29 Eylül 2022 Perşembe

Kapadokya Ölüm Yolu - ÇEPEÇEVRE YAŞAM

 



Kapadokya'da tüm tepkilere rağmen peri bacalarının ve Bizans manastırlarının ortasından geçirilen yolun yapımı devam ediyor.

Kapadokya Koruma Grubu Sözcüsü Mükremin Tokmak'la "Cinayet Yolu"nu konuştuk. Çepeçevre Yaşam her perşembe Evrensel'de. 🔗 https://evrn.sl/IBE4MW

25 Eylül 2022 Pazar

Yuvasız kuşlar gibi... (Pazar yazısı)

 

25 Eylül 2022 04:40


 


Fotoğraf: Özer Akdemir

Eylül ayının ortasındaydık ama Çine’de hava insanı bunaltacak kadar sıcaktı. Yapış yapış bir nem sıcağın boğucu etkisini katlıyordu. Alnımızdan akan teri sildiğimiz kağıt mendil kirli sarı bir renge bürünüyordu.

Yolboyu köyünün Aydın asfaltı tarafındaydık ve dar bir sokakta başımızı sokacak gölge aranıyorduk. Gölge bulan şanslı azınlık sırtını bir duvara ya da ağaca yaslayıp nefes almaya çalışıyordu.

Bilirkişi heyetinin adliyeden yola çıkması daha bir saati bulur diye haber gelince ben de bir gölgeye sığınıp heyeti beklemek yerine köylülerle söyleşi planımı öne aldım.

Birkaç köylüyle birlikte içinde beş altı ineğin tembel tembel dolandığı ağılı geçip güneşten kavrulan tozlu bir yoldan zeytinliğe doğru yürüdük. Zeytinlik Çine Aydın yolunun üzerindeki Eysim Madencilik şirketi tesislerinin sınır komşusuydu. Bulunduğumuz yerden 40-50 metre ilerideki tesislerde geçen seneye oranla bir farklılık vardı ama ne olduğunu bir türlü anlayamıyordum.

30-40 yaşında gösteren genç bir zeytin ağacının (Zeytinin binlerce yıl yaşayabildiği göz önüne alınırsa bebek bile denebilirdi ama bunların üzerinde artık meyveler vardı) gölgesinde konuştuğumuz köylülere sordum geçen yıldan bu yana ne değiştiğini.

YEŞİL BEZDEN BİR ÖRTÜ

Geçen sene haziranda, yine böyle sıcak bir öğle sonrasında geldiğimiz Yolboyu köyünde, şimdi bulunduğumuz zeytinliğe giden toprak yolun üzerinde çekimler yapmıştık. O zaman arka tarafta tepeleme yığılmış maden cevheri gözümün önüne gelmişti ki köylülerden Erol Tosun merakımı giderdi.

“İşletme ile tarlamızın arasına eni iki metreyi geçen yeşil bir örtü çektiler. Şimdi öte yanı göremiyoruz”.

Yaklaşık 200-300 metre boyunca uzayan bu örtünün hemen dibine de bir kanal açmış şirket. Kanalın öyküsünü de anlattı Erol Tosun:

“Kaç kere gittim geldim bu kanalı açtırmak için. Büyük patrona zaten ulaşamıyoruz da müdürle kaç kez konuştum bilmiyorum. İşletmede cevher yıkanan suyun eğim nedeniyle tarlama aktığını, bu su yüzünden ürünlerimin kuruduğunu fotoğraflayıp kaç kere gönderdim ama tınmadılar hiç. Ne zaman ki bu davayı açtık hemen önlemler almaya başladılar. Su kanalını açtılar, bez örtü gerdiler. İşletmenin içine tozu önlemek için birkaç farklı noktadan yağmur gibi su püskürten sistemler bile yaptılar. Gerçi onu da çalıştırdıkları pek görülmüş değil ama... “

Geçen yıl da Erol Tosun ve eşiyle konuşmuştuk. Değişen pek bir şey olmamış yaşamlarında. Çine pazarında tezgah açmayı bırakmışlar sadece.

“Belediyeden kiraladığımız tezgah yerimiz bomboş duruyor. Artık yetiştirdiğimiz ürünleri satamıyoruz. Lahananın içi tozlu diye bir müşteri öyle beddualar etti ki! Sonrasında baktım haklıymış ama vallahi bilmiyordum böyle toz olduğunu. Zaten Yolboyu köyünden geldiğini öğrendikleri hiçbir şeyi almıyor vatandaşlar” dedi. Bu yüzden bırakmışlar pazarlara çıkmayı.

Ürünlerini satamadıkları bir yana hediye olarak akrabalarına götürdükleri meyve ve sebzelerin bile istenmediğini, götürdükleri hediyeyi gerisin geri getirdiklerini söyledi eşi Emir Ayşe Tosun.

“Oğlanı evlendireceğiz ama git evimizi bir gör. Her gün yıkamamıza rağmen tozun toprağın içinde” dedi başındaki mor desenli eşarbının ucuyla göz ucunu kurulurken.

“Eşim KOAH hastası oldu iki üç yıl önce. Ben sara hastasıyım. Üzüldükçe nöbetler sıklaşıyor. Ne yapacağımızı şaşırdık kardeşim!”

 

Fotoğraf: Özer Akdemir

KUŞLAR YUVA KURMUYOR AĞAÇLARA

İnce yeşil yapraklarının üzerlerinde toz birikintileri görünen zeytin ağacının altında konuştuğumuz diğer köylü Ünal Ankara da KOAH hastası olduğunu söyledi. Öyle içten sözlerle anlattı ki maden işletmesinin yaşamlarına ve doğaya etkisini...

“Köyümüzün üzerinden yıllardır tek bir kuş sürüsünün geçtiğini görmedim. Kumrular, güvercinler geçmiyor. Serçe dahi yok, tozdan etkilendikleri için. Gezin bakın köyümüzdeki ağaçların üzerinde bir tane kuş yuvası göremezsiniz. Kuşlar dahi yaşamıyor bu memlekette, yuva kurmuyor. Kuşsuz gökyüzü olur mu? Ben bu madenlerin patronlarına soruyorum; acaba kafalarını klimalı odalarından çıkarıp bu toz nereden çıkıyor diye bakıyorlar mı? Hiç sanmıyorum! Akşam eve gittiklerinde kafalarını yastıklara dayayıp rahat uyuyorlar mı? Uyuyorlardır! Bu patronların kasası dolsun diye ben hasta oluyorum. Yazın tozdan kapı pencere açamıyorum. Mecbur klima kullanıyorum. Elektrik faturasına bile güç yetirecek halimiz kalmadı. Soruyorum patronlara; şu tesislerde 25 yıllık sigortalı süresini tamamlayıp emekli olan bir tane işçi var mı?”

 


Silikozisle mücadele eden Sedat Kara yaşamını yitirdi

SEDAT KARA’NIN CAN BEDELİ

Ünal Ankara’nın son sözleri gözümün önüne Sedat Kara’yı getirdi. Sedat Kara bu köydendi. Eysim’de çalışırken yakalandığı silikozis hastalığı nedeniyle işten çıkarılmış, ömrünün sonuna kadar hastane köşelerinde sürünmüştü. Bir yudum nefes alabilmek için çırpınmıştı yıllarca ve geçen sene daha 40 yaşındayken ölmüştü. Şirket patronu can bedeli olarak Sedat Kara’nın eşini işi almıştı. Üç küçük çocuğu bulunan kadın eşinin katili olan işletmede çalışmak zorunda kalmıştı.

Sedat Kara’yı sorduğumda kameraları kapattırıp anlattı Ünal Ankara.

“Bir gün Sedat’ın çalıştığı yere, bir iş için onu görmeye gittim. Tozdan göz gözü görmüyordu. Eve döndüğümde karıma anlattım bunu. Sedat orada kesin hasta olur dedim. Altı ay sonra silikozis olduğu haberi geldi!”

*

PATRONUN ZORUNA GİTMİŞ!

Bizim bu çekimlerden yaklaşık 45 dakika sonra geldi bilirkişi heyeti. Biraz da avukat arkadaşların çabasıyla köydeki keşfi ben de izleyebildim. Bana anlattıklarının aynısını bilirkişilere de anlattılar. Bilirkişiler bir bakışta üzerlerindeki tozların göründüğü zeytinlerden, bamyalardan ve lahanalardan örnek aldılar. Heyet köylülerin tarlalarını, evlerini gezerken işletme yetkilileri ise uzaktan olan biteni izliyorlardı.

Keşfin sonunda bilirkişilerin işletme içinde inceleme yapmalarına gelinmişti ki şirket yetkililerinin keşfi izleyen tek gazeteci olan benim işletmeye girmeme izin vermedikleri bilgisi geldi. Oysa geçen seneki çekimlerimiz sırasında bizi işletmeye kahve içmeye çağırmıştı müdürleri. Hatta patron 1 Mayıs’tan hemen sonra işçileri için beş yıldızlı otelde düzenledikleri emek bayramı kutlamasına davet etmişti beni. “O sofrada silikozis hastası edip işten attığınız işçilerin kanı var. Hızırpaşa sofrasında bizim işimiz olmaz” diyerek gitmemiştim! Bu mu zorlarına gitmişti acaba?!

KUŞ UÇMAYAN BİR GÖKYÜZÜ!

Bilirkişi keşfinden sonra köyde yapılan basın açıklamasının ardından Ünal Ankara’nın evine gittik. Çine yolundan köye döndükten sonraki ilk evdi. Bize işletmenin tozu nedeniyle kuruduğunu söylediği erik ağacını gösterdi. Ünal’ın eşi, eşinin Sedat Kara ile ilgili anlattıklarını doğruladı ama o da kamera açıkken konuşmak istemedi. Hem madenden hem komşularından çekiniyorlardı belli ki.

Öğle sıcağında geldiğimiz köyü ikindi üzeri terk ederken iki şey dönüp duruyordu kafamda; biri silikozisten genç yaşta ölen Sedat Kara ve genç yaşta üç çocukla dul kalan eşinin kederli yaşamları. Diğeri köyün gökyüzünü terk eden kuşlar! Yedi yılda ağaçlarına kuşların bile yuva yapmadığı bir köy haline gelmişti Yolboyu. Maden nice yuvaları yıkmış, nice kuşları yuvasız bırakmıştı!..

(*)


https://www.evrensel.net/yazi/91666/yuvasiz-kuslar-gibi

23 Eylül 2022 Cuma

Kapadokya’daki yolu doğalgaz hattı için yapıyorlar iddiası doğru çıktı!

 


 24 Eylül 2022 13:24


Kapadokya’da peri bacaları ve manastır kompleksi arasında yapılan yolun doğalgaz hattı için yapıldığı iddiaları doğrulandı: "Doğalgaz her yerden gelir ama Kapadokya bir daha gelmez"



Ortahisarlıların Sesi Facebook grubunda paylaşılan fotoğraflar


Özer AKDEMİR

Kapadokya’da peri bacaları ve manastır kompleksi arasında yapılan yolun aslında Ortahisar'a doğalgazı en kısa mesafeden götürmek için yapıldığı iddialarını haklı çıkaran gelişmeler yaşanıyor. "Ortahisarlıların Sesi" adlı Facebook hesabından paylaşılan fotoğraflarda yapımı süren yol güzergahında aynı zamanda doğalgaz borularının da döşendiği görülüyor.

23 Eylül tarihli paylaşımda fotoğraflarla birlikte şu ifadelere yer verildi: "Göreme yolunda yapılan özverili çalışmaları  yerinde görüntüledik. Doğalgaz çalışmasıda aynı hızla devam ediyor."

BELEDİYE BAŞKANI DA "DOĞALGAZ ÇALIŞMASI" DEDİ!

Öte yandan yol çalışmalarına karşı çıkanları "kirli siyaset yapmak" ve "pis yalanlar söylemek"le itham eden Ortahisar'ın AKP’li Belediye Başkanı Mustafa Ateş, yol ve "doğalgaz" çalışmasına kimlerin engel olmak istediğini önümüzdeki günlerde "isim isim" açıklayacağını ileri sürdü. Önümüzdeki yerel seçimlerde aday olacağını şimdiden açıklayan Ateş, diğer partilerin karşısına aday bile çıkarmayacağını iddia ederek meydan okudu.

"YENİ YOL DA ESKİSİ KADAR TARİHE ZARAR VERECEK"

Kapadokya’da peri bacaları ve manastır kompleksi arasından geçen 2,2 km'lik Ortahisar-Göreme  yolunun kaba inşaatı biterken, yol Göreme Açık Hava müzesinden geçen eski yolla birleşti. Eski yolun tarihi yapılara zarar verdiği gerekçesi ile yapımına başlanan yeni yolun da başta Saklı Kilise olmak üzere birçok tarihi yapıya, peri bacasına ve kaya dokularına zarar verdiğini ileri süren Kapadokya Koruma Grubu üyelerinin yanı sıra CHP Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan da yeni yolun aslında Ortahisar'a doğalgazı en kısa mesafeden götürebilmek için yapıldığını iddia ediyorlardı. Ortahisarlıların Sesi hesabından ve bizzat Ortahisar Belediye Başkanı tarafından yapılan açıklamalar doğalgaz iddialarını doğruluyor.

 

Fotoğraf: Kapadokya Koruma Grubu

"AYLARDIR YOLU DOĞALGAZ İÇİN YAPIYORLAR DİYORDUK, DOĞRULANDI"

Ortahisarlı'ların Sesi facebook sayfasında ki paylaşımın aylardır yaptıkları açıklamaları doğruladığını belirten Kapadokya Koruma Grubu sözcüsü Mükremin Tokmak "Biz üç aydır bu yapılanın 'yol ihtiyacından' değil, sadece 'doğalgaz' için olduğunu durmadan söyledik. Doğalgaz her yerden gelir ama Kapadokya bir daha gelmez, akıl fukaraları. Yaptıklarınızdan utanacaksınız vandallar!" dedi.

"YOL ÇALIŞMALARINDA KİLİSE DUVARI DELİNDİ, ÜSTÜNÜ TOPRAKLA ÖRTTÜLER"

Kapadokya Koruma Grubu üyesi Adnan Tamgüler de yol yapımı eleştirilerine "peri bacalarını değil WC yıktık" diye yanıt verenlerin wc ile birlikte mağaraları ve kayalıkları un ufak ettiklerini belirtti. Yeni yol çalışmaları sırasında kilise duvarlarının delindiğini ve bunun üstüne toprak atılarak suçun üstünün örtülmeyi çalışıldığını ileri süren Tamgüler şunları dile getirdi: "Bu yolu geçirdiğiniz vadinin her iki tarafı da manastır. Yani yolu tarihi bir manastırın içinden geçiriyorsunuz. Burası dünyaca ünlü, Göreme Müze'nin bir parçası."

MİMARLAR ODASI : BU KATLİAMI ACİLEN DURDURUN!

Geçtiğmiz günlerde Kapadokya da yol çalışmalarını yerinde inceleyen TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi üyeleri  "Bu katliamı acilen durdurun, Kapadokya yok oluyor" diye açıklama yaptılar. Mimarlar Odası Ankara Şubesi, “Bu katliamı acilen durdurun, bunun adı cinayet, bunun adı vandallıktır. Yol çalışmaları Göreme Açık Hava Müzesi başta olmak üzere peri bacaları oluşumlarını, yer altı zenginliklerini, Saklı Kilise’yi ve arkeolojik sit alanlarını tehdit ediyor. Çok sayıda peri bacası, manastır ve şapel yol çalışmalarıyla yıkılmış. Saklı Kiliseye çıkan tüm yollar kayaların kesilmesi sonucu kapatılmış ve yol giderek genişliyor Kapadokya yok ediliyor” diyerek tüm kamuoyuna ve yetkililere çağrıda bulundu. Mimarlar Odası, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile Kapadokya Alan Başkanlığı hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını dile getirdiler.

 https://www.evrensel.net/haber/470760/kapadokyadaki-yolu-dogalgaz-hatti-icin-yapiyorlar-iddiasi-dogru-cikti

80 yazardan destek: Emek ve Özgürlük İttifakı’nın yolu açık olsun

 





 Emek ve Özgürlük İttifakı’nın yarın (24 Eylül) Haliç Kongre Merkezi’nde yapacağı halk buluşması öncesinde 80 yazar desteğini açıkladı.

Açıklamada, “Türkiye’nin yoksulluk ve baskı sarmalında boğulduğu, bilim ve sanatın hiç olmadığı kadar saldırıya uğradığı” vurgulandı:

 

Emek ve Özgürlük İttifakı uzun bir tarihe ve mücadele birikimine yaslanan iki güzel ifadeyi sahiplenerek yola çıktı. Yaktığınız bu umut ışığını aşağıda imzası bulunan edebiyatçılar olarak selamlıyoruz.

 

Bugün herkesin umut kadar güven duymaya da ihtiyacı var. Varoluşumuzu zenginleştirecek, yıkıma uğramış insanlığımızı yeniden yüceltecek, dünyaya ve hayata koşulsuz ve ön yargısız kendini açarak, yenileyici ve iyileştirici bir rol oynayacak, hayatın karmaşasını kavrama cesaretine sahip, özgürlüğe, eşitliğe ve barışa açılacak bir kapıdan çok, bu kavramların ta kendisi olacak yaratıcı bir oluşumun beklentisi ve ümidi içindeyiz. Emek ve Özgürlük İttifakı’nı bu duygularla kutluyoruz. Önümüzdeki uzun yol, açık ve aydınlık olsun.”

İmzalar:

Adnan Özyalçıner, Ahmet Telli, Ahmet Ümit, Akın Olgun, Akif Kurtuluş, Altay Öktem, Aslı Tohumcu, Asuman Susam, Ayşegül Devecioğlu, Ayşen Sarıbaş, Bilsen Başaran, Bülent Tekin, Cevat Çapan, Çetin Yiğenoğlu, Deniz Durukan, Dilek Özkan, Dilruba Erenler, Dizdar Karaduman,  Emel İrtem, Eylem Can, Fatma Aras, Fergun Özelli, Figen Şakacı, Gamze Arslan, Gaye Boralıoğlu, Gökçer Tahincioğlu, Gökhan Tuncay, Gülce Başer, Güler Sürücü, Hande Baba, Hasan Öztoprak, Hatice Meryem, Hayri K. Yetik, Hicri İzgören, Hüsnü Arkan, İnci Aral, Kamil Tekin Sürek, Kerim Akbaş, Latife Tekin, M. Mahzun Doğan, Mahir Ünsal Eriş, Mazlum Çetinkaya, Mehmet Özceylan, Mehmet Sait Aydın, Mehtap Ceyran, Meral Şimşek, Murat Uyurkulak, Murathan Mungan, Mustafa Köz, Nalan Çelik, Namık Kuyumcu, Neşe Yaşın, Neval Savak, Niyazi Zorlu, Nuray Gök Aksamaz, Oğuz Tümbaş, Olcay Özmen, Oya Baydar, Oylum Yılmaz, Ömer Asaf Tosun, Özer Akdemir, Özgün E. Bulut, Özgür Zeybek, Rahmi Emeç, Sema Kaygusuz, Semih Gümüş, Serdar Koçak, Şaban Ol, Şebnem İşigüzel, Şevki Özdemir, Tahir Şilkan, Tuğrul Keskin, Turan Horzum, Turgut Üzüm, Ünal Ersözlü, Vecdi Erbay, Yelda Karataş, Yücelay Sal, Zübeyde Seven Turan, Zülfü Livaneli.


https://m.bianet.org/bianet/siyaset/267526-80-yazardan-destek-emek-ve-ozgurluk-ittifaki-nin-yolu-acik-olsun

19 Eylül 2022 Pazartesi

Hacıbektaş Karaburna köyü 7 ay kanserojen su içmiş!

 

19 Eylül 2022 14:12



Karaburna Köyü’nde işletilmek istenen taş-bazalt ocağına karşı açılan davada yapılan bilirkişi keşfinin raporu yayımlandı. Rapora göre Hacıbektaş Karaburna köyü 7 ay kanserojen su içmiş.


Fotoğraf: Karaburç Köyü Doğayı Koruma Geliştirme Platformu


Özer AKDEMİR

Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesi Karaburna Köyü’nde işletilmek istenen taş-bazalt ocağına karşı açılan davada yapılan bilirkişi keşfinin raporu belli oldu. Bilirkişi raporu köylülerin yaklaşık 7 ay boyunca son derece kanserojen bir bileşik olan Trihalometanlı su içtiğini ortaya çıkardı. Raporda taş ocağının doğaya, tarıma, hayvancılığa, su kaynaklarına, sit alanına kültür varlıklarına ve yaban hayatına geri döndürülemez etkilerinin olduğunu ve şirketin bu zararları telafi etmek için proje tanıtım dosyasında vaat ettiği sorumlulukların hiçbirini yerine getirmediğinin altını çizidi.

 

Fotoğraf: Karaburç Köyü Doğayı Koruma Geliştirme Platformu

KÖYLÜLERİN MÜCADELESİ SONRASI ŞİRKET BÖLGEYİ TERK ETMİŞTİ

Kayseri Develi Bazalt adlı şirket tarafından işletilmeye başlanan taş ocağına karşı köylülerin mücadelesi ve başlattıkları hukuki süreç sonrasında şirket bölgeden çekilmek zorunda kalmıştı. İşletmeye karşı açılan davada mahkeme tarafından yaptırılan 19 Temmuz 2022 tarihli bilirkişi keşfinin raporu geçtiğimiz günlerde dosyaya sunuldu. Ziraat, harita, çevre, maden ve jeoloji mühendislerinin yanı sıra bir biyologdan ve sanat tarihçisinden oluşan bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan 32 sayfalık raporda özet olarak şu görüşlere yer verildi:

“RUHSAT ALANI İÇİNDE İKİ TANE HÖYÜK VAR”

ÇED alanının Karaburna Köyü’nün meskun alanına en yakın olduğu mesafe sadece 148 metre mesafededir.

Ruhsat alanı içerisinde Kayseri Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun kararıyla I. Derece Arkeolojik Sit olarak tescillenmiş Kaletepe Höyüğü ile iki adet höyük tespit edilmiştir. Kaletepe Höyüğünde yapılan incelemede kalenin doğusunda yer alan kayalar üzerinde Hitit veya Frig dönemine ait olması muhtemel yazılar görülmüştür. Yine Kale içerisinde çok sayıda pişmiş toprak seramikler de tespit edilmiştir. Özelliklerinden hareketle seramikler Roma ve Bizans dönemine ait olmalıdır. Kaletepe Höyüğü ile tümülüsler Kültür Valıklarını Koruma Kanununa göre korunması gerekli taşınmaz kültür varlığıdır.

“ASMA YAPRAKLARININ TOZDAN KURUDUĞU GÖRÜLDÜ”

ÇED alanı, büyük bir alanı kapsamakta olup, çevresinde yerleşim alanı, tarımsal araziler ve meralar bulunmaktadır. ÇED alanı içerisindeki meralar ile çevresinde bulunan meralarda hayvancılık yapılmaktadır.

Söz konusu ocağın çevreye ve bitki örtüsüne yarattıkları en büyük problemleri tozdur. Keşif sırasında da net bir şekilde yoğun toz bulutu görülmüştür. Ruhsat alanı içerisindeki bazalt maden ocağından çıkan tozlar bölge flora ve faunasını olumsuz etkileyecektir. Keşif sırasında proje sahasının tarım alanlarına çok yakın olduğu gözlemlenmiştir. Bu yakınlık tesiste madenin ocaktan çıkarılması, taşınması, depolanması, yüklenmesi, boşaltılması ve boyutlandırılması sırasında tozla birlikte hava kirliliği yaratacak ve sınırda bulunan tarlalara, ekili dikili alanlara zarar verecektir. Keşif sırasında da asma bağlarının tozdan kaynaklı kuruyup zarar gördüğü tespit edilmiştir.

Mevcut hali ile işletme faaliyetleri sırasında önemli bir sorun toz emisyonları ile ilgili sorundur…. Kayaların kırılması, kaldırılması ve nakliyesi esnasında oluşan tozlar dikkate alınması gereken sorunlardan birisidir. Ocak içinde ve nakliye güzergahı üzerinde arazöz ile düzenli olarak sulama yapılacağı ve emisyon değerlerinin düşük olacağı belirtilmesine ragmen, keşif esnasında toprağın çok kuru olduğu ve taahhütün yerine getirilmediği tespit edilmiştir. 


ŞİRKET BİR YIL İÇİNDE BÖLGEYİ ÇEVREYE UYUMLU HALE GETİRMELİ

Proje tanıtım dosyasında olmasına rağmen rehabilitasyon çalışmaları yapılmadığı ve sıyrılan üst toprak için depolama alanı olmadığı, faaliyet yapılan alanların bozulmuş olarak bırakıldığı görülmüştür.

Ruhsat sahibi belirtilen tedbirleri en geç bir yıl içinde almak ve işletme faaliyetinde bulunulan alanı işletme projesi doğrultusunda çevreye uyumlu hale getirmek zorundadır. Kanun maddesi gereği Ruhsat sahibi sahayı bir yıl içerisinde çevreye uyumlu hale getirmek zorundadır.

Proje kapsamında yapılacak iş ve işlemler nedeniyle 110m ve 485 m güneyde bulunan köye ait (su) içme kuyuları kirlenme riski bulunmaktadır. Bu işlemler sonucunda bölgenin hidrolojik durumuna, yerüstü ve yeraltı sularına olumsuz etkisinin olacağı kanaatine varılmıştır.

KÖY 7 AY KANSEROJEN SU İÇMİŞ!

Nevşehir Sağlık İl Müdürlüğü tarafından 02.09.2021 tarih 1254 sayılı içme kuyularından alınan numuneler üzerinde yapılan mikrobiyolojik, diğer analizler ve kimyasal analizlerde çıkan sonuçların değerlendirme kısmında İnsani Tüketim Amaçlı Sular Yönetmeliğine göre Toplam Trihalometanlar parametleri yönünden uygun olmadığı belirtilmiştir. Trihalometanlar (THM), kanserojen etkiye sahip bileşikler olmasından dolayı insan ve çevre sağlığı açısından son derece zararlıdır.

Çalışma sahası ve etrafından bulunan (yabani) canlıların nesillerinin tehlike altına girmeyeceği onların zarar görmesi gerçeğini ve alınan tedbirlerin eksikliği gerçeğini değiştirmemektedir.

İŞLETMENİN 90 METRE UZAĞINDAN DİRİ FAY GEÇİYOR

(Depremsellik değerledirmesine ilişkin) Maden sahası normal eğim atışlı 19 km uzunluğunda, Gümüşkent fayı olarak adlandırılmış olup bu fay MTA haritiasında diri fay olarak belirtilmiştir. Bu fayın güney bloğu çökmüş kuzey bloğu yukarda kalmıştır. Proje tanıtım dosyasında belirtilen önlemler alınsa taahhütler yerine getirilse bile malzeme alımı sonucunda ve 90 m doğusundan fay geçmesi bu hat boyunca oluşan kuru derenin mevsimsel yağışlar ve oluşabilecek seller sonucunda çok yakınında bulunan köy yerleşim yerine zarar verebileceğinden, proje kapsamında yapılacak iş ve işlemler nedeniyle jeolojik etkisinin olumsuz etkileneceği ve çevre yapısına muhtemel zararının olacağı kanaatindeyim.

ATI ALAN ÜSKÜDARI GEÇTİ SANILMASIN!

Bilirkişi raporunun belli olmasının ardından bir açıklama yapan Karaburna Sevdalıları Platformu madenci şirtekin köyün doğasını bozarak terkettiğini belirterek; “Proje tanıtım dosyasında belirtilen taahhütlere ilave olarak kanunen 1 (bir) yıl içerisinde gerekli tedbirleri alması gerektiği halde şu ana kadar hiçbir girişimde bulunmamıştır. Madeni ve bazalti şirket götürmüş; geriye tozu, seli, kanseri bize kalmiştir. Ancak ati alan üsküdari geçti sanmasinlar! Doğamızı yeniden eski haline döndürülmesi için mücadelemiz hukuki zeminde sürmeye devam edecektir” denildi.

 https://www.evrensel.net/haber/470446/hacibektas-karaburna-koyu-7-ay-kanserojen-su-icmis

Kapadokya’da cinayet yolu neredeyse kiliselerin üzerinden geçiyor!

 

19 Eylül 2022 15:17


Kapadokya'da yapımı devam eden cinayet yolunun altında iki yeni kilise görüntülendi. Yol çalışmasının titreşimleri tarihi kiliselerde çok net hissediliyor ve yolun tahribata neden olacağı düşünülüyor.



Fotoğraf: Mükremin Tokmak



Özer AKDEMİR
İZMİR

Kapadokya Koruma Grubu sözcüsü Mükremin Tokmak, yapımı devam eden Ortahisar-Göreme karayolunun hemen altında iki tane kilise olduğunu görüntüledi. Tokmak, birçok fresk, süsleme ve sütunları bulunan iki kilisenin içinden yaptığı çekimde kiliselerin üstünde, 20-30 metre yakınında devam eden yol yapım çalışmalarının seslerini kaydetti.

KİLİSENİN İÇİNDEN İŞ MAKİNESİ SESLERİNİ KAYDETTİ

UNESCO Dünya Miras listesindeki Kapadokya’da, 1. derece doğal ve arkeolojik sit alanı içerisinde yapımı devam eden yolla ilgili her gün yeni bir skandal görüntü ortaya çıkıyor. Yol çalışmalarını milyon yıllık kaya oluşumları ve peri bacalarına zarar verildiği görüntülerinin ardından şimdi de Kapadokya’nın en önemli tarihi eserlerinden birisi olan Saklı Kilise’nin şanı sıra, hiçbir koruması olmayan iki kilisenin daha üstünden geçtiği tespit edildi.

Hergün yol yapımının sürdüğü bölgeye giderek video ve çekimler yapan, yol inşaatının koruma altındaki bu eşsiz bölgeye verdiği zararları kayıt altına alan Kapadokya Koruma Grubu sözcüsü Mükremin Tokmak, dün çok önemli iki kilisenin görüntülerini yayınladı. Konuya dair görüşlerini aldığımız Tokmak, kiliseleri kendisinin ilk kez gördüğünü ve tescilli olup olmadıklarını bilmediğini belirterek; “Görüntülerine de göreceğiniz gibi hiçbir koruması yok. Bazı kısımlar doğal, bazı kısımlar ise insan eliyle tahrip edilmiş ama çok güzel freskler ve desenler var. Bir iki bağışçı mezarı da var, kaçak kazılarca soyulmuş görünüyor. Ancak esas tahribatı şimdi ve ileri de bu yol inşaatı verecek bu kiliselere. İçeriden yukarıda devam eden çalışmaların seslerini çok rahat duyabiliyordum ki ses yakıtlarını da yaptım. Şimdiden duvarlarda çatlaklar oluşmuş. Bunlar ilerleyen zamanlarda büyüyecektir. Buralar arkeologlar tarafından incelenmeli ve hangi yıla ait oldukları, içerdeki resimlerin hikayeleri vs ortaya çıkarılmalı. Her şeyden önce bu cinayet yolu bir an önce durdurulmalı ki daha fazla zarar vermesin” diye konuştu.

“ÇEKİM YAPARKEN DUYDUĞUM SESLERE İNANAMADIM”

Yapımı süren yolun bu kiliselerin neredeyse tam üstünden geçtiğini belirten Tokmak, “Alan başkanlığı basın açıklamasında diyordu ki "Jeolojik ve jeoformolojik tarihi ve doğal alanlarımızı koruyoruz" hadi bu görüntülerden sonra yanıt versinler, koruyorlar mı korumuyorlar mı? Yolun bu 1. Derece Arkeolojik alanların üzerinden geçmediğini ispatlasınlar!” dedi. Kilisenin içinde çekim yaparken duyduğu seslere inanamadığını dile getiren Tokmak şunları söyledi, “Sizde videoyu dinlerken sesini lütfen açınız, duvarların arkasından gelen sese inanamayacaksınız. Yoldu, doğalgaz hattıydı derken Kapadokya nasıl bitiriliyor lütfen görün. Kapadokya’nın Üst ölçek, Alt Ölçek planları yapılmadan böyle bir yola izin verenler Kapadokya’nın koruyucuları olabilir mi?”

“RESMEN OTOBAN YAPIYORLAR”

Yapımı süren yolun eski yolla birleşmesine bir iki yüz metre kaldığını vurgulayan Tokmak, “

Tek tek arşınladım, 16.5 adım. Yani yuvarlak hesap 15 metre gibi. 5-7 metre’lik yol projesi bir anda iki katına çıkmış ve resmen bir otoban yapılıyor Kapadokya’nın 1. Derece Arkeolojik ve Doğal SİT alanının ortasına. Ürgüp'ten getirseniz daha az maliyeti olurdu bu "doğal gaz"ın. Şirketin maliyet hesabın da "sosyal maliyet" hesabı olmadığından ve bilim kurulları da ortada olmayınca bu vahşi yıkımla yüz yüze kaldık maalesef. Yazık ki ne yazık!” dedi.

“ÇEKİN ELLERİNİZİ DÜNYA MİRASININ ÜZERİNDEN”

Kapadokya Koruma Grubundan Adnan Tamgüler de yolun hemen önünden geçtiği ve bazı bölümlerini tahrip ettiği Bizans manastırının Göreme Açık Hava Müzesi'nin uzantısı ve parçası olduğunu kaydederek şunları ifade etti: “Bu yeni yol tam da Göreme Müze'nin içinden geçirilmiştir. Müze bölgenin altın yumurtlayan tavuğudur. Bugün bölgeye 3.5 milyon turist geliyor. Göreme Müzesi bugün bile kapasitesini zorlamaktadır. Gruplar birbirlerini saatlerce beklemektedirler. Bu yol hiç düşünülmeden, bilim insanlarının hazırlayacağı raporlar olmadan yapılmıştır. Yaptınız bir iş, tamam, zararın neresinden dönülürse kardır. Hemen durdurun ve çekin ellerinizi Dünya Kültür Mirası'mızın üzerinden”.

 https://www.evrensel.net/haber/470453/kapadokyada-cinayet-yolu-neredeyse-kiliselerin-uzerinden-geciyor

18 Eylül 2022 Pazar

Dünya Kültür Mirası'nın içine etmek!.. (Pazar yazısı)

 

 18 Eylül 2022 06:05




Fotoğraf: Mükremin Tokmak

PAZAR



 

Özer Akdemir

Tüm yazıları

Geçtiğimiz ayın ortalarında, Avanos’ta buluştuğumuz Kapadokya Çevre Platformu Sözcüsü Mükremin Tokmak’la Ortahisar-Göreme arasında peribacalarının ortasında yapımı süren yol inşaatına gitmiştik. Yol kazısının yığıldığı toprağa neredeyse bacaklarımızın yarısına kadar gömülerek inşaatın sürdüğü tepeye kadar çıktık. Doğal sit alanı üzerinde yapılan yol, arkeolojik sit sınırına gelmiş, eski yolla birleşmesine 500 metre kalmıştı.

Yol yapımının geldiği son nokta olan tepeden, yolun gideceği güzergaha bakarken yolun ne yana gidebileceği senaryolarını konuşmuştuk. Çünkü yol dosdoğru gitse kocaman bir peribacasına denk geliyordu. Peribacasının sol tarafında bilimsel makalelere konu olmuş 1600 yıllık bir Bizans manastırının yemekhaneleri, sağ tarafında ise yine bu manastır kompleksinin bölümleri, peribacası olma yolunda ilerleyen kaya oluşumları ve bir şapel (küçük kilise) vardı.

ESKİDEN İBADET EDİLEN YERLERDE ŞİMDİ ATLAR BAĞLI

Ben yolun peribacasının solundan 4-5 metrelik bir açıklıktan geçirilerek aşağıdaki at ağılı olarak kullanılan düzlüğe ulaşacağını, buradan da 200-300 metre ilerleyip eski yola bağlanacağını öngörüyordum. Peribacasının solundaki Bizans manastırının odalarının bazıları turist gezdirmek için beslenen atların ahırı olarak kullanılıyordu. İçerisinde oyma raflar, kırmızıyla boyalı desenler bulunan ilk Hristiyanların ibadet ettikleri mekanlarda şimdi atlar bağlı idi. Yol, bu yönden giderse muhtemelen bu odalara da zarar verecek, belki de yıkıp geçecekti.

Mükremin ise yolun peribacasının sağından geçerek 200 metre ilerideki otopark olarak kullanılan alana ineceğini, oradan da bir 100 metre kadar ilerleyip eski yolla birleşeceğini düşünüyordu. İyi de o güzergah diğerinden dar ve hem şapel, hem kaya oluşumlarının daha yoğun olduğu bir yerdi. O kayaları, yıkmadan ve büyük peribacasına zarar vermeden yolun geçmesi pek olası görünmüyordu.

Mükremin’le üzerine çıkıp yolun hangi yöne gideceğini tartıştığımız tepeyi birkaç gün önce iyice aşağıya bastılar. 30-40 tonluk bir kepçe tırnaklarıyla yolu kazıyıp eğimi olabildiği kadar azalttı. Saklı Kilise’nin oyulduğu tepenin hemen yamacından devam eden yol ile bu tepe arasında 40 metreyi bulan bir uçurum oluşturana kadar basma ve kazıma işi devam etti.

Yol, tam Bizans manastırı önüne geldiğinde Mükremin’i haklı çıkararak sağa kıvrıldı ve kaya oluşumlarını kırıp geçirerek ilerledi.


Fotoğraf: Mükremin Tokmak

KAYA OLUŞUMLARININ İÇİNE TUVALET!

Kapadokya’da çekim yaptığım gün Bizans manastırının tam karşısında bulunan bu kaya oluşumlarının dibinde artık ne zaman yapılmışsa iki küçük beton kulübecik gözüme çarpmıştı. Kulübeler birbirine yapışık, bir kısmı arkasındaki kaya oluşumunun içine girecek şekilde ve birer metrekare boyutlarındaydı. Bunların, bölgeyi gezen turistlerin tuvalet ihtiyaçlarından para kazanmak için kaçak yapıldığını sonradan öğrendim. Kaya oluşumunu tahrip ederek yapılan bu tuvaletlerde sözün gerçek anlamıyla Dünya Mirası Kapadokya’nın içine ediliyordu!

Tıpkı manastır odalarının ahır yapılması gibi, bazı peribacalarına da elektrik çekilerek turistik işletme olarak kullanıldığını gösteren kablo ve elektrik aksamları hâlâ duruyordu. Bu tuvaletler dünyanın en güzel ve özel yerini korumaktan aciz yöneticilerin göz yumması sonucu zamanında kaçak-göçek yapılmış sonrasında terk edilmişti.

İşte bu iki eski tuvalet koca koca kaya oluşumlarını yıkarak yolu genişletmenin bahanesi yapıldı. Ortahisar Belediye Başkanı yol çalışmalarının yıkımını “Bölgemizdeki kaçak yapılarla mücadele kapsamında; önceki yıllarda izinsiz yapılmış kaçak WC üniteleri kaldırılmaktadır” diyerek gizlemeye çalıştı.


Fotoğraf: Mükremin Tokmak

KAPADOKYA GÖZÜMÜZÜN ÖNÜNDE YIKILIYOR

Gelinen noktada Kapadokya’daki Vandallık herkesin gözü önünde, kaya oluşumlarının ağır iş makineleri ve kepçelerce yıkılması ile devam ediyor. Tuvaletle birlikte, yaslandığı kaya oluşumları yıkıldı ve bu kayaların içindeki mağaralarda binlerce yıllık insan yerleşimleri olduğuna dair izler de gün yüzüne çıktı. Yine de yol genişliği istenilen kadar olmadı. Muhtemelen yolun sağındaki peribacası ve kaya oluşumunu da yıkıp geçecekler bu yüzden!

Her gün yol inşaatına gidip çalışmaları kaydeden, bunları gazetecilere, ilgili herkese gönderen Kapadokya Koruma Grubunun görüntüleri eşliğinde bir yıkımı anbean izliyoruz. Kapadokya gözümüzün önünde yıkılıyor ve sadece twit atıp, ‘ahh, vahh’ ediyoruz!

CHP’nin Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç ve Nevşehir İl Başkanı Kamil Gülmez yol çalışmasının önüne gidip, arkada kepçeler çalışırken açıklamalar yaptılar. Yapılanın suç olduğunu ve seçimden sonra hesap sorulacağını söylediler. Diğer partiler bunu bile yapmış değil henüz!

 

Fotoğraf: Mükremin Tokmak

KEPÇELERİN ÖNÜNE ÇIKMAK MEŞRU VE ELZEMDİR

Mahkemelerin siyasi iktidarın aparatı haline geldiği, uygulanmayan AİHM, AYM kararları gibi onlarca örnek ortada iken Kapadokya’da devam eden bu yıkıma karşı dava açmak ya da “Seçim sonrasında hesabı sorulacak” tehditleri savurmak hiçbir işe yaramıyor!

Hukukun işlemediği yerde halkın doğayı korumak, emeğinin hakkını almak, demokratik kazanımlarını savunmak için iktidarı hukuka uymaya zorlamaktan başka yolu kalmıyor. 2022 Hrant Dink “İnsanlığa Işık Tutanlar” ödülüne layık görülen Germencik Dağyeni köylüleri çoluk-çocuk, genç-yaşlı sokağa dökülerek, maden çalışmalarının önüne geçerek yaşam alanlarının nasıl korunacağını gösterdikleri için bu ödüle layık görüldüler. Anayasa’nın verdiği barışçıl gösteri-yürüyüş haklarını kullanarak yaşam alanlarını korudular.

Kapadokya’daki yıkımı durdurmak için de o kepçelerin önüne çıkmak hem anayasal hem uluslararası yasalar nezdinde meşrudur ve gelinen noktada elzemdir. Ana muhalefet başta olmak üzere tüm muhalefet güçlerinin halka ve kendi tabanlarına bu yönde çağrı yapması gerekiyordu şimdiye kadar. Peribacaları yıkıldıktan, manastır yok edildikten sonra yapılan hiçbir şey tüm dünyaya ait olan bu doğa-kültür miraslarını geri getirmeyecek!

Bir kez daha altını çizmek gerekiyor; Bugünkü koşullarda yaşam alanları, kültür mirasları, doğal ve tarihi varlıklarımız yok edilirken, sadece kınamakla geçiştirmek, meseleyi hukuka havale etmek ya da seçimleri adres göstermek suça ortak olmaktır! Hiç kusura bakılmasın!

“İki tane kaçak tuvaleti yıkıyoruz” denilerek milyon yıllık peribacalarının yıkılıp geçilmesi, Düzce Anadolu Lisesi müdiresinin kendisine özel tuvalet yaptırması kadar konuşulmuyor, ne yazık ki! Dünya Kültür Mirasının içine ediliyor ve biz sadece bunu ayıplamakla yetiniyoruz. Bu ayıp bize yeter!..

 https://www.evrensel.net/yazi/91618/dunya-kultur-mirasinin-icine-etmek

15 Eylül 2022 Perşembe

Yolboyu dert dolu! | ÇEPEÇEVRE YAŞAM

 


Aydın Çine'de adeta Yolboyu Mahallesi'nin içinde faaliyet yürüten ve köyü toza boğan Eysim ve Kaltun madenciliğe karşı bölge halkının verdiği mücadele Çepeçevre Yaşam'da.

 15 Eylül 2022 21:00



Özer AKDEMİR
Aydın

Aydın'ın Çine ilçesine bağlı Yolboyu Mahallesi halkı, bölgedeki maden işletmeleri yüzünden nefes alamaz durumda. Adeta mahallenin içinde faaliyet yürüten ve köyü toza boğan Eysim ve Kaltun madenciliğe karşı bölge halkı yıllardır mücadele ediyor.

Yolboyu Mahallesi halkının mücadelesi Çepeçevre Yaşam'da.



EYSİM Yolboyu köylülerinin sağlığı ile oynuyor

 

15 Eylül 2022 13:23


Kuvars ve feldispat işleme tesislerinin dibindeki Yolboyu köylüleri basın açıklaması yaptı.

Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel



Özer AKDEMİR
Aydın

Aydın Çine’nin Yolboyu köyünün yanı başındaki kuvars ve feldispat madeni işletmelerinin köyde neden olduğu sağlık ve çevre sorunları ile ilgili dün basın açıklaması yapıldı.

Köylülerin yanı sıra Aydın Ekoloji ve Yaşam Platformu (AYEP) ve Çine Yaşam Platformu (ÇİYAP) üyelerinin katıldığı basın açıklaması maden işletmelerine karşı köylülerin açtığı davanın bilirkişi keşfinin yapıldığı gün gerçekleştirildi. Jandarmanın yoğun güvenlik önlemi altında yapılan bilirkişi keşfine davacı köylüler ve avukatları dışında kimse alınmazken, yurttaşlar bu duruma tepki gösterdiler. Yaklaşık 3 saat süren bilirkişi keşfinden sonra hemen arkasında maden işletmesi görünen köylülerin tarla ve zeytinlikler önünde yapılan basın açıklamasını aynı zamanda köylülerin avukatlığını da yapan AYEP Yürütme Kurulu üyesi Av. Hicran Danışman okudu.

İŞÇİLER CİĞERLERİNİ FEDA EDEREK EKMEK PARASI KAZANIYORLAR

Yaklaşık 40 yıldır, Çine’nin dağlarında yoğun feldispat ve kuvars madeni çıkarıldığını aktaran Danışman, çıkarılan madenlerin Yolboyu köyünde olduğu gibi köyün içinde maden öğütme-işleme tesislerine getirildiğini belirtti. Bu işletmelerin Çine’ye önemli bir istihdam sağlamasına rağmen işçi sağlığı, iş güvenliği, düşük ücretler ve güvencesiz çalışma şartlarıyla sorunlar yumağı haline geldiğini kaydeden Danışman, “Ekmek veriyoruz, edebiyatına sarılanlara buradan bir kez daha sesleniyoruz: İşçiler alın teriyle, emeğiyle, ciğerlerini feda ederek hak ettiği ücretin altında bir maaşla çalışıyor, patronlarına yüzlerce milyon lira kazandırıyorlar. Kimse onların kapısında oturup ekmeğini yemiyor. Şunu bilin, işçi yoksa siz de yoksunuz!” dedi.

Bu maden işletmelerindeki tozlu ortam sebebiyle işçilerin birçoğunda tedavisi mümkün olmayan ve ölüme kadar varan silikozis hastalığının görüldüğüne dikkat çeken Danışman, hastalığı tespit edilen işçilerin çeşitli bahanelerle işten çıkarılıp gerekli tazminatlarını tam olarak alamadan kendi başına bırakıldıklarını söyledi.

“BU TESİSLERİN KURULMASI NE HUKUKİ NE AHLAKİ”

Madran Dağında, su kaynaklarının üzerinde dinamit patlatarak maden cevheri çıkaran işletmelerin bölgenin ekolojisine büyük zararlar verdiğini vurgulayan Danışman, Yolboyu köyünün dibine kurulan Eysim Maden işletmelerinin de köylülerin yaşamını kabusa çevirdiğini belirtti. Danışman şunları söyledi; “İşletme, özellikle gece, sabaha karşı havaya, akciğerleri söndüren bu tozu salarak başta yakından uzağa tüm Yolboyu halkının sağlığıyla oynanmaktadır. Toz, zeytin ağaçlarının, hayvanların yediği otun-yemin, yetiştirilen ürünlerin üzerine yağmakta, evlerin içine kadar girmektedir. Bu mahallelerde üretilen ürünler Çine pazarına girmekte ve sofralarımıza gelmektedir. Çocuklarımızın sağlıklı yarınları için buna asla razı olamayız” dedi.

Zeytin Kanununa göre bu işletmelerin kurulamayacağını aktaran Danışman, “Bu şirketin buraya bu tesisi kurmasında kimlerin izini olduysa derhal bu yanlışı düzeltmelidir. Yolboyu mahallesinde Eysim şirketinin ve yakınında Kaltun şirketinin, Yağcılar mahallesinde Polat Maden’in maden kırma-eleme tesisi olması her yönden ne kanuna, ne vicdana uygun değildir. Bu işletmelerin havaya saldığı toz, Çaltı, Karakollar, Yağcılar, Kuruköy, Evciler hatta Çine merkeze kadar ulaşmakta ve on binlerce insanın sağlığına zarar vermektedir” dedi.

“ÜRÜNLERİMİN ÜZERİNDEKİ TOZ YÜZÜNDEN PAZARCILIĞI BIRAKTIM”


Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel

Basın açıklamasında söz alan köyüler de yaşadıkları sağlık sorunlarının yanı sıra maden işletmesinden çıkan toz nedeniyle ürünlerinin olmadığı söyledi.

Köylülerden Erol Tosun, ürünlerini Çine pazarında üzerlerindeki toz yüzünden satamadıklarını bu nedenle pazarcılığı bıraktıklarını söyledi. Koah hastası olduğunu belirten Tosun, köyde birçok kişinin de solunum yolu hastalıkları nedeniyle tedavi gördüğünü belirtti. Çine Yaşam Platformu Sözcüsü Ahmet Uslu da maden işletmelerinin yol açtığı çevre, sağlık sorunlarına karşı Çinelileri mücadeleye çağırdı.

https://www.evrensel.net/haber/470205/eysim-yolboyu-koylulerinin-sagligi-ile-oynuyor

Çine Yolboyu köyünde maden kabusu |

 

 

13 Eylül 2022 Salı

Kapadokya talan yolu, kaya oluşumlarını yok etti, tarihi yapılara zarar verdi

 

13 Eylül 2022 14:33


Kapadokya’da devam eden yol yapım çalışmalarında Bizans Manastırı önündeki kaya oluşumları yok edildi. Tarihi yapıya büyük zarar verildi.

 


Fotoğraf: Mükremin Tokmak

 

 

Özer AKDEMİR
İzmir

Kapadokya’da devam eden yol yapım çalışmalarında Bizans Manastırı önündeki kaya oluşumları yok edildi. Bizans Manastır kompleksinin kapısında devam eden çalışmalarda aşağıda bulunan yemekhane odaları ve etraftaki diğer manastır yapılarına da büyük zarar verildi.

KAPADOKYA’DA MANASTIR VE PERİ BACASININ ARASINDA KEPÇE ÇALIŞIYOR

Ortahisar-Göreme arasında devam eden yol çalışmaları artık son etabına geldi. Bittiğinde 2,2 km uzunluğunda olacak olan yol çalışmasının son 500 metrelik kısmında yer alan Bizans Manastırı kompleksi, peri bacası ve kaya oluşumları çalışmalardan olumsuz etkilenmeye başladı. Manastırın tam önünde ağır iş makineleri ve kamyonlarla devam eden yol inşaatı, manastır yemekhane bölümündeki odacıklara ve etrafında bulunan kaya oluşumlarına büyük zararlar verdi. Kapadokya Koruma Grubu sözcüsü Mükremin Tokmak tarafından paylaşılan görüntü ve videolarda yol, artık manastır yemekhanesinin kapısının önünde devam ediyor. Yol eğimini düşürmek için alttaki kaya oluşumlarını kazıdıklarını belirten Tokmak, yolun büyük bir peribacasına sadece 4 metre mesafeden devam ettiğini söyledi. Tokmak, “Bu vahşet karşısında artık yorum yapamıyorum!” dedi.

SAKLI KİLİSENİN YOLA 10 METRE OLDUĞUNU VİDEO İLE KANITLADI

Kapadokya Alan Başkanlığı’nın yol ile Saklı Kilise arasında 32 metre mesafe olduğuna yönelik açıklamasını dün çektiği video ile yalanlayan Tokmak’ın paylaştığı videoda Kilise kapısından yol inşaatına sadece 10 metre mesafe olduğu, kilisenin iç  odalarının yolun altına doğru uzadığı görülüyor.

 

 https://www.evrensel.net/haber/470072/kapadokya-talan-yolu-kaya-olusumlarini-yok-etti-tarihi-yapilara-zarar-verdi

Ekoloji Birliği Eş Sözcüsü Güner Yalnıç: Bölge ayrımı yapmadan yıkıma karşı duruyoruz

 

13 Eylül 2022 04:35


Ekoloji Birliği Eş Sözcüsü Güner Yanlıç: "Kayseri, Dersim, Edirne, Aydın, Artvin ya da Şırnak ormanları arasında bir fark yoktur ve öyle yaklaşılmalıdır."



Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel



Özer AKDEMİR

Geçtiğimiz haftalarda Cudi ve Dersim’deki ormanlarda yüz binlerce ağaç kesildi. Mezopotamya Ekoloji Hareketinin açıklamalarına göre Besta, Cudi ve Gabbar Dağlarında bulunan ormanların yüzde 10’u bu kesimlerde yok edildi. Şırnak Valiliğinin “güvenlik” gerekçesine dayandırdığı orman katliamlarını Ekoloji Birliği Eş Sözcülerinden Güner Yanlıç’a sorduk.

BÖLGE YÜZYILLARDIR YANIYOR, YAKILIYOR

Geçtiğimiz yıllarda bölgeden “güvenlik” gerekçesiyle yangınlar çıkarıldığı yönünde haberler gelirdi. Bu sene ise ormanların yoğun miktarda kesilmesi ve taşınması söz konusu. Bu devletin “Yakmak yerine keselim, paraya çevirelim” anlayışına geçtiğini mi gösteriyor?

Bölgede yıkma-yakma ve yok etme meselesi yüzyıllık ulus devletle yaşıttır. Şeyh Sait isyanından başlayan yangınlar Dersim isyanında devam etti. ’90’larda bir kez daha ormanların yakılması silah olarak yaşam alanlarının yok edilmesi için kullanıldı. Günümüze kadar aralıksız tüm coğrafya, her yıl düzenli olarak yangınlara sahne oluyor. Yaşam alanlarını korumak isteyenlerin, sivil toplum örgütlerinin çıkan-çıkarılan yangınları söndürmesine güvenlik gerekçesiyle izin verilmez. Yangınlar günlerce hatta aylarca sürer. Ve çoğu sefer kendiliğinden sönene kadar devam eder.

Sivil toplum ve yöre halkı, yangın ve kesime müdahale etmek istediğinde yıllardır güvenlik bölgesi ilan edilerek, çatışmalar var denilerek engelleniyor. Bu kadar fütursuzca kesimin tek nedeni cezasızlık ve bilgisizlik.

SİSTEMATİK EKOKIRIM UYGULANIYOR

Ormanlar tüm dünyaya ait ekosistemlerdir. Yakma-kesme sadece yörede yaşayanları etkilemez. Meseleye bu bilinçle yaklaşmak gerekir. Böylelikle yıllardır sistematik olarak uygulanan ekokırım daha iyi anlaşılacaktır.

Son üç yılda yakma dışında kesme yöntemini de kullanmaya başlayan bir anlayış gün yüzüne çıkmaya başladı. Elbette bunu kesen yerel kolluk kuvvetleri olan korucular. Kulp Şenyayla bölgesinde başlayan kesimler bu yıl Şırnak bölgesindeki korucularca örnek alındı. Yıllardır korunmuş olan orman alanlarının ticari potansiyeli çok yüksek. Aç gözlü sermayeye hizmet edenler bunu görerek kazanç sağlamaya başladı. Özelikle Şırnak Barosunun Çevre ve Kent Komisyonunun duyarlı davranarak olaya müdahil olmasıyla kesimler duyuldu.

HÂLÂ GÜNDE 50 KAMYON AĞAÇ TAŞINIYOR

Bölgede nerelerde, ne kadarlık bir orman alanı kesildi?

Şırnak Barosunun Kent ve Çevre Komisyonuna göre bu yıl martta başlayan kesim bir ay önceye kadar devam etti. Besta, Cudi ve Gabbar Dağlarında bulunan ormanların yüzde 10’u yok edildi ve bugünkü oran yüzde 10’u da geçmiştir. Büyük bir orman varlığına sahip olan bu dağlarda hâlâ günde 50 kamyon ağaç kesilerek ülkenin her köşesine sevk ediliyor, ranta dönüştürülüyor.

Çevre, doğa ve ekoloji hareketlerinin tepkileri yeterince dikkate alınmamış ve ülke gündeminde yeterince yer bulamamıştır. Bilinmelidir ki ülkenin tüm ormanları birer ekosistem olup aynı yerküre bütününün parçasıdır. Kayseri, Dersim, Edirne, Aydın, Artvin ya da Şırnak ormanları arasında bir fark yoktur ve öyle yaklaşılmalıdır.

TÜM CANLILARIN YAŞAM HAKKINI ‘AMA’SIZ SAVUNUYORUZ

Güvenlik gerekçesiyle ormanların kesilmesi düşüncesini Ekoloji Birliği nasıl değerlendiriyor?

Ekoloji Birliği doğayı ve barışı savunan toplumsal ekolojik bir muhalefettir. Edirne’den Kars’a, Dersim’den Aydın’a İzmir’den Şırnak’a tüm alanlardaki yaşama dair tüm tahribatlara karşı ortak mücadele eden demokratik ve ekolojik bir birliğiz.

Bu vesile ile bizler, Ekoloji Birliği ve bileşenleri olarak ülkenin neresinde, kimden gelirse gelsin her türlü talan, tahribata karşı durarak tüm canlıların yaşam hakkını savunuruz. Akbelen’de, Hewsel’de, İkizdere’de, Kaz Dağları’nda, Cudi’de Mezeköy’de ya da herhangi bir yerde hatta başka ülkelerdeki kesim ve yangınlara karşı çıkan bir yapıyız. Birçok siyasi anlayışa rağmen doğanın tek olduğu bu konuda ‘ama’sız karşı duruş sergilenmesi gereken bir yerden olaya bakıyoruz.

17 EYLÜL’DE CİZRE’DEN KESİM YAPILAN ALANA YÜRÜNECEK

Önüzümdeki günlerde bu meseleye dair bir yürüyüş başlatılacak. Bu konuda biraz bilgi verebilir misiniz?

31 Temmuz 2022’de kesimin durması için bir açıklama yapıldı. Bu açıklama ve uyarılara rağmen kesim durmaksızın devam etti. Bu nedenle MEH (Mezopotamya Ekoloji Hareketi) öncülüğünde 17 Eylül’de Cizre’de buluşulup kesimlerin olduğu alana gidilerek, tahribat-talanın boyutlarının tespiti ile kesimin durması için çağrı yapılması planlandı.

Şırnak ormanlarındaki meşeler, sincaplar, kurt, kuş yok edilmektedir. Hayvan hakları çalışması yürütenler birçok hayvan keçi, tilki, tarla faresi, solucan, kabuklu böcekler, kuş türleri ve yüzlerce mikroorganizma türünün yaşam alanı olan bu kesimlere ses çıkarmalı ve bu yürüyüşü desteklemelidir. Korumamız gereken tüm canlılardır; kedi, köpek, sincap ve tavşan arasında bir fark yoktur ve olursa türcülük olur ki o da ekolojik bakış açısına uymaz.

ORTAK EKOSİSTEMİMİZİ SAVUNMAYA ÇAĞIRIYORUZ

Bir de sistemin tatlı su çevrecileri, Şırnak Barosu ve diğer sivil toplu örgütlerinin çağrılarına kör, sağır, dilsiz kalanlar var. Ya tüm çevre, doğa, ekoloji mücadelesi verip tüm hayvan ve bitkileri koruduğunuzu söylemekten vazgeçin ya da tür, ırk, cins, dil, din dahil her türlü ayrıma karşı durun.

Ekoloji Birliği olarak Şırnak için yapılan Mezopotamya Ekoloji Hareketinin “Savaş kıyımına, doğa talanına karşı yürüyoruz” çağrısını destekliyor, haklı buluyor ve çağrımızı yineliyoruz; İkizdere’de, Akbelen’de, Kaz Dağları’nda ormanların kıyım nedeni farklı olsa da Cudi, Gabbar, Besta’daki kıyım aynı aklın ürünüdür.

Şırnak’ta aralıksız devam eden bu yıkım-kıyım politikalarına karşı bizler çevre, doğa, ekoloji savunucuları olarak Kaz Dağları’ndan Cudi’ye ayrım gözetmeksizin tüm bileşenlerimizi ortak ekosistemimizi savunmaya çağırıyoruz.

BÖLGENİN DİĞER EKOLOJİK SORUNLARI

Bölgedeki diğer ekolojik sorunlara dair de kısaca bilgi verebilir misiniz?

Suyun barajlar yoluyla hapsedilerek savaş silahına dönüştürülmesi ve göçertme için kullanılması Keban Barajı ile başlayıp Silvan Barajı ile devam etmektedir.

Kaya gazı çıkarılması ile beraber yer altı sularını kirleten, yeryüzünde yaşamı yok eden fosil yakıtın çıkarılması gizlilikle yapılmakta hiçbir bilgi paylaşılmayarak tehlikenin boyutları saklanmaya çalışılmaktadır.

Mazıdağı’da fosfat tesisleri çok büyük bir alanda (Mardin Kızıltepe Derik ve Mazıdağı ilçelerinde) insan ve insan dışı yaşama yok edecek büyüklükte tahribatlar yaratmakta bununla birlikte bir göçertme politikası uygulanmaktadır.

Hasankeyf gibi neolitik dönemin günümüze gelmiş olan bir yaşam alanı, Ilısu Barajı gibi devasa ölçekli dünya literatürüne giren güvenlik barajı inşa edilerek sular altında bırakılmıştır.

Elbette 12 bin yıllık Göbeklitepe’nin kurucularının yaşam alanı olan Newala Çori Atatürk Barajı suları ile yine tarım ve hayvanların evcilleştirilmesinden önce yerleşik yaşama geçildiğine dair verileri barındıran Çemi Hola ve Kortik Tepe; Batman Baraj suları ile su altında bırakılmıştır.

Bölge maden ocaklarının istilası altındadır. Termik santraller atık sularını nehir ve derelere fütursuzca aktarmaktadır. İmar-beton politikalarını gerçekleştirmek için kum ocakları kurarak sazlıkları yok ederek tüm bir sucul yaşam yok edilmektedir.

 https://www.evrensel.net/haber/470052/ekoloji-birligi-es-sozcusu-guner-yalnic-bolge-ayrimi-yapmadan-yikima-karsi-duruyoruz

11 Eylül 2022 Pazar

Bu böyle gitmez (Pazar yazısı)

 

11 Eylül 2022 02:55

 




Özer Akdemir

Tüm yazıları

Bu hafta son bir ay içinde yayımlanan iki araştırmanın sonucundan bahsetmek istiyorum. Önemli veriler var bu araştırma sonuçlarında. Yine de aslında her şey bu verileri nasıl yorumladığınızla ilgili.

Şöyle ki; fosil yakıt karşıtı ciddi bir lobi çalışması var uzun zamandır. Küresel ısınmanın yol açtığı iklim krizinin artık bilimsel bir gerçek olarak onlarca raporla ortaya konmasının ardından, iklim değişikliğine neden olan başta fosil yakıtlar olmak üzere birçok konuya dair araştırmalar, bilimsel çalışmalar yoğunlaştı. BM tarafından oluşturulan IPCC bünyesinde yüzlerce-binlerce bilim insanı aylar süren çalışmalar sonucu hazırladıkları raporları sunuyorlar ve sürekli uyarıyorlar; “Bu böyle gitmez!”.

İyi de “Bu böyle gitmez”den kim ne anlıyor? “Gitmez evet ama çözüm ne?”

Raporlar “son 250 yıl içerisinde meydana gelen insan faaliyetleri nedeniyle oluşan küresel ısınma dünyayı ekolojik bir felakete sürüklüyor. İşte verileri…” diyor ama herkes bundan anlamak istediğini ya da işine geldiği kısmı anlıyor.

Utangaç da olsa küresel ısınmadaki rolünü artık kabul etmek durumunda kalan (Binlerce rapor var ve son 250 yıllık insan faaliyetleri zaten kapitalist sistemin başlangıcından günümüze kadar geçen süreyi tanımlıyor) kapitalistler, yine de dünyanın yok oluşa sürüklendiğini bile bile bu süreci hızlandıran politikalarına devam ediyorlar.

Öte yandan sanki bu soruna karşı bir şeyler yapıyorlarmış gibi gürültülü, tantanalı uluslararası toplantılar düzenleyip (En sonu Glasgow’da yapılan COP26 toplantıları gibi) durum tespiti yapıyorlar. Küresel ısınmayı durdurmak için atılacak adımlara gelindiğinde ise ayak diriyorlar, yasak savıyorlar. Sonrası “Paris Anlaşması başarısız oldu, Glasgow’da da istenen sonuç çıkmadı, üzgünüz!” türünden anlamsız duygusal konuşmalar yapıyorlar.

Oysa yirmi küsur toplantıda olduğu gibi bir şey çıkmayacağı baştan belliydi Glasgow’dan da.

RUSYA’NIN UKRAYNA İŞGALİNİ AB FİNANSE EDİYOR!

Sözü çok da uzatmadan son yapılan araştırmalardan bahsedelim. Avrupa’nın göbeğinde aylardır bir savaş var. Rusya Ukrayna’yı işgal ediyor. Avrupa Birliği ve ABD’nin desteklediği Ukrayna ise Rusya’nın büyük askeri gücüne karşı direnmeye çalışıyor.

İşgalin ilk günlerini anımsayın, ABD ve AB’nin anlı şanlı ülkeleri ardı ardına Rusya’ya karşı ekonomik yaptırım paketleri açıkladılar. Rusya’yı bu saldırganlığı nedeniyle ekonomik olarak yok etmekle, bedelini ağır ödetmekle tehdit ettiler. Gelinen noktada ne oldu dersiniz?

Son yapılan araştırmalara göre “Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden bu yana geçen altı ayda petrol, gaz ve kömür ihracatından elde ettiği kazanç, işgalin toplam maliyetini geride bıraktı!” Enerji ve Temiz Hava Araştırma Merkezinin (Centre for Research on Energy and Clean Air, CREA) analizine göre savaş Kremlin’e 100 milyar avroya mal olurken, Rusya’nın şubattan ağustosa kadar fosil yakıt ihracatı ise 158 milyar avroya ulaştı.!

Rusya’dan fosil yakıt alan ülkelerin başında -ne gariptir ki- 85.1 milyar avro ile Rusya ekonomisini batırmakla tehdit eden AB ülkeleri geliyor. Bir anlamda Ukrayna’nın başına düşen her bombayı yine AB ülkeleri fonluyor! Ne garip çelişki değil mi?

Emperyalist bir işgale karşı ekonomik ambargo uygulayan, işgale direnen ülkeye

askeri-ekonomik yardımlar yapan ülkelerin aslında rahatlarıNI bozmamak için çok fazla da bir sıkıntıya girmediklerini gösteriyor bu rakamlar. Analizi yapan CREA’nın Çevresel Girişimler Merkezi Enerji Bölümü Başkanı Kostiantyn Krynytskyi de “Acısına katlandığımız her bombalama fosil yakıtlarla finanse edildi” diyor.

RUSYA’NIN KÖMÜRÜ ELİNDE KALMADI

Rusya’nın fosil yakıt satışında AB’yi 34.9 milyar avro ile Çin ve hemen ardından ise 10.7 milyar avro ile Türkiye izliyor. Sonra sırasıyla Hindistan (6.6 milyar avro), Japonya (2.5 milyar avro), Mısır (2.3 milyar avro) ve Güney Kore (2 milyar avro) geliyor. Evet, AB’nin Rus işgaline tepki olarak ortaya koyduğu kömür ithali yasağı nedeniyle Rusya’nın yüzde 18’lik bir kaybı var ancak özellikle kömür satışları Hindistan, Çin, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Türkiye’de artmış durumda. Her ne kadar AB’deki kaybı karşılamasa da kömürü elinde kalmadı Rusya’nın.

SÖMÜRÜ ÇARKI DÖNSÜN DİYE...

Bu analizi yayımlayanlar çözüm olarak fosil yakıtların terkedilerek “yenilenebilir-temiz enerji” modellerine bir an önce geçilmesini öneriyorlar. Zaten bu tür araştırmaların ve analizlerin gelip dayandığı ve hatta çıkış noktaları da bu önerilerde gizli. Çark dönsün, “sürdürülebilir kalkınma-sömürü” düzeni devam etsin. Araştırmaların temel amacı da bu çarkın nasıl dönebileceğinin araştırılması ile sınırlı. Küresel ısınma sorununda da bu aynı, emperyalist işgale karşı önerilerde de. Şu teknolojileri terk edip bunu satın alın! Tamam da bu çözüm olacak mı, küresel ısınmaya, emperyalist savaşlara, sömürüye, açlığa, işsizliğe… O kısımlar yer almıyor araştırmalarda. O kısımlara henüz gelemediler burjuvazinin bilimcileri!..

KARBON YAKALAMA TEKNOLOJİLERİ NE İŞE YARIYOR?

Küresel ısınmaya karşı ortaya konan çözüm önerileri arasında sıkça dile getirilen karbon yakalama teknolojileri de özünde başka bir teknolojinin pazarlanması aslında. Oysa Energy Economics and Financial Analysis, Enerji Ekonomisi ve Mali Analiz Enstitüsünün (IEEFA) açıkladığı son rapor, hükümetlerin net sıfır hedeflerine ulaşmak için karbon yakalama teknolojilerine güvenmemeleri gerektiğini ortaya koymakla kalmıyor başka şeyler de anlatıyor. Doğal gaz, sanayi ve enerji sektörlerindeki önde gelen 13 büyük ölçekli karbon yakalama ve depolama (CCS)/karbon yakalama, kullanma ve depolama (CCUS) projesinin tarihçeleri, ekonomileri ve performansları açısından analizi sonrası hazırlanan rapora göre “Başarısız olan ve düşük performans gösteren projelerin sayısı, başarılı olanlardan çok daha fazla. Başarılı CCUS projeleri, esas olarak fosil yakıt endüstrisine hizmet eden ve daha fazla emisyona yol açan doğal gaz işleme sektöründe yer alıyor. Yakalanan karbon, çoğunlukla gelişmiş petrol geri kazanımı için kullanılıyor. Bu süreç petrol üretiminin arttırılmasına neden oluyor ve daha fazla emisyon üretiyor. Fosil yakıtlı enerji santrallerinin ömrünü uzatmak için karbon yakalamayı kullanmak önemli bir finansal ve teknik risk barındırıyor.”

Yani küresel ısınmaya çözüm olarak önerilen teknoloji aslında küresel ısınmanın baş sorumlusu olarak gösterilen petrolün geri kazanımı için kullanılıyor!

İşte tam da bu yüzden kapitalist bir çözüm mümkün değil, kapitalizm kendi yarattığı soruna çözüm bulamaz! Bu böyle gitmez denilen şey, adını net koyalım kapitalizmdir. Artık bundan sonrasını tartışalım.

 https://www.evrensel.net/yazi/91585/bu-boyle-gitmez

9 Eylül 2022 Cuma

Kapadokya’da bir yol hikâyesi (Gezegen 24)

 

9 Eylül 2022



ÖZER AKDEMİR

KAPADOKYA’DA YAPIMI SÜREN ORTAHİSAR-GÖREME YOLU BÖLGEDEKİ TARİHİ YAPILARI VE JEOLOJİK OLUŞUMLARI TAHRİP ETME RİSKİ OLUŞTURUYOR. SAKLI KİLİSE, PERİ BACASI VE MANASTIR YAPISI GİBİ HASSAS ESERLER YOLUN ÇOK YAKININDA YA DA ÜZERİNDE

UNESCO Dünya Mirası listesinde bulunan Kapadokya’da milyonlarca yılda oluşmuş peri bacaları, binlerce yıllık manastır ve kilise yapılarının ortasından geçen bir karayolu yapılıyor. Ortahisar-Göreme arasında yapımı süren yol tamamlandığında 2,2 kilometre uzunluğunda olacak. Yolun kazı işleminin büyük bir kısmı tamamlandı. Özellikle son 500-600 metrelik kısmı bölgenin dünyada ender görülen jeomorfolojik yapısına, tarihi ve etnografik dokusuna “geri dönüşümü olanaksız” zararlar verebileceği belirtiliyor.

Gerçekten de inşaat sürecindeki yolun Göreme Açı Hava Müzesi’nden geçen eski yolla birleşeceği güzergâhta bin 600 yıllık bir manastır yapısı, hemen onun sağında bir şapel ve bu iki tarihi eserin ortasında ise bir peri bacası yer alıyor. Eğer nitelikli bir mühendislik çözümü üretilemezse yolun bu yapılara ve peri bacasına zarar vermeden eski yolla birleşmesi neredeyse olanaksız.

Göreme’nin Milli Park ilan edilmesi ve sonrası

İç Anadolu’nun iki eski volkanı Erciyes ile Hasan Dağı arasında yer alan Kapadokya’daki jeolojik oluşumların yaşı 60 milyon yıl öncesine kadar gidiyor. Kapadokya’daki bu jeolojik oluşumların en çok yoğunlaştığı bölgeler arasında bulunan Göreme ve çevresinin milli park ilan edilmesi için 1967’de yapılan planlamalar, zamanın yasal düzenlemelerinin sadece ormanlık alanların milli park ilân edilebilmesine olanak tanıması nedeniyle yaşama geçirilemedi. UNESCO’nun 1985’te Kapadokya’yı dünya mirası listesine almasının ardından bölgenin eşsiz yapısının ve tarihi dokusunun korunabilmesi için Bakanlar Kurulu kararı ile Kapadokya’ya 1986’da milli park statüsü verildi. Göreme Tarihi Milli Parkı bu tarihten itibaren 1-Mili Park, 2-Arkeolojik ve Doğal Sit ve 3-UNESCO Dünya Miras Listesi olmak üzere üç yasal statüye aynı anda sahip olarak ciddi bir yasal korumaya kavuştu. Ancak zamanla “Kapadokya Alanı’nda arkeolojik, kentsel, doğal sit alanları, kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi ve milli park gibi birçok farklı koruma statüsünün bir arada bulunmasının zamanla yetki karmaşasına neden olduğu” iddialarının eşliğinde bölge 23 Mayıs 2019’da Kapadokya Alanı Hakkında Kanun ile ‘Kapadokya Alanı’ ilân edildi. Birkaç ay sonra da bölgenin milli park statüsü 22 Ekim 2019’da kaldırıldı.

Kapadokya Alanı ve Alan Başkanlığı’nın kurulmasını, yörede yıllarca tıbbi jeolojik çalışmalar yapan Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. Eşref Atabey kaleme aldığı bir yazıda şu şekilde yorumluyor: “Kapadokya’da bütüncül bir korumadan ziyade yatırımcıların turizme yönelik talepleriyle ilgili uygulamaların olduğunu görmekteyiz. Daha önceki farklı statülerin karmaşaya ve yatırımcıların ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kaldığı, Alan Başkanlığı uygulamalarıyla yatırımlara hızlı cevap verme ilkesi benimsendiği belirtilmekte, böyle olduğunda da bütüncül bir koruma ne yazık ki sağlanamamaktadır.”

ZENGİNJEOMORFOLOJİKVETARİHSELDOKUSUNAZARARVERMEDENYAPILMASIGEREKENBUYOLPERİBACALARIYLADOLUVADİLERİNORTASINDAYÜKSELENBİRPLATONUNÜZERİNDE


Göreme Milli Parkı’ndan devam ederek eski yolla birleşecek olan yeni yol çalışmasının geldiği son nokta. | Fotoğraf: Özer Akdemir. 12 Ağustos, 2022

Alan Başkanlığı’nın kuruluşunu destekleyenlerden birisi de Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’dı. Sarıaslan yetkilerin tek elde toplanması ile bölgenin daha etkin şekilde korunacağını ileri sürüyordu, ancak daha sonra bölgenin milli park statüsünün kaldırılmasına karşı çıktı. Sarıaslan, Kapadokya’nın milli park statüsünden çıkarılması ile yapılaşmanın önünün açılacağı uyarısında bulunuyordu. Gelinen noktada gelişmeler Sarıaslan’ı haklı çıkarmış görünüyor ki kendisi bu konuda TBMM’ye yazılı-sözlü soru önergeleri verdi. Bölgenin milli park statüsünün kaldırılmasına dair Cumhurbaşkanlığı kararına karşı Danıştay’da da dava açmasına rağmen Sarıaslan hâlâ o zamanlar yasal düzenlemeyi savunmakta haklı olduğunu düşünüyor. Ağustos ayında sorularımı yanıtlarken “Yanlış uygulayacaklar diye doğru bir yasayı çıkarmayalım mı?” diyen Sarıaslan’a göre Alan Başkanlığı doğru bir yasal düzenleme yapıyor ama AK Parti bunu kötüye kullanıyor.

Göreme’nin milli park statüsünden çıkarılması ve yöredeki yol ve maden çalışmaları arasındaki ilişkiye değinen ODTÜ Kentsel Politika Planlaması ve Yerel Yönetimler Ana Bilim Dalı doktora öğrencisi Ceren Gamze Yaşar tarafından 2019’da kaleme alınan “Göreme Milli Parkı Statüsünün kaldırılması: Mekânsal Bir Değerlendirme” adlı rapor daha o tarihte Kapadokya’yı bekleyen tehlikenin altını çiziyordu: “Göreme, milli parkı alanını statüsünden ve koruma kalkanından mahrum bırakarak, daha esnetilebilir kurallara sahip olan Kapadokya Alanı statüsüne indiriyor. Kapadokya Alanı içinde genişlemekte olan kentsel alanlar (Nevşehir başta olmak üzere) madenler ve taş ocakları, hızlı tren için önerilen ve ciddi bir jeolojik müdahale gerektiren güzergâh da bulunmakta…”

Ortahisar-Göreme arasına yeni yol

Bölgede halen devam eden Ortahisar-Göreme yolu ile ilgili tartışmalara dönecek olursak; yeni yol aslında Göreme’yi Ortahisar’a bağlayan 2,8 km’lik mevcut yolun yörenin tarihi ve jeolojik yapısına zarar verdiği gerekçesiyle yapılıyor. Peri bacalarının ortasından, Tokalı Kilisesi’nin hemen önünden geçen parke taşı döşeli yoldaki trafikten kaynaklanan titreşimlerin Kızlar Manastırı’yla Tokalı, Elmalı, Yılanlı ve Karanlık kiliselerini olumsuz yönde etkilediği Nevşehir Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’nün 2011 tarihli raporunda belirtilerek yolun kapatılması gerektiği savunulmuş. Koruma Bölge Kurulu’nun 2019’da da benzer bir görüşü var. İşte yeni yol, Nevşehir Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu raporundan 11 yıl sonra gündeme getiriliyor.

Eskisine göre 600 metre kadar daha kısa olarak planlanan 2,2 km uzunluğundaki yeni yol Ortahisar-Göreme arasında, eski yolun paralelinde inşa edilmeye başlanıyor. Bölgenin son derece hassas, zengin jeomorfolojik ve tarihsel dokusuna zarar vermeden yapılması gereken bu yol peri bacalarıyla dolu vadilerin ortasında yükselen bir platonun üzerinden geçiyor. Yörede yaşayanların üzüm bağlarına, meyve bahçelerine ulaşmak için kullandıkları, köylülerin deyimiyle eski bir “eşek yolu”, kadastral çalışmaların ardından yeni yol olarak belirleniyor.

Bu alternatif yolun bir ihtiyaç olmadığına, yapımında zorunluluk bulunmadığına dair ciddi eleştiriler var. Dr. Eşref Atabey alternatif yol yerine Ortahisar’ı Uçhisar üzerinden Göreme’ye bağlayan karayolunun daha uygun olduğu görüşünde. Atabey ayrıca, Bölge Kurulu Müdürlüğü’nün mevcut yol için gösterdiği titreşim sorunu gerekçesinin yeni yol için de geçerli olacağını belirtiyor. “Mevcut yol parke taşı döşemedir. Sismik iletkenliği nedeniyle bu taşların asfalta göre titreşimleri artıran özelliği bulunmaktadır. Mevcut yolda titreşimi sönümleyen pomza sergi malzemesi kullanılarak, üzeri asfalt kaplama yapıldığında titreşim sorunu çözülmüş olurdu; böylece yeni yola ihtiyaç kalmazdı. Yeni yolda, aynı yöntem uygulanmadığında da yine titreşim sorunu yaşanacaktır” diyor.

ALANBAŞKANLIĞI’NIN“YOK”DEDİĞİ,ORTAHİSARBELEDİYEBAŞKANI’NINİSE“8-10KAYADAMI”DİYEKÜÇÜMSEDİĞİMANASTIRKOMPLEKSİNİBİZZATGÖRÜNTÜLEDİM


Göreme Açıkhava Müzesi sınırları içinde bulunan manastır kompleksi. | Fotoğraf: Özer Akdemir. 12 Ağustos, 2022

Yol öncesi bilimsel çalışmalar yapıldı mı?

Alan Başkanlığı’nın açıklamalarına göre 2021 Ekim ayında Kapadokya Alan Komisyonu’nca onaylanan bu yolun 5-7 metre arasında olan genişliği 10 metreye çıkarılacak. Yol yapımının başlaması ile birlikte “Bu derece hassas bir bölgede yapılacak böylesi bir yolla ilgili ne tür çalışmalar yapıldı? Bölgede tarihi, kültürel yapılar ile korunması gereken jeolojik bir oluşum var mı?” gibi sorular yöneltiliyor, ancak bu soruyu soranlara (başta yöredeki çevre-ekoloji örgütleri) doyurucu bir yanıt verilmiş değil.

Alan Başkanlığı açıklamasında şunları belirtmekle yetiniliyor: “Güzergâh çalışmalarından sonra arkeolojik jeoradar çalışmaları yapılmış herhangi bir taşınmaz kültür ve tabiat varlığına rastlanmadığı tespit edilmiştir. Ayrıca yol çalışmaları devam ederken bir bütün olarak Göreme Açık Hava Müzesi ile çevresine yönelik Çevre Düzenleme Projesi ve ulaşım planlaması çalışmalarına başlanılmıştır. Söz konusu haberler kamuoyunu yanlış yönlendirmekte ve manipülatif olup, yapılan yol çalışması ile sorunların giderilmesi amaçlanmıştır.”

Yolla ilgili tartışmaların kamuoyunda yayılması üzerine konuya dair Alan Başkanlığı’ndan yapılan iki açıklamada da yol yapımı öncesi gerçekleştirildiği söylenen bilimsel bilgilere yönelik bir paylaşım yapılmadı. Aksine, bugünlerde Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan’ın tartışmalı bir şekilde memuriyetten çıkarılması ile gündemde olan TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi yolla ilgili çeşitli bilgileri istemelerine rağmen Alan Başkanlığı’nın bunları kendilerine vermediğini dile getirerek suç duyurusunda bulundu.

Mimarlar Odası Ankara Şubesi açıklamasında, “Ortahisar-Göreme beldeleri arasında yapılması planlanan yol çalışmaları Göreme Açık Hava Müzesi başta olmak üzere peri bacaları oluşumlarını, yer altı zenginliklerini, Saklı Kilise’yi ve arkeolojik sit alanlarını tehdit etmektedir” diyerek yol inşaatının yörede yarattığı tehditleri sıraladı. Oysa Alan Başkanlığı’nın 10 Ağustos’ta yaptığı açıklamada “Planlanan yol, kaya oluşumların uzağından geçmekte ve Saklı Kilise’ye 18 metre mesafededir” ifadelerine yer veriliyordu.

29 Ağustos’ta Alan Başkanı Birol İnceciköz’ün basına verdiği demeçte ise yapımı süren yolun Saklı Kilise’ye 32 metre, peri bacalarına ise 20 metre mesafede olduğu bilgisi verildi. İki açıklama arasındaki bu çelişki izaha muhtaç, ancak iddiaları yerinde görmek için İzmir’den 13 saatlik otobüs yolculuğunun ardından gittiğim bölgede ve yol inşaatı üzerinde yaptığım gözlemler İnceciköz’ün açıklamalarının gerçeği yansıtmadığı yönünde.

Alan Başkanlığı yolun bölgedeki en önemli arkeolojik yapılardan birisi olan Saklı Kilise’ye 18-32 metre uzaklıkta olduğunu söylese de Kapadokya Çevre Platformu Sözcüsü Mükremin Tokmak’a göre yol neredeyse Saklı Kilise’nin üzerinden geçiyor. Birkaç kez yol inşaatına gidip ölçümler yapan (birini bizzat benim yanımda yaptı) Tokmak’ın saptamalarına göre yolun genişliği en az 16-19 metre arasında. Tokmak’ın yol inşaatı ile ilgili yaptığı drone ve balon çekimlerine göre Saklı Kilise, peri bacası ve manastır yapısı gibi hassas eserler yolun çok yakınında ya da üzerinde. Yolla ilgili haberlerin ardından jeoradar görüntülerini de ekleyerek bir açıklama yayınlayan Alan Başkanlığı’nın “yok” dediği, Ortahisar Belediye Başkanı’nın ise “8-10 kaya damı” diye küçümsediği manastır kompleksini, şapel ve peri bacasını yol inşaatına kadar gidip bizzat görüntüledim.

Bilimsel makaleler gerçekleri sunuyor

Video çekimlerini yaptığım ve fotoğrafladığım kadarıyla yol, Göreme Açıkhava Müzesi sınırları içinde bulunan manastır kompleksi ve peri bacalarına dayanmış durumda. Yolun geldiği yerdeki manastır yapısı ile ilgili kısa bir literatür taraması yaptığımda iki makaleye erişebildim. Yolun geldiği noktanın tam önünde bulunan manastır yemekhanesi ve şapelle ilgili Erciyes Üniversitesi Fen Bilimleri Bölümü’nden Yüksek Mimar Sümeyye Ertürk ve Erciyes Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Leyla Kaderli’nin 21-22 Ağustos 2020 tarihinde Trabzon’da yapılan 8. Uluslararası Kültür ve Medeniyet Kongresi’ne sundukları makaleleri bölgedeki tarihi dokunun önemini ortaya koyuyor.

Social Science Development Journal adlı dergide yayınlanan “Göreme, Saklı Kilise, Manastır Yemekhanelerinin Değerlendirilmesi” başlıklı makalede yolun geçeceği güzergâhta bulunan manastır yemekhaneleri ve kilise “yapıldıkları dönemin sosyal, ekonomik ve dini yapısını gösteren, tarihi ve estetik değerleri ile korunmaları gereken kültürel birer varlık olarak önemli bir yere sahiptir” diye anlatılıyor. Doğu Roma İmparatorluğu Dönemi’nde yapılan kilise ve manastırlarla birlikte Kapadokya bölgesinin Hristiyanlar için önemli bir dini merkez olduğuna dikkat çekilen makalede, yeni yolun üzerinden geçtiği Saklı Kilise’nin yanı sıra yukarı ve aşağı vadide birçok önemli dini yapının bulunduğu vurgulanıyor.

DRONEVEBALONÇEKİMLERİNEGÖRESAKLIKİLİSE,PERİBACASIVEMANASTIRYAPISIGİBİHASSASESERLERYOLUNÇOKYAKININDAYADAÜZERİNDE


Ortahisar-Göreme arasında yapımı süren yol çalışması. | Fotoğraf: Kapadokya Çevre Platformu. 9 Ağustos, 2022

“Vandalizm” suçlaması

Kapadokya Alan Başkanlığı’nın yol yapımının peri bacalarına ve tarihe zarar vermediğini ileri süren açıklaması, yol yapımına karşı çıkanlar tarafından “kamuoyunu yanıltıcı” olarak nitelendirildi. Kapadokya Çevre Platformu’ndan mimar Zeynep Çöloğlu, Alan Başkanlığı’nın jeoradar ölçümleri ve kuş bakışı bir harita eşliğinde yaptığı açıklamaya dair şu görüşleri ileri sürüyordu: “Koydukları haritada sadece yolun temiz kısmını göstermişler, asıl tahribat yapılan ve yapılacak yeri keserek göstermemişler. Kapadokya Alan Başkanlığı açıklamasında ‘Kaya oluşumlarına zarar verilmiyor’ diye belirtmiş; fotoğraflar ortada, yolun güzergâh haritası ortada, kültür varlıkları ve jeopark ortada. Zarar gözler önündeyken nasıl inkâr edebiliyorlar?” Çöloğlu ayrıca jeoradarın “temiz” olduğunu göstermek için yalnızca çok kısa bir görüntü paylaşıldığına da işaret ediyor. “Yeraltında yapılaşma yoksa da yerüstünde yer alan kültür varlıklarına, peri bacalarına, jeoparka, kiliselere yapılacak yoldan geçen araçların ve yol yapım çalışmalarının sismik etkisi, titrasyon etkisi ile ilgili raporları var mı? Eksik bilimsel çalışmalar jeoparkı olumsuz olarak etkilemeye şimdiden başlamış durumda. Kayaoyma kiliseye 18 metre mesafeden geçiyor demişler, peki üstünden mi geçseydi? 18 metre çok yakın!”

Yolun tıpkı mevcut Ortahisar-Göreme yolunda olduğu gibi gereken bilimsel alt yapı olmadan aceleyle açılmasının kabul edilemez olduğunu dile getiren Çöloğlu, bir altyapı çalışması uğruna Kapadokya gibi eşi benzeri olmayan bir doğa harikasının feda edilemeyeceğini söylüyor. Çöloğlu, bu görüşüne dair Almanya’dan bir örnek veriyor: “Dünyada bir çok örnekte böylesi özel yerlere araç girişi yasak ya da bir çok kurala bağlı. Almanya’da ufacık bir şelâle ve jeoparka giderken (Dreimühlen Şelalesi) 2 kilometre ötesinde sizi arabanızdan indiriyorlar.”

“UÇHİSAR’DANDOĞALGAZIGETİRSELERYOLDÜZANCAKÇOKUZUNVEENERYAENERJİŞİRKETİNEMALİYETİÇOKARTIYOR”


Yol çalışmasına tepeden bakış. | Fotoğraf: Kapadokya Çevre Platformu. 12  Ağustos, 2022

Ortahisar’a doğalgaz yolu iddiası

Çöloğlu, Kapadokya Alan Başkanlığı’nın koruması gereken yeri korumayarak “vandalizme” teslim ettiğini savunuyor. “Bölgenin üst ölçek planlarına daha doğru düzgün başlanmadı. Sit irdelemesi daha yapılmadı. Alt ölçek plan kararları bile durdurulmuşken neye dayanarak ana aks yoluna karar verdiler? Sebep doğalgaz hattı mı?” diye soruyor. “Kapadokya alanı için doğalgaz unsuru tehlike arz etmiyor mu? Bu konunun riskleri, aksi bir durumda vereceği zararlar düşünüldü mü?”

Kapadokya Çevre Platformu sözcüsü Mükremin Tokmak yolun doğalgaz hattı için yapıldığı iddiasını yüksek sesle dille getirenlerden. Tokmak bu konuda şunları söylüyor: “Uçhisar’da doğalgaz var, Ürgüp’te var, Göreme’de var. Uçhisar’dan doğalgazı getirseler yol düz aslında, asfaltın kenarından döşenir borular. Ancak yol çok uzun ve Enerya adındaki enerji şirketine maliyeti çok artıyor. Ürgüp’ten getirseler yine 4-5 kilometre fazla boru döşemek zorunda kalacaklar. Bu doğalgazı da gerekçe göstererek yapıyorlar bu yolu.”

Yolun Ortahisar’a en kısa yoldan doğalgaz hattı döşenmesi için yapıldığı iddiası sadece Kapadokya Çevre Platformu üyelerinin değil, CHP Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın da iddiaları arasında. “Ortahisar Belediye Başkanı sıkışmış durumda. Doğalgaz sözü vermiş, doğalgazı da getiremiyor. Doğalgazın Ortahisar’a getirilmesi için iki tane yol var: Bir tanesi o yol yapacaklarını söyledikleri güzergâh, diğeri de Nevşehir’den ve Ürgüp’ten direkt olarak gelecek doğalgaz” diyor Sarıaslan. “Bu doğalgaz şirketi Ürgüp’le Nevşehir güzergâhından getirilecek doğalgazı maliyeti yüksek olduğu için getirmek istemiyor. Onun yerine kısa mesafede Göreme’den Ortahisar’a geçirmek istiyor. ‘Biz doğalgaz geçireceğiz’ gerekçesiyle orada bir şey yapamayacakları için yol yapmak istiyorlar.”


Kapadokya Çevre Platformu üyeleri, hafriyatın yol açtığı görüntünün gizlenebilmesi için hafriyat üzerine hayvan gübresi döküldüğünü gösteren bu görüntüleri sosyal medyada paylaştı. 6 Eylül, 2022

Gübreli kamuflaj

Yörenin tarihi ve doğal yapısına zarar vereceği iddiaları drone ve balon fotoğrafları ile basında geniş yer buldu. Ardından bir süre duran yol yapım çalışmaları geçtiğimiz günlerde yeniden başladı. Tonaj ve teker yapısı nedeniyle Kapadokya’ya girişinin yasak olduğu belirtilen iş makineleri ve kepçe yardımıyla yapımı süren yol çalışmalarında bir başka tartışma da yol hafriyatının döküldüğü yer.

Kapadokya Çevre Platformu üyeleri yol hafriyatının döküldüğü yere gidip yaptıkları çekimlerde, hafriyat dökülerek doldurulan vadinin ucunun Kapadokya’daki en bilindik yürüyüş güzergâhlarından birisi olan, yörenin jeolojik ve tarihi karakterinin en iyi görülebildiği alanlardan Zemi Vadisi’ne ulaştığını ileri sürüyorlar. Yolun üzüm bağları ve meyve bahçeleri arasından geçtiğini ve buraları yok ederek ilerlediğini belirten platform üyelerinin bir başka iddiası ise “ancak şeytanın aklına gelecek cinsten” diye yorumladıkları bir uygulama: Platform üyelerinin paylaştıkları video görüntüleri ve fotoğraflara göre hafriyatın gizlenebilmesi için üzerine hayvan gübresi döküldü.

Kapadokya nasıl korunur?

Göreme ile Ortahisar arasında yapımı süren yeni yol, adeta göz bebeğimiz gibi korumamız gereken Kapadokya’nın doğal ve tarihi güzelliklerini tehdit eden projelerden sadece birisi. Avanos ile Ürgüp arasında devam eden enerji nakil hattı çalışması, yöredeki taş ocağı, mermer, pomza, kil, bentonit gibi madencilik  faaliyetleri, turizm tesislerinin yol açtığı tahribatlar, yapımı süren oteller, AVM inşaatları, balon turizminin tetiklediği vadilere kontrolsüzce giren arazi araçları, hızlı tren hattı projesi gibi çok sayıda proje ve faaliyet bölgede tahribatlara yol açıyor.

Tüm bu olan bitenler kuşkusuz Kapadokya’ya ciddi zararlar veriyor. Kapadokya’nın gelecek kuşaklara korunarak taşınabilmesi için bu tahribatların önlenmesi ve alanın bütüncül bir koruma kalkanı ile korunması şart. Aksi takdirde “koruma-kullanma dengesinin en hızlı biçimde yerine getirilmesi” amacıyla oluşturulan Alan Başkanlığı gibi kurumların asıl işlevi Kapadokya’yı korumaktan çok, sermayenin turizme yönelik taleplerinin ivedilikle yerine getirilmesinin altyapısını hazırlamak gibi görünüyor. Her halükârda olan Kapadokya’ya oluyor ve olacak.

 https://gezegen24.com/kapadokyada-bir-yol-hikayesi/

8 Eylül 2022 Perşembe

ÇEPEÇEVRE YAŞAM - Uranyum değil yaşam! - 2.Bölüm

 



Kaz Dağı'nda uranyum sondajları hiçbir kurala uyulmadan devam ederken bir yandan da açılışı için gün sayılan Kaz Dağı tünellerinin doğaya bedeli ise korkunç boyutlarda oluyor.

Özer Akdemir'in hazırlayıp sunduğu Çepeçevre Yaşam, Kaz Dağlarındaki ekolojik yıkımı ve bölge halkının mücadelesini 2.bölüm ile ekranlara taşıyor.

Çepeçevre Yaşam her perşembe Evrensel'de. (İzmir/EVRENSEL)




Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...