İzmir Şehir Plancıları Odası tarafından Dikili'deki tarım alanlarının imara açılmasına karşı açılan davada Çevre Düzeni Plan Değişikliği iptal edildi.
Fotoğraf: Oben Ulu (Arşiv)
Özer AKDEMİR İzmir
İzmir Dikili'deki tarım alanlarının imara açılmasına karşı İzmir Şehir Plancıları Odası tarafından açılan davada Çevre Düzeni Plan Değişikliği iptal edildi.
İzmir 3. İdare Mahkemesi kararında yapılan plan değişikliğinin kamu yararına olmadığını belirtti.
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Dikili’deki 123 dönümlük tarım alanlarını, “terminal (otogar alanı) ve “ticaret alanı” kullanımına çeviren 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı değişikliğine karşı çeşitli kurumlar dava açmıştı. Plan değişikliğinin tarım arazilerini ticaret alanına dönüştürüp AVM yapılmak istendiğini ileri süren kurumlar bu durumun Dikili tarımını baltalayacağı iddiasında bulunmuşlardı.
“ÇEVRESİNDEKİ TARIM ALANLARINA DA ZARAR VERİR”
Şehir Plancıları Odası İzmir Şebisi tarafından açılan davaya bakan İzmir 3. İdare Mahkemesi, "1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Plan Değişikliğinin; gerekçe, içerik ve kullanım kararlarının değiştirilmesi yönüyle kamu yararına ve Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliğinde tariflenen çevre düzeni planı değişikliği hükümlerine aykırı olduğu, tarım alanlarının parçacıl değerlendirmeler ve gerekçelerle yapılaşmaya açılmasının çevresindeki tarım alanlarının vasfını da tehlikeye attığı, planın sürekliliği ve bütünlüğünün bozulacağı ve kamu yararı amaçlı olmadığı" gerekçeleriyle" iptal etti.
Çine Yolboyu köyünde maden kabusu | Çepeçevre Yaşam
Aydın'ın Çine ilçesine bağlı Yolboyu köyünde yaşayan yurttaşlar, Eysim Madencilik'in vahşi yöntemlerle bölgeden maden çıkarmasının yol açtığı sorunları anlattı.
30 Haziran 2021 14:0
Aydın'ın Çine ilçesi, vahşi madencilik işletmelerinin çevre, sağlık ve tarıma etkilerini en çok yaşayan ilçelerimizden birisi. Çine merkezine birkaç kilometre uzaklıktaki Yolboyu köyü ise belki de bu etkilerin en çok hissedildiği köy durumunda.
Köylüler, 7 yıl önce köylerine Eysim Madencilik tesislerinin yol açtığı sorunları Çepeçevre Yaşam'a anlattı. (Evrensel WebTV)
Aydın Büyükşehir Belediyesinin Kuşadası Güzelçamlı Mahallesi yakınında oluşturmak istediği hafriyat alanına karşı açılan davada mahkeme, yürütmeyi durdurma kararı verdi.
Fotoğraf: Bülent Tokuçoğlu
Özer AKDEMİR İzmir
Aydın’a bağlı Kuşadası ilçesi Güzelçamlı Mahallesi yakınında Aydın Büyükşehir Belediyesi tarafından oluşturulmak istenen hafriyat alanına karşı açılan davada mahkeme, 1/5000’lik nazım imar planında yapılan değişikliğin yürütmesini durdurdu.
KAMU YARARINA AYKIRI
Aydın Büyükşehir Belediyesinin Dilek Yarımadası Milli Parkı’nı da kapsayan alanın hemen güneyinde oluşturmak istediği hafriyat döküm alanı için yapılan 1/5000’lik Nazım İmar Planına karşı yörede yaşayan yurttaşlar iptal istemiyle dava açtı. Davanın görüldüğü Aydın 2. İdare Mahkemesi tarafından yaptırılan bilirkişi incelemesinde, hafriyat döküm alanı yapılmak istenen 4 hektar yüz ölçümündeki alanla ilgili plan kararlarının bütünlüğe aykırı olduğu dile getirildi. Bilirkişi raporunda hafriyat dökülmek istenen bölgenin Dilek Yarımadası Milli Parkı’nı da kapsayan alanın hemen güneyinde yer aldığına dikkat çekilerek; kentsel kullanım ile orman alanlarını buluşturma alanı olarak işlev gören alanların plan kararlarıyla korunmasının halk sağlığı açısından önemli olduğu ve kamu yararı taşıdığına vurgu yapıldı.
Bilirkişi raporunda, "Plan Açıklama Raporu’nda tespit, analiz, sentez ve değerlendirmelere yer verilmemiş olmasının şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve imar mevzuatına aykırı olduğu, kamu yararına uygun olmadığı görüşüne varılmıştır" ifadelerine yer verildi.
"GÜZELÇAMLI HALKI İÇİN SEVİNDİRİCİ BİR KARAR"
Geçtiğimiz günlerde dosyayı görüşen mahkeme oybirliği ile plan değişikliğinin bu şekliyle uygulanmasının ileride telafisi güç ve imkânsız zararlara yol açacağını belirterek yürütmeyi durdurma kararı verdi. Mahkeme kararı ile ilgili görüşlerini aldığımız davanın avukatı Dr. Bülent Tokuçoğlu, projenin olumsuz yönlerini ortaya koyan bilirkişi raporuna Aydın ve Kuşadası belediyelerinin itirazının mahkemece dikkate alınmadığını aktararak, “Güzelçamlı halkı için sevindirici ve hayati niteliği olan bu kararın arkasından imar plân değişikliğinin de iptaline karar verilmesini bekliyoruz” dedi.
Seferihisar Orhanlı köylülerini sevindiren bir karar geldi. Mahkeme, jeotermal sondajı için verilen ÇED gerekli değildir kararını iptal etti.
Fotoğraf: Orhanlı köylüleri
Özer AKDEMİR İzmir
Türkiye’nin ilk “Sakin Şehri" (Citta Slow) olarak bilinen Seferihisar’da zeytinlik ve meyve bahçelerinin ortasında yapılmak istenen jeotermal sondaj kuyuları için İzmir Valiliği tarafından verilen ÇED Gerekli değildir kararının yürütmesi mahkeme tarafından durduruldu.
Kahramanmaraş Elektrik Üretim A.Ş (Karel) tarafından yaşam alanları, mandalina ve zeytin bahçeleri içinde yapılan JES çalışmalarına karşı 106 yurttaş ve çeşitli kurumlar tarafından açılan davayı gören İzmir 3. İdare Mahkemesi uyuşmazlığı çözümü için yapılan bilirkişi keşfi raporunu kararına dayanak yaptı.
BİLİRKİŞİ RAPORU JEOTERMALİN SAKINCALARINI ORTAYA KOYMUŞTU
Bilirkişi incelemesi sonrası hazırlanan raporda özetle ÇED dosyasının yetersiz olduğu, oluşabilecek çevre sorunlarını önleme veya hafifletme çalışmalarının yeterli içerikte olmadığı, projenin çevreye olumsuz etkilerinin kaçınılmaz olduğu, yüzey ve yeraltı sularının kirlenme potansiyelinin bulunduğu gibi noktalara dikkat çekildiğine vurgu yaptığına mahkeme, bilirkişi raporuna valilik ve şirket tarafından yapılan itirazları ise yerinde bulmadı.
İTİRAZ YOLUNU KAPATTI, YÜRÜTMEYİ DURDURDU
Mahkeme heyeti oybirliği ile verdiği kararında "...bilirkişi raporunun değerlendirmesinde yüzey ve yeraltı sularıyla tarımsal ürünlerin ve toprakların kirlenmesi potansiyeli olduğu, sondaj alanının yerinin doğru olmadığı, alternatif alan araştırması yapmadığı, gürültü yönünden parsele en yakın yerleşim alanına yasal sınırın üzerinde etkisi olacağı, sondaj kuyularının yerleşim yerlerine yakın olması nedeniyle ağır metallerin ve çıkan gazların çevreye ve halk sağlığına zararlarının tam oyarak değerlendirilmediği..." gibi gerekçeleri sıralayarak ÇED gerekli değildir kararında hukuka uyarlık görülmediği dile getirildi.
Mahkeme işlemin niteliği ve çevreye etkileri dikkate alındığında telafisi güç zararların doğumuna yol açabileceğine vurgu yaparak aynı zamanda itiraz yolu kapalı olmak üzere yürütmenin durdurulmasına hükmetti. Mahkeme kararını köylüler sevinçle karşıladı.
Orhanlı köylüleri jeotermal sondaja karşı seslerini duyurmak için defalarca eylem yapmıştı.
Haziran sıcağının alnında, Didim-Milas yolundan Sarıkemer’e saptığımızda üzerinden geçtiğimiz dar köprünün altından geçen Büyük Menderes’i gördük. Büyük Menderes’ten geriye kalanı demek daha doğru olur! “Can çekişen Menderes” demeye dilim varmıyor bir türlü. Oysa koca nehir yatağında, küçük kum adacıklarının arasına sıkışmış kahverengi-kirli yeşil suyu en iyi anlatan sözcükler bunlar, ne yazık ki!
B. Menderes’i, Sarıkemer’deki köprünün altında öylesine mecalsiz bir şekilde gördüğümüzden iki gün önce, Aydın Umurlu’daki Armutlu Köprüsü’nün üzerinden de izlemiştik. Yine bir öğle vakti, yine cehennem gibi bir sıcak, bir iki tembel bulutu saymazsak masmavi bir gökyüzü vardı. Köprünün korkuluklarına yaslanmış yan yana dizilen 9-10 kişinin ellerindeki dövizlerde, pankartlarda “Menderes’in çığlığını duy!” yazıyordu.
Köprünün üstündeki eyleme katılanlar arasında yüzlerinde, elbiselerinde hâlâ biraz önce bırakıp geldikleri tarlaların tozu olan birkaç köylü de vardı. Bu köylüler dokunsanız ağlayacak bir haldeydiler. Ellerine tutuşturulan pankart ve dövizleri tüm gövdelerine sinmiş dingin bir bezginlik içinde tutuyorlardı. Konuşmalar bittikten sonra köylülerden birisi söz aldı, “Menderes öldü, balıklar öldü, biz öldük!” diye konuştu. Sonra ağlamaklı bakışları birden değişti. Isırıcı bir parıltı belirdi gözlerinde. Kendisine yönelen kameralara doğru suçlayıcı, ayıplayıcı bir ses tonuyla “Siz de öleceksiniz!” dedi...
Bu konuşmadan sonra Aydınlı Tiyatrocu Hüsnü Ertuğ adeta kendisini köprünün ortasına atarak konuşmaya başladı. Ağıt yakar gibi, ilenir gibi, yalvarır gibi çıkıyordu sesi. Aydın ellerinde, topraktaki, havadaki, nehirlerdeki kirliliği, talan edilen kültürü, yok olan değerleri anlattı. Sözlerini bitirmeden önce Menderes’i işaret etti, ileride silueti görünen Latmos Dağlarına doğru elini uzattı, kendi etrafında bir semazen gibi dönüp, kollarını havaya açtı; “Eyvaaahhh” dedi. “Eyvaaah Latmos! Eyvaaah Menderes!”
Sık sazlıkların arasından geçerek köprünün altına, nehir yatağına indik. Nehirden gelen kötü kokunun nedeni hemen önümüzdeydi. Her biri 25-30 cm iriliğinde balık ölüleri! Kokuşmaya yüz tutmuş balıklar nehrin bir avuç kalan suyunun üzerinde cansız yüzüyordu. Günlerdir su içerisinde olduğu anlaşılan balık cesetleri çürümeye başlamış, sarı pullarının çevresi yeşil-kahverengi bir renk almış, gözleri içine kaçmış, kuyrukları ve yüzgeçleri düşme sınırına gelmişti. Nehrin geniş yatağında, suyun çekilmesi sonrası oluşan kum yığınlarına takılarak kalmış balık ölülerinden yükselen ağır koku nedeniyle bir süre sonra burnumuzu tutmadan orada duramaz hale geldik.
***
Bu basın açıklamasından iki gün sonra otomobilimizle, mor çiçekleri açmış hayıtlar, sarı sarı gülen kantaronlar ve koyu yeşil makiler arasında kıvrım kıvrım uzayıp giden dar yoldan Beşparmak’a, Latmos’a doğru gidiyorduk. Neredeyse her kilometrede bir karşımıza çıkan maden kamyonları nedeniyle yavaş ve bir o kadar da dikkatli ilerliyorduk. Bereket dar da olsa yol düzgün ve kamyonlar da çok süratli değillerdi. Asfalt yolun üzerindeki tabelada yolun Aydın Büyükşehir Belediyesi tarafından yapıldığı yazıyordu. Yaklaşık 1 saatlik yol boyunca damperlerinde maden cevheri yüklü kamyonlar dışında bir ya da iki sivil araçla karşılaştık. Yolu, Latmos’u, Azap Gölü’nü görmeye gelen turistlerden öte maden yüklü kamyonların kullandığı anlaşılıyordu.
Neyse ki, Latmos’un o büyüleyici kayalarının arasında ilerlerken bir sürü güzellikle de karşılaştık. Avşar köyünün leylekleri başlı başına bu güzelliklerden birisiydi. Sarı sıcağın altında cayır cayır tüten kuru otların, el vurulamayacak kadar kavrulmuş kayaların içinden çöl ortasındaki bir vaha gibi karşımıza çıktı Azap Gölü. Dar yolun genişlediği bir alanda, gölün kenarında, ahşap masa ve sıralarla oluşturulmuş, bilgilendirici tabelalarla çevrelenmiş seyir terasından Azap Gölü’nün koyu yeşil sularına, sazlıkların arasında bir kaybolup bir görünen sakar mekelerin, küçük karabatakların, allı turnaların güzelliğine daldık bir süre.
Bu güzellikleri on dakika seyredip yola koyulduktan sonra damperlerinden beyaz tozları döke döke gelen kamyonların yüklerini alıp geldikleri madenlerle karşılaştığımızda bütün keyfimiz kaçtı. Bu korkunç ve iğrenç manzara karşısında gözlerimiz fal taşı gibi açıldı. İnsanın bir otu koparmaya kıyamayacağı, bir kayayı yerinden yurdundan kaldırmaktan hicap duyacağı bu eşsiz coğrafya, ne yazık ki bu maden ocakları tarafından tam anlamıyla talan ediliyor, yok ediliyordu!
Karakaya köyüne bir kilometre uzaklıkta bulunan, birkaç sene öncesinde geldiğimizde yüzlerce insanın kaynaştığı Latmos Festivalinin yapıldığı geniş düzlük de perişan haldeydi. Alanın ortasına yerleştirilmiş, tarih öncesi resimlerin büyütülmüş hallerinin çizildiği kayalar sıcaktan yanmış, etraflarını sarı otlar, dikenler kaplamıştı. Birkaç tembel inek ve yaşlı bir ağacın altına zincirle bağlanmış, ne zamandır bir insan görmediyse artık, bizi görünce sevincinden deli divane olan bir köpek yavrusundan başka, yaz böceklerinin, yaban arılarının ve belki beş yüz metre kadar yakınımızdan boğuk boğuk sesi gelen maden gürültülerinin dışında inin cinin top oynadığı bir sessizlik hakimdi her yerde.
Taşların arasındaki kaya resimlerinden daha önce bölgeye iki kere gitmiş olmama rağmen sadece bir tanesini bulabildim. Ne bir işaret ne bir tabela...
Yanımızda getirdiğimiz yiyecekleri küçük köpek yavrusuyla paylaşıp, şişeden içtiğimiz suya dillerini bir karış çıkararak bakan susuzluktan kavrulmuş danalara su serpiştirip dönüş yoluna düştük.
Geride, insana hasret kalmış hüzünlü bir köpek yavrusu, iki cılız ahlat ağacı ve bu ağaçların gölgesine sığınıp sıcaktan korunmaya çalışan ineklerin dışında herkesin unuttuğu, kadri kıymeti bilinmemiş eşsiz bir coğrafyanın iç burkan yalnızlığını bıraktık...
Koza Altın Şirketi'nin Nevşehir ve Kırşehir'e bağlı köylerde altın arama çalışmalarına başlaması yöre köylülerini tedirgin ediyor. Aynı şirketin bölgeye 40-50 km uzaklıktaki Himmetdede Altın Madeni'nin doğaya verdiği zararı gören yöre halkı, kendi yaşam alanlarının da siyanürlü altın işletmesi tarafından kirletilmesi kaygısını taşıyorlar.
KOZA'NIN ELEMANLARI ALTIN ARIYORLAR
İç Anadolu bozkır ekosisteminde bulunan Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesi ve Kırşehir'e bağlı Mucur kasabalarının kırsal bölgelerinde bir süredir plakaları 06 ve 44 ile başlayan arazi araçları dolaşıyor. Daha önce görmedikleri araçlar ve insanlara kim oldukların soran yöre köylüleri aldıkları yanıttan tedirgin oldular. Kendilerinin Koza Altın Şirketi çalışanı olduklarını söyleyen bu kişiler bölgede altın rezervi olup olmadığına dair yüzey ve sondaj çalışmaları yaptıklarını dile getirdiler.
HİMMETDEDE'DEKİ ÇEVRE FELAKETİNİ YAŞAMAK İSTEMİYORLAR
Altın madenciliğinin hem doğaya, hem canlı yaşamına verdiği zararları yıllardır okuyan, izleyen yöre halkından birçoğu, kendi köylerine yakın bir konumda bulunan Kırşehir-Kayseri yolu üzerindeki Himmetdede'de Koza Altın şirketinin işlettiği madenin bölgede meydana getirdiği çevresel sıkıntılara da yakından tanıklık etmişler. Bu nedenle köyleri yakınında bir altın işletmesinin faaliyet göstermesinin tedirginliği içinde olan yöre halkı, bir süredir devam eden Hacıbektaş Karaburç ve Karaburna köylerinin taş ocağına karşı mücadelesi gibi altın madenine karşı da mücadeleye hazırlanıyorlar. Yöre halkı komşu Özkonak'lıların Kanadalı Centerra Gold şirketinin Kapadokya'da, Özkonak ziyaret dağı bölgesinde altın arama çalışmalarına gösterilen tepkinin bir benzerini göstererek, tıpkı Avanos ve Özkonaklılar gibi altın madenini topraklarına sokmamakta kararlılar.
KORUMA ALTINDAKİ SEYFE GÖLÜ ÇEVRESİNDE DE ALTIN ARANIYOR
Yöre köylülerinden aldığımız bilgilere göre altın madeni şirketinin elemanları Mucur'a bağlı Dağçiftliği ve Köpekli köylerinde, Seyfe Gölü koruma alanında kalmasına rağmen altın madeni için sondaj ve karot alımı çalışmaları yapıyorlar. Mucur Dağçiftliği ve Köpekli dağında çalışan bölgenin yerlisi işçiler Koza Madencilik'in Mucur ve çevresinde Kanadalı şirket Centerra Gold adına faaliyet gösterdiği bilgisini veriyorlar.
ANADOLU'DA 766 MADEN SAHASI TOPLU OLARAK İHALE EDİLMİŞTİ
Konuya dair görüştüğümüz Hacıbektaş'ın Aşıklar köylülerinden Bilge Orhan, arıcılık yaptığını ve kovanlarına giderken birkaç araçla birlikte gördüğü kişilerin kim olduklarını sorduğunu anlatarak, "Koza madenin elamanı olduklarını, dere kumu örnekleri aldıklarını söylediler bana. Ben ilk kez gördüm ama civar köylerde de görmüşler" dedi. Geçtiğimiz yılın yaz aylarında AKP hükümeti 766 maden sahasını topluca ihale etmişti. Bu toplu ihale kararına karşı çeşitli ekoloji ve meslek örgütleri tarafından açılan dava Ankara 4. İdare Mahkemesi tarafından incelenmeksizin reddedilirken, Danıştay 13. Dairesi Ankara 4. İdare Mahkemesi'nin bu kararı usul yönünden bozmuştu.
Bölgede Himmetdede Altın Madeni'nin dışında Kırşehir Kaman'da da bir altın madeni bir süredir faaliyetini sürdürüyor.
Aydın'a bağlı Kuyucak İlçesi Pamukören mahallesinde faaliyette bulunan Pamukören JES 5 projesine verilen ÇED olumlu kararı mahkeme tarafından iptal edildi. Yöre köylüleri tarafından açılan davaya bakan Aydın 1. İdare Mahkemesi ÇED raporunda JES'lerden çıkan ve havayı kirleten gazların oranının belli olmamasını gerekçe göstererek ÇED olumlu raporunun hukuka uygun olmadığına karar verdi. Davanın avukatı Akın Yakan talep ettikleri yürütmeyi durdurma kararını reddeden mahkemenin bir hafta sonra iptal kararı verdiğine dikkat çekerek "Yürütmeyi durdurma kararı verilseydi işletme faaliyetini durdurmak zorunda kalacaktı" dedi.
JES ZEYTİN VE İNCİR BAHÇELERİNİN İÇİNDE
Çelikler Holding’e at Çelikler Enerji şirketi tarafından yapılan Pamukören-5 Jeotermal Elektrik Santrali (JES) geçtiğimiz yılın son ayında işletmeye alınmıştı. Kurulu gücü 32 MW olan yeni ünite ile şirketin JES'lerden elde ettiği toplam elektrik üretim kurulu gücü 213 MW’a ulaşırken, JES'e karşı yöre halkının açtığı dava geçtiğimiz günlerde ÇED iptal kararı ile sonuçlandı. JES projesi ile ilgili yapılan bilirkişi incelemesinin raporunu kararına dayanak olarak alan Aydın 1. İdare Mahkemesi, oy çokluğu ile ÇED olumlu kararının hukuka aykırı olduğuna karar verdi. JES'e karşı açılan davada proje alanının zeytin ve incir bahçeleri arasında olduğu, jeotermal enerjinin Türkiye’de kullanılan teknoloji nedeniyle temiz bir enerji olmadığı, jeotermal tesislerden doğaya salınan sıvı ve gazların doğaya ve ekolojik dengeye zararının bilimsel çalışmalarla ortaya konulduğu, jeotermal santrallerin faaliyete geçmesi nedeniyle yeraltı ve yerüstü su kaynakların kirlendiği, halkın katılım toplantısında jeotermal santralin istenmediği gibi gerekçeler ileri sürülmüştü.
KÖYLÜLER EVLERİNE 200 METREDEKİ JES'E KARŞI AYLARCA DİRENDİLER
Kuyucak Pamukören Mahallesinde bulunan evlerin 200 metre yakınında kurulan JES işetmesi Yöre mahallesine ise 500 metre mesafede eyer alıyor. Yöre köylüleri aylarca çadır kurup JES kuyusu açtırmamak için gece gündüz direnmişlerdi. Köylülerin direnişine ve açılan davaya rağmen geçtiğimiz yılın son ayı işletmeye alınan JES'de yapılan bilirkişi incelemesinin raporunda birçok önemli eksiklikler ve riskler ortaya konulmuştu. Bilirkişiler JES'e verilen "ÇED olumlu kararının, çamur havuzları, acil durum havuzları ve işletilecek tesisten atmosfere salınacak H₂S gazının çevreye olan etkisine ilişkin yapılan kütlesel debi hesaplaması yönünden doğru ve yeterli olduğu hususunun ortaya konulamaması dolayısıyla iptali gerektiği sonucuna" varmışlardı.
MAHKEME BAŞKANI ŞİRKETİN ÖLÇÜMÜNÜ YETERLİ GÖRÜP KARŞI OY KULLANDI
Bu bilirkişi raporunu kararına dayanak yapan Aydın 1. İdare Mahkemesi Mahkeme Başkanının şirketin yoğuşmayan gaz oranına ilişkin akredite olmayan bir firmadan aldığı raporun geçerli olması gerektiği, bu durumun ÇED raporunu kusurlandırmadığı yönündeki karşı oyuna rağmen iki üyenin oyları sonrası ÇED olumlu kararı oy çokluğu ile iptal edildi. Geçtiğimiz yıl 21 Aralıkta işletmeye alınan JES şirketi mahkemenin iptal kararındaki gerekçeye bakılarak o günden bu yana tam 1,5 yıldır çevreye zehirli gaz salmaya devam ediyor.
Mahkeme kararı ile ilgili görüşüne başvurduğumuz davanın avukatı Akın Yakan, JES'lerle ilgili aynı mahkemeden bir hafta içerisinde üç iptal kararı çıktığını belirterek, "Burada çok ilginç bir ayrıntı var sizinle paylaşmak istediğim. Biz bu davalarda yürütmeyi durdurma talep ettik. Mahkeme bu taleplerimizi reddetti. Yürütmeyi durdurma kararlarının verilebilmesi için iki önemli gerekçe var; birincisi işlemin açıkça hukuka aykırı olması, ikincisi, telafisi imkansız zararlar doğurması. Bilirkişi raporlarında işlemlerin açıkça hukuka aykırı olduğu ve telafisi olanaksız zararlar doğuracağı ortaya konmuşken yürütmeyi durdurma kararı verilmedi.
Ne gariptir ki yürümeyi durdurma taleplerimizi reddeden mahkeme bir hafta sonra aynı dosyalar için ÇED olumlu kararlarının iptaline karar verdi. Eğer yürütmeyi durdurma kabul edilseydi bu işletmelerin faaliyetlerinin durması lazımdı. İptal kararlarında ise durmuyor faaliyet. İşletmeler hala çalışıyor" diye konuştu. Mahkeme kararından sonra üretimin durması gerektiğini belirten Yakan, şirketin 2009/7 Genelgesi uyarınca yeni ÇED raporu için Bakanlığa başvurabileceğini ifade etti.
Yakınında üç tane maden bulunan Çine Seferler köyünde de feldspat madenciliği yapılmak isteniyor. Maden için yapılmak istenen ÇED halkın katılımı toplantısı köylülerin tepkisi nedeniyle yapılamadı.
Fotoğraf: Murat Yüksel
Özer AKDEMİR İzmir
Çine’ye bağlı Seferler köyü yakınlarında feldspat madeni işletebilmek için yapılmak istenen ÇED halkın katılımı toplantısı köylülerin tepkisi nedeniyle yapılamadı. ÇED toplantısı için köye giden şirket, Bakanlık ve çevre il müdürlüğü yetkilileri köylülerin yoğun tepkisi üzerine tutanak bile tutamadan köyü terk etti.
SÜREKLİ BÜYÜYEN MADEN HEP ÇED’DEN MUAF TUTULMUŞ
Alinda Madencilik San. ve Tic. AŞ tarafından Muğla Milas ve Aydın Çine ilçesi sınırları içerisinde bulunan Feldspat Madeni Ocağında kapasite artışı gerçekleştirilmesi için maden işletmesi yakınlarındaki Seferler köyünde ÇED halkı bilgilendirme toplantısı yapılmak istendi. 2009 yılında iki farklı maden sahasının birleştirilmesi ile oluşturulan 150 hektarlık ruhsat alanında faaliyete başlayan işletmeye bu tarihte “ÇED kapsam dışı” raporu verildi. 2011 yılında yapılan ilk kapasite artışına giden şirkete 20 hektarlık alanda 750 bin ton/yıl üretim için ÇED gerekli değildir belgesi verildi. İkinci kapasite artışında alana 24 hektarlık yeni bir alan ilave edilerek üretim miktarı 3 milyon ton/yıla çıkarılırken bu alan için de ÇED gerekli değildir kararı verildiği görülüyor. Önceki gün Seferler köyünde halkı bilgilendirme toplantısı ile duyurulan kapasite artışında ise mevcut ÇED alanlarının genişletilerek 150 hektar büyüklüğündeki işletme ruhsatı ve işletme izin alanının ÇED alanı olarak belirlenmesi planlanmış. Projeye göre ÇED alanı içerisinde 102 hektar büyüklüğünde açık ocak işletmesi, toplam 45 hektar büyüklüğünde 2 adet pasa alanı, 2.7 hektar büyüklüğünde şantiye alanı yapılacak.
SİLİKOZİS HASTASI İŞÇİLER DE KÖYLÜLERE DESTEK VERDİ
Patlatma yöntemiyle yapılacak olan bu madencilik faaliyetine karşı çıkan köylüler halkı bilgilendirme toplantısı yapılmak istenen kahvenin önünde toplanarak projeye yönelik tepkilerini ortaya koydu. Köylülere komşu köylerden Ancın (Sağlık), Soğukoluk, Hasanlar, Kadılar köyü muhtarları, Çine Yaşam Platformu (ÇİYAP) üyeleri, Çine Eğitim-Sen ve Genel Maden İş Çine Temsilciliği de destek verdi. ÇİYAP’lılar arasında kuars ve feldspat maden işletmelerinde çalışırken silikozis hastalığına yakalanan ve işten çıkarılan maden işçilerinin de bulunması dikkat çekti.
"MADEN GELİRSE KUŞ DEĞİL DİNAMİT SESLERİYLE UYANACAKSINIZ"
Kahvedeki köylülere seslenen ÇİYAP Sözcüsü Ahmet Uslu, “Ankara’da proje hazırlayan birileri gelip sizden dağınızı maden ocağı yapacağız diyecekler. Bu dağın arkasındaki maden alanlarını gördünüz mü bilmiyorum. Mahvettiler Çine’nin her yanını! Yarın bu maden buraya gelirse kuş sesi değil dinamit sesleri ile uyanacaksınız. Dağınızı verecek misiniz bunlara?” diye sordu.
"MADENCİNİN YANINDA DURAN DEVLET BİZİM DEVLETİMİZ DEĞİLDİR"
Çevre İl Müdürlüğü, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile maden yetkililerinin gelmesinden sonra heyetin köyde proje ile ilgili bilgi vermek istemesine karşı çıkan köylüler “Köylü istemediği için toplantı yapılamadı diye tutanak tutup gidin bu köyden” dediler. Heyet başkanının “Devletin kuralları var, buna uymamız lazım” sözüne de tepki gösteren köyüler, “Eğer devlet bizden, köylüden yana değil madenciden yanaysa o devlet bizim devletimiz değildir” dediler.
Ellerinde “Havama, suyuma, toprağıma dokunma”, “Kanser olmak istemiyoruz” yazılı dövizler taşıyan köylülerin tepkisinin sürmesi üzerine ÇED heyeti alkış ve ıslıkları arasında tutanak dahi tutmadan köyü terk etti.
BÖLGEDE KAYA RESİMLERİ OLAN MAĞARA VE TARİHİ KALINTILAR VAR
Maden projesi hakkında görüştüğümüz Seferler köylülerinden Talip Kurt, köy halkı olarak yaşam alanlarında madencilik yapılmasına izin vermeyeceklerini belirterek, “Zaten köyümüze çok yakın bir mesafede üç tane şirket madencilik yapıyor. Bunların zararlarını görüyoruz yıllardır. Madencilik yapılmak istenen yerlerde tarihi kalıntılar var. Bunlar henüz tescil edilmiş değil. Madencilik yapılırsa bunlar da yok olacak” dedi. Köylüler, maden alanlarına kuş uçuşu 5-600 metre alanda tarih öncesi devirlerden kalan mağara resimleri olduğunu, bu resimlerin Kültür Bakanlığına bildirildiğini aktarırlarken, şirketin ÇED raporunda ise proje alanına en yakın korunan alanın kuş uçuşu yaklaşık 14 kilometre doğu yönünde yer alan 2. derece doğal sit alanı olduğu ileri sürülüyor.