02 Şubat 2021 21:10
Hacıbektaş’ta bazalt ocağı ile ilgili yapılan keşfin bilirkişi raporu mahkemeye sunuldu. Bilirkişi heyetindeki bazı üyeler, ocağın tarım ve hayvancılığa büyük zarar vereceğini belirtti.
Özer AKDEMİR
Nevşehir Hacıbektaş’ın Karaburç ve Karaburna köyleri arasında işletilmek istenen moloz bazalt ocağına karşı yöre halkı tarafından açılan davada yapılan bilirkişi keşfinin raporu mahkemeye sunuldu. Keşif heyetindeki bazı bilirkişiler maden işletmesi sırasında meydana gelen tozun bölgedeki tarımsal-hayvansal üretime ve kültür varlıklarına olumsuz etki edeceğine dikkat çekerek "ÇED gerekli değildir" kararının iptal edilmesi gerektiğini dile getirirken, bazı üyeler ise şirketin verdiği taahhütler ve yasal düzenlemeler eşliğinde işletmeye verilen izinleri uygun buldular.
KAYALIKLARIN YOK EDİLMESİNE KARŞI KÖYLÜLER DİRENİYOR
Bozkır ekosisteminin ortasında bulunan Karaburç Köyü sınırlarında ruhsat alanı köyü çepeçevre saran bazalt ocağı faaliyetine Nevşehir Valiliğince verilen “Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir” kararına karşı köylüler 25 Eylül 2020 tarihinde Kayseri 1. Bölge İdare Mahkemesinde dava açmışlardı. Köylüler su kaynaklarının üzerinde bulunan kayalık alanın tamamen yok edecek olan bazalt ocağına karşı günlerce eylemler yaparken, bazalt ocağının geçim kaynaklarının yanı sıra, sularına da büyük zarar vereceği, ayrıca yakınlardaki tarihi kültürel varlıkların da bu faaliyetten olumsuz yönde etkileneceğini dile getirmişlerdi.
“ÇIKACAK TOZ TARIMI VE HAYVANCILIĞI BİTİRİR”
Dava sürecinde maden alanında yapılan bilirkişi keşfinin raporu geçtiğimiz günlerde mahkemeye sunuldu. Çevre biyolojisi açısından işletmenin hazırladığı proje tanıtım dosyasında faaliyetin yaratacağı risklere karşı öngörülen önlemlerin yeterli olmayacağını dile getiren bilirkişi, “ÇED gerekli değildir” kararının iptalinin gerektiği yönünde görüş bildirdi. Faaliyetin tarımsal üretime etkilerine dair bilirkişi görüşü ise maden işletmesinin yol açacağı zararın yöredeki tarım ve hayvancılığa büyük zararlar vereceğini ortaya koydu. Tarımsal anlamda toz aşınımı ve toz birikiminin önemli bir sorun olarak dikkate alınması gerektiğine dikkat çekilen görüşte, keşif esnasında kırmaya bağlı olarak işletme alanında önemli düzeyde toz birikimi görüldüğü, bu tozların rüzgarın şiddetine ve yönüne bağlı olarak farklı alanlara taşınmasının muhtemel olduğu ifade edildi. Mera ile tarımsal alanlardaki bitki örtüsüne taşınabilen bu toz partiküllerinin bitki yapraklarının yüzeyini örtü halinde kapatması sonucunda verim kayıpları meydana gelebileceği uyarısı yapılan bilirkişi görüşünde, tarımsal alanların ÇED alanına oldukça yakın olması ve oluşan tozların tarlanın hemen yanında birikmesinin, faaliyetlerin artması sonucunda önemli toz taşınımlarının meydana geleceğini gösterdiği dile getirildi. Özellikle bölgede asma yetiştiriciliğinin yapılması ve meyvelerin yüzeyinde toz partiküllerinin örtü halinde kalabilme ihtimali nedeniyle, besin değeri ve pazarlanabilir değerlerinin olumsuz yönde etkileneceğine işaret edilirken, ÇED alanı ve çevresinde bulunan meralardaki bitki örtüsünün bu toz aşınımından olumsuz yönde etkileneceği ve hayvansal üretimde de önemli sorunlar meydana geleceği belirtildi.
ARKEOLOJİK SİT ALANI VE TÜMÜLÜSLER NASIL KORUNACAK?
Maden işletmesinin yaklaşık 1 km kuzey batısında 1. derece arkeolojik sit koruması altında bulunan Kaletepe Höyüğü ve tescil çalışmalarına başlanan iki adet tümülüsün daha bulunduğuna dikkat çekilen raporda, faaliyetin bu yapılara zarar vermemesi için gerekli tedbirlerin alınması gerektiği ifade edildi.
RAPOR BİLİMSEL VERİLERE DAYANMIYOR
Bilirkişi raporundaki eksiklikleri değerlendiren yörede jeolojik çalışmalar yapan Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. Eşref Atabey, raporun işletmeye onay veren görüşlerin “sahadaki inceleme sonucunda bir takım veri, analizlere ve bilimsel verilere dayandırmayıp, sıradan, uzman olmayan kişilerin bile saptayabileceği, daha ziyade sahadaki gözlemlere dayandırılması”na bağladı. Bilirkişi raporunda bazalt ocağı işletmesini destekler yönde, bir takım yönetmelik maddelerinden ve izinlerden geniş bölümlere yer verildiğine dikkat çeken Atabey, “Saha ve laboratuar verileriyle desteklenen bilgilerden ziyade, 'Olumsuz etkisinin olmayacağı kanaatine varılmıştır', 'muhtemel bir zararının olmayacağı kanaatindeyiz' gibi ifadelerle görüşlerini açıklamışlardır. Bu bilirkişiler tarafsızlığını yitirmişlerdir” dedi.
Atabey, bilirkişileri yöredeki yeraltı suları ile ilgili herhangi bir ölçüm ya da analiz yapmadıklarına dikkat çekerek, rapordaki hidrojeoloji ile ilgili değerlendirmelerin de çelişkili olduğunu, bilimsel verilere dayanmadığını ileri sürdü.
“KAYALAR YOK OLURSA SU DA YOK OLUR”
Atabey, “Bu bazalt kaya kütleleri yerlerinden sökülüp alındığında, adeta yaşam için gerekli olan su depoları da yok olur. Bu insanlar susuz kalır, hayvanlar susuz kalır, tarımsal sulama yapılamaz” dedi. Proje alanı ve yakın çevresinin depremsellik yönünden değerlendirilmesi gerekirken, Nevşehir ili gibi geniş bir bölge dikkate alınarak, proje alanının için deprem riski en az iller arasında gösterildiğine dikkat çeken Atabey, “Proje alanı ve ruhsat alanı Türkiye’deki en aktif fay üzerinde bulunmaktadır. Bilirkişi heyeti de bu fayın diri fay olduğunu ifade etmişlerdir. Bazalt blok işletmesi tam bu fayın üzerindedir. Alınan malzeme jeolojik yapıyı bozmaktadır” dedi.
HEYET TARAFSIZLIĞINI YİTİRMİŞTİR
Proje alanında bulunan bazalt kayaları altındaki tüf kayaları içinde kanserojen eriyonit minerali saptandığına vurgu yapan Atabey, “Proje alanı ve çevresindeki bazalt malzeme içinde eriyonit mineralinin olup olmadığı da araştırılmalı ve sağlığa etkisi ortaya konmalıdır. ÇED gerekli değildir kararını verecek olan mahkeme heyeti olup, bilirkişi heyetinin vereceği bir karar olmaması gerektiğini belirtmek isteriz. Bu ifadeleriyle bilirkişi heyeti tarafsızlığını yitirmiştir” görüşlerini dile getirdi.
KARABURÇ KÖYÜ PLATFORMU: “UMUTLUYUZ”
Bilirkişi raporuna dair açıklama yapan Karaburç Köyü Doğayı Geliştirme ve Koruma Derneği raporun, daha önce üzerinde durdukları konularda kendilerini desteklediğini belirterek, “Bilirkişiler; maden işletmesinin tarım, hayvancılık, mera alanları, yabani hayat, bitki örtüsü ve arkeolojik alanlara vereceği zararları tartışmaya yer bırakmayacak şekilde bilimsel olarak ortaya koymuştur. Artık, mahkemenin 'Çed gerekli değildir' kararını iptal edeceğine ve yaşamımızı temelden tehdit eden bu doğa katliamını bir an önce durduracağına olan inancımız tamdır” denildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder