21 Şubat 2023 12:44
Bölgenin deprem riski altında olması Danıştay 6. Dairesinin yerel mahkemenin kararını onama gerekçelerinden birisi oldu.
Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
Özer AKDEMİR
İzmir
Manisa, Alaşehir, Türkmen, Baklacı, Akkeçili, Selce, Tepeköy, Ilgın ve Işıklar mevkiinde yapılması planlanan Tepeköy Jeotermal Santralleri projesi ile ilgili olarak Manisa 2.İdare Mahkemesinin ÇED’i iptal kararı Danıştay tarafından da onandı. Bölgenin deprem riski altında olması Danıştay 6. Dairesinin yerel mahkemenin kararını onama gerekçelerinden birisi oldu.
BAKANLIĞIN ÇED OLUMLU KARARI MAHKEMECE İPTAL EDİLMİŞTİ
Manisa Alaşehir yakınlarında işletilmek istenen 5 JES santraline Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından ÇED Olumlu kararı verilmişti. Bu karara karşı Alaşehir Ziraat Odası tarafından açılan davada Manisa 2. İdare Mahkemesi ÇED olumlu kararını iptal etti. Bakanlık ve JES şirketinin temyiz başvurusu ise Danıştay 6. Dairesi tarafından reddedilerek yerel mahkemenin kararı onandı.
DANIŞTAY ÇED RAPORUNDAKi EKSİKLİKLERE DİKKAT ÇEKTİ
Danıştay 6. Dairesi oy birliği ile verdiği kararında dava aşamasında yapılan bilirkişi keşfi raporuna dikkat çekerek ÇED raporundaki bazı eksikliklere vurgu yaptı. Danıştay 6. Dairesi, projenin çevresel etkileri ve etki alanına ilişkin belirlemelerin raporda tam olarak ortaya konulmadığının yanı sıra ÇED Raporunda jeotermal kaynak sularının yöredeki bitki örtüsüne, canlılara ve tarım sektörüne önemli bir çevresel etkisinin olup olmayacağının yeterince açıklanmadığını belirtti. JES’lerin kısa, orta ve uzun vadede yeraltı ve yerüstü her türlü tarım alanlarına vereceği fiziki, kimyasal ve biyolojik zararlara ilişkin alınacak önlemler ile ilgili ÇED raporunda açıklama, bilgi ve önerilerin bulunmadığını belirten 6. Daire, “jeotermal akışkanların kontrolsüz olarak yüzey üstü su kaynaklarına boşaltılmasından kaynaklanabilecek yüzey ve yeraltı sularının kirlenmesiyle toprak kirlenmesinin olacağı, bu durumdan tarımsal alanların etkileneceği, jeotermal atık suların yüksek miktarlarda tuz, ziraat için zararlı maddeler, fiziksel zehirli maddeler ve su kirliliği yapan maddeler içerebildiği, bu yüksek derişimlerin hem kullanılan yüzey ve yeraltı suları için hem de toprak için tehdit oluşturduğu, buna rağmen söz konusu kirletici unsurların önlenmesi ile ilgili yeterli bir açıklama, inceleme ve değerlendirmenin ÇED raporunda bulunmadığı” sonucuna ulaştı.
Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
RUHSAT ALANI MUTLAK TARIM ARAZİSİ
Ruhsat alanı, sondaj alanları ve çevresinin dikili tarım arazisi olduğuna dikkat çekilen Danıştay kararında; sondaj alanları ve çevresinin tarım dışı kullanımlara çıkarılamayacak mutlak tarım arazisi ve dikili tarım arazisi sınıfında olduğu, hal böyle iken ÇED raporunda alternatif yer arayışına ilişkin herhangi bir açıklama ve değerlendirme bulunulmadığının altı çizildi.
BÖLGEDE CİDDİ DEPREM RİSKİ ALTINDA
ÇED raporunda jeotermal sularda bulunan kuyu sondajı, deşarjı ve üretim aşamasında açığa çıkacak bazı ağır metal ve çözülmüş minerallerin yer altı ve yer üstü sularına verecekleri zararların tam olarak değerlendirilmediğine dikkat çekilen kararda, yöredeki deprem riski ile ilgili de şu konuların altı çizildi; “Sismik Tehlike Analiz Raporuna göre proje alanının çok ciddi deprem riski altında olduğu, açılacak olan kuyu ve re-enjeksiyon kuyularının etrafına belirli sayıda sismograf ile bir sismik ağ kurulması, yerel ölçekte titreşimleri takip edilmesine yönelik bir projenin bulunmadığı, dolayısıyla söz konusu proje için hazırlanan ÇED raporunun tüm bu hususlarda yetersiz olduğu için ÇED olumlu kararında hukuka uyarlık bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır”.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder