09 Ekim 2022 02:12
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun başörtüsüne yasal düzenleme pasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan kendisinden beklenildiği üzere “Yasayla değil anayasal düzenlemeyle bu sorunu çözelim” diye el yükseltti. Yirmi yıldır tek başına iktidarda olan bir partinin bu yasal düzenlemeyi neden şimdiye kadar gündeme getirmediği ise ayrı bir konu.
Kimileri bunu “Siyasi rehine olarak elinde tutma ihtiyacı” olarak açıklıyor, kimileri “Fiili olarak çözüldüğü için gerek duyulmadı” biçiminde.
Sanki bu ülkede her gün Anayasa çiğnenmiyormuş gibi, ulusal ve uluslararası yasalar “Bizi bağlamaz” denilerek uygulanmıyormuş gibi siyasi iktidar ve başta 6’lı masa olmak üzere düzen partileri bu sefer de “Başörtüsü mağduriyetini giderecek en iyi yasal düzenlemeyi yapma” yarışına soyundular. Yurttaşlar ekonomik krizde inim inim inlerken, hemen her şeye zam üstüne zam gelirken, halkın evinde tenceresi kaynayamaz durumda iken bunları değil başörtüsüne yasal düzenlemeyi tartışmak bu düzen partilerinin ipi ile kuyuya inilemeyeceğinin en açık örneklerinden birisi oldu.
Siyasi iktidarın en sevdiği ve adeta kendini buradan var ettiği bir siyaset alanı olan başörtüsü bir kez daha bütün sorunların üstünü örtmek için, hem de ana muhalefet liderinin ön açması ile gündeme getirildi. Yenikapı’nın, Ekmelettin faciasının, dokunulmazlık oylamasının ardından, büyük bir siyasi deha(!) örneği ile bir kez daha iktidarın değirmenine su taşıdı ‘ana muhalefet lideri’!..
Bu ülke, başörtüsü mağduriyeti tartışmasından çok çekti, hâlâ da çekiyor. Bütün kamu kurum ve kuruluşlarında fiili olarak aşılan ve artık tartışma dışı bırakılan bir konu bu sefer de ülkenin en geniş yığınlarının sorununu perdelediği için kendisi bir mağduriyete yol açmış durumda.
BİR MAĞDURİYET VAR, EVET...
“Basına sansür yasası” olarak bilinen “dezonformasyonla mücadele yasası” TBMM açılır açılmaz gündeme getirilen ilk yasal düzenleme iken kamuoyu bunu değil başörtüsü çıkışını konuştu. Bu yasal düzenlemenin, var olan bütün muhalif sesleri (gazeteler, televizyonlar ve özellikle sosyal medya) susturmayı amaçladığı çok açık. Sadece basını değil, siyasi iktidarın politikalarını beğenmeyen ve bunu sosyal medya mecralarında eleştiren, düşüncelerini buradan yaymaya çalışan herkes susturulmak isteniyor bu yasa ile. Ucu her tarafa çekilebilen, son derece muğlak bir “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” tanımı sadece gazeteciler değil muhalif herkesin üzerindeki bir Demokles Kılıcı’dır!
İşte bu son derece önemli olan yasal düzenlemeyi konuşması, karşı çıkışı örgütlemesi gereken muhalefetin başörtüsü çıkışının en büyük mağdurları başta basın-medya organları ve çalışanları olmak üzere tüm yurttaşlardır aslında. Bizler, haber yapmamızı neredeyse olanaksız hale getiren bu yasal düzenlemenin doğrudan hedefiyiz. Mağdur olan bir kesim varsa en günceli bizler, gazetecileriz, bu yasal düzenleme nedeniyle. Öte yandan, boğazına kadar yoksullukla boğuşan, buna itiraz edecek demokratik tüm kanalları neredeyse tıkanan yurttaşlar esas sorunlarının üstünün örtülmesi nedeniyle de çifte mağduriyet yaşıyorlar.
BUNLARDAN HABERİNİZ OLDU MU?
Ülke kamuoyu başörtüsüne yasal düzenlemeyle oyalanırken
mesela Cumhurbaşkanı kararı ile Sinop’ta 47 bin
Mesela, Çine Madran Dağı’nda, Türkiye’nin en değerli kaynak sularının bulunduğu bölgede Eysim madencilik şirketi binlerce ağacı katletti! Kim duydu?
Gökçeada’da, ülkemizin en büyük ada sulak alanında, doğal sit koruması altındaki lagünde otel inşaatına devam edildi. Flamingoların göç durağı, binlerce su kuşunun evine termikçi İÇDAŞ şirketi sahibinin oğlu otel yapabilsin diye önce “uygun değil” diyen, Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu bir ay içerisinde karar değiştirtildi. Haberiniz oldu mu?
Kaz Dağı’nda Cengiz, Eczacıbaşı, Nurol, Koza derken şimdi de Ciner Holding altın-bakır madeni işletmek için çalışmalara başladı. “Tanrıların dağı, bin pınarlı İda” delik deşik ediliyor, şu anda, siz şu satırları okurken! Taşı toprağı talan edilip, kirletilip içindeki madenler şirketlerin kasasına para olarak akıtılıyor. Biz başörtüsüne yasal düzenlemeyi tartışırken!..
Ege Bölgesi’nin en önemli göllerinden, yüzlerce balıkçının geçim kapısı, milyonlarca su canlısının evi, yaşam alanı Marmara Gölü tamamen kurudu. Akşehir Gölü, Meke Gölü, Seyfe Gölü gibi göllerimizde tek damla su kalmadı. Duydunuz mu? Bu başörtüsünden daha mı az önemli! Buradan oy gelmez mi mesela?!
HABER CEZALANDIRILACAK
Kapadokya’da, milyon yıllık peri bacalarının ve tarihi manastırların ortasında yapılan yolla ilgili haberler, Kapadokya Alan Başkanlığı, onun suç ortağı Ortahisar Belediyesi ile nihayetinde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yalanlandığında, haberlerimiz “Halkı yanıltma” olarak nitelendirilip sansürlenecek, tekzip edilecek, dava konusu yapılacak. Her satırı doğru olan haberler tek adam-parti iktidarının büroları haline gelmiş devlet kurumları ve yine aynı şekilde iktidarın bir cezalandırma, ön açma aparatı olacak kadar siyasallaşmış yargı eliyle engellenecek, cezalandırılacak. Peribacalarının Ortahisar’a doğal gazı en kısa yoldan götürebilmek için yıkıldığından haberiniz bile olmayacak!
Cudi’de yüz binlerce ağaç katledildi, orman ekosistemleri “Aralarına terörist saklanıyor” gerekçesiyle kesilip odun yapıldı, satıldı. Bu sözcükler Mecliste şu an görüşülen sansür yasasında “Teröre destek, ülke güvenliği, halkı yanlış bilgilendirme” vs. gerekçesi ile cezalandırılabilecek. Bu haberi beğenen ve paylaşan da aynı suçlamalarla karşı karşıya gelebilecek. Neyle karşı karşıya olduğumuzun farkında mısınız?
Devletin çeşitli kademelerinde hâlâ vicdan sahibi, hâlâ hukuk ve adalet diyen KİŞİLER var ise ve bunlar zaman zaman bazı bilgileri, isimleri gizli kalmak kaydıyla gazetecilere haber amaçlı iletiyorlarsa artık, “Adının açıklanmasını istemeyen bir yetkili” diye yazdığımız haberleri de zor okursunuz. Talep halinde bütün iletişim bilgilerimiz yetkililere iletilecek çünkü.
TÜGVA VE ENSAR YÖNETİCİLERİNE BASIN KARTI!
Yaşamında gazetecilik mesleği dışında hiçbir uğraşı ve geçim kaynağı olmayan onlarca-yüzlerce meslektaşıma verilmeyen, ellerinden alınan basın kartları artık Cumhurbaşkanının “kamu yararına dernek-vakıf” statüsü verdiği dernek-vakıf yöneticilerine dağıtılacak. TÜGVA, Ensar gibi adı çeşitli skandallarla anılan dernek yöneticileri bir gün bile gazetecilik yapmadan basın kartlarına sahip olacak. Tıpkı, bir gün Yargıtay ya da Sayıştay üyesi olmadan Anayasa Mahkemesine atanan partili yargıçlar gibi!..
Bunun gibi birçok düzenleme sansür yasası ile birlikte basın-medya alanını tamamen boğmak üzere.
Göl kurumuş, nehir susmuş, dağ delik deşik, orman köklenmiş, toprak zehirli, deniz küsmüş!
Biz bunları yarın söyleyemeyeceğiz belki de! Buna karşı ses yükseltmesi gereken muhalefet partileri, kişi ve kurumlar ise başörtüsü derdinde!
Ört ki ölem!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder