Hazırlayan: Özer Akdemir
Bergama Ovacık köyündeki KOZA Altın Şirketine ait altın
madeninde yıllarca genel yardımcı kadrosuyla her türlü ayak işini yapan Osman
Büte, vicdanı hiç rahat etmese de korktuğu için yıllarca susmuş ve KOZA’nın
yasa dışı olduğu iddia edilen faaliyetleri hakkında konuşmamış. Haksızlık
olarak nitelediği bir şekilde işten atıldıktan sonra, korku “KOZA”sını
yırtarak, KOZA Altın şirketinde tanık olduklarını anlatmaya karar vermiş.
Dosyamızın bu son bölümünde Büte, yıllar sonra konuşmaya nasıl karar verdiğini
anlatırken, altın madeninin yöreye olan etkilerini de kendi bulunduğu
pencereden aktarıyor. Büte’nin pasa tepelerindeki zeytin ağaçları ile ilgili
anlattıkları ise insanı gerçekten hayrete düşürecek cinsten.
İzmir Çanakkale kara yolunu kullananların yanından geçtikleri
pasa tepelerindeki zeytinler ve bu zeytinlerden elde edildiği söylenen yağların
sırrı madenci şirketin insanların gözünü nasıl boyadığını gösteriyor. Ayrıca
resmi kurumlara dağıtılan ‘hediyeler’ de olayın bir başka boyutunu ortaya
koyuyor. Büte, “Şirketin 5 müdürünün yolsuzluk yaptıklarının belgesi elimde”
diyor. Şirketin sahibi Akın İpek’in de bildiği bu yolsuzluk olayının, bu
kişilerin vazgeçilmezliği nedeniyle kapatıldığı düşüncesinde.
PASA TEPESİNDEKİ ZEYTİNLERİN SIRRI
“O tepelerin yığılmasından o ağaçların dikilmesine kadar ben hep oradaydım. Çünkü ben genel yardımcıydım. Görevlerimiz içinde ağaç dikme biçme de vardı. Tepeler yığıldı. Çevrede Metin diye bir abimiz var, o geldi sabahleyin genel yardımcı ekibini toparlayıp alıp götürdüler. Biz kazdık ağaçları diktik. Sulamasını yapıyoruz, ama ağaçlar 15-20 gün sonra ölüyordu. Metin yeni fidanlar alıyordu. Diktiğimiz ağaçların üç ay sonraki büyüklüğü kadar, onları söküp dikiyorduk. İnsan kaynaklarından yetkililer gelip fotoğraflarını çekerdi, ağaçlarımız hızla büyüyor şeklinde başlık atarlardı. Firmanın adını unuttum, bir yerden zeytinyağı alıyorlar. Onları bidon bidon bizim şoför odasının ardında depo var, oraya koyuyorlar. Orada onları şişeliyoruz, biz şoförler, genel yardımcılar. Ondan sonra ‘Zeytinlerimiz verim verdi’ diye haber yaptırırlar.
RESMİ KURUMLARA ÇOK HEDİYE GÖTÜRDÜM
“O tepelerin yığılmasından o ağaçların dikilmesine kadar ben hep oradaydım. Çünkü ben genel yardımcıydım. Görevlerimiz içinde ağaç dikme biçme de vardı. Tepeler yığıldı. Çevrede Metin diye bir abimiz var, o geldi sabahleyin genel yardımcı ekibini toparlayıp alıp götürdüler. Biz kazdık ağaçları diktik. Sulamasını yapıyoruz, ama ağaçlar 15-20 gün sonra ölüyordu. Metin yeni fidanlar alıyordu. Diktiğimiz ağaçların üç ay sonraki büyüklüğü kadar, onları söküp dikiyorduk. İnsan kaynaklarından yetkililer gelip fotoğraflarını çekerdi, ağaçlarımız hızla büyüyor şeklinde başlık atarlardı. Firmanın adını unuttum, bir yerden zeytinyağı alıyorlar. Onları bidon bidon bizim şoför odasının ardında depo var, oraya koyuyorlar. Orada onları şişeliyoruz, biz şoförler, genel yardımcılar. Ondan sonra ‘Zeytinlerimiz verim verdi’ diye haber yaptırırlar.
RESMİ KURUMLARA ÇOK HEDİYE GÖTÜRDÜM
Şişelenen yağları da hediye ederlerdi. İzmir’de resmi
kurumlara, İl Özel İdaresi gibi kurumlara giderdi. Zeytinyağı dışında da çok
hediye götürdüm. Hangisini sayayım. Mesela ben peynirde çalışıyordum. Raporlar,
tesisle ilgili sıkıntılar oluyordu. Bizzat İl Özel İdaresine kolilerce peynir
götürdüm. İl Özel İdaresinden farklı isimlere. Bana kağıtla isimler verilirdi.
Atmadığım kağıtlar da vardı, lazım olur diyerek. Hâlâ orada çalışan insanlar.
İl Özel İdaresindeki adamı ararım, gelir dışarı çıkar hatta görünmesin diye de,
arabasını İl Özel İdaresinin bayağı ilerisine götürür park ederdi. Ben onun
arabasının yanına giderdim. Denetlemeye geliyorlardı. Peynir, fıstık fabrikası
denetlemesi sırasında bizzat ben arabayla gider alırdım. Böyle bir gezerler,
çaylarını içerlerdi, muhabbet ederlerdi. Peynirlerin fıstıkların tadına bakar,
giderlerdi.
MÜDÜRLERİN YOLSUZLUĞUNUN BELGESİ VAR
Esnafla, hatta buradaki altın madenine karşı yayın yapan gazetelerdeki yazarlarla bile çok iyi para alış verişi var. Müdürlerin yolsuzluk yaptığına dair elimde evrak var. Serhan Umurhan, Cemalettin Çetin, İsmet Sivrioğlu’nun yaptıkları yolsuzluk evrakını yerel bir gazeteciye götürdüm. “Osman bizim bir alış verişimiz var bu adamlarla, ben bunu yayınlarsam benim için iyi olmaz” diye yayınlamadı. Hayri Bey (KOZA’nın Genel Müdür Yardımcısı Hayri Öğüt. Geçtiğimiz günlerde işten çıkarıldı) “Maması kesilecek. Benim verdiğimi şimdi onlar veriyor, yayınlamaz” dedi. 5 tane müdür, başkalarının adına iki ayrı şirket kurarak KOZA’nın tüm taşeron işlerini bu şirketler üzerinden yapıyorlar. Şirketlerin isimleri, sahipleri farklı, adresleri aynı. Bu şirketlerin hak edişlerini KOZA’nın müdürleri olarak bunlar kendi belirliyordu. Trilyonlarca para kazandılar bu sayede. Malikaneler, villalar... Kurdukları şirketin ortaklarından biri Gümüşhane’de faaliyet gösteren taşeron şirketin genel müdürü. Hâlâ da faaliyet gösteriyor orada. Her ay hakedişlerine trilyonlarca lira veriyorlar.
Esnafla, hatta buradaki altın madenine karşı yayın yapan gazetelerdeki yazarlarla bile çok iyi para alış verişi var. Müdürlerin yolsuzluk yaptığına dair elimde evrak var. Serhan Umurhan, Cemalettin Çetin, İsmet Sivrioğlu’nun yaptıkları yolsuzluk evrakını yerel bir gazeteciye götürdüm. “Osman bizim bir alış verişimiz var bu adamlarla, ben bunu yayınlarsam benim için iyi olmaz” diye yayınlamadı. Hayri Bey (KOZA’nın Genel Müdür Yardımcısı Hayri Öğüt. Geçtiğimiz günlerde işten çıkarıldı) “Maması kesilecek. Benim verdiğimi şimdi onlar veriyor, yayınlamaz” dedi. 5 tane müdür, başkalarının adına iki ayrı şirket kurarak KOZA’nın tüm taşeron işlerini bu şirketler üzerinden yapıyorlar. Şirketlerin isimleri, sahipleri farklı, adresleri aynı. Bu şirketlerin hak edişlerini KOZA’nın müdürleri olarak bunlar kendi belirliyordu. Trilyonlarca para kazandılar bu sayede. Malikaneler, villalar... Kurdukları şirketin ortaklarından biri Gümüşhane’de faaliyet gösteren taşeron şirketin genel müdürü. Hâlâ da faaliyet gösteriyor orada. Her ay hakedişlerine trilyonlarca lira veriyorlar.
Bu evrağın Akın İpek’e verildiği, onun da ‘tamam yapılmış
ama bunlara göz yumalım” dediği, bu adamlardan vazgeçemediği söyleniyor. Bile
bile, o da bu yapılanlara ortak olmuştur.
EKMEĞİM İÇİN SUSTUM
Şimdi o dönemde altın madeni bir ilçenin emniyet müdürünü, polisleri bir telefonda yerini değiştiriyorsa, görevlerinden alıyorsa, bana kim bilir neler yaparlardı, açıkçası korktum. Taa ki Ersan Var’ın çıkıp siz beni korumadınız diye yürekli bir şekilde konuşmasından cesaretlendim. (Ersan Var, KOZA Genel Müdür Yardımcısı Hayri Öğüt’ün şoförü ve korumasıydı. Benzer bir şekilde gazetemize KOZA’yla ilgili itiraflarda bulunmuştu.) Birkaç kere niyetlendim, ama sonradan korkup vazgeçtim. İşten ayrıldıktan sonra Hayri Bey beni tehdit etti. Madende kimse kimseyle bu konuları konuşamıyor, tartışamıyor. İnsanlar çalıştığı işyerinden çıkarılmakla, ekmekle tehdit ediliyor. O zaman da tehdit ediliyordu. Ben de bu zamana kadar ekmeğim için sustum. Ben bunu yaptım bir kere, işten çıkarıldım. Konuşmadım Allah’a havale ettim. İkinci kez mahkemelerle yüz yüze gelince, hep üstüne binilen ben oldum. Artık ben bu adamlardan korkmuyorum. Ne yapabilirler ki, artık bu saatten sonra.”
EN BÜYÜK ZARARI BERGAMA HALKI GÖRDÜ
Bu olaylardan en büyük kayıp Bergama halkının, çalışanı çalışmayanıyla. Gençler hep işsiz. Bu olayları bu şirketleri Melih Karaman kuracaktı. Yüzlerce insana ekmek demekti bu. Çok büyük de para olacaktı, kazanılacak. Bergama halkı, esnafı gözetilmeyerek, onlar kazanacağına biz kazanalım dediler. Trilyonlarca lirayı hâlâ götürüyorlar. Şimdi diken üstündeler. Hangimiz gidecek diye bakıyorlar birbirlerine. Benim bu noktayı çok önceden koymam gerekiyordu. Ben bu insana ihanet etmedim. Yediğim ekmeğe, suya ihanet etmedim. Ama ihanete uğrayan hep biz olduk. Sahip çıkılmayan tek adam benim. Çünkü ben haksızlığa gelemem. Geç kalınmış bir hareket olsa da, doğru olduğuna inandığım bu. Uyumuşuz yıllarca. Korkuttular, ama şöyle ama böyle sustuk yıllarca. Sustukça tepene biniyorlar. Ben adalet yerini bulsun istiyorum. Bergama halkı yaptıklarını görsünler. Yapılan haksızlıklara dur desinler.”
EKMEĞİM İÇİN SUSTUM
Şimdi o dönemde altın madeni bir ilçenin emniyet müdürünü, polisleri bir telefonda yerini değiştiriyorsa, görevlerinden alıyorsa, bana kim bilir neler yaparlardı, açıkçası korktum. Taa ki Ersan Var’ın çıkıp siz beni korumadınız diye yürekli bir şekilde konuşmasından cesaretlendim. (Ersan Var, KOZA Genel Müdür Yardımcısı Hayri Öğüt’ün şoförü ve korumasıydı. Benzer bir şekilde gazetemize KOZA’yla ilgili itiraflarda bulunmuştu.) Birkaç kere niyetlendim, ama sonradan korkup vazgeçtim. İşten ayrıldıktan sonra Hayri Bey beni tehdit etti. Madende kimse kimseyle bu konuları konuşamıyor, tartışamıyor. İnsanlar çalıştığı işyerinden çıkarılmakla, ekmekle tehdit ediliyor. O zaman da tehdit ediliyordu. Ben de bu zamana kadar ekmeğim için sustum. Ben bunu yaptım bir kere, işten çıkarıldım. Konuşmadım Allah’a havale ettim. İkinci kez mahkemelerle yüz yüze gelince, hep üstüne binilen ben oldum. Artık ben bu adamlardan korkmuyorum. Ne yapabilirler ki, artık bu saatten sonra.”
EN BÜYÜK ZARARI BERGAMA HALKI GÖRDÜ
Bu olaylardan en büyük kayıp Bergama halkının, çalışanı çalışmayanıyla. Gençler hep işsiz. Bu olayları bu şirketleri Melih Karaman kuracaktı. Yüzlerce insana ekmek demekti bu. Çok büyük de para olacaktı, kazanılacak. Bergama halkı, esnafı gözetilmeyerek, onlar kazanacağına biz kazanalım dediler. Trilyonlarca lirayı hâlâ götürüyorlar. Şimdi diken üstündeler. Hangimiz gidecek diye bakıyorlar birbirlerine. Benim bu noktayı çok önceden koymam gerekiyordu. Ben bu insana ihanet etmedim. Yediğim ekmeğe, suya ihanet etmedim. Ama ihanete uğrayan hep biz olduk. Sahip çıkılmayan tek adam benim. Çünkü ben haksızlığa gelemem. Geç kalınmış bir hareket olsa da, doğru olduğuna inandığım bu. Uyumuşuz yıllarca. Korkuttular, ama şöyle ama böyle sustuk yıllarca. Sustukça tepene biniyorlar. Ben adalet yerini bulsun istiyorum. Bergama halkı yaptıklarını görsünler. Yapılan haksızlıklara dur desinler.”
SONUÇ YERİNE
“KORKU ‘KOZA’sını yırttı” başlıklı yazı dizimizin sonuna geldik. Fethullah Gülen Cemaatine yakınlığıyla bilinen KOZA Altın Şirketine ait Bergama Ovacık Altın madeninde uzun yıllar çalışan Osman Büte’nin tanıklıklarında; en dikkat çeken konulardan birisi kuşkusuz; Dikili’de siyanürlü altının zararlarının konuşulacağı Çevre Paneli’ne yapılan baskının planlı olduğuydu. Yıllardır devam eden davanın 36. duruşması 30 Mayıs 2014 tarihinde görülecek. Bu tanıklıkların davaya etkisi nasıl olur, onu önümüzdeki süreçte göreceğiz.
Gerek KOZA şirketini gerekse diğer yerli ve uluslararası şirketlerin ülkemizin birçok yerinde yaptığı altın işletmeciliği yaşam alanlarımızı kirletmeye devam ediyor. AKP hükümeti döneminde çıkarılan yasalarla dikensiz gül bahçesi gibi topraklara saldıran siyanürcüler, sadece doğamızı, yaşam alanlarımızı değil bir bütün olarak toplumsal yapımızı, hukuk alanını ve zaten kirlilikte dünyanın önde gelen burjuva siyaseti de kirletiyorlar. Yöre halklarına sus payı için, iliklerine kadar sömürüp, yaşam alanlarını kirletirken seslerinin çıkmasını önlemek için dağıttıkları “sosyal sorumluluk” adlı rüşvet, siyasi iktidarlarca ya da bu şirketlerden beslenen medya organlarınca matah bir şeymiş gibi sunuluyor. İmamın lojmanını, damızlık hayvanını, tohum teminini bir altıncı şirket neden yapsın ki?
“KORKU ‘KOZA’sını yırttı” başlıklı yazı dizimizin sonuna geldik. Fethullah Gülen Cemaatine yakınlığıyla bilinen KOZA Altın Şirketine ait Bergama Ovacık Altın madeninde uzun yıllar çalışan Osman Büte’nin tanıklıklarında; en dikkat çeken konulardan birisi kuşkusuz; Dikili’de siyanürlü altının zararlarının konuşulacağı Çevre Paneli’ne yapılan baskının planlı olduğuydu. Yıllardır devam eden davanın 36. duruşması 30 Mayıs 2014 tarihinde görülecek. Bu tanıklıkların davaya etkisi nasıl olur, onu önümüzdeki süreçte göreceğiz.
Gerek KOZA şirketini gerekse diğer yerli ve uluslararası şirketlerin ülkemizin birçok yerinde yaptığı altın işletmeciliği yaşam alanlarımızı kirletmeye devam ediyor. AKP hükümeti döneminde çıkarılan yasalarla dikensiz gül bahçesi gibi topraklara saldıran siyanürcüler, sadece doğamızı, yaşam alanlarımızı değil bir bütün olarak toplumsal yapımızı, hukuk alanını ve zaten kirlilikte dünyanın önde gelen burjuva siyaseti de kirletiyorlar. Yöre halklarına sus payı için, iliklerine kadar sömürüp, yaşam alanlarını kirletirken seslerinin çıkmasını önlemek için dağıttıkları “sosyal sorumluluk” adlı rüşvet, siyasi iktidarlarca ya da bu şirketlerden beslenen medya organlarınca matah bir şeymiş gibi sunuluyor. İmamın lojmanını, damızlık hayvanını, tohum teminini bir altıncı şirket neden yapsın ki?
Tıpkı, madenin Genel Müdür Yardımcısı Hayri Öğüt’ün
şoförlüğünü ve korumalığını yapan Ersan Var’ın geçtiğimiz yıl gazetemize
yaptığı itiraflar gibi, Osman Büte’nin tanıklıkları da bu altın madenlerinin
içyüzünün kamuoyunca görülmesi bakımından önemlidir. Korkunun “KOZA”sını yırtan
bu iki eski maden çalışanı hukuksuzluğun, yalanın, insanları kandırmanın ve tüm
bunlarla birlikte doğayı talan etmenin uzun süre gidemeyeceğini de gösterdi.
Dün AKP iktidarı ile oluşturdukları ‘çıkar iş birliği’ ile
suç ortaklığı yapanların arasına şimdi 17 Aralık yolsuzluk operasyonu girdi.
Biri ‘paralel’ oldu, diğeri boğazına kadar gömüldüğü yolsuzluk batağında, batmamak
için çırpınıyor. Ülke böylesine yağma sofrasına çevrildikçe, halkın yaşam
alanlarına dönük saldırılar pervasızlaştıkça Osman Büte’lerin, Ersan Var’ların
sayısı da çoğalacak ve ‘korku imparatorluğu çöküp gidecektir...
Son olarak; yazı dizisinde adları geçen, Büte’nin çeşitli
iddialarına muhatap olanların yanıt haklarının saklı olduğunu belirtmek
isteriz.
BİTTİ
Eklenme Tarihi: 11 Mayıs 2014
Eklenme Tarihi: 11 Mayıs 2014
www.evrensel.net
Eklenme tarihi: 2014-05-11 06:00:00
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder