5 Aralık 2021 Pazar

Direnişin ateşi sönmesin yeter ki... (Pazar yazısı)





 

Fotoğraf:Evrensel

 

Manisa Salihli’ye gitmek için güneşli bir İzmir gününde yola çıktık. Bizi, Bozdağ sapağını geçtikten sonra sağda kalan köy girişinde bekleyen Salihli Çevre Derneğinden Hakkı öğretmenin aracını izleyerek vardık köye. Köy meydanına girmeden hemen sağa saptık. Etrafında tek katlı köy evleri ve bağ, bahçeler olan toprak yoldan birkaç yüz metre gidince, düz yeşil bir çimenliğin ortasındaki kalabalığı gördük.

Vardığımızda ateşe kuru bir bağ kütüğü daha atıldı. Eğri büğrü bilek kalınlığındaki kütük hemen tutuştu, çıtırtılar çıkararak yanmaya başladı.

Dört beş kadın vardı ateşin etrafında. Erkekler ayakta elleri ceplerinde, mümkün olduğu kadar yanan ateşe yakın durmaya çalışarak dikiliyorlardı. Aralık ayının ilk günü hava güneşli ama serinceydi. Sardes’ın kumlarla kaplı tepelerinin üzerinde küme küme dağınık beyaz bulutlar dolaşıyordu. Bulutların arasında görünen gökyüzü masmaviydi. Güneş bulutlardan sıyrıldığında güleç yüzünü gösteriyordu. Yeşil çayırlığın etrafında bulunan üzüm bağlarındaki yapraklar sararmış, birkaç şeftali ve elma ağacı ise çırçıplak dalları ile kala kalmışlardı.

Verimli Salihli Ovası’nda, güneyi kumluk tepelerle çevrili kuzey tarafı göz alabildiğine Sardes Ovası’na bakan dümdüz bir yerdeydi köy merası. Köy evlerinin de geneli bu düz ova tarafına yayılmıştı.

Öyle çok da büyük değildi mera alanı. Köye de bitişikti neredeyse. Kasımın 14’ünden bu yana bu küçük merada gece gündüz nöbet tutuyordu Caferbey köylüleri.

‘CENNETE ÇÖPLÜK YAPMAK İSTİYORLAR?’

“Benim bahçem şu ileride, evim de 100 metre yok buraya. Bahçemde zeytin, şeftali, erik, ne ararsan var” dedi Hasan Köse. Arife Sabırlı’nın da evi meranın yanı başındaymış. Geçen seçimde oy verdiği MHP’li başkana verip veriştirdi; “Biz köylü olarak sözümüzde durduk, sana oy verdik. Adam olsaydın sen de sözünü tutardın!..”

Meryem Koçer 57 yaşında olduğunu ve bu yaşa kadar köyde yaşadığını söylüyordu. Eliyle ovayı işaret ederek; “Bağım var şurada, çöp dökülürse bağda nasıl çalışacağız. Nasıl üzüm sereceğiz? Ya çocuklarımız nerede oynasın?..”

Reklam

“Ben Ege’nin her tarafını gezdim. Cennete çöplük yapmak isteniyor” diye konuştu Bedii Yalçın. Konuştukça öfkesi artıyor, öfkesi arttıkça yüzünün kırmızılığı burnuna vuruyordu. “Bu şirketler acımasız, biraz vicdan olsa bunu yapmazlardı” dedi ayağını yere vurarak.

 

 ‘RÜZGAR BATIDAN ESİYOR, BURASI ÇÖPLÜK OLURSA KOKU DOĞRUDAN KÖYE YAYILIR’

Köylülerden 55-60 yaş arasında gösteren Abdullah Coşkun koluma girdi. Meranın Sardes Ovası’na bakan, İzmir asfaltının da geçtiği yönüne doğru elli, yüz metre gittik beraber. İçinde su olan dar kanalı gösterdi. “Biz buradan aldığımız suyla suluyoruz bağlarımızı, tarlalarımızı” dedi. Gösterdiği kanal çöp transfer tesisi yapılmak istenen mera alanının içinde kalıyordu. Kanalın karşısında, yaprakları dökülmüş sık meyve ve söğüt ağaçlarının arasında ikinci katının ve çatısının bir bölümü görünen evi gösterdi eliyle. “Salihli’de doktor bu komşumuz. Buraya temiz havası, verimli toprağı var diye geldi, ev yaptı. Şimdi eğer yapılırsa çöplükle yan yana yaşayacak o da bizim gibi” dedi.

“Yaşam hakkımızı elimizden alıyorlar. Biz çöpü istemiyoruz” diye konuştu Habip Akbaş. İri gövdesi konuşurken sürekli kıpırdanıyor, gözleri kocaman kocaman açılıyordu. “Çöp olursa zehirler, kimyasallar içme suyumuza karışır” dedi. Hemen arkamızda çıtırtılar eşliğinde beyaz bir duman çıkararak yanan ateşi göstererek, “Dumana dikkat edin, rüzgar batıdan köye doğru esiyor. Burası çöplük olursa koku doğrudan köye yayılır” dedi.

Kameranın önünde dimdik durdu Şengül Coşkun. Sert ama tane tane konuştu; “Ben doğma büyüme Caferbeyliyim. Belediye başkanı bize sormadan kafasına göre burayı çöp yapmak istiyor. Oysa 2018’de bize seçim öncesi söz vermişti. İçme sularımız, su kaynaklarımız burada. Ölürüz, gene de buraya çöplük yaptırmayız”.

‘KUZEY IRAK’A OPERASYONA GİDER GİBİ GELDİLER’

Genç bir Caferbey köylüsü Murat Akbaş. Bacaklarına dolanan utangaç oğlu İbrahim’in kumral saçlarını okşayarak konuştu. “Ben burada doğdum, büyüdüm. Ölünce de şu ileride servilerin altındaki köy mezarlığına gömecekler beni. Salihli’nin merkeze en yakın köylerinden birisi bizim köy. Bizi askerlerle karşı karşıya getirmek istedi oy verdiğimiz kişiler” dedi. Askerlerin köylerine baskın yapar gibi gelişlerine olan kızgınlığını gizlemedi; “Kuzey Irak’a operasyona gider gibi 50-60 arabayla, TOMA’larla, barikatlarıyla geldiler. Ülkemde terörist de oldum ya dedim kendi kendime!”

 ‘CENAZEEVİNİN BİLE SUYUNU KESMEK İSTEYECEK KADAR VİCDANSIZLAR’

Murat’ın onca yaşanan şeyin arasında unutamadığı sahne ise genç bir kadının babasının cenazesinin ardından haykırışları olmuş. “Köy camisinden kaldıramadık cenazemizi, burayı terk edersek bunlar meraya girerler diye, güvenemediğimizden. Getirip burada kıldık namazını cenazemizin. Kızının ‘Baba gitme’ sesleri hâlâ kulağımda!.. Cenazeevinin bile suyunu kesmek isteyecek kadar vicdansız bunlar!..”

Köylülerin en çok zoruna giden şeylerden birisi de bu olmuş. Cenazenin meradan kaldırıldığı gün birkaç köylünün suyunun kesilmesi, cenazeevine de su kesmek için gidilmesi. Neyse ki köylüler aralarında para toplayarak suyu kestirmemişler.

Bizim söyleşileri yaptığımız yere 20 metre kadar uzaklıktaki yeşil yapının köyün içme suyu deposu olduğunu söyledi köylüler. Üstelik her yıl binlerce turistin geldiği Lidya’nın başkenti Sardes Antik Kenti’ne de 4-5 km ya var ya yoktu bulunduğumuz yer.

Ateşin çevresinde konuştuğumuz köylülerden Döndü Akbaş, “Biz bu hayıtlığa aşığız. Burası Zeki Kayda’nın (Salihli Belediye Başkanı) babasının çiftliği değil” dedi.

‘HİÇBİR AKP’Lİ VE MHP’Lİ GELMESİN KÖYÜMÜZE’

Köyde bakkallık yapan Seren Bülbül belediye başkanına oy vermediğini, vermemekte ne kadar haklı olduğunun ortaya çıktığını söyledi.

Köyün birinci azası Süleyman Duman; “Hiçbir AKP’li ve MHP’li gelmesin köyümüze” diye öfkeyle seslendi. Kendisi MHP’ye oy vermiş geçen seçimlerde ancak gelirlerse almayacağız diyor şimdi.

Tamamına yakın iktidar partilerine oy veren bu köyde bu partilerden ciddi bir kopuş olduğunu söylüyor köylüler. “Bizim köy bile bu hale geldiyse bunların işi bitmiş” dedi bizi evine çay içmeye davet eden Şengül Coşkun.

Meradan ayrılırken, bu sefer köylüler bize bir soru sordu; “Siz nasıl gördünüz, başarabilecek miyiz?”

Közleşmiş ateşin içine kuru bir dal parçası da biz attık. “Siz böyle birlik olursanız giremezler. Şu ateşi söndürmeyin yeter ki!..” dedik.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...