21 Mayıs 2023 Pazar

Bir tetikçi aranıyor! (Pazar yazısı)

 

 




Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel 



Tüm yazıları

18 Aralık 2002 tarihinde Ankara’da bir suikast sonucu öldürülen Dr. Necip Hablemitoğlu davasında tutuklu 6 sanık da tahliye edildi. Gelinen aşamaya ve son mahkeme kararına baktığımızda mahkeme heyetinin en azından suikastta tetiği çektiği ileri sürülen Eski Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) Yüzbaşısı Tarkan Mumcuoğlu’nun tetikçi olmadığına ikna olduğu görülüyor. Heyet, bütün sanıkların tahliyesine karar verdiği duruşmada aynı zamanda Ankara Cumhuriyet Savcılığına asıl tetikçinin bulunması ile ilgili de suç duyurusunda bulundu.

DAVA ÇÖKTÜ!

T. Mumcuoğlu’nun suikastın tetikçisi olduğunu ilk ortaya atan kişi, Eski ÖKK Yüzbaşısı Nuri Gökhan Bozkır’dı. Bozkır, MİT tarafından Ukrayna’dan Türkiye’ye getirildikten sonra ağır işkenceler gördüğünü ileri sürerek tüm iddialarını geri aldı. Böylece davanın en önemli tanıklığı çöktü. Savcı Zafer Ergün’ün 364 sayfalık iddianamesindeki suikast kurgusunun en kilit noktası T. Mumcuoğlu’nun Kazakistan’da görevli iken (Hatta sırf bu suikast için kamuflaj olması amacıyla Mumcuoğlu’nun Kazakistan’a bilinçli olarak gönderildiğini ileri sürüyor savcı) gizlice Türkiye’ye geldiği ve suikastı gerçekleştirip yeniden aynı yolla Kazakistan’a döndüğüydü. İddia, 20 yıl öncesinin HTS kayıtları, Mumcuoğlu’nun Türkiye’ye gelmeden önce Kıbrıs’a geldiği ve buradan Türkiye’ye geçtiği, bu süreçte eşiyle Kıbrıs hatları üzerinden görüştüğü, suikast için Türkiye’de bulunduğu iddia edilen günlerde eşi ve babası ile Kazakistan’dan hiçbir görüşme yapmamasının şüpheleri güçlendirdiği gibi bir dizi delille birlikte sunuluyordu. Şimdi, davanın 18 Mayıs 2023’teki duruşmasında mahkemeye sunulan yeni delil ve tanıklar bir anlamda tüm bu kurguyu ve delilleri “çöp” etmiş görünüyor.

MUMCUOĞLU’NUN KAZAKİSTAN’DA OLDUĞU KANITLANDI MI?

Avukatları mahkemeye Mumcuoğlu’nun görevde bulunduğu 6 aylık dönemde Türkiye’ye hiç gelmediği, bu kişiyle Kazakistan’a giden askeri personel ve yine aynı askeri personelden eğitim alan Kazak askeri personelin tanıklıklarının belgelerini sundular. Bu deliller arasında suikastın işlendiği tarih olan 2002 aralık  ayı içerisinde Kazakistan’da, kazak askeri personelle çekilen fotoğrafları da yer aldı! Haliyle eğer Mumcuoğlu Kazakistan’da ise tetiği çeken kişi o olamazdı.


Fotoğraf: DHA

TETİĞİ KİM ÇEKTİ?

Son deliller mahkeme heyetinin işte bu olasılığa daha çok ikna olduğunu gösteriyor. Heyet bu nedenle Mumcuoğlu ve diğer sanıkları tahliye ederken, “Tetiği kim çekti o halde” sorusuna yoğunlaşılması gerektiğine işaret ediyor. Mahkeme “Tetiği çeken failin T. Mumcuoğlu olmayabileceği anlaşılmakla, olayda tetiği çeken asıl failin kim olduğunun tespiti için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına” karar verdi. Bununla birlikte tahliye edilen diğer sanıklar gibi yurt dışına çıkışı yasaklanan Mumcuoğlu diğerlerinden farklı olarak her ayın 1. günü adli kontrol için ikametine en yakın kolluk birimine imza atacak. Mahkeme buna gerekçe olarak ise T. Mumcuoğlu’nun N. Hablemitoğlu’na Alman Vakıfları ile ilgili belgeleri veren kişi olabileceğine dair kuvvetli şüpheleri gösterdi.N. Hablemitoğlu’nun eşi Şengül Hablemitoğlu, sonrasında mahkeme aşamasında, Mumcuoğlu ile yüzleşmiş ve T. Mumcuoğlu’na çok benzettiği bir kişinin eşi ile öldürülmeden kısa bir süre önce üniversitedeki odasında görüştüğünü söylemişti. Duruşmada Mumcuoğlu’nun Şengül Hablemitoğlu’na dönerek “Tüm masumiyetim ile gözlerinize bakarak söylüyorum ki sizi ve eşinizi hiç görmedim” demesine karşın, aradan 20 yıl geçtikten sonra kesin bir teşhis yapamayacağını söyleyen Ş. Hablemitoğlu ise “Ben sizin gülüşünüzü çok benzetiyorum oysa” yanıtını vermişti. İşte mahkeme heyeti, bu tanıklığıT. Mumcuoğlu’nun N. Hablemitoğlu’yla öldürülmeden önce görüştüğüne dair kuvvetli şüphe olarak değerlendirdi anlaşıldığı kadarıyla.

GELİNEN NOKTADA...

Suikast davasını başından bu yana izleyen, Hablemitoğlu’nu, öldürülmeden önce yazdığı “Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası” kitabından bu yana takip eden, öldürülmesinin ardından hem yazdığı bu kitap hem de suikastın izini süren, tüm bu fikri takibini de 2011 yılında yazdığı “Kuyudaki Taş / Alman Vakıfları ve Bergama gerçeği” kitabında aktaran bir gazeteci olarak gelinen noktada düşüncelerim şöyle;

Davada başa dönüldü! Dava dosyasını ilk okuduğumda var olan delillerle bu suikastın kanıtlanamayacağını,

Dava sürecini başlatan N. Gökhan Bozkır’ın çelişkili ifadelerinin bu kişinin itiraflarını gölgelediğini, bu itiraflara itibar edilmeyeceğini,

Yine Bozkır’ın Ukrayna’dan Türkiye’ye getirildikten sonra kameralar karşısındaki görüntüsünün bu kişiye işkence yapılmış izlenimi verdiğini, işkence altında alınan ifadelerin geçerli olmayacağını yazmıştık.

Her ne kadar mahkeme heyeti, Ankara Barosunun Bozkır’a işkence iddialarını güçlü bir şekilde aktardığı raporunu “işkence ile ilgili suç duyurusu” için yeterli görmese de bu olasılığı yok saymadığı, buna rağmen belki de işkence ile suçlanan MİT’i korumak için böylesi bir yola başvurduğu güçlü bir olasılık. Mahkemenin Bozkır’ın ifadelerinin işkence altında alındığını kabul etmesi bu kişinin tüm ifadelerini “hukuk dışı” yapacağı gibi, AKP hükümetini de işkenceye göz yuman bir iktidar durumuna düşürecek uluslararası sonuçlara yol açabilirdi.

Sanık avukatlarından Vural Ergül’e göre ise MİT, Bozkır’a işkenceyi tam da bu nedenle, itirafları hukuk dışı bırakmak için yapmıştı. Yani MİT aslında Bozkır’ın samimi itiraflarını “mundar edip” delil karartmıştı.

Bir yazıda “T. Mumcuoğlu’nun Kazakistan-Türkiye arasındaki iddia edilen seyahati bu iddianamenin en güçlü ve aynı zamanda en zayıf halkası! T. Mumcuoğlu’nun suikast tarihinde Kazakistan’da olduğu kanıtlanırsa iddianame çöker! KKTC’de olduğu ve buradan Türkiye’ye geldiği kanıtlanırsa suikastle bu kişiler arasındaki en somut delile ulaşılmış olur!” diye yazmıştım. Son celsede sunulan deliller, mahkeme heyetini Mumcuoğlu’nun suikast tarihinde Kazakistan’da olduğuna dair ikna etmiş görünüyor. Yani iddianame bu anlamda çökmüş durumda.

Yine de bu meseleye dair hâlâ bazı karanlık noktalar da yok değil. T. Mumcuoğlu’nun eşi Z. Mumcuoğlu’nun suikast öncesi ve sonrasında Kıbrıs’taki bir sabit numaradan kimle görüştüğü hâlâ sır. Z. Mumcuoğlu’nun ifadesi önümüzdeki günlerde alınacak.

Konu çok derin ve boyutlu. Şu kadarını söyleyerek bitireyim;

Bir yazıda “N. Hablemitoğlu’na Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası kitabını kimler yazdırmışsa tetiği de onlar çekti” demiştim. Bugün aynı iddiayı yineliyorum. Bu konuda da hâlâ en şüpheli kesimin F. Gülen Cemaati ve onlarla iş tutan yerli-yabancı derin yapılar olduğunu düşünüyorum.

Yeni bir tetikçi arayan Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesine Kandıra F Tipi Cezaevine bir bakmalarını öneriyorum. Belki aradıkları tetikçi 2003 yılından bu yana oradadır! Hatta belki de suikastı yıllar öncesinden itiraf etmiş bile olabilir...


https://www.evrensel.net/yazi/93021/bir-tetikci-araniyor

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...