18 Aralık 2022 03:55
Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
PAZAR
Tarlalarının ve mera alanlarının büyük bir kısmının organize sanayi bölgesi (OSB) yapılmak için ellerinden alınmasına karşı haftalardır direnen Amasya Taşova ilçesine bağlı Çambükü köylüleri geçtiğimiz günlerde asfaltın üzerine tohum serptiler. “Biz toprağımızın derdindeyiz. 20 yılda büyüttüğümüz cevizleri bir bir söküp atıyorlar” diyen köylüler, traktörlerin pulluğu ile asfaltı çizip üzerine tohum serptiler.
Günlerdir, jandarmayla göğüs göğse mücadele ederek topraklarını korumaya çalışan köylülerin tepkilerinden ve eylemlerinden birisiydi bu sadece. Yaşam alanlarını, doğayı korumaya çalışan yurttaşların benzer eylemlerini farklı zamanlarda, farklı yerlerde de gördük.
Amasra’da kurulmak istenen termik santrale karşı yıllarca direnen yurttaşlar, termik santralin kurulmak istendiği Gömü köyüne zeytin fidanı dikmişlerdi mesela.
YIRCA’NIN ZEYTİNLERİ
Yine termik santrale karşı direnen Soma Yırca köylüleri de
santralin ellerinde kalan tek zeytinlik alana kurulacağını öğrendikten sonra
direnişe geçmişler, günlerce, haftalarca nöbet tutmuşlardı. Köylüler, şirketin
tel örgülerini de traktörleriyle söküp atmışlardı. Termik santral projesine
karşı açılan davada Danıştayın köylüler lehine karar verdiği haberi daha köye
ulaşmadan, haberi erken öğrenen Kolin şirketinin özel güvenlik güçleri nöbet
tutan köylüleri döverek, biber gazı ve kelepçelerle etkisiz hale getirip 6 bin
600 zeytin ağacını kesmişlerdi. Köylülerin ve tüm ülkenin yoğun tepki
gösterdiği bu vahşetin ardından sökülen zeytin ağaçlarının yerine yenileri
dikilmişti. Yırca köylülerinin kararlı mücadelesini zeytin katliamı ile de
aşamayacağını anlayan şirket köyü terk ederken, çok uzağa değil 20-
Muğla Milas İkizköylüleri de aynı şeyi yaptılar. LİMAK şirketinin söktüğü zeytin ağaçlarını yeniden diktiler.
Dersimliler Ovacık’taki maden faaliyetlerini engellemek için madencilerin geçtiği yol güzergahına ağaç diktiler. Ne lokantalarından yemek verdiler madencilere, ne otellerinde oda, ne kahvelerinde çay. Bu tepki sonrası ister istemez geri çekilmek zorunda kaldı şirket.
Fotoğraf: Karaburç Köyü Doğayı Koruma ve Geliştirme Derneği
BOZKIRDAKİ ÇEKİRDEK
Nevşehir bozkırında, Hacıbektaş’a bağlı Karaburç ve Karaburna köylüleri ise köylerin su deposu olan kayalıkların taş ocağı yapılmasına karşı geçim kaynağı olan koyun sürülerini taş ocağı açılmak istenen yere sürdüler.
Karaburunlular keçileri ile gittiler RES ve GES şirketlerinin toplantısına. “Bu keçiler nerede karınlarını doyuracak? Biz bu saatten sonra geçinmek için nereye göçelim?” diye sordular.
Sinop Gerzeliler, termikçi şirketin sondaj yapması için tomalarla, biber gazı ve tazyikli suyla kendilerine müdahale eden jandarmaya, polise karşı arı kovanlarını fırlatıp onları püskürtmeyi başardılar.
İzmir Aydın sınırındaki Kartal Dağı’nda Dağyeni köylüleri ise incirlerini götürdüler kendilerini iknaya gelen valinin, iktidar partisi milletvekilinin önüne. “Bu incirleri bir daha zor görürsünüz maden ocağı işletilirse burada” diye tepki gösterdiler. Binlerce köylü, üç gün üç gece eylem yaparak MTA sondajlarının incir bahçelerinin içinde çalışmasına engel oldular. MTA tası tarağı toplayıp köyü terk etmek zorunda kaldı.
Fotoğraf: Eda Ebru Naneci/DHA
BAŞKÖYLÜLERİN İNCİR SOPASI
Tire Başköylüler incir sopaları ile dikildiler JES şirketinin karşısına. Araç lastikleri kaşla göz arasında patlayan şirket görevlileri çareyi kaçmakta buldular. Köylülerin direnişini kırmak için Foça’dan komandolar geldi. Yaşamlarında eylem yapmamış olan köylüler kadını, erkeği “Jandarma köyü terk edene kadar buradayız” diye köy meydanında oturdular. Bu direnişin kırılamayacağı ortaya çıktığında Tire Kaymakamının aklına Zeytin Yasası geldi. “Başköy çevresinde zeytincilik yapıldığı için orada JES faaliyeti Zeytin Yasası’na aykırı, durduruyorum” dedi. Oysa, JES’lerin yüzde 80’inin bulunduğu Aydın’ın her yeri zeytin ve incir bahçeleri ile dolu!
Bunları neden anımsattım sizlere? Bir iki güncel örnekle birlikte sözümü bağlayacağım. Zeytinliklerin içinde, binlerce yıllık tarihin arasında Ayvacık Gülpınar ve Büyükhusun köylerinde de JES faaliyeti yapılmak isteniyor. Köylülerin nöbeti bu faaliyeti durdurmuş, direnişin devam etmesi sonrası yine Zeytin Yasası gerekçelerden birisi yapılarak JES projesinin ÇED raporu iptal edilmişti. Şirket, bir yıl geçmeden yeni bir ÇED ile resmi süreci başlattı.
Fotoğraf: Önder Uygun
KAZ DAĞI’NDAN KAFKASÖR’E
Kaz Dağı’nda, tamamı ormanlık alanda, Bayramiç’in Halilağa köyü yakınlarında, Cengiz Holding tarafından işletilmek istenen bakır-altın madenine karşı açılan üç davada da yürütmeyi durdurma kararı çıktı. Bilirkişiler olası bir madencilik faaliyetinin yörede yaratacağı zararlara dair sayfalarca rapor sundular mahkemeye. Mahkeme de zaten bu bilirkişi raporunu gözeterek önce yürütmeyi durdurdu, sonra da ÇED’i iptal etti. Ancak bu karar şirketin ne madencilikte ısrarını engelledi, ne Cengiz Holdinge yeni ÇED verilmesini.
Artvinliler, Kafkasör yaylalarında, Cerattepe’de altın madenine karşı 30 yıl direndiler. Madenin AKP’nin palazlandırdığı sermaye gruplarından Cengiz Holdinge satılmasının ardından kazandıkları dava yok sayılarak yeniden madencilik faaliyeti için çalışmalar başladı. Kafkasör’e çıkmak isteyen şirkete engel olmak için aylarca çadır nöbeti tuttular. Yolların üstüne ağaç kütükleri devirerek “Hukuk yoksa kütük var! Yayalarımızı madenci şirkete teslim etmeyeceğiz” diye arkasına geçip fotoğraf verdiler. Artvinliler bu fotoğraf nedeniyle yargılandılar. Öte yandan yedi ilin polisi-jandarması koca bir kenti ablukaya alarak, gaza, plastik mermiye boğarak Cengiz Holdingin iş makinelerini Kafkasör’e çıkardılar.
ÇARE
Geçen haftalarda, birçok örnek üzerinden günümüzde hukukun çevreyi korumakta nasıl etkisiz kaldığını yazmıştım bu köşede. Bu hafta ise halkın fiili mücadelesinin ve yaratıcı eylemlerinin yaşam alanlarını korumak için neredeyse tek çare olduğunu anlatabilmek için verdim bu örnekleri.
Her direnen, mücadele eden belki kazanamıyor ama kazananların hemen hepsi yaşam alanlarını fiili direnişlerle koruyanlar oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder