2005 yılında Dünya Çevre Günü etkinliği düzenlemek için Bergama Çamköy'e gitmek isteyen yaşam
savunucularına yönelik Koza Altın Şirketi çalışanlarını taşlı sopalı saldırısı
davası önceki gün Bergama da görüldü. Saldırıdan 10 yıl sonra açılabilen
davanın zamanaşımına gideceği artık neredeyse kesinleşince, duruşmalar adalet
beklemekten öte, "tarihe not düşme" seanslarına dönüştü.
TBB'DEN NET TAVIR
Türkiye Barolar
Birliği (TBB) Çevre ve kent Komisyonu üyelerinin de, komisyon üyesi Av. Arif
Ali Cangı'nın sanık olarak yargılandığı davaya destek için katılımı ve
öncesinde Bergama'dan Cerattepe'ye altın madeni karşıtı mücadeleye yönelik
açıklamaları önemliydi. Altın madenine karşı yaşam alanlarını savunmak için dün
Bergama da günümüzde Artvin Cerattepe'de direnen halka karşı "dış
güçler-alman Vakıfları" yalanının yeniden ve yeniden dolaşıma sokulmasına
karşı net tavır koyan TBB Çevre
Komisyonunun, 80. Madde'den, OHAL ve KHK'lerin çevre hakkını da
kısıtladığına dair mesajları önemliydi.
ALTINCININ ÖCÜ
27. celsesi görülen altın madencilerinin yaşam
savunucularına saldırısı duruşmasına gelirsek; 2005 yılında ülkenin en güçlü sermaye
gruplarından olan, bundan ötesi ülke yönetimini AKP ile paylaşan Gülen
Cemaatine sırtını dayayarak zamanın muktediri olmanın avantajı ile
"Ali kıran baş kesen" bir
"Türk Tipi madencilik" politikası izleyen Koza Altın Şirketi'nin ne o
eski günlerinden, ne de zamanın mağrur yöneticilerinden eser yoktu. Ülke
ekonomi ve siyasetini elinde tutmanın verdiği kendini hukukun üstünde görme
algısıyla saldırı davası sonrası yapılan bütün haberlere ve gazetecilere davalar
açan şirket, kendi çalışanlarının saldırı davasının açılmasını da 10 yıl
boyunca engellemişti. Açılan davada ise şirketin başkanı, olaylar sırasında
madencilerin başkomutanı edasıyla saldırıları yöneten Akın İpek'in iddianamede
adı dahi geçirilmemişti. Akın İpek, yaşam savunucularının avukatı Arif Ali
Cangı'nın çabalarıyla ancak sanık yapılabilmişti. Şirket de kendince bu 'yediği
gol'ün rövanşını Cangı'yı da sanık sandalyesine oturtarak almıştı.
BİLİRKİŞİ RAPORU DA
ÖZENSİZ
Onlarca madencinin yanı sıra yaşam savunucularının ve
avukatlarının da yargılandığı bu davanın her aşamasında olduğu gibi bilirkişi
raporu da tartışmalı idi. Raporda tanıklar, sanık, ölen sanıklar başka
sanıklarla karıştırılmış bir şekilde özensizliklerle dolu bir rapor olarak
mahkemeye sunulmuştu.x
KİMSE HUKUK
BEKLEMİYOR
TBB Çevre Komisyonu üyesi avukatların yanı sıra, İzmir,
Bergama, Ayvalık, Dikili, Foça gibi yerlerden yaşam savunucularını da ilgi
gösterdiği duruşma, davanın 2017 Haziran'ında zaman aşımına uğrayacağı artık
neredeyse kesinleşmesinin gölgesinde yapıldı. Duruşmaya Bergama Belediye
Başkanı Mehmet Gönenç ve Dikili Belediyesi eski Başkanı Osman Özgüven'de
katıldılar. Ne yaşam savunucularının, ne de madencilerin duruşmadan hukuk
yönünden bir beklentileri kalmamıştı. O yüzden verilen mesajlar ve yapılan konuşmalar da önceki olayların
değerlendirilmesi, davadaki hukuksuzlukların ortaya serilmesi, FETÖ-AKP
ortaklığının deşifre edilmesi ve "ekoloji mücadelesine gözdağı"
olarak yorumlanan davanın bu anlamda hukuki olarak olmasa bile en azından
tarihsel olarak mahkum edilmesine dönük oldu.
HUKUK NASIL
KATLEDİLDİ
Geçtiğimiz günlerde yapılan İstanbul Barosu Seçimlerinde
başkan adayı olarak liste de çıkaran Av. Ömer Kavili'nin duruşmanın genç
hakimesi ile girdiği ve gereğinden çok uzayan "usul" tartışması ülke
hukukunun aslında nasıl da bir çıkmaza girdiğinin, hukuk devleti olmak bir yana
kanun devleti bile olmayacak uygulamaların nasıl da içselleştirildiğini bir
örneği olması bakımından ilginçti. Kavili'nin, avukat Arif Ali Cangı'nın sanık
yapılması süreci ile ilgili ortaya koyduğu "kanunsuzluklar"
silsilesi, bir anlamda günümüzde FETÖ denen grubun 15 Temmuz'da darbe
girişimine kalkışacak düzeye nasıl da getirildiğinin özeti gibiydi. Yargı,
emniyet, bakanlıklar, bürokrasi, tamamen bu grubun baskılaması ile karar verir
bir noktaya gelmiş, onların koalisyon ortağı AKP'nin de yol vermesi ile açıkça
kanunsuz işler yapılmaktan hiç de tereddüt gösterilmemişti. Cangı'yı 'sanık'
sandalyesine oturtan yargıçların çoğu bugün FETÖ operasyonları kapsamında açığa
alınmış, bir kısmı tutuklanmıştı. Zaten bu kanunsuzlukların zirve noktası da
ülkenin yönetimini tamamen ele geçirmeye dönük darbe girişimi olmuştu. Yapılan
bütün konuşmalarda bu vurgu öne çıkarıldı.
AKIN İPEK FİRARDA BİZ
BURDAYIZ
Şirketin sahibi ve başkanı Akın İpek'in "terör örgütü
üyesi" suçlamasıyla firari olarak arandığı günümüzde, yaşam
savunucularının hala ülkede ekoloji mücadelesine devam ettikleri, bundan sonra
da her türlü hukuksuzluğa karşı mücadeleyi sürdürecekleri vurgusu yapıldı.
Türlü gerginliklerle üç saati aşkın süren duruşma sonrası Adliye önünde yapılan
açıklamada bu davadan adaletin çıkmasının artık beklenilmediği, ancak yaşamı
savunma mücadelesinin her yerde ve koşulda sürdürüleceği kararlılıkları dile
getirildi. (İzmir/EVRENSEL)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder