Sulara gömülmek istenen Hasankeyf Höyüğü tarihi yeniden yazdırabilir
Özer AKDEMİR
Hasankeyfi sular altın bırakacak olan Ilısu Barajı'nın
inşaatı hızla devam ederken, yirmiye yakın uygarlığa beşiklik etmiş
Hasankeyf'in arkeoloji bilimi açısından önemi her geçen gün daha da
belirginleşiyor. 2005 yılında bulunan ve 2011 yılında kazılmaya başlanan
Hasankeyf Höyüğü, bu tarihi kentin şu an için gizemini koruyan en önemli
keşiflerinden birisi olmaya aday.
İLK İNANÇ YERİ Mİ?
Geçtiğimiz Haziran ayında Hasankeyf Höyüğü kazı heyeti
Başkanı Prof. Dr. Abdüsselam Uluçam'ın basına yansıyan açıklamaları arkeoloji
çevrelerinde büyük bir heyecanla karşılanmıştı. Uluçam, Hasankefy Höyüğünü
"tarihin bilinen ilk inanç merkezi" olarak nitelenen ve kazıldıkça
dünya tarihinin yeniden yazılmasına yol açan bilgiler ortaya koyan Göbeklitepe
ile karşılaştırıyordu. Uluçam gazetecilere, "Hasankeyf'in tarihinin 12 bin
yıl öncesi olduğunu gösteren önemli bulgular elde ettik. Dünyanın en eski
yerleşim birimlerinden Göbeklitepe'den daha eski bir mabetin ortaya çıkarılması
ise çok önemli bir gelişme, Bulduğumuz dikilitaşla ilk ibadet yerinin
Hasankeyf'te olduğu belgelendi" diyordu.
‘BULUNTULAR GİZLENMİYOR’
20 Eylül Dünya Hasankeyf günü etkinlikleri için gittiğimiz
Hasankeyf'te höyükle ilgili duyduklarımız arasında höyükte çıkarılan
buluntuların gizlendiği iddiaları da vardı. Bu iddia höyüğün arkeoloji bilimi
açısından öneminin ortayı çıkmasının, Ilısu Barajına milyonlarca dolar harcayan
siyasi iktidar tarafından istenilmediği iddialarıyla birlikte ortaya atılıyor,
iddiaya kaynak olarak da yöredeki bir üniversitede görev yapan bir bilim insanı
gösteriliyordu.
Hem bu iddia, hem de Hasankeyf Höyüğü ile ilgili daha çok
bilgi edinmek için kazı heyetinde görev yapan arkeologlara bazı sorular
yönelttik. Kazı heyeti Başkanı ve Batman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.
Abdüsselam Uluçam Höyükteki buluntuların gizlendiği iddialarını kesin bir dille
reddetti. Uluçam, höyükte bulunan ve üzerinde çalışmalardın tamamlandığı tüm
eserlerin Batman Müzesinde olduğunu belirterek, "Bilimsel arkeolojik
kazıların hiç bir safhası ve bulgusu gizli kapalı değildir. Kayıt ve koruma
altındadır. Üzerinde yapılması gereken işlemler atölye ve laboratuarlarda
tamamlandıkça müzeye teslim edilmektedir" yanıtını verdi.
Höyüğü Türkiyeli arkeologlarla birlikte kazan Japonya
Tsukuba Üniversitesi’nden Prof. Dr. Yutaka Miyake höyükteki buluntuların
gizlendiği iddialarına Uluçam'dan daha sert bir tepki verdi, "Çok saçma ve
kesinlikle olamaz. Hatta çok komik bile diyebiliriz"!
KAZI HEYETİ BAŞKANINDAN GERİ ADIM
Uluçam'ın Haziran ayında basına yansıyan açıklamaları
üzerine höyüğün yaşı ve Göbeklitepe ile kıyaslanması konusu ise biraz daha
karışık. Uluçam, kendi sözlerini referans göstererek sorduğumuz bu soruya
birkaç ay öncesinden daha farklı bir yanıt verdi. Daha önce, höyükteki
buluntuların Hasankeyf'in tarihini 12 bin yıl önceye götürdüğünü,
Göbeklitepeden bile daha eski bir mabedin ortaya çıkarıldığını açıklayan Uluçam
konuyla ilgili sorumuzu; " Size ulaşan bilgiler biraz spekülatif.
Ulaşabildiğimiz en erken kültür katmanları akeramik Neolitik döneme ait (MÖ.
11.500 yıl öncesi)" diye yanıtladı. Oysa bizim ulaştığımız bu bilginin
kaynağı da bizzat kendi açıklamalarıydı! Haziran ayının sonların da basına
yansıyan sözlerinde bu bilgi vardı. Uluçam Haziran ayındaki bu önemli
iddialarından geri adım atmış görünüyor.
‘O TARİHİ ULUÇAM'A BEN SÖYLEMİŞTİM’
Japon kazı heyeti başkanı Prof. Miyake de sorularımız üzerine
höyüğün yaşı ile ilgili ayrıntılı bir açıklama yaptı; Ellerinde Hasankey
Höyüğünden 50'ye yakın Karbon 14 tarihleri olduğunu aktaran Miyake, şunları
dile getirdi, "Bunların çoğu MÖ 9500 ile 9000 yıllar arasına düşüyor. Buna
dayanarak, biz Hasankeyf Höyük'ün tarihi 11.500 yıllık diyoruz"
Miyake höyüğün Göbeklitepe ile karşılaştırılmasında esas
sorunun Göbeklitepe'nin tarihlendirilmesinden kaynaklandığı görüşünde. Daha
önce Göbeklitepe'nin Neolitik tabakalarının, MÖ 8600 yılları civarına
tarihlendirildiğini belirten Miyake, "Ben de daha önce bu tarihlere
dayanarak, Prof. Uluçam'a Hasankeyf'in Göbeklitepe'den daha eski olabileceğini
anlatmıştım. Ancak son yıllarda Göbeklitepe III. tabakanın (görkemli
yuvarlak yapıların bulunduğu tabaka), MÖ 10. binin ikinci yarısına (yani
MO 9500-9000) tarihlendirilebileceği öne sürülmeye başladı, kazı ekibi
tarafından. Göbeklitepe'de karbon yaşlandırmaya uygun bitki kalıntılarına pek
rastlanmadığını belirtiyordu eskiden. Ancak son yıllarda iyi örnekleri
toplanabildiğini duydum ve bu yeni tarihlerde o örneklerden alınmış olabilir.
Bu tamamen yeni gelişmedir" dedi.
GÖBEKLİTEPE İLE ÇAĞDAŞ
Göbeklitepe'deki tarihleme süreci ile ilgili bu
değerlendirmeleri yapan Miyake'nin sonuç cümlesi ise Hasankeyf Höyüğü'nün ne
kadar da önemli olduğunu ortaya koyar nitelikte; "Eğer bu yeni tarihlerden
yola çıkarsak, Hasankeyf Höyük ve Göbeklitepe III. tabakanın hemen hemen çağdaş
olduğu söylenebilecek".
Hasankeyf Höyüğünü bir yerleşim yeri olarak değerlendirdiklerini söyleyen Miyake buna karşın yerleşmenin ortasındaki diğerlerinden farklı özellikler taşıyan törensel özellikte yapıya rastlandığını dile getirdi. Miyake buna benzer bir durumu daha geç bir döneme denk gelmekle birlikte Çayönü Höyüğü ve Nevali Cori'de rastlandığını aktardı.
Hasankeyf Höyüğünü bir yerleşim yeri olarak değerlendirdiklerini söyleyen Miyake buna karşın yerleşmenin ortasındaki diğerlerinden farklı özellikler taşıyan törensel özellikte yapıya rastlandığını dile getirdi. Miyake buna benzer bir durumu daha geç bir döneme denk gelmekle birlikte Çayönü Höyüğü ve Nevali Cori'de rastlandığını aktardı.
BARAJ YAPIMI TÜM HIZIYLA SÜRÜYOR
Son olarak höyüğün baraj suları altında kalması ile neleri
kaybedeceğimiz, höyükteki kurtarma kazılarında nelerin kurtarılacağı, ömrü
50-60 yıllık bir baraja böylesine önemli bir arkelojik buluntunun tercih
edilmesinin ne derece doğru olduğu gibi sorularımıza iki bilim insanından da
doyurucu bir yanıt alamadık.
Abdüsselam Uluçam, baraj konusu ile ilgili birçok gazete,
dergi, tv ve panelde konuşmacı olduğunu, bu konunun altında farklı beklentiler
ve yönlendirmeler gördüğünü ileri sürerek içinde bulunduğu duygu durumunu şu
sözlerle özetledi; " Artık yoruldum, gerildim ve usandım. Bunun için
yoruma yönelik bu sorulara muhatap olmuyorum. Üzgünüm".
Höyükteki kazılar Hazirandan sonra tekrar başlayan çatışmalı
ortam nedeniyle durmuş durumda. Bölgedeki tüm barajların derhal durdurulmasını
isteyen PKK'nin dönem dönem baskınlarına yeni korucu alımlarıyla yanıt veren
siyasi iktidar, Ilısu Barajı inşaatına tüm hızıyla devam ediyor. (İzmir/EVRENSEL)
Eklenme Tarihi: 26 Ekim 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder