16 Nisan 2023 02:21
Fotoğraf: Pixabay
Bazen deniz kıyısına, bazen makilerle kaplı tepelerin arasına girip çıkarak bütün yarımadayı dolaşan yoldaki keskin virajlar nedeniyle bir saatte iki kere mola vermek durumunda kalmıştık. Yoksa yolun bu kıvrımlarından içimiz dışına çıkacaktı.
Molanın birini Karaburun’da, diğerini Küçükbahçe’yi geçtikten hemen sonra verdik. Deniz batıda kalmış, aramıza makiliklerle kaplı yassı bir tepe girmişti. İşte bu tepe ile yol arasında, Karaburun’un nadir düzlüklerinden birisi vardır. Bu düzlüğün tam ortasında tek başına kocaman bir çitlembik ağacı vardır. Ben deyim 100, siz deyin 200 yaşındaki çitlembik ağacının gövdesini iki kişi el ele tutuşsa ancak kucaklayabilir.
Yolun dönemeçleri, Karaburun merkezdeki kahvede içtiğimiz çayları burnumuzdan getirmeye ramak kalmıştı ki bir kayalığı dönünce bu yoldan her geçişimde hayranlıkla baktığım çitlembik ağacını gördüm. Otomobili mümkün olduğu kadar sağa, diğer araçların yoldan geçişine engel olmayacak şekilde park ettikten sonra kendimizi dışarı attık. Nisan ayının ilk haftasıydı. Serin ve yağmurlu geçen günlerden sonra hava nazlana nazlana ısınmaya başlamış, bunun tam tersine doğa hiç naz niyaz etmeden alabildiğine coşmuştu. Her kayanın altından, her ağacın dalından, bir karış toprak olan her yerden, hatta bazı kısımlarda yolun çatlaklarından bile otlar, asfalt çiçekleri fışkırmıştı.
Beş dakikacık da olsa deniz ve kekik kokuları ile karışmış temiz dağ havasını içimize çekip, biraz sakinleştik. Fazla oyalanamazdık. En az bir yarım saatlik yolumuz daha vardı. Çitlembik ağacının heybetinden gözümüzü alıp tekrar bizi bekleyen yola çevirmiştik ki hemen yanımızdaki bodur bir delice ağacına bağlanmış marteniçkayı gördüm. Kırmızı beyaz iplerle örülmüş marteniçkanın beyaz ipinin ucuna, tam ortasından enlemesine delinmiş bir zeytin çekirdeği, kırmızı ipine ise mavi boncuk bağlanmıştı. Rengi solmaya başlamıştı ipliğin. Demek ki epey olmuştu buraya bağlanalı. Zaten marteniçkanın mart ayının sonuna kadar bağlanması gerekiyordu.
Bir Bulgar geleneği olan marteniçka, epeyce bir Bulgar göçmeninin yaşadığı İzmir ve çevresinde de yıllardır sürdürülüyor. Marteniçkanın beyaz ipliği ışığı ve sağlığı simgelerken, kırmızı iplik ise kanı ve güneşi temsil ediyordu.
‘NERELERDESİN BAHAR?’
İlk kez, 7-8 yıl önce Sennur Sezer’den okumuştum marteniçkayı. Şimdi sonsuzlukta uyuyan Türkçe edebiyatının usta kadın şairi “Nerelerdesin bahar?” diye, tıpkı bugünlerde olduğu gibi soğuk geçen bir martta baharı çağırmıştı. Yazıda marteniçka ile ilgili sevda ve savaş söylenceleri Newroz’a bağlanıyordu.
Başka bir yerde de dağ başında yaşayan Baba (Kocakarı) Marta ile ilgiliydi söylence. Marta nine yeryüzündeki her şeyi görüp duyduğu için güldüğünde güneş açar, bahar gelir, tüm canlılar mutlu olurmuş. Kızdığında ise rüzgar fırtınaya döner, bulutlar yeryüzüne küser, kuşlar yuvalarından çıkmazmış. Bu nedenle Marta ninenin sakinleşmesi için çiçeklenmiş meyve ağaçlarının dallarına kırmızı beyaz iplikler takılırmış.
Fotoğraf: Evrensel
30 BİN ZEYTİN KESİLİP YERLERİNE 181 BİN GÜNEŞ PANELİ KONACAK!
Artık kim bilir kimin dileklerinin bağlandığı marteniçkayı geride bırakıp yolumuza devam ettik. Yarım saat sonra Pirenli Dağı’nın dibini dolanarak vardığımız Yaylaköy’de aracımızı caminin yanındaki alana park edip, güneş enerji santrallerinin (GES) yapılacağı Kurkaya tepesine kadar yürüdük. Köye birkaç yüz metre uzaklıktaki RES’lerin hemen altına, Lodos Enerji Şirketi tarafından yapılacaktı GES’ler. Bölgedeki RES’ler de bu şirketindi.
Toplamda 118.9 hektarlık alanda kurulacak olan bu GES’lerin yapılacağı alanlardan birisi de Yaylaköy’de daha önce de defalarca görüştüğümüz, hem Karaburun’da hem İzmir’deki eylemlerinden denk geldiğimiz Mustafa Şenbahar’ın zeytinliği idi. RES’lere yardımcı kaynak olarak planlanan 7 GES alanı için bölgeye tam 181 bin 818 adet güneş paneli konulacaktı. Biz gittiğimizde henüz ÇED onayı çıkmamıştı projenin ama bu satırları yazdığım gün itibarıyla ÇED olumlu kararının da çıktığı bilgisi geldi.
Lodos şirketine 49 yıllığına kiralanan bölgede M. Şenbahar ve komşusunun tam 30 bin zeytin ağacı var. Hem de daha 13-15 yıllık genç genç zeytinler bunlar. Meyve vermeye yeni başlamış 30 bin zeytin ağacı!..
Güya Cumhurbaşkanı tarafından “Özel Çevre Koruma Bölgesi” ilan edilen Karaburun’da, 30 bin zeytin ağacı kesilerek yerlerine RES şirketinin enerji üretimine destek olsun diye 181 bin 818 adet GES paneli konacak. Ve bu, proje tanıtım dosyasında “Çevrenin zarar görmesini engellemek, meydana gelen zararı en aza indirmek, küresel ısınmayla baş edebilmek ve doğadaki karbon salınımını azaltmak için “yeşil enerji” hem ülkemizin hem de dünyanın en temel ihtiyacı haline gelmiştir” cümleleriyle birlikte yapılacak!..
Fotoğraf: Mustafa Şenbahar'ın kişisel arşivi
SON ZEYTİN KESİLDİĞİNDE!..
Keçi otlattıkları yaylaları RES şirketi tarafından ellerinden alınan köylüler şimdi son kalan mera alanları ve zeytinliklerini de kaybetmek üzereler.
2007 yılında Hazineden 150 yıllığına kiraladığı 473 dönüm araziye zeytin diken Yaylaköy’lü M. Şenbahar ve komşusu şimdi ellerinden alınmak istenen tek geçim kaynağına, zeytinliklere yanıyorlar. RES’ler keçiciliği bitirmişti GES’ler zeytinciliği yok edecek!
Yaylaköy’de 30 bin zeytin ağacı kesilmeyi bekliyor. Bu gidişle Karaburun’da dalına marteniçka bağlanacak ne zeytin kalacak ne delice ağacı! Yarımadadaki son zeytin de yok edildiğinde Marta ninenin öfkesini marteniçkalar bile yatıştıramayacak!.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder