriyor.
“Tek adam” rejimi herkesin, her kurumun “tek adam”a biat etmesini dayatıyor. Deprem bölgesine, havai fişek patlamasının olduğu yere bakanların bile “Cumhurbaşkanı’nın talimatı” ile gitmesini, ülkedeki bütün kurumların Cumhurbaşkanı’nın iki dudağı arasındaki söze odaklanmasını ve onun ortaya koyduğu politik açılımlara göre hizalanmasını istiyor, arzuluyor. Buna direnenleri, uymayanları, hizaya gelmeyenleri de yürütme, yargı ve diğer devlet kurumları içindeki egemenliği ile cezalandırmaya, “çoklu baro” gibi açılımlarla etkisizleştirip kontrolü altına almaya çalışıyor. AKP 18 yıldır bunu yapıyor...
Kayıhan Pala’ya, toplum sağlığını ilgilendiren bir konuda siyasi iktidarın uygulamalarını eleştirdi, bilimsel verileri açıkladı diye soruşturma açmak bilimin biat etmesi çabasının bir ürünüdür.
Ülkedeki üniversitelerin ve burada üretilen bilimsel bilginin içler acısı durumu ortada iken, bilimsel bilgiyi sermayeye meze etmeyen, siyasi iktidarın bekasına yamamayan az sayıdaki gerçek bilim insanlarına yönelik bu soruşturma doğrudan bilime ve aslında toplumun kendisine yönelik bir saldırıdır. Bu anlamda Prof. Dr. Pala’ya yapılan suçlama hekimlik değerlerine, bilime ve aslında hepimize yapılmıştır.
Pala’ya açılan soruşturma da, baroların bölünerek yandaş barolar yaratma projesi de aynı saldırının birer parçasıdır. Bu saldırılara başta emek-demokrasi-ekoloji örgütleri olmak üzere toplumun tüm kesimleri ortak tepki koymalı, mücadeleyi yükseltmelidir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder