9 Nisan 2023 Pazar

Deştin direnişi ve bir zeytinin ölümü (Pazar yazısı)

 

9 Nisan 2023 04:50

Fotoğraflar: Övgü Yıldız /Evrensel

 


 Özer Akdemir


Tüm yazıları

Tam önünde, yarısı kesilmiş bir varilin içinde yanan odunlara dalan genç kadın, kucağında kıpırdayıp duran küçük çocuğa sıkı sıkı sarılmıştı. Sarı bir gocuk giydirilmiş kırmızı yanaklı çocuk annesinin elindeki su şişesinin mavi kapağını tutmaya çalışıyordu. Kadının ayaklarının dibinde 3-4 yaşlarında başka bir çocuk dolanıyordu. Kadın göz ucuyla çocuğu takip ediyor, arada uzaklaşmaması için “Halil gel, kaybolursun” diye yanına çağırıyordu.

Kırmızı bir kora dönmüştü varilin içindeki ağaç kütüğü. Upuzun bir ömür sürmüş olan yaşlı zeytin ağacının ölü gövdesi çevresindeki köylüler için son görevini yapıyor, onları soğuğa karşı ısıtıyordu. İçin için cızlayıp, beyaz bir duman saçarak yanıyordu kütük.

Etrafına kümelenmiş köylülerin ortasında yavaş yavaş yanan zeytin buraya bir iki tarla kadar uzaklıkta, ovada küçük bir tümsek olarak yükselen höyüğün üzerinde ömür sürmüştü. Menteşe Ovası’nın bereketli topraklarında, ölümünden son birkaç yıl öncesini saymazsak, diğer kardeşleriyle birlikte mutlu, sağlıklı ve uzun bir ömrü olmuştu.

Çok çok eskiden, tarlaların ve nehirlerin üzerinden henüz yolların geçirilmediği dönemlerde bu ova göz alabildiğine zeytinlerle kaplıydı. Ege’nin yakıcı yaz sıcağında, başladı mı günlerce durmak bilmeyen serin yağmurlarının altında on binlerce zeytin ağacı vardı. Rüzgarlarla yağmur damlalarıyla ve kışın dalları ürperten karı, kırağısıyla hep birlikte yaşamaya alışmışlardı. İklimler değişse de çabuk uyum sağlıyorlardı gelen günlere, giden gecelere.

Öyle ki taze dallarında açmış çiçeklerini tarumar ederek deli deli esen filizkıran fırtınaları bile onların canını sıkamazdı. Fırtınadan geriye kalan dallarının daha bir güçleneceğini bilirler, bahardan yaza geçerken tam, her sene hep aynı günlerde esip gürleyen bu rüzgarlara umarsızca göğüs gererlerdi.

Sonra devir devran değişti aniden. Öyle bir değişti ki hem de kadim zamanların yaşanmışlıklarını binlerce yıl gövdesine nakışlayan zeytin ağacı bile bu değişimin hızına ayak uyduramadı.

Latmos’la Madran Baba Dağları ortasından akan Marsias (Çine Çayı) boyunca uzayıp giden ova tam orta yerinden yollarla bölündü. Her biri bir evlek genişliğini aşan yollara kara ziftli sıcak asfaltlar döküldü. Bu yolların yapımı sırasında binlerce kardeşinin kökünden kesildiğini gördü zeytin ağacı, bulunduğu höyüğün üzerinden. Genç-yaşlı, delice, Memecik, Dilmit, çakır, çilli, ak zeytin demeden her türden, her yaştan zeytinler yüzlerce-binlerce yıldır üzerinde dikildikleri toprağa serildiler boylu boyunca...

Bu kıyımdan kurtulanları da güzel günler beklemiyordu heyhat! Yağmurlar da değişti o yolların yapımından sonra, kışın soğuğu, yazın sarı sıcağı da. Havanın tadı, rengi kokusu bile bir hoş oldu. Eskiden, Batı Menteşe Dağlarından doğru gelen beyaz bulutların soğuk bir pus olup çöktüğü sabahlar, zamanla kasvetli, kirli, pis kokan, dokunduğu yeri yakan bambaşka bir dumana boğuldu. Yatağan’dan doğru esen batı rüzgarlarıyla gelen bu dumanın ağır ağır sindiği geceler zeytinlerin yaprakları kendiliğinde büzüşürdü. Çiçekleri nefes almaktan bile korkar, dallarına yapışan çiğ damlaları güngörmüş gövdesini yakıp kavururdu. Bir zaman sonra, zeytinin taze dalları, kalın etli yaprakları üzerinde bencik bencik lekeler peydah oldu. Sonra, bu lekeler kabuk bağladı, nasırlaştı. Yakasına yapışan dert, ağacın kabuğundan içine doğru usulcana sızdı. Yapışkan, kükürt kokulu toza bulanmış yaprakları ve gövdesiyle beraber soluk alamaz oldu ağaç. Boğuluyordu!

Yağmur imdadına yetişti birinde nefes nefese, tam ölmek üzereyken. Gövdesinin açık yeşil renkli, ince kabuklu tenine lekeler bıraktığı için düşman bellediği yağmur üzerine yapışan tozu yıkayıp attı. Derin derin soludu havayı zeytin. Yeniden yaşama döndüğü için mutluydu. Oysa gördüğü son yağmurdu bu!

Birkaç hafta sonra yine yapış yapış oldu gövdesi kirli kokulu tozdan. Filizkıran fırtınası sadece körpe çiçeklerini alıp götürmedi bu sefer. Canı çekilmiş, yeşili solmuş, kupkuru kalmış dallarını da yoldu attı.

O son yaz, Menteşe Ovası’na tek damla yağmur düşmedi. Bin yıllık zeytin ağacı, birkaç senede bin yıl birden yaşlandı ve o susuz yaz günlerinde, bir yudum soluğa hasret inleye inleye can verdi!

Ayakta öldü zeytin! Öz suyu çekilmiş dallarını son kez ovadaki kardeşlerine doğru uzattı, umar bekledi onlardan, olmadı! Neden sonra anladı öleceğini ve sessizce, vakur, veda etti doğduğu topraklara.

Zamanla kupkuru bir odun halindeki gövdesi önce karıncalara, sonra sarı eşek arılarına yuva oldu. İri bir yaban domuzunun sırtını kaşıması da toprak üzerindeki günlerinin sonuydu. Yaban domuzunu korkutup kaçıran bir çatırtıyla bölündü ikiye ve doğduğu topraklara belendi kurumuş dalları.

Ertesi gün, Deştin’den bir köylü gelip  zeytinin ölü gövdesi ve dallarını birbirinden ayırdı. Balta darbeleriyle bir güzel parçaladı. Karyalı, Romalı, Osmanlı ve çapraz fişekleri ile mor cepkenli efelerin gelip dayandığı koca gövdesi yakacak kütük oldu, bir iki saat içinde.

*

Menteşe Ovası’na, soğuk ve yağmurlu bir bahar geliyordu, hiç acele etmeden. Taze çiçeğe durmuş bir zeytinliğin önündeki yolun tam ortasına oturan köylüler, yarım varilin içine ateş yakıp henüz bir hafta önce kestikleri yaşlı zeytin ağacının kütüğünü attılar alevlerin ortasına. Kuru zeytin kütüğü iniltiler çıkararak, yağlı zeytin kokusu yayarak yandı.

Kadın, yaşlı, çoluk çocuk köylüler zeytinlerini, çam ormanlarını korumak için oturmuşlardı yol üstüne. Gövdelerini, birkaç kilometre ötede, ormanı aç bir kurt gibi kemiren çimento fabrikasına kömür kazanı taşıyan kamyonların önüne atmışlardı. Ne zamandır unutulmaya yüz tutan cenk meselleri gelip yerleşti dillerine. “Yeter bu topraklara ettiğiniz zulüm” deyip kalktılar ayağa…

Zeytin, yanıp küle dönerken bile yaren oldu köylülere. Kuru gövdesinden yükselen son iniltisi köylülerin kavga türkülerine karıştı...

 https://www.evrensel.net/yazi/92781/destin-direnisi-ve-bir-zeytinin-olumu?utm_source=twitter&utm_medium=twitter_ap&utm_content=9678&utm_campaign=09-04-20239:02

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...