04 Mart 2018 06:08
Mimarlık Merkezinde katıldığı toplantıda birisi 'Dünyada
tek' demişti: 'Flamingoların dünyada kent merkezine bu kadar yakın yaşadığı tek
yerdir İzmir'
Özer AKDEMİR
Sabah güneşi yatak odasına vurduğunda perdeyi açtı.
Karşısında eşsiz bir manzara kendisine bakıyordu. Balkona çıkıp denizden gelen
imbatı uzun uzun içine çekti. Sabahın ilk kahvesini uzakta, beyaz pembe bir
renk cümbüşü gibi görünen flamingolara bakarak yudumladı.
İzmir kuş cenneti tam karşısındaydı. On binlerce kuşun evi
ile kendi evi adeta yan yanaydı. Geçenlerde, Mimarlık Merkezinde katıldığı
toplantıda birisi “Dünyada tek” demişti: “Flamingoların dünyada kent merkezine
bu kadar yakın yaşadığı tek yerdir İzmir.” O zaman ne kadar şanslı olduğunu bir
kez daha anlamıştı.
Flamingolar on binlerce yıldır buralıydı ve aslında kendisi
onlara komşu gitmişti. Denizin kıyısındaki bu yüksek yüksek yapılar yapılırken
epey bir tartışma çıktığını hatırladı. Yeri uygun muydu, zemin bu çok katlı
evleri taşır mıydı, kuş cennetine etkileri ne olurdu gibi tartışmalar eşliğinde
yapılmıştı evler. İzmir’in en pahalı evleriydi bunlar. Kendisi sonradan almıştı
üst kattlardaki, bir yanda körfezi öbür tarafta kuş cennetini gören, eşsiz
manzaralı daireyi.
***
Altı yedi yıl önce bu evi satın alırken evinin karşısından
bir otoyol ve köprü geçirileceği aklının ucundan dahi geçmemişti. Alsancak’taki
Mimarlık Merkezindeki toplantıyı bu yüzden ilgiyle izledi. Toplantıya birçok
kurumdan temsilciler katıldı. İzmir Körfez Geçişi Projesi’nin kentin
ekonomisine, ekolojisine, kuş cennetine, denize, Körfez’e ne gibi etkileri
olacağı uzun uzun konuşuldu. Durum tam anlamıyla faciaydı!
Oysa proje basına servis edildiğinde, “İzmir Körfezi’ne
takılmış altın bir gerdanlık gibi parlayacak köprü” yazmıştı yerel bir gazete.
Bir diğeri “İzmir’in iki yakası bir araya geliyor” demişti. Şimdinin
Başbakanının, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığına adaylığını koyduğu son
yerel seçimlerde açıkladığı “35 çılgın proje”den birisiydi. Seçimleri yeniden
kazanan eski başkan da “Bizim projemizdi zaten” diye sahiplenmekte
gecikmemişti.
Projeye göre körfezin iki yakası arasında altı şeritli bir
yol ve tren yolu yapılacaktı. Körfezin ortasına kadar giden köprü üzerinde
uzayan yol, yapılacak bir yapay adadan tünellere girecek, İnciraltı’dan
çıkacaktı.
Bu yol koruma altında bulunan flamingoların ve diğer
kuşların yaşam alanlarından geçecekti. Binlerce hektarlık sulak alan ve birinci
derece doğal sit alanının varlığı yola engel olmasın diye, sulak alanların
koruma statüleri bir gecede değiştirilmişti. İşin acı tarafı, bu statü
değişikliğine onay veren kurumlar arasında (ki çoğu zaten devlet kurumlarıydı)
iki tane kendisine “doğa koruma örgütü” denen kurum vardı. Hatta bunlardan
uluslararası ölçekte faaliyet gösteren birisinin temel görevi bu sulak
alanların korunmasını gözetmekti.
Mimarlık Merkezindeki toplantıda söz alanlar Körfez Geçişi
Projesi’ni basında yazılanların aksine İzmir için en büyük ekolojik yıkım
projelerinden birisi olarak tanımladılar. Yüksek maliyeti ile ilgili ise
“Yapılırsa İzmir’in iki yakası bir araya gelmez” dediler.
“Körfezde çalışan arabalı vapurlar bile tam olarak dolmadan
gidip gelirken, bu yolu kim kullanacak? İkinci bir Yavuz Sultan Selim Köprüsü
faciası olur” sözleri sıkça kullanıldı. “Bu gereksiz yola harcanacak miktar
para ile İzmir’in bütün toplu taşım sorunu çözülür” dendi.
Kış ortasında yapılan kuş sayımlarından söz etti bir
ornitolog toplantıda: “Ortalama 90 bin birey kışlıyor deltada. Bu türlerden
yirmi sekizinin Avrupa ölçeğinde nesli tükenmiş durumda. Karagagalı sumrunun
Türkiye’de bilinen tek üreme alanı burası. Kara leyleğin de ülkemizde düzenli
olarak kışladığı tek alan.”
***
Güneş, Körfez’i kızıla boyayıp ağır ağır sulara gömülürken,
deltanın göz alabildiğince uzanan kumullarındaki çayırların kadehindeki şarabın
rengini aldığını gördü. Bayılıyordu bu ışık oyununa. Akşam güneşi altında buğu
buğu dalgalanıyormuş gibiydi delta. Ufuk, koyu yeşil bir çizgi gibi görünen
makiliklerin olduğu yerle birleşmeden hemen önce tuzcul bozkırı okşayıp
geçiyordu.
Mimarlık Merkezindeki toplantıda 300’ün üzerinde bitki
türünden bazılarının dünyada sadece bu deltada yaşadığını öğrenmek ve bu
bitkilerin de tıpkı Avrupa’da nesli tükenen kuşlar gibi yok olacağını bilmek
içini acıtıyordu.
“Bu yıkıma gelin birlikte karşı koyalım” diyenlere kuşkuyla
bakmıştı. Hükümete, belediyeye, iş dünyasına karşı gelmek olacak iş değildi.
Kendi de iş adamıydı, bu projelerin ne büyük bir rant kaynağı olduğunu çok iyi
bilirdi. İşin içine siyaset bulaştırmak istiyorlardı. Kavgayı, gürültüyü,
çatışmayı oldum olası sevmezdi zaten.
Yine de, eşsiz Körfez manzarasının ortasından geçen, beyaz-pembe
renkleri ile her gün gözlerini okşayan flamingoların olduğu yerde bir otoyolun
varlığını düşünmek bile sinirlerini zıplatıyordu. Kararını vermişti çoktan,
köprü yapılırsa evi satıp bu çirkinlikleri görmeyeceği bir yere taşınacaktı. Ne
bu can sıkıcı manzarayı, ne de yol yapılmasın diye bağırıp çağıran kalabalığı
kaldıramazdı naif yüreği...
Son Düzenlenme Tarihi: 04 Mart 2018 06:14
https://www.evrensel.net/haber/346873/flamingo-yolu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder