Özer AKDEMİR
Yalancı ısırgan, uyuz otu, çavdar…
Bunlar ne mi?
Geçtiğimiz günlerde adeta davul zurnayla ilan edilen İstanbul - Çanakkale Otoyolu güzergahındaki endemik bitkilerden bazılarının adı.
Bunlar koruma altında değil mi peki?
Korunması gerekiyor ama şanssız bitkiler bunlar. Yolun üzerinde bulunuyor yaşam alanları.
Yolun güzergahını değiştirsek?
Yok o maliyeti arttırır.
E ne olacak o zaman?
Toprağı sıyırır alırız, üzerindeki endemik bitkileri yakın habitatlara taşırız olur biter.
Olur mu öyle şey, endemik bitki dediğin sadece o alanda yetişebilen bitki demek değil mi?
Canım, bu da bizim bilim dünyasına bir katkımız olsun! Bununla ilgili üniversitelerimizde bir sürü rapor hazırlattık hocalara. Dünyanın parasını verdik.
Yani mecburiyetten. Bu endemikler tam barajlarımızın kurulacağı alanlarda, termik santral sınırlarında, yol güzergahlarında yetişiyor.
Adı da üstünde zaten, Uyuz Otu!
Uyuz bitkiler bunlar işte, uyuzlar!..
Bunlar ne mi?
Geçtiğimiz günlerde adeta davul zurnayla ilan edilen İstanbul - Çanakkale Otoyolu güzergahındaki endemik bitkilerden bazılarının adı.
Bunlar koruma altında değil mi peki?
Korunması gerekiyor ama şanssız bitkiler bunlar. Yolun üzerinde bulunuyor yaşam alanları.
Yolun güzergahını değiştirsek?
Yok o maliyeti arttırır.
E ne olacak o zaman?
Toprağı sıyırır alırız, üzerindeki endemik bitkileri yakın habitatlara taşırız olur biter.
Olur mu öyle şey, endemik bitki dediğin sadece o alanda yetişebilen bitki demek değil mi?
Canım, bu da bizim bilim dünyasına bir katkımız olsun! Bununla ilgili üniversitelerimizde bir sürü rapor hazırlattık hocalara. Dünyanın parasını verdik.
Yani mecburiyetten. Bu endemikler tam barajlarımızın kurulacağı alanlarda, termik santral sınırlarında, yol güzergahlarında yetişiyor.
Adı da üstünde zaten, Uyuz Otu!
Uyuz bitkiler bunlar işte, uyuzlar!..
*****
Size de Aziz Nesin’lik bir öykünün satırları gibi geldi mi? Ne yazık ki, cümleler birebir aynısı olmasa da öykü tamamen gerçek!
Bu ülkenin yüz binlerce gencecik evladını kaybetme pahasına, Birinci Dünya savaşı sürecinde, işgale gelen, anlı şanlı emperyalist ülkelerin ordularının yenilgiye uğratıldığı bir savaştır Çanakkale.
Karşı taraftan, adını dahi yeni duyduğu toprakları işgale gönderilen yüz binlerce çeşitli uluslardan askerin de canını verdiği bu savaşın sonundan iki sözcük kaldı tarihe; “Çanakkale Geçilmez”.
Bu iki sözcüğe sığdırılan yüz binlerce ölünün öyküsü günümüzün ‘abdestli kapitalistler’inin elinde bakın ne hale geldi;
Size de Aziz Nesin’lik bir öykünün satırları gibi geldi mi? Ne yazık ki, cümleler birebir aynısı olmasa da öykü tamamen gerçek!
Bu ülkenin yüz binlerce gencecik evladını kaybetme pahasına, Birinci Dünya savaşı sürecinde, işgale gelen, anlı şanlı emperyalist ülkelerin ordularının yenilgiye uğratıldığı bir savaştır Çanakkale.
Karşı taraftan, adını dahi yeni duyduğu toprakları işgale gönderilen yüz binlerce çeşitli uluslardan askerin de canını verdiği bu savaşın sonundan iki sözcük kaldı tarihe; “Çanakkale Geçilmez”.
Bu iki sözcüğe sığdırılan yüz binlerce ölünün öyküsü günümüzün ‘abdestli kapitalistler’inin elinde bakın ne hale geldi;
******
İstanbul – Çanakkale Otoyolu ile ilgili konuşan Başbakan Binali Yıldırım; “Çanakkale geçilmez, tarihte kaldı artık. Çanakkale geçilir, her türlü geçilir hale geliyor. Denizden geçiliyor, havadan geçiliyor, şimdi karadan da geçilmiş olacak” dedi.
Başbakan Yıldırım’ın oğlunun ve dahi “Başkomutanı”, KaçAksaray Padişahı’nın oğlunun gemileri de her gün gelip geçiyor Çanakkale’yi. Şimdi de, yandaş şirketleri gelip geçecek.
Her geçtiklerinde küpleri sıfırlayamadıkları avrolarla, dolarlarla dolacak, taşacak! Hamdolsun!...
İstanbul – Çanakkale Otoyolu ile ilgili konuşan Başbakan Binali Yıldırım; “Çanakkale geçilmez, tarihte kaldı artık. Çanakkale geçilir, her türlü geçilir hale geliyor. Denizden geçiliyor, havadan geçiliyor, şimdi karadan da geçilmiş olacak” dedi.
Başbakan Yıldırım’ın oğlunun ve dahi “Başkomutanı”, KaçAksaray Padişahı’nın oğlunun gemileri de her gün gelip geçiyor Çanakkale’yi. Şimdi de, yandaş şirketleri gelip geçecek.
Her geçtiklerinde küpleri sıfırlayamadıkları avrolarla, dolarlarla dolacak, taşacak! Hamdolsun!...
*******
Çanakkale’yi ne pahasına geçecekler peki “1915 Çanakkale Köprüsü” ile?
Yukarıda yazdığımız endemik bitkilerin taşınması buzdağının sivri ucu olur ancak.
Yüzlerce kilometrelik, gidiş-gelişli 6 şeritli yol ile çok geniş bir alanı kapsıyor bu yol. Tarım topraklarından, koruma altındaki bitkilerin, hayvanların yaşam alanlarından geçiyor.
Birinci derece, ikinci derece sit koruması altında bulunan kültürel varlıkların, arkeolojik yapıların, antik kentlerin içinden geçiyor yol.
Bu yolla ilgili hazırlanan 1050 sayfalık ÇED Raporu incelenirse; yol üzerindeki endemik bitkilerin taşındığı görülecektir!
Nesli tehdit altındaki hayvanların bir anda güzergahtan buharlaştığı ortaya çıkacaktır. İnsan ‘eşref-i mahlukat’tır, “bütün yaratılanın en şereflisidir” sonuçta. Ne önemi var yılanın, tosbağanın! Yol yapılıyor, ekonomi canlanacak, para girecek piyasaya!..
Bir de, taşı toprağı tarih olan ülkede yol yapmanın zorluğu var. Nerden geçse yol, ya bir sit alanına, ya antik kente, ya bir kültürel varlığa denk geliyor.
Nasıl çözülmüş otoyol projesinde bu ‘sorun’; ÇED Raporu incelendiğinde görülecektir ki birçok sit alanı sınırı meğer daha öncesinden yanlış hesaplanmış! Ne tesadüf ki bu yanlışlıklar hep yol güzergahına denk gelmiş! Doğru koordinatlar ortaya konulup, yol güzergahı sit alanı dışında bırakılarak olay açıklığa kavuşturulmuş!
Tüm çabalara rağmen yol çalışması sırasında ortaya tarihi bir eser çıkarsa bu Koruma Kurullarına bildirilerek göstermelik bir kurtarma kazısı ile mesele bir hale yola sokulacak!..
Çanakkale’yi ne pahasına geçecekler peki “1915 Çanakkale Köprüsü” ile?
Yukarıda yazdığımız endemik bitkilerin taşınması buzdağının sivri ucu olur ancak.
Yüzlerce kilometrelik, gidiş-gelişli 6 şeritli yol ile çok geniş bir alanı kapsıyor bu yol. Tarım topraklarından, koruma altındaki bitkilerin, hayvanların yaşam alanlarından geçiyor.
Birinci derece, ikinci derece sit koruması altında bulunan kültürel varlıkların, arkeolojik yapıların, antik kentlerin içinden geçiyor yol.
Bu yolla ilgili hazırlanan 1050 sayfalık ÇED Raporu incelenirse; yol üzerindeki endemik bitkilerin taşındığı görülecektir!
Nesli tehdit altındaki hayvanların bir anda güzergahtan buharlaştığı ortaya çıkacaktır. İnsan ‘eşref-i mahlukat’tır, “bütün yaratılanın en şereflisidir” sonuçta. Ne önemi var yılanın, tosbağanın! Yol yapılıyor, ekonomi canlanacak, para girecek piyasaya!..
Bir de, taşı toprağı tarih olan ülkede yol yapmanın zorluğu var. Nerden geçse yol, ya bir sit alanına, ya antik kente, ya bir kültürel varlığa denk geliyor.
Nasıl çözülmüş otoyol projesinde bu ‘sorun’; ÇED Raporu incelendiğinde görülecektir ki birçok sit alanı sınırı meğer daha öncesinden yanlış hesaplanmış! Ne tesadüf ki bu yanlışlıklar hep yol güzergahına denk gelmiş! Doğru koordinatlar ortaya konulup, yol güzergahı sit alanı dışında bırakılarak olay açıklığa kavuşturulmuş!
Tüm çabalara rağmen yol çalışması sırasında ortaya tarihi bir eser çıkarsa bu Koruma Kurullarına bildirilerek göstermelik bir kurtarma kazısı ile mesele bir hale yola sokulacak!..
****
Yıllardır denilir ya, AKP’nin 14 yıldır tek başına iktidarının sırrı yollarda, inşaatlarda. İşte bu yollarda böyle yapılıyor. İnşaatlar da tarihi, doğayı, tüm canlı yaşamını hiçe sayarak bu şekilde devam ediyor.
“Çalıyor ama çalışıyor”. “Hayat pahalı, demokrasinin ‘d’si yok ama ‘yol’ yapıyorlar” “3. köprümüz, havaalanımız var” diye kendini kandıranlar bir de olaya bu çerçeveden baksınlar.
Çanakkale nasıl geçiliyor, kimler Çanakkale’yi gemicikleriyle geçerken, kimler yaya kalıp, boğazında boğuluyor bir kez daha düşünsünler…
30 Ekim 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder