09 Nisan 2022 23:46
Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
Biliyorum, bu sayfanın okurları genellikle çok da iç açıcı yazılar okumuyorlar. Pazar günleri, tüm haftanın yorgunluğunun, yoğunluğunun atılmaya çalışıldığı bir tatil gününde, gazetenizi elinize aldığınızda birazcık da olsa içinizi ferahlatacak haberler, yazılar görmek istersiniz. Hepimiz, bütün okurlar böyle isterler. Haklısınız!
Yine de sevgili okurlar, memlekette olan biteni yazmak, yazı ile öykü ile sizlere aktarmaya çalışmak bizim görevimiz. Tam da bu yüzden yıllardır iç karartan haberler, yazılar yazmak zorunda kalıyoruz, ne yazık ki!
Yazdığı her haber, yazı gazetecinin biraz da içini dökmesidir okura. Yazdığımız her habere kendimizden, duygularımızdan, düşüncelerimizden bir parça katarız. Sizler bunun çoğu zaman farkında bile olmazsınız.
Yazdığı her haber kendisinde de bir iz bırakır gazetecinin. Bazı izler belli belirsizdir, duyumsatmaz pek kendini. Taa ki bir gün bir yerde ansızın ortaya çıkana kadar!..
Bazıları ise hiç unutturmaz, hep mıh gibi yüreğinde, beyninde kalır gazetecinin. Böyle onlarca ana, olaya, duyguya ve yaşantıya tanıklık etmiş birisi olarak yazıyorum ve aslında kendini hep anımsatan onlarca ‘mıh’la yaşıyorum!..
Bugün bu ‘mıh’ları yazmak istemiyorum ama. Bugün siz okurlarla güzel haberleri, güzel duygu ve düşüncelerimi paylaşmaya odaklandım.
***
GEÇ GELEN BAHAR
Bahar yüzünü gösterdi, her şeye rağmen. Geç geldi bu sene, geç kaldı geçtiğimiz yıllara göre. Daha serin, yağışlı, karlı-kışlı bir bahardı ve ağaçlarda geç kalmış olmanın telaşı var sanki. Ardı ardına çiçek açıyorlar. Çınarlar günbegün daha bir yeşilleniyor. Bir bakıyorsunuz tomurcuk, ertesi gün el kadar yaprak olmuş. Hele ki güneşi gören bir yerdeyseler, dokunmayın keyiflerine...
Papatyalar ellerinde olsa kentin orta yerinde, ne kadar beton ve asfalt varsa üzerlerinde çiçek açacaklar. O kadar çok, o kadar beyaz ve sarı ve bir o kadar da güleçler. Arılar papatyanın üzerine konduklarında başları, ayakları ve tüm gövdeleri sapsarı toza bulunmadan kalkmıyorlar. Öylesine mest ediyor çiçek onları.
Tam da bu günlerde, Ege’de olanlar ne yapıp etmeli yolu Efes Selçuk tarafına düşürmeli, bir Pazar günü. Güngörmüş Keçi Kalesi’nin heybetli silüetinin yanından geçip, güneşte yıkanan zeytin bahçelerinin ve şeftali çiçeklerinin arasından dolanan yolu izleyerek Pananos sulak alanındaki zakkumları ve ılgınları görmeli. Hangisinin pembesi daha güzel, hangi beyaz bahara daha yakışıyor yarışı içindedirler bu mevsimde. İkisi de birbirinden güzel, zarif ve büyüleyicidirler oysa…
ARI AĞACI
Sonra, otomobilinizin yönünü Zeytinköy’e doğru kırın. Köyün deniz tarafı çıkışında, tel örgülerle çevrili küçük bir tepenin yamacına arabanızı bırakıp, telde, bir insanın geçeceği kadar açılan delikten içeri süzülün. İnsan boyunu geçen sazlar, meyve ağaçları, kırmızı gelincik çiçekleri, dikenli çalılar ve yaban otları arasında kısacık bir yürüyüşten sonra karşınıza bir ‘arı ağacı’ çıkacaktır. “Arı ağacı” da ne ola ki diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Ağacın yanına gittiğinizde sorunun yanıtını orada bulursunuz. Binlerce arı, sanki bir kovana üşüşür gibi ağacın çiçeklerine, tomurcuklarına, yapraklarına doluşmuşlardır. Ağaçtan çıkan arı vızıltısı neredeyse yanınızdaki insanın sesini duyamayacağınız kadar yoğundur, yüksektir. Etrafı iri papatyalar ve küçük mor yıldız çiçekleri ile bezeli ağacın hemen birkaç metre ötesindeki manzara sizi daha da kendine çekecektir.
Sazlıkların yarımay şeklinde çevrelediği küçük bir gölün başına varırsınız, arı ağacından birkaç adım yürüdüğünüzde. Dibindeki çakıl taşlarını sayabileceğiniz kadar, içindeki yosunların yeşiline dalıp gideceğiniz kadar berrak suları olan bir göldür Kazan Gölü. Göl, sulak alanın başlangıcında, bir evlek kadar bir çukurun içinde yer alır.
Terkedilmiş gibi pencereleri örtük, kapısı kapalı, bacası kör, küçücük bir kulübenin bulunduğu tepeciğin altından gelen, ak pak taşların arasından şırıl şırıl akan küçük bir pınarla beslenir göl. Kışın ılık, yazın buz gibidir suyu. Tatlı mı tatlı, içmeye doyamayacağınız bir lezzettedir.
Gölün yanındaki tepeciğin üzeri ise her mevsimde bir başka güzeldir. Baharda dikkat etmezseniz elinizi bir anda dalayacak ısırganların arasında biten kekikler, ada çayı, fesleğen, biberiye, melisa, papatya gibi çeşit çeşit kır çiçeği doludur üzeri. Bu tepeciğin manzarası bir bakışta büyüler sizi.
Batısında göz alabildiğine Pamucak sulak alanı uzanır. Sazlıklar, yarıya kadarı suyun altındadır. Gövdesinden dikenler fışkıran yırtıcı çalılar ve ılgın ağaçları kilometrelerce ötede koyu mavi bir çizgi halinde Ege Denizi ile buluşurlar. Bataklık ile deniz arasında ise endemik kum zambaklarının yetiştiği, geniş bir kumsal halinde uzayıp giden Pananos sahilleri vardır. Tepenin doğusunda Zeytinköy’ün nar bahçeleri ve yeşillikler arasında kaybolmak ister gibi duran beyaz badanalı küçük evleri görünür.
Tepecikte, yoncalardan, mor peygamber çiçeklerinden, menekşe ve kekiklerden oluşan yeşil halının üzerine atın kendinizi. Sırtüstü uzanın yıldız çiçeklerinin, zahterlerin üzerine. Çiçeklerin kokularını içinize çekin. Tepenizde bir süre sonra tembel tembel gezinen beyaz bulutların arasındaki su kuşlarını göreceksiniz mutlaka. Şansınıza hangisi denk gelirse artık, belki bir allı turna, pembe bacaklı bir flamingo, belki kıvrık kocaman gagası ile bir balıkçıl, ürkek bir ördek sürüsü ya da kız kuşları…
Bir süre sonra yattığınız yerde gökyüzüne dalmışken gözlerinizi kapatmanızı öneririm. Deniz tarafından gelip efil efil esen zeytin kokulu meltemin yüzünüzü, saçlarınızı okşamasına ve size doğanın ninnisini söylemesine izin verin. Dalıp gidin bahara, zamanı unutarak…
Yolunuzu ne yapıp edip Ege’ye, Zeytinköy’deki Kazan Gölü’ne düşürün bu mevsimde...
***
İKİ GÜZEL HABER
İki güzel haberle bitirelim bu haftaki yazıyı. Balıkesir Havran Barajı yakınında işletilmek istenen altın madeninin izinleri Ankara’da Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığında yapılan İnceleme Değerlendirme Komisyonu (İDK) toplantısından döndü.
Fatsa Ünye arasındaki fındık bahçelerini altüst eden Bahar Madencilik firmasının Havran’da, Şap Dağı orman ekosistemine, bölgedeki su kaynaklarına, Havran Barajını kirletmesine neyse ki bu sefer izin çıkmadı.
Manisa’nın Alaşehir ilçesi Kemaliye ve Toygar köylerinde yapılması planlanan JES projesine Manisa Valiliği tarafından verilen ‘ÇED gerekli değildir kararı’na karşı Alaşehir Ziraat Odası tarafından açılan iptal davasında da Manisa 1. İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. Mahkeme “Burası tarım alanı, zeytinlikler var” diyerek faaliyete ‘dur’ dedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder