07 Aralık 2020 20:02
Orman Genel Müdürlüğü "Sürdürülebilir Orman Yönetimi Kriter ve Göstergeleri 2019 Türkiye Raporu”nu yayımlandı. Prof. Dr. Erdoğan Atmış: Ormanlardaki parçalanmanın yapacağı yıkım, açıkça anlatılmış.
Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
ÖZER AKDEMİR
İzmir
Orman Genel Müdürlüğü (OGM) geçtiğimiz hafta "Sürdürülebilir Orman Yönetimi Kriter ve Göstergeleri 2019 Türkiye Raporu”nu yayımlandı. Raporda açıklanan veriler ve bugüne kadar AKP hükümetinin açıkladığı veriler arasındaki çelişkiyi, bunun ne anlam geldiğini ve ormancılığımızın geleceği için nasıl yorumlanması gerektiğini Bartın Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdoğan Atmış'a sorduk.
Siz raporla ilgili değerlendirmelerinizde “Ormanlarda Parçalanma” başlığı altında yer alan bilgileri ormanlarımızda yaşanan yıkımın bir çeşit itirafı olarak yorumlamışsınız. Bu nasıl bir itiraf?
Evet, bu raporda hiç beklemediğimiz bir itiraf gördük. Raporda şöyle bir kısım var; “Orman parçalanması, sürekli habitatın daha küçük ve daha izole parçalara bölünmesi ormanların özelliklerini ve bağlantılarını derinden değiştirmiş ve ciddi biyolojik çeşitlilik kayıplarına neden olmuştur. Orman parçalanması genellikle ormandan diğer arazi kullanımlarına dönüşümünün ilk aşamasında gerçekleşir, genden ekosistem düzeyine kadar hemen hemen tüm ekolojik süreçleri ile bitki ve hayvan popülasyonunun bileşimini ve dinamiklerini etkiler. Ayrıca hayvancılık ve vahşi yaşam arasındaki etkileşimi ve buna bağlı hastalık bulaşma riskini artırabilir.”
Yıllardır “ekonomik kalkınma” denerek ihracat ve inşaat sektörlerini, dolayısıyla ekonomiyi ayakta tutmak için ormanlarımızın on binlerce parçaya ayrıldığını ve bu parçalanma devam ederse orman ekosistemlerinin yok edileceğini hep dile getiriyorduk. Örneğin; meslektaşlarım Prof. Dr. Doğanay Tolunay, Prof. Dr. Ünal Akkemik, Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu ve Doç. Dr. Cihan Erdönmez’le 2019 yılında açıkladığımız “Ormanın Çağrısı” bildirisinde; “Türkiye’de ormanların durumu ne yazık ki iç açıcı değildir. Envanter olarak orman alanları artıyor görünmekle birlikte bu artış nüfusu azalan, göç veren yörelerde gerçekleşmekte; nüfusu yoğun sanayi ve turizm merkezlerinde ormanlar azalmaktadır. Ormanlarımızın yıkımına neden olan en büyük uygulama; orman alanlarının madencilik, turizm, altyapı vb. tesisler için ormancılık dışı amaçlarla kullanımlara tahsis edilmesidir. Ülke çapında bu amaçla yapılan tahsislerin toplam miktarı 700 bin hektara yaklaşmıştır. Vahim olan; bu tür tesislerin ekosistem bütünlüğünü bozduğu ve orman parçalanmasına (fragmantasyon) yol açtığının henüz farkına varılamamış olmasıdır.” demiştik. İşte bu parçalanmanın yapacağı bu yıkım Orman Genel Müdürlüğü’nün yeni raporunda açık bir dille anlatılmış.
ORMANLARDAKİ PARÇALANMA PERDELENMEYE ÇALIŞILMIŞ
O zaman Orman Genel Müdürlüğü “Ormanın Çağrısı”nda dile getirdiğiniz şeyleri kabul ediyor ve artık bu konularda daha hassas olacak denebilir mi?
Ne yazık ki, Orman Genel Müdürlüğü bizi haklı çıkardı derken, bunun bilinçli olarak yapıldığını söylemek çok güç. Çünkü hazırlanan bu raporda, her ne kadar ormanlardaki parçalanmanın çok tehlikeli olduğu bu şekilde anlatılsa da, bu parçalanmanın gerçek nedenlerini ve bu parçalanmanın boyutlarını ölçecek veri ve analizler göz ardı edilmiş. Yani raporda parçalanma başlığı altında verilen tablo ve rakamlarla Türkiye ormanlarındaki parçalanmaya ait asıl göstergeler perdelenmeye çalışılmış.
Raporda ormanlarımızdaki parçalanma hakkında sadece 2018 ile 2019 yılları arasındaki değişime ait rakamlara yer verilmiş. Bu rakamlar yorumlanırken de 2008 yılına ait sadece bir veri kullanılmış. OGM'nin 2009 yılında yayımladığı “Sürdürülebilir Orman Yönetimi Kriter ve Göstergeleri Raporu 2008”e bakıldığında ise ormanlardaki parçalanmanın boyutlarının oldukça korkunç olduğu görülüyor. 2008 yılındaki 10 hektardan küçük orman parça sayısının yeni raporda iddia edildiği gibi 100 bin 628 değil, 55 bin 484 olduğu, yani ormanlarımızdaki 10 hektardan küçük parçaların 11 yıl gibi kısa bir süre içinde rekor bir oranla yüzde 118 artarak 55 bin 484’ten 120 bin 789’a çıktığı görülebilmekte. Kısacası yeni raporda gizlenmeye çalışılan bu oran büyük bir orman yıkımının en büyük göstergelerinden biri olarak karşımıza çıkıyor.
TABLONUN ORTAYA KOYDUĞU KORKUNÇ GERÇEK!
Bu arada bu tabloda 1000 hektardan büyük orman alanlarının sayısının yüzde 16, 100 hektar ile 999 hektar arasındaki ormanların sayısının yüzde 42 ve 10 hektar ile 99 hektar arasındaki ormanların sayısının da yüzde 11 azalmış olduğu çok acı bir sonuç olarak karşımıza çıkıyor. Bu da büyük orman alanlarının çok kısa bir süre içinde parçalanarak çok daha küçük parçalara bölündüğünü kanıtlıyor. Yine tabloya bakınca ülkemiz ormanlarının tamamının 2008 yılında 101 bin 890 parçayken sadece 11 yıllık süre içinde bu parçalanmanın yüzde 56 artarak, 158 bin 519 parçaya ulaştığı korkunç gerçeğiyle karşılaşıyoruz.
BU İTİRAF BİR FIRSAT OLARAK DEĞERLENDİRİLEBİLİR
Ormanların parçalarak yok edildiği gerçeğinin ortaya çıkması, ormanlarımıza bir yararı olur mu?
Evet, bu itirafı orman yıkımını önlemek için bir fırsat olarak değerlendirebiliriz. Devlet tarafından ormanlarımızdaki mevcut yok oluşu itiraf edecek şekilde hazırlanmış olan bu raporlar, iktidarın ormanlar hakkındaki ekonomik gelir kazanma odaklı yıkıcı politikalarının engellenmesinde önemli bir araç olarak kullanılabilir. Örneğin:
- Bugün ülkenin dört bir yanında tarla, mera, akarsu ve ormanlarının madencilik ve enerji şirketleri için yok edildiğini görüp buna karşı mücadele eden ve bunu dile getirmeye çalışan insanlarımız ile demokratik kitle örgütleri, ormanlarımızdaki yıkımın boyutlarını kamuoyuna anlatmak için bu raporlardan daha iyi örnekler bulamazlar.
- Bu veriler küçük bir umut da olsa politikacı ve üst bürokratların verdikleri kararların korkunç sonuçlarını artık görmelerini sağlayabilir.
- Bu raporlar aynı zamanda orman yıkımının önünü açan yasa ve yönetmeliklerin Anayasa Mahkemesi ve Danıştay’da iptali ile ormanlarda gerçekleştirilmek istenen maden, enerji ve turizm projelerinin yargı sürecinde iptali için önemli kanıt oluşturabilirler.
Yapmamız gereken bu farkına varılmayan itiraf ve gerçeklerin farkına varmak ve bunun gereğini yapmak. Yoksa çok yakın bir gelecekte elimizde orman ekosistemi diye bir şey kalmayacak ve ormana dönüşmesini bekleyeceğimiz, diktiğimiz üç beş milyar “ağaçla” avunmak zorunda kalacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder