29 Ekim 2023 Pazar

İklimi davalar kurtarabilir mi? (Pazar yazısı)

 

29 Ekim 2023 05:00





Fotoğraf: DHA

PAZAR


 

Özer Akdemir

Tüm yazıları

İklim değişikliği ve küresel ısınmadan sorumlu tutulan petrol şirketlerine karşı açılan iklim davalarının sayısı hızla artıyor. Macar bilim insanı Annamária Lehoczky’in makalesine göre küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 70’inden fazlasından sorumlu tutulan 100 şirkete karşı dünya çapında açılan iklim davaları 60 civarında. Çalışmada dünyanın en büyük 25 petrol ve doğal gaz şirketinden 24’ünün, iklimi koruma konusunda inandırıcı hedeflerinin olmadığı ileri sürülüyor.

Lehoczky’in makalesinde yer verdiği bu bilgi iklim değişikliğinin finansal piyasalar üzerindeki etkisini araştıran Londra merkezli Carbon Tracker tarafından eylül ayında yayımlanan bir rapordan alınmış. Lehoczky açılan bu atmışın üzerindeki dava ile ilgili “Toplum eskisi kadar güçsüz değil” değerlendirmesinde bulunuyor. Bu davalarda iklim hedeflerinin artırılması, tazminat ödenmesi ve insan haklarına dair yükümlülüklerin yerine getirilmesi talep ediliyor. Bunun yanı sıra, dezenformasyon ve yeşil aklama (Bir şirketin, ürün veya hizmetin çevresel etkileri konusunda yanlış veya yanıltıcı bilgi vermesi) konularında da şirketlerin sorumlu tutulması davacıların talepleri arasında.

2 BİN 300 İKLİM DAVASI AÇILDI 

Lehoczky’nin “2015 Paris İklim Anlaşması’ndan bu yana, dünyanın her yanındaki iklim davalarının sayısı iki kat arttı. “Bugün hükümetler veya şirketler aleyhine açılmış 2 bin 300’ün üzerinde dava var” bilgisini verdiği makalede bu davalardan 80’den fazlasında yasal süreç başlatıldığı ve şirket yöneticilerinin de bireysel sorumluluklarının gündemde olduğu dile getiriliyor. Lehoczky, artan davaların ve alınan başarılı sonuçların iklim davalarının şirketlerin iklim krizi konusunda hesap verebilirliğini sağlama konusunda giderek daha etkili bir araç haline geldiğini ileri sürüyor. “Daha sıkı düzenlemeler ve sertifikasyonlar, yeşil yıkamayı engelleyebilir ve iklim davalarının aldığı desteği daha da artırabilir” diyor.

 ’YEŞİL YIKAMA’

Evrensel’in 24 Ekim 2023 tarihli sayısında yayımlanan Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) ile Akbelen Ormanı’nı yok eden termikçi şirket YK Enerji arasında imzalanan eski maden alanlarının rehabilitasyonu ile ilgili anlaşma bir “yeşil yıkama” olarak değerlendirilebilir mi tartışılır. Ancak binlerce, on binlerce zeytin ağacının katlinden sorumlu tutulan termikçi şirketin Milas Belediyesinin yaptığı zeytin festivali’ne sponsor olması “Apaçık bir yeşil yıkama” diye çevre-ekoloji örgütleri tarafından protesto edilmişti. Benzer bir protesto da Çine Belediyesinin “Memecik Zeytin Festivali” kapsamında çevre mücadelesi ile tanınmış 100 kişinin adının asırlık zeytinlere verilmesi sürecinde de yaşanmıştı. Bu festivalin sponsorları arasında Madran ve Gökbel Dağlarında on binlerce zeytin ağacını kesen maden şirketlerinin olması aslında özü itibarıyla çevrenin korunması için mücadele edenleri onurlandırmayı hedefleyen bu anlamlı ödülün protesto edilmesi sonucunu doğurmuştu. Çine ovasında asırlık zeytin ağaçlarına adları verilecekler arasında adı geçenlerden birisi olarak ben dahil birçok isim bu durumu, “Maden şirketlerinin yeşil yıkamasına alet olmak istemiyoruz” diyerek reddetmişti.

‘AKBELEN’İ GÖZÜNÜ KIRPMADAN YOK EDEN...’

TTKD’nin Yatağan çevresindeki eski maden alanlarının rehabilitasyonuna gözcülük etmesi Akbelen Ormanı’nın korunması mücadelesi veren İkizköylülere göre YK Enerji şirketinin bir PR çalışması. Yaptıkları açıklamada “İçindeki tüm biyolojik çeşitlilik değerleri ile Akbelen Ormanı’nı gözünü kırpmadan yok eden YK Enerji’nin Türkiye’nin en köklü doğa koruma derneklerinden biri ile yan yana gelme çabası kamuoyunda yıpranan imajını yenileme çalışmasıdır. TTKD’den var oluş amaçlarına tamamen karşı olan YK Enerji ile neden bir ilişki içerisinde olduğunu soruyor ve bu yanlıştan acilen geri dönülmesini talep ediyoruz” dediler.

YK Enerji şirketi ise TTKD ile yaptıkları anlaşmayı “Derneğin 70 yıllık deneyiminden yararlanma” olarak duyursa da İkizköylüler ve birçok kişi bu cümleyi “Termikçi şirketin TTKD’den faydalanma çabası” olarak yorumluyor. Nitekim TTKD’nin Bilim Kurulu içerisinde adı geçen Türkiye Ormancılar Derneği (TOD) Başkanı Hüsrev Özkara, derneğin bilim kurulundan ayrılacağını açıkladı.

REHABİLİTASYON ÇARPITMASI

Şirket ve TTKD arasındaki anlaşmanın gerekçesi olarak ileri sürülen eski maden alanlarının rehabilitasyonu konusu da ayrıca tartışılması gereken bir konu. İkizköy Çevre Komitesi tarafından yapılan açıklama da buna dair; “Ekosistemlerin rehabilitasyonu, ancak ortamda bulunan doğal koşulların rehabilitasyonu desteklemesi ile mümkündür. Ancak söz konusu maden sahalarında ne bir damla su kalmıştır ne de etrafında bir nefes kadar temiz hava bulunmaktadır.  Eski maden sahalarının yeniden eski haline dönüştürülmesi mümkün değildir” Deniliyor.

Konuyla ilgili görüşlerini sorduğumuz İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Ormancılık Politikası ve Yönetimi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cihan Erdönmez de rehabilitasyonun özellikle tartışmanın eksenini kaydırmak için öne sürüldüğünü ifade ediyor; ”Farz edelim ki rehabilitasyon çalışmaları güncel bilimsel veriler ışığında kusursuz yapılıyor (Ki öyle değil) sorun ortadan kalkıyor mu? Bugün kaybettiğimiz ormanı, parçalanan ekosistemi ve onların topluma sunduğu onlarca ekolojik, sosyal ve ekonomik faydayı yalnızca bir şirketin lehine olacak şekilde kaybediyor oluşumuz ve en iyi ihtimalle 70-80 sene sonra geri alacak olmamız ne derece akılcı bir tercih?” diye soruyor.

İKLİM DAVALARI ŞİRKETLERİ CAYDIRIR MI? 

Buradan sözü iklim davalarına getirerek bağlarsak; İklim davaları, doğayı pervasızca yağmalayan sermaye karşısında caydırıcı olabilir mi? Ya da doğanın yağması bu davalarla önlenebilir mi? Kapitalist sistem içerisinde bu iki sorunun yanıtının olumsuz olacağına dair onlarca örnek verilebilir. 

Diğer taraftan; hukukun bizdeki gibi şirket sofralarına meze yapıldığı bir ülkede, iklim davalarından hatta en basit çevre davalarından doğayı koruyacak kararlar beklemek olmayacak duaya amin demek değilse nedir? Dünyanın en büyük petrol tekellerinin iklim davaları ile dize getirilebileceğini düşünmek ne kadar akılcı? Milyar dolarları kazanan bu şirketleri para cezaları mı korkutacak, ya da caydıracak?

Sahi, Gaziemir’deki eski kurşun fabrikasının bahçesine gömülü olduğu ortaya çıkan nükleer atıklarla ilgili şirkete kesilen ve 2013 yılında “tarihin en büyük çevre cezası” diye duyurulan 5.7 milyon liraya ne oldu?

Bu paranın devlete ödendiğine dair hiçbir açıklama, bilgi yok. Sorana ise “ticari sır” denilenerek yanıt verilmiyor! Gerisini siz anlayın...


27 Ekim 2023 Cuma

Sinpaş GYO davasında tuhaf işler: “Başka bir davanın sorularına yanıt veren bilirkişiler hukuk tarihine geçti”

 

27 Ekim 2023 12:43


Sinpaş GYO davasında bilirkişi heyeti, mahkeme talimatına uymayarak başka dava konusu olan 17 ruhsata dair incelemelerini sundu. Davacılar bilirkişi heyetinin hukuk tarihine geçtiğini dile getirdi.



Fotoğraf: Ender Türkan


Özer AKDEMİR

Muğla Marmaris Kızılbük Koyu’nda devam eden Sinpaş Otel ve Devre mülk projesine karşı açılan davada bilirkişi raporu belli oldu. Davacılar adına yapılan açıklamada bilirkişi raporu ve mahkeme heyetinin tutumu “dünyada eşine az rastlanır tuhaf işler” diye yorumlandı.

“MAHKEME AVUKATIMIZI YOK SAYMIŞ!”

Marmaris İçmeler mevkiinde Marmaris Belediyesi tarafından verilen yapı ruhsatı ile inşaat faaliyetlerini sürdüren 56 adet yapının ruhsatı ve imar planlarına karşı yirmi ay önce Muğla Çevre ve Ekoloji Politikaları Derneği ile birlikte 3 yurttaş tarafından Marmaris Belediyesine karşı dava açılmıştı. Yargılama sürecinde yapılan bilirkişi incelemesinin raporu mahkemeye sunuldu. Mahkemeye sunulan bilirkişi ile ilgili açıklama yapan davacılar, avukatlarının mahkeme tarafından yok sayıldığını bilirkişi raporunun kendirlerine tebliğ edilmesi ile öğrendiklerini aktardı. Avukatlarının ancak mahkemeye dilekçe vererek davaya döndüğünü aktaran davacılar mahkeme heyetinin tutumu ile ilgili şunları söyledi; “Mahkeme, dosyaya iletilen ve davanın esasına uygun olarak bilirkişiye sorulması gereken soruları kâle almayarak bilirkişi heyetinden dava açılmasının temel sorunu ile alakası olmayan sorulara cevap istemiştir”.

“DÜNYANIN EN TUHAF İŞLERİ!”

Alakasız sorularla muhatap olan bilirkişilerin de dava açılan 56 ruhsat ile ilgili görüşünü ve alanda İmar Kanununun ilgili maddelerinin uygulanıp uygulanmadığını raporlamadığını belirten davacılar, bu durumu“dünyanın en tuhaf işleri” olarak değerlendirdi. Davacılar gelinen aşamaya dair şu görüşleri dile getirdiler, “Bilirkişiler başka bir idari mahkemede, aynı projeye ayrıca verilmiş 17 ruhsatın iptali için devam eden davanın esasına uygun olmayan cevap vermiştir. Bilirkişi heyetinin tarafsız olamayacağı ile ilgili gerekçelerimizi sıralayarak mahkemeye heyet değişikliği talebimizi sunmuş ama reddedilmiştik. Dilimizde halk deyimine dönüşen Aziz Nesin yaşasaydı cümlesinin tam karşılığı olan bir dava süreci yaşıyoruz.”

“BİLİRKİŞİ BAŞKA DAVANIN RUHSATLARINI İNCELEMİŞ”

Bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini belirten davacılar itiraz dilekçesinde mahkemeye dava dışı, başka bir dava konusu olan 17 ruhsata dair incelemelerin sunulduğu dile getirildi. Bilirkişi heyetinin mahkemenin "dava konusu 56 adet ruhsatla ilgili rapor düzenlenmesi" talimatına uymayarak, -dava dosyası konusu olmayan- farklı bir ruhsata dair görüş vererek Türk Hukuk tarihine geçtiklerini ifade eden davacılar; “Bilirkişi heyeti, mahkemenin verdiği görevin dışına çıkarak, potpuri biçiminde, kendi seçkilerinin içeriğini oluşturduğu bir "bilirkişi heyet raporuna" imza koymuşlardır. Bilirkişi raporu bilimsellikten ve objektif değerlendirme kriterlerinden uzaktır demek bile mümkün görünmüyor” dedi.

“KARAR GECİKTİKÇE MİLLİ PARKTA İŞGAL VE TAHRİBAT SÜRÜYOR”

Bilirkişi raporunun davanın esas konusu olan projenin yapıldığı parsellerde imar uygulaması, ihdas/terkler, parselasyon planı yapılmadığı ve parselin düzgün imar parseli olmadığı meselelerini açıklamayıp pas geçtiğini belirten davacılar şu görüşleri dile getirdi; “Bu başlıklar nedeniyle mevzuata göre verilmesi mümkün olmayan “imar durum belgesinin” imar planlarına uygunluğunu açıklamaya çalışmıştır”. Davacılar, mahkemenin kararı geciktikçe Sinpaş projesinin büyük bir hızla imar kanununa aykırı olarak verilen ruhsatlara dayanarak inşaatı sürdürdüğünü, milli park alanını işgal ve tahribe devam ettiğini ifade etti.

 https://www.evrensel.net/haber/502148/sinpas-gyo-davasinda-tuhaf-isler-baska-bir-davanin-sorularina-yanit-veren-bilirkisiler-hukuk-tarihine-gecti

26 Ekim 2023 Perşembe

Karaburun’da tarlalara enerji üretim tesisi ekiliyor: RES’lerden sonra GES projeleri için ÇED süreci başlatıldı

 

26 Ekim 2023 13:38


İzmir Karaburun Eğlenhoca köylüleri geçimlerini sağladıkları tarlalara yapılmak istenen 2 GES projesine tepki göstererek Bakanlığa yazdıkları dilekçe ile GES projelerine izin verilmemesini istedi.



Fotoğraf: Çağlayan Devrim


Özer AKDEMİR
İzmir

İzmir Karaburun Yarımadasında yaşayan yurttaşlar enerji projelerinden yana dertli. Yıllardır adeta bir talana dönüşen yarımadadaki Rüzgar Enerji Santrali (RES) projeleri yetmezmiş gibi şimdi de Güneş Enerji Santrali (GES) projeleri yurttaşların tarım ve hayvancılık yaptıkları alanlarda kurulmak isteniyor.

Bunlardan birisi Eğlenhoca köyü. Birkaç yıldır GES kurmak isteyen şirketlerin ardı ardına proje için yaptıkları girişimler köylülerin mücadelesi sonrası gerçekleştirilememişti. Köyün Yukarıovacık mevkiin de başlatılan iki yeni GES projesi köylüleri bir kez daha endişelendirdi. Aynı bölgede bunlardan başka iki farklı GES projesinin daha planlandığını belirterek Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na itiraz dilekçesi veren köylüler köylerinin GES tarlasına çevrilmek istenildiğini, geçimlik alanlarına yapılacak olan GES projelerine izin verilmemesini istediler.

İKİ FİRMA GES PROJESİNE BAŞLADI

Hali hazırda Karaburun Eğlenhoca Mahallesi’nde ÇED süreci başlatılan iki GES projesinden bir tanesi Volt Elektirik San. Tic. A.Ş adlı firma tarafından başlatıldı. Volt Elektrik Güneş Enerji Santrali Projesi  40.150 m2 olan parsel alanının şimdilik 3,5 hektarlık kısmında kuracağı 8355 panel -24 inverter ile yıllık 6.093,203 kWh/yıl elektrik üretmeyi planlıyor.

Köyde GES için ÇED süreci başlatılan diğer proje de Fıratteks Tekstil San. Tic. A.Ş adlı firmanın projesi. Bu firma da  2,41 Ha alanda kuracağı  4.320 Panel - 18 İnverter ile 2,376 MWm/1,98 MW elektirik üretecek. Parsel alanı 33.180 m2 olan projede 24.130,91 m2 lik kısmında GES kurulması planlanıyor.

KEMALPAŞA’DAKİ FABRİKALARININ ELEKTİRİĞİNİ KARABURUN’DA ÜRETECEKLER

Her iki proje de 12.05.2019 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretim Yönetmeliği”ne göre lisans almadan elektirik üretimi yapacak. Yönetmelik “elektrik piyasasında, tüketicilerin elektrik ihtiyaçlarını kendi üretim tesisinden karşılaması, arz güvenliğinin sağlanmasında küçük ölçekli üretim tesislerinin ülke ekonomisine kazandırılması ve küçük ölçekli üretim kaynaklarının etkin kullanımının sağlanması amacıyla lisans alma ve şirket kurma yükümlülüğü olmaksızın, elektrik enerjisi” üretilebilmesi amacını taşıyor. Bu yönetmeliğe dayanılarak Karaburun Eğlenhoca köyü yakınlarında kurulacak her iki GES projesinde ön lisans ve lisans almadan üretilen elektrik enterkonnekte sisteme bağlanacak ve bu elektirik şirketlerin İzmir Kemalpaşa ilçesindeki fabrikalarının elektrik ihtiyacı için kullanılacak.

PROJELER ÖZEL ÇEVRE KORUMA BÖLGESİNDE

Her iki proje de Karaburun Ildırı Özel Çevre Koruma Bölgesi içinde yer alırken, proje alanları İzmir Valiliği İl Tarım ve Orman Müdürlüğü kayıtlarında “kuru marjinal tarım arazisi” olarak tespit geçiyor.  İki projenin proje tanıtım dosyaları da Element Çevre aldı firma tarafından yapılmış olması dikkat çekiyor. Volt Elektriğin Proje dosyasında Gediz Enerji’nin projeye ilişkin dağıtım şebekesi görüşü yazısında aynı bölgede Seyfeli Tekstil San. Ve Tic. A.Ş., Fıratteks San. Ve Tic. A.Ş. ve Hiba Sportif San. ve Tic. A.Ş. şirketlerinin de proje alanı bitişiğinde lisanssız üretim yapmayı planladığı belirtiliyor. Yani Eğlenhoca Yukarıovacık’ta ikisi için ÇED sürecine başlanılmış toplam 4 GES projesi yapılması planlanıyor.

MUHTAR: “HAYVANCILIK DİYE BİRŞEY KALMAZ!”

Konuyla ilgili görüşlerini aldığımız Eğlenhoca Köyü muhtarı Çağlayan Devrim, GES yapılmak istenen alanların köylülerin tarım ve mera alanları olduğunu belirterek, “Biz bu meralarda hayvancılık yapıyoruz. Zaten bademciler 600 dönümlük yer çevirdiler. Bu GES firmaları da ovalık yer talep ediyorlar. Bunlar da oraları çevirdi mi yörede hayvancılık diye bir şey kalmaz artık.” Dedi.

“BURALAR TARLA İDİ”

GES kurulmak istenen alanların birkaç yıl öncesine kadar tarım alanı olduğunu aktaran Devrim, “Maliyetlerin yüksekliği ive domuzların zarar vermesi nedeniyle şu an tarım yapılmıyor ancak geçen sene iki kişi ekin ekti bölgeye. Oralar daha önce tarlaydı kullanılmadığından bu hale geldi. Ben de hayvancılık yapmaya başladım, şu anda 200 hayvan aldım Ovacık’ta” dedi. Devrim, GES projelerinin durdurulması için Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına köylüler adına dilekçe verdiklerini de belirtti.

Bakanlığı gönderilen dilekçede; GES yapılmak istenen alanın bir bölümünün 08 Haziran 2023 Tarihli Resmi Gazete’de '3. derece arkeolojik sit alanı’ ilan edildiği ve ‘koruma amaçlı imar planlarının’ yapılmasına karar verildiği belirtiliyor.

 https://www.evrensel.net/haber/502073/karaburunda-tarlalara-enerji-uretim-tesisi-ekiliyor-reslerden-sonra-ges-projeleri-icin-ced-sureci-baslatildi

23 Ekim 2023 Pazartesi

İkizköylüler, Akbelen’i katleden şirketle çevre örgütü TTKD arasındaki anlaşmaya tepkili: Doğanın ve halkın yanında olun

 

23 Ekim 2023 12:07


İkizköylüler, Akbelen ormanını katleden YK Enerji ve Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) arasındaki anlaşmaya tepki göstererek; "Şirketin değil, halkın ve doğanın yanında olun" dedi.




toğraf: Sakine Yıldıran


Özer AKDEMİR

Muğla Milas yakınındaki Akbelen ormanını katleden Yeniköy - Kemerköy Termik Santrali şirketi YK Enerji ve kendisini bir doğa koruma örgütü olarak tanımlayan Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) “Eski maden alanlarının rehabilitasyonu” konusunda anlaşma imzaladılar. YK Enerjinin internet sitesinde duyurulan anlaşmaya İkizköylüler ve görüşlerini aldığımız bilim insanları tepki gösterdi. Türkiye Ormancılar Derneği (TOD) Genel Başkanı Hüsrev Özkara gerekli görüşmeleri yaptıktan sonra TTKD Bilim kurulu üyeliğinden ayrılacağını söyledi

TERMİKÇİ ŞİRKET MÜDÜRÜ: TTKD’DEN FAYDALANACAĞIZ

Anlaşma ile ilgili duyuru şirketin internet sitesinde “Muğla’nın Milas ilçesinde kapatılan maden sahasının rehabilite edilerek yeniden doğaya kazandırılması için çalışmalara başladı. YK Enerji, 600 hektarlık alanda yapmayı planladığı maden sahası rehabilitasyonunu tam yetkiyle izlemek ve raporlamak üzere 1955 yılından bu yana yurt dışı ve yurt içinde birçok çevre projesine imza atan TTKD ile anlaştı” şeklinde yapıldı. Duyuruda TTKD uzmanlarının çalışmaların bilimselliğini, bölgeye uygunluğunu, takvimin belirlenen şekilde sürdürüldüğü gibi konuları edeceği ileri sürülürken, YK Enerji Sürdürülebilirlik ve Kurumsal İletişim Genel Müdür Yardımcısı Burak Işık, “TTKD’nin 70 yıllık deneyiminden faydalanacağız” dedi.

İKİZKÖYLÜLER: “TTKD’Yİ ŞİRKETLE DEĞİL HALKIN VE DOĞANIN YANINDA GÖRMEK İSTİYORUZ”

Yıllarca Akbelen ormanını YK enerjiden korumak için gece gündüz nöbet tutan İkizköylüler ise bu anlaşmaya tepki gösterdi. İkizköy Çevre Komitesi  yaptığı açıklamada kendisini “Türkiye’nin en köklü doğa koruma sivil toplum örgütlerinden biri” olarak tanımlayan TTKD’nin kendisini “Türkiye'nin eşsiz doğal, çevresel ve tarımsal zenginliklerini korumak, geliştirmek ve bu değerleri gelecek nesillere aktarmak” olarak tanımladığına dikkat çekti. Komitenin açıklamasında anlaşmaya şu sözlerle tepki gösterildi; “İçindeki tüm biyolojik çeşitlilik değerleri ile Akbelen Ormanını gözünü kırpmadan yok eden YK Enerji’nin Türkiye’nin en köklü doğa koruma derneklerinden biri ile yan yana gelme çabası kamuoyunda yıpranan imajını yenileme çalışmasıdır. TTKD’den var oluş amaçlarına tamamen karşı olan YK Enerji ile neden bir ilişki içerisinde olduğunu soruyor ve bu yanlıştan acilen geri dönülmesini talep ediyoruz. Doğa katili YK Enerji ile Türkiye’nin köklü bir doğa koruma kurumu olan Türkiye Tabiatını Koruma Derneği’ni bir arada görmek istemiyor; bu ilişkisini sürdürmek yerine yaşamdan taraf olan İkizköy halkı ve doğanın yanında olmasını bekliyoruz” denildi. 

“TTKD BİLİM KURUL ÜYELİĞİNDEN AFFIMI İSTEYECEĞİM”

Öte yandan Türkiye Tabiatını Koruma Derneği’nin (TTKD) internet sitesindeki bilgilere göre  derneğin Bilim Kurulu listesinde adı yer alan Türkiye Ormancılar Derneği (TOD) Genel Başkanı Hüsrev Özkara’ya bu yapılan anlaşmayla ilgili görüşlerin sorduk. Akbelen ormanının korunması mücadelesinde İkizköylüler’in direnişinin yanında olan ve ormanın varlığını devamı ile ilgili birçok açıklama yapan TOD Genel Başkanı Özkara, sadece adının TTKD’nin Bilim Kurulunda olduğunu söyledi. TTDK’den bugüne kadar kendisinden herhangi bir konuda görüş ya da katkı istenmediğini aktaran Özkara, dernek yetkililerini arayarak bu duruma dair bilgi alacağını ifade etti. Özkara şunları söyledi; “Bu şekildeki bir çalışma düzeninin bana uymayacağını aktarıp, bu şekilde devam edecek olursa oradan affımı rica edeceğim. Çünkü bir defa bile bir araya gelme şansımız olmadı. Bizim bulunduğumuz konum itibariyle oralara isimlerimizi yazılıyor. Onun için öncelikle sorgulamam lazım ne yapıyorlar,nasıl bir çalışma yapıyorlar diye. Amaç bu STK'ları payanda olarak kullanmak mı, gerçekten nasip STK'lar özgür iradeleriyle oradaki çalışmalara yön verebilecekler mi? Ben bunu merak ediyorum” dedi.

“KONUYU REHABİLİTASYONA ÇEKMEK TARTIŞMANIN EKSENİNİ KAYDIRIYOR”

Konuya ilişkin görüşlerini aldığımız İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Ormancılık Politikası ve Yönetimi Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Cihan Erdönmez madencilerin ve orman tahsislerini savunanlar konuyu özellikle rehabilitasyona çekmeye çalıştıklarını belirterek, “Farz edelim ki rehabilitasyon çalışmaları güncel bilimsel veriler ışığında kusursuz yapılıyor (ki öyle değil) sorun ortadan kalkıyor mu? Bugün kaybettiğimiz ormanı, parçalanan ekosistemi ve onların topluma sunduğu onlarca ekolojik, sosyal ve ekonomik faydayı yalnızca bir şirketin lehine olacak şekilde kaybediyor oluşumuz ve en iyi ihtimalle 70-80 sene sonra geri alacak olmamız ne derece akılcı bir tercih, hem de iklim krizi çağında? Meselenin özü budur.” dedi. Rehabilitasyonun özellikle tartışmanın eksenini kaydırmak için öne sürüldüğünü ifade eden Erdönmez, “Türkiye Tabiatını Koruma Derneği de maalesef buna araç olmuş durumda. Onların da ne dediğini, neden böyle bir anlaşma yaptıklarını bilmek lazım ama ilk intiba bu yönde” diye konuştu.

YK Enerji tarafından maden sahası rehabilitasyonunu iddiası ile “eski maden sahalarının geri kazanımı için önemli adım” olarak kamuoyu ile paylaşılan haberin önemli bir adım değil şirketin önemli ve yeni bir yalanı olduğunu belirten Erdönmez şu ifadeleri kullandı; "Çünkü: Ormanlar yan yana dikilmiş ağaç ve bitki toplulukları değil, oluşması yıllar süren bir ekosistemdir, Bahsi geçen bölgede yürütülen madencilik çalışmaları bölgenin ekosistemini geri dönülmeyecek şekilde yok etmiştir,

Başta endemik, dar yayılışlı ve nesilleri yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan bitki ve hayvan türleri olmak üzere bölgede bulunan tüm canlı türlerinin mikro-iklim, nemlilik, arazi pürüzlülüğü, eğim, bakı, toprak yapısı gibi özel ihtiyaçları bulunmaktadır. Süregelen madencilik çalışmaları ekosistemleri ve peyzajı yok ederken canlıların var olmaları ihtiyaç duydukları özel ortamları da yok etmiştir ve bu özel ihtiyaçların insan eli ile sağlanması olanaksızdır. Dünyada yaşamın iki temel kaynağı hava ve sudur. YK Enerji yaşamın her iki temel kaynağının doğal yapısını bozacak faaliyetlerde bulunmaktadır. Ekosistemlerin rehabilitasyonu, ancak ortamda bulunan doğal koşulların rehabilitasyonu desteklemesi ile mümkündür. Ancak söz konusu maden sahalarında ne bir damla su kalmıştır ne de etrafında bir nefes kadar temiz hava bulunmaktadır. Tüm bu nedenlerden ötürü, eski maden sahalarının yeniden eski haline dönüştürülmesi mümkün değildir."

YK Enerji tarafından maden sahası rehabilitasyonunu iddiası ile “eski maden sahalarının geri kazanımı için önemli adım” olarak kamuoyu ile paylaşılan haberin önemli bir adım değil şirketin önemli ve yeni bir yalanı olduğunu belirten İkizköy Çevre Komitesi’nin yaptığı açıklamada rehabilitasyon meselesine dair şu görüşler yer aldı:

Ormanlar yan yana dikilmiş ağaç ve bitki toplulukları değil, oluşması yıllar süren bir ekosistemdir,

Bahsi geçen bölgede yürütülen madencilik çalışmaları bölgenin ekosistemini geri dönülmeyecek şekilde yok etmiştir,

Başta endemik, dar yayılışlı ve nesilleri yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan bitki ve hayvan türleri olmak üzere bölgede bulunan tüm canlı türlerinin mikro-iklim, nemlilik, arazi pürüzlülüğü, eğim, bakı, toprak yapısı gibi özel ihtiyaçları bulunmaktadır. Süregelen madencilik çalışmaları ekosistemleri ve peyzajı yok ederken canlıların var olmaları ihtiyaç duydukları özel ortamları da yok etmiştir ve bu özel ihtiyaçların insan eli ile sağlanması olanaksızdır,

Dünyada yaşamın iki temel kaynağı hava ve sudur. YK Enerji yaşamın her iki temel kaynağının doğal yapısını bozacak faaliyetlerde bulunmaktadır. Ekosistemlerin rehabilitasyonu, ancak ortamda bulunan doğal koşulların rehabilitasyonu desteklemesi ile mümkündür. Ancak söz konusu maden sahalarında ne bir damla su kalmıştır ne de etrafında bir nefes kadar temiz hava bulunmaktadır.  

Tüm bu nedenlerden ötürü, eski maden sahalarının yeniden eski haline dönüştürülmesi mümkün değildir.

 https://www.evrensel.net/haber/501842/ikizkoyluler-akbeleni-katleden-sirketle-cevre-orgutu-ttkd-arasindaki-anlasmaya-tepkili-doganin-ve-halkin-yaninda-olun

22 Ekim 2023 Pazar

Akbelen Ormanı katledildi ama mücadele bitmedi: İkizköylülerin adalet arayışı sürüyor (Pazar yazısı)

 

22 Ekim 2023 04:23




Fotoğraf: Sakine Yıldıran

PAZAR

   

 

Özer Akdemir

Tüm yazıları

Milas İkizköylülerin ve ülkenin dört bir yanında gelerek çam ağaçlarının altına kurdukları çadırlarda orman nöbeti tutan yaşam savunucularının direnişlerine rağmen Akbelen Ormanı ne yazık ki katledildi. 70 binin üzerinde ağaç, altındaki kömür madeninin çıkarılabilmesi için termikçi şirkete kurban edildi.

Diğer taraftan İkizköylülerin açtıkları davalar da -geçtiğimiz günlerde- mahkeme tarafından reddedildi. Peki neydi bu davalar? Hatırlatalım: Tarım ve Orman Bakanlığınca 28 Kasım 2020 tarihinde Akbelen Ormanı’nda linyit madeni açılması için YK Enerji Şirketine verilen orman tahsisi ve maden işletme ruhsatının iptali davaları.

KÖMÜRÜ ZEYTİNE TERCİH ETTİLER!

Mahkeme ret kararını termik santralin elektrik üretmesinde kamu yararı olduğu görüşüne dayandırdı. Yüzlerce köylünün geçimlik tarım arazileri, yüz binlerce canlının evi olan orman, bilim insanlarının uyarılarıyla on binlerce insanın içme sularının tehlikeye girmesi YK Enerji’nin elektrik üretmesindeki kamu yararından daha önemli değildi mahkemeye göre!

İÇDAŞ ve Limak’ın çıkarı tüm bunların ve dahi doğanın üzerinde bir kamu yararı idi!.. Muğla 1. İdare Mahkemesinin oy birliği ile aldığı kararın tek cümlelik özeti şudur aslında: Kömür üretimi ormana ve zeytinliklere tercih edildi!

Akbelen Ormanı’nı koruma mücadelesi ile ilgili hukuki süreçleri irdelediğimizde ülkedeki hukuksuzluğun tipik örnekleriyle karşılaşırız. Mesela bakanlığın YK Enerji Şirketine verdiği orman tahsis izni 28 Aralık 2021’de sona ermesine rağmen, hukukun arkasından dolanılarak 2041 yılına kadar uzatıldı.

BİR GECEDE MADEN YÖNETMELİĞİ DEĞİŞTİ

17 Temmuz 2021’de şafak baskını ile ormana girerek ağaçları kesmeye başlayan orman işletmesi kesim ekibine direnen İkizköylülerin direnişi köylüler gelene kadar kesilen 30 ağacın dışında Akbelen Ormanı’nı koruyabilmişti. Köylülerin orman içine çadır kurarak 24 saat nöbet tutmaları da bu olaydan sonra başlamıştı.

Nöbetle birlikte devam eden hukuksal süreçte de ilginç olaylar yaşandı. Orman tahsis iznine açılan davadaki birinci bilirkişi keşfinde mahkeme hakimi köylülerin avukatına “ruh hastası” diyerek hakaret etti. Avukatların bu hakareti tutanak altına alıp itirazları sonrası bilirkişi keşfi iptal edildi. Yapılan ikinci bilirkişi keşfinden bir gün önce çıkarılan maden yönetmeliği değişikliği Akbelen davasına bir müdahale gibi yorumlandı. Bilirkişi keşfinin yapılacağı günün gecesi 28 Şubat gece yarısı Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik değişikliğine göre kamu yararı kılıfı adı altında tapuda kayıtlı olan zeytinliklerde madencilik yapılmasının önü açıldı.

İKİNCİ BİLİRKİŞİ RAPORU MADENE KARŞI

Buna karşın, ikinci keşif sonrası hazırlanan bilirkişi raporu aslında önemli tespitleri olan ve bölgede yapılacak madenciliğin sonuçlarının felaket olacağına dönük uyarılar içeren bir rapordu. Heyetteki iki bilirkişiye göre “Termik santrale kömür temininde kamu yararı var”dı. Oysa dört uzman bilirkişi, madenin sakıncalarını bir bir sıralayıp bölgede kömür madenciliği yapılmaması konusunda görüş bildirdi.

Dört bilirkişi raporda şu önemli noktalara dikkat çekiyordu:

*Akbelen Ormanı’nın ekolojik koridor olarak muhafaza edilmesi zaruriyeti ve rehabilitasyon çalışmaları ile mevcut orman yapısının tekrar geri getirilmesinin mümkün olmadığından, madencilik faaliyetleri nedeniyle önemli düzeyde ormanlık alanın ve orman ekosistem bütünlüğünün zarar göreceği.

*Ocak alanı ile Akbelen Ormanı alanı arasındaki tarım alanlarının zarar göreceği, madencilik faaliyetleri nedeniyle önemli düzeyde toz emisyonunun oluşacağı.

*Bilhassa yörede çıkan orman yangınları alanda ve yakın çevresinde bulunan hayvan türlerinin barınma, üreme ve beslenme faaliyetlerinin devamlılığı açısından bu doğal ormanları kullanıyor olmaları sebebiyle önem arz ettiği, alanda yürütülecek maden faaliyeti sonucunda söz konusu orman ve içerisinde var olan ekosistemin geri dönüşümü olmayacak şekilde ortadan kalkacağı.

RAPORA İTİRAZ MAHKEMEYE CAN SİMİDİ OLDU

Şirket bu bilirkişi raporuna itiraz etti. Çünkü raporu hazırlayan uzmanların önemli bir kısmı kömür ocağına karşı görüş belirtmişlerdi. Öte yandan İkizköylülerin avukatları da büyük oranda madene karşı görüş içeren bu rapora itiraz etti. Köylülerin avukatlarından Arif Ali Cangı itiraz dilekçesinde bir yandan “Dört bilirkişinin işlem konusu maden işletmesini olumsuz değerlendirmeleri, o projenin yasaklanması için yeter de artar bile” derken öte taraftan rapordaki eksik başlıklara -keşif öncesi taleplerin dikkate alınmaması, raporda kömür madenciliğinin hava kirliliğine etkisinin ve insan sağlığına bedelinin irdelenmemesi, oluşacak hava kirliliğinin tarıma, zeytinliklere ve arıcılığa etkilerine değinilmemesi gibi- dikkat çekti.

Bugün verdiği kararla doğayı, İkizköylüleri değil şirketi gözettiği ortaya çıkan mahkeme heyeti için köylülerin rapora bu itirazları bir can simidi oldu adeta. Madene büyük oranda karşı gelen bu ikinci bilirkişi raporunu bu rapora taraflarca/müdahillerce karşılıklı olarak itiraz edildiğinden, tekrar mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına” karar vererek bir anda çöpe gönderdi.

Bu kararın ardından hazırlanan üçüncü bilirkişi raporu ise Akbelen Ormanı’nın katledilmesi ve geçtiğimiz günlerde davaların reddedilmesine uzanan sürecin zeminini oluşturdu.

İkizköylülerin çevre hukuku konusunda deneyimli avukatları, hukukun bu kadar siyasallaştığı ve sermaye iktidarının önünü açma aparatı haline geldiği bir ortamda, hâlâ dürüst kalabilmiş bilim insanlarınca, kendileri açısından türlü riskleri de göz önüne alarak yazılan ve büyük oranda madene karşı çıkan bir rapora yaptıkları bu itirazın -her ne kadar eksikliklerine atıfta bulunularak da olsa- mahkemece bu şekilde kötüye kullanılabileceğini hesap edemediler belli ki. Bu durumu görüp sonrasında üçüncü bilirkişi keşfine karşı çıkmaları ve hatta mahkeme heyetini reddetmeleri de bir işe yaramadı.

"GÜCÜMÜZÜN SON DAMLASINA KADAR..."

İkizköylüler geçtiğimiz günlerde yaptıkları açıklama ile “Kamunun değil şirketlerin yararını koruyan bu hukuksuz kararları asla kabul etmiyoruz” dedi. “Gücümüzün son damlasına kadar bu adaletsizliklere karşı direneceğiz” ifadeleri ile de mücadele kararlılıklarını ortaya koydular. Şimdi tüm ekoloji, emek ve demokrasi mücadelelerine düşen İkizköylülerin bu adalet arayışına omuz vermektir. Doğrulardan-yanlışlardan ders çıkararak köylülerin bu mücadelesini güçlendirmeye çalışmaktır. Çünkü mesele başından bu yana ne İkizköylülerin meselesiydi ne de sadece Akbelen Ormanı’nı koruma mücadelesi idi. Mesele bu ülke, doğa ve tüm canlılar için adalet arayışı, emek ve özgürlük mücadelesidir.

 https://www.evrensel.net/yazi/93779/akbelen-ormani-katledildi-ama-mucadele-bitmedi-ikizkoylulerin-adalet-arayisi-suruyor

21 Ekim 2023 Cumartesi

Şirkete özel imar planı iddiası: Yangından mal mı kaçırılıyor?

 

21 Ekim 2023 04:30


Karaburun-Ildır Körfezi özel çevre koruma bölgesine ilişkin 1/25000 ölçekli nazım imar planına halkın itirazları devam ederken belediyenin bir şirkete özel uygulama yürüttüğü iddia ediliyor.



Fotoğraf:Evrensel


Özer AKDEMİR
İzmir

Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile onaylanan Karaburun-Ildır Körfezi özel çevre koruma (öçk) bölgesi’e ilişkin 1/25000 ölçekli nazım imar planına halkın itirazları devam ediyor. Bölge halkının itirazlarına rağmen belediye, Bakanlıktan onay gelir gelmez 1/1000’lik planların uygulanmasına başlanacağını “müjde” olarak açıkladı. Bakanlıktan gelen onayın ardından imara açılan bölgeler içerisinde yer alan Merkez Mahallesi Kuyucak planının kapsama alanı içinde parselasyon sürecinin başlaması gerekiyordu. Yörede yaşayan yurttaşlar bu sürecin başlaması için gerekli olan “düzenleme sınırının” çıkarılması talebiyle belediyeye başvurdu ancak iddiaya göre belediye bir yıl boyunca başvuruya yanıt vermedi. İmar planına karşı mücadele eden Karaburunlular, itirazlar sonuçlanmadan alelacele yapılan 1/1000’lik planlarda bir yapı şirketinin kayırıldığını ileri sürüyor.

ŞİRKETE İMTİYAZ İDDİASI

Projenin gündeme geldiği süreçten itibaren Kuyucak bölgesindeki bazı parseller el değiştirdi. İddiaya göre son dönemde bir inşaat firması tarafından alınan parseller Kuyucak planından ayrılarak ayrı bir uygulamaya tabi tutuluyor. Firma, satın aldığı bu arazilerde yapmayı planladığı konut projesini, henüz kağıt üzerinde iken ve daha ortada düzenleme alan sınırları belirlenmemişken 80 kişiye sattı. “Kooperatif modeli” ile yapımı planlanan konutlar için üyelik giriş ödemesi 1 milyon lira artı 45 bin dolar. Şirketin ödeme planına göre üyeler ilk 6 ay 20 bin lira, sonrası 17 ay ise 80 bin lira ödeyecekler.

Şirketin kooperatif planı ile sattığı bu parsellerin Kuyucak planından ayrıştırılarak ayrı bir parselasyon dosyasına çevrildiğini belirten Karaburunlular, ayrımcılık ve usulsüzlük yapıldığını söylüyor. Karaburun Belediyesinin encümen toplantısı tutanağına göre de alanın 2 üyenin şerhine rağmen oy çokluğu ile onaylandığı görülüyor.

YASALARA AYKIRI

Konuya ilişkin gazetemize ulaşan Karaburunlular, yapılacak her türlü planın, üst ölçekli plan kararlarına bağlı olması gerektiğini vurguluyor. Karaburunlu yurttaşlar “korunan alan” sayılan “özel çevre koruma bölgeleri”nin bütüncül bir şekilde ve etkileşim geçiş sahaları ile düşünülmesi gerektiğinin de yasalarla belirlendiğine dikkat çekiyor.

Reklam

Reklam

Karaburunlular, “Yasa ve yönetmeliklere göre bir yerde parselasyon yapılması için imar planı içerisinde düzenleme sınırı belirlenip parselasyon planı yapılmadan önce ilgili uygulama imar planının kesinleşmesi gerekiyor. Ayrıca 1/5000 ve 1/1000 ölçekli planlar için, özellikle deprem bölgeleri ve yerleşim yerlerinde jeolojik-jeoteknik etüt ve mikro bölgeleme etüt raporlarının da olması gerekiyor. Yangından mal mı kaçırılmak isteniyor?” diye soruyor. Diğer yandan Karaburunluların 1/25000’lik planlarla ilgili açtıkları davada da idare mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi ve halkın haklılığı yargıda da kanıtlandı.

GİRGİN: KARAR HİÇBİR KİŞİ-KURUMA ÖZEL DEĞİLDİR

İddialarla ilgili ulaştığımız Karaburun Belediye Başkanı İlkay Girgin Erdoğan, hiçbir kurum ya da kişiye özel bir uygulama yapmadıklarını ileri sürdü. Kuyucak planına yönelik imar uygulaması başvurularının plan ÖÇK nedeniyle yerel seçimlerden önce 15 Mart 2019’da Cumhurbaşkanlığı kararnamesi tarafından kapatıldığını belirten Erdoğan, “Kuyucak planına ait birçok alanda daha önce uygulamalar gerçekleştirilmiş. 22.10.2022’de bu bölgenin planı sit alanı ve mahkeme kararı olan yerler hariç tutularak uygulamalara açılmıştır” dedi.

‘SADECE DÜZENLEME SINIRI ALINDI’

Bölgenin jeolojik ve topografik yapısı itibarıyla Karaburun Yarımadası’ndaki problemli yerlerden birinde, hatta Karaburun bölgesindeki farklı zemin iyileştirmelerinin yapıldığı tek bölgede olduğunu kaydeden Girgin, “Dediğiniz alandaki uygulama çalışmasının tamamı Çetken harita tarafından gerçekleştirilmektedir. Harita bu alanı da önce bütüncül sarı çizgili alanla birlikte vermiş sonra bu alanı kamusal düzenleme ortaklık payı (DOP) oranı yüksek olduğu için ayırmıştır. Belediyeden sadece düzenleme sınırı alınmış, parselasyon çalışması ilgili haritacı tarafından devam etmektedir” ifadelerini kullandı.

‘KARARI ENCÜMEN ALIR’

Şu anda belediyenin düzenleme alanı ile ilgili verdiği karardan başka bir karar olmadığını ileri süren Erdoğan, kanunen bu kararın encümence alındığını ifade etti. Erdoğan ortada proje dosyası olmadığını çünkü daha düzenleme alanında 18 uygulama çalışması yapılıp tamamlanmadığını ileri sürerek, “Söz konusu taşınmazlar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 22.10.2002 tarihinde onay alan 1/1000 ölçekli uygulama imar planı içerisindedir. Bunun gibi Bakanlıkça açılan diğer planların bulunduğu alanlarda da belediyemizce aynı şekilde düzenleme alanı verilmiş ve uygulamalar yapılmıştır. Bu alınan karar hiçbir kişiye ya da kuruma özel değildir” açıklamasında bulundu.

 https://www.evrensel.net/haber/501685/sirkete-ozel-imar-plani-iddiasi-yangindan-mal-mi-kaciriliyor

19 Ekim 2023 Perşembe

Akbelen ormanının katledilmesi iznine karşı açılan davaya “Kamu yararı var” gerekçesiyle ret

 

19 Ekim 2023 12:36


Muğla 1. İdare Mahkemesi, Akbelen ormanında işletme izni verilmesine karşı açılan davayı “Ormanlık alanın maden olarak işletilmesinde açık ve önemli kamu yararı bulunduğu” gerekçesiyle reddetti.



YK Enerji kömür madeni | Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel


Özer AKDEMİR

Muğla 1. İdare Mahkemesi Yeniköy Kemerköy Termik santraline Akbelen ormanında işletme izni verilmesine karşı açılan davayı reddetti. Mahkeme heyeti karara gerekçe olarak orman katliamına zemin hazırlayan bilirkişi raporundaki “kamu yararı var” tespitini gerekçe gösterirken, bilirkişi raporuna ve kendilerine yönelik redd-hakim itirazlarını ise reddetti.

ORMAN KESİM İZNİNE DAVA AÇILMIŞTI

Muğla Milas ilçesi, İkizköy Mahallesi sınırları içerisinde bulunan orman sahası için YK Enerji termik şirketi adına maden açık işletme (orman) izni verilmesine ilişkin Milas Orman İşletme Müdürlüğü ve Tarım ve Orman Bakanlığı işlemlerine karşı İkizköylüler tarafından dava açılmıştı. İkizköylülerin Derneği olan Karadam Karacahisar Mahalleleri Doğayı Doğal Hayatı Koruma Güzeleştirme Ve Dayanışma Derneği tarafından açılan ve Muğla Barosu, Muğla Büyükşehir Belediyesi, Milas Belediyesi, Tarım Ve Ormancılık Hizmet Kolu Kamu

Emekçileri Sendikası, Türkiye Ormancılar Derneği gibi kurumlarda müdahil oldu.

“İZİN ANAYASAYA VE KAMU YARARINA AYKIRI”

Davada termikçi şirkete verilen orman kesim izninin Anayasaya aykırı olduğu, izin nedeniyle çok sayıda ağacın kesileceği, bu durumun Covid-19 salgınını artırıcı etkilerinin olabileceği, halk sağlığı açısından tehlikeli olduğu, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararlarına göre hem termik santrallerin çalıştırılması ve hem de termikler için açılacak maden ocakları - ormanların kesilmesinin kümülatif etki değerlendirmesi yapılması gerektiği, iklim krizi ve iklim krizinin neden olduğu şiddeti ve yoğunluğu giderek artan - artacak iklim göçleri nedeniyle ormanların, su kaynaklarının, tarım alanlarının, meraların korunmasının hayati önem arz ettiği gibi birçok gerekçe dile getirilmişti. Davada yapılan ilk bilirkişi raporuna bilirkişilere yönelik itirazlar sonucu yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak mahkemeye yeni bir bilirkişi raporu sunulmuştu. Duruşmalar sırasında davacı köylüler vekili tarafından redd-i hakim talebinde de bulunulurken heyet bu talebi de reddetti.

Reklam

Reklam

MAHKEME BİLİRKİŞİ RAPORUNU KARARINA ESAS ALDI

Termikçi şirketin ve bakanlığın usule ilişkin itirazlarını da reddeden mahkeme heyeti dosyanın esası üzerinde yaptığı incelemede bilirkişi raporunun kararına esas aldı.

Mahkeme heyeti bilirkişi raporunda yazan Akbelen ormanının özel alanlar kapsamında kalmadığı, dolayısıyla orman sahasına isabet eden maden işletmesi için orman izni verilmesinde yasalara aykırı bir yan bulunmadığını ileri sürdü. Orman izninde kamu yararı bulunmadığı ve orman alanındaki işletmenin genel olarak çevreye/doğaya/orman ekosistemine/tarım alanlarına yönelik olumsuz etkileri olduğu yönündeki itirazları da bilirkişi raporu kapsamında değerlendiren mahkeme heyeti, bu iddiaların da maden işletmesinin ormanı keserek altındaki kömürü almasını engeller bir yönü olmadığını ileri sürdü.

"TERMİK SANTRALİN ÇALIŞMASINDA KAMU YARARI VAR!"

Orman yakınında bulunan zeytin ağaçlarının maden işletmesi sırasında çıkacak tozdan etkilenmeyeceğini iddia eden mahkeme heyeti, maden ocağının Zeytin kanununa aykırı olduğu iddialarını da reddetti. Mahkeme heyeti madencilik faaliyetinin yeraltı sularına bir etkisi olmayacağı yönündeki bilirkişi raporuna da vurgu yaptı. Mahkeme heyeti kararında termik santrali ormana tercih gerekçelerini de şu sözlerle ortaya koydu; “enerji tedariki ve güvenliği açısından bu alandaki madenin/kömürün çıkarılmasının zorunluluk ve büyük önem arz ettiği, bu alanın maden olarak işletilmesinde açık ve önemli kamu yararı bulunduğu hususlarının bilirkişi raporunda ayrıntılı olarak izah edildiği…” Mahkeme heyeti oy birliği ile verdiği kararında termikçi şirkete “açık işletme (orman) izni verilmesi dair

işlemde mevzuata ve kamu yararına aykırı bir durum bulunmadığı sonucuna varılmıştır” dedi. Heyet bilirkişi raporu ve bilirkişi heyeti ile ilgili itirazları da reddetti.

 https://www.evrensel.net/haber/501572/akbelen-ormaninin-katledilmesi-iznine-karsi-acilan-davaya-kamu-yarari-var-gerekcesiyle-ret

Söke, Didim, Kuşadası uranyumlu su mu içecek? / ÇEPEÇEVRE YAŞAM

 Söke, Didim, Kuşadası uranyumlu su mu içecek?


🌲ÇEPEÇEVRE YAŞAM Söke, Kuşadası ve Didim'e içme suyu sağlaması için yapılan Sarıçay Barajı'na radyoaktif kirlilik karışıyor mu? 🕘'in hazırlayıp sunduğu #ÇepeçevreYaşam 21.00'de Evrensel'de

18 Ekim 2023 Çarşamba

Murat Dağı'nda madene ‘ÇED olumsuz’ kararı: Halkın mücadelesi maden firmasını yine püskürttü

 

18 Ekim 2023 18:13


Gediz Nehri ve Porsuk Çayı'nın doğduğu, Büyük Menderes ve Sakarya nehirlerini de besleyen Murat Dağı'nda yapılmak istenen altın işletmeciliği bir kez daha iptal edildi.


Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

 


Özer AKDEMİR
İzmir

Ege Bölgesi’nin en önemli su kaynağı olarak gösterilen, Gediz Ovası’na ve Ege Bölgesi’ne su sağlayan Murat Dağı’nda yapılmak istenen altın işletmeciliği bir kez daha iptal edildi. Daha önce halkın tepkisiyle mahkeme tarafından iptal edilen maden firmasının yeni ÇED raporu bu kez de Bakanlık tarafından “olumsuz” bulundu.

“Ege Bölgesi’nin can damarı” Murat Dağı’nda Anadolu Export adlı şirket tarafından 780 hektarı yoğun orman alanı olan 1100 hektarlık bir alanda altın madeni işletmeciliği yapılması planı bir kez daha geri tepti. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına ait ÇED duyurularının olduğu sitede, altın madeni projesinin ÇED Raporunun İnceleme Değerlendirme Komisyonu tarafından “olumsuz” bulunduğu bilgisine yer verildi. Birçok yurttaş ve kurum tarafından dava açılan madenin ÇED’ine olumsuz kararı verilmesi yörede sevinçle karşılandı.

"TOPRAĞIN ÜSTÜ ALTINDAN DEĞERLİDİR"

Bakanlık kararını değerlendiren Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, Porsuk Çayı ve Gediz başta olmak üzere İç Ege ve İç Anadolu tarım havzasının zehirlenmesinin önlendiğini dile getirdi. Büyükerşen açıklamasında, “Bu şehri, bereketli topraklarını ve bu güzel ülkeyi seven insanlar olarak çevreye zarar verecek her türlü girişimin karşısında olacağız” dedi.

Eskişehir Çevre Derneği Başkanı Sadık Yurtman, altın madeni projesinin ÇED raporu için olumsuz raporu verilmesinin 10 ili susuz kalmaktan kurtaracağını belirterek halkın kararlı mücadelesine dikkat çekti. Yurtman, “Üç sene önce halka bilgilendirme toplantısı yapıldığında mahkeme kararı ile proje durduruldu. Şirket yeni ÇED raporu ile tekrar başvurdu. Ankara’da yapılan İDK toplantısının ardından ÇED raporu için olumsuz yönde karar verildi. ESÇEVDER olarak olayın takipçisi olduk ve olmaya devam edeceğiz. Toprağın üstü ‘altın’dan değerlidir” dedi.

NE OLMUŞTU?

2020’de Danıştay kararıyla “ÇED olumlu” kararı iptal edilen Anadolu Export, siyanür ile zenginleştirme yapmayacağını söyleyerek projeyi güncellemiş ve tekrar ÇED izni için başvurmuştu. Toplamda 1300 hektar ruhsatlı sahası bulunan şirketin işletme ruhsatı almak istediği 415 hektarlık alan ormanlık araziydi. Şirket faaliyete başlasaydı ilk etapta 212 bin ağacı kesecekti. Yörenin su havzası olan Murat Dağı’ndan Gediz Nehri ve Porsuk Çayı doğarken, B. Menderes ve Sakarya nehirleri de buradan besleniyor. Madene karşı açılan davalarda madenden Kütahya, Uşak, Aydın, Manisa, Eskişehir ve İzmir’e kadar geniş bir alanın etkileneceği ileri sürülüyordu. Birinci derece deprem bölgesi olan, 50 kilometrelik Emet-Simav fayı Murat Dağı’ndan geçiyor. Madencilik yapılmak istenen Murat Dağı’nda 142 endemik bitki olduğu dile getiriliyor.

 https://www.evrensel.net/haber/501534/murat-daginda-madene-ced-olumsuz-karari-halkin-mucadelesi-maden-firmasini-yine-puskurttu

15 Ekim 2023 Pazar

Avşar Köyü'nden İsmet “Abi” (Pazar yazısı)

 

15 Ekim 2023 04:36




Fotoğraf:Evrensel

PAZAR


 

Özer Akdemir

Tüm yazıları

Yarım saattir “abi” diye hitap ettiğim adamın benden 4 yaş küçük olduğunu öğrendiğimde ne diyeceğimi bilemedim bir süre. Sözcüklerimi yuttum. Zırt pırt 20 tonluk maden kamyonlarının karşıdan geldiği dönemeçli, daracık yoldan gözümü ayırma riskini de alarak sağ tarafımda oturan adama dönüp baktım, beni mi işletiyor acaba diye. Hiç öyle bir hali yoktu.

Arabaya bindiğinden beri oklava yutmuş gibi oturduğu koltukta, dümdüz yola bakıyordu. Yüzünde çözemediğim bir ifadesizlik vardı. Bakışlarında ise taa derine saklanmış ince bir kederin parıltısı yanıp sönüyordu. İki üç dişi kalmış ağzını arada nefes almak ve tek sözcüklük yanıtlar vermek için çok nadir açıyordu. Zaten bu ketumluğu ilk dikkatimi çekmişti. İki saat kadar önce Sarıkemer’de, İnatçı Cafe’nin önünde görmüştüm İsmet Abi’yi. Bak hala abi diye yazıyorum!

En iyisi başından anlatayım; Söke’den Latmos’a kadar dümdüz uzanan ovanın orta yerinde, Büyük Menderes’in yanı başındaki Sarıkemer’e gelmiştik. Sağı solu kahvelerle dolu geniş caddesi, bir iki katlı evlerin arkasında ovaya doğru yayılan pamuk tarlaları ile küçük, şirin bir kasabaydı Sarıkemer. Daha önce Latmos’a giderken bir iki kere geçmişliğim, birinde de öğle sıcağının 40 dereceyi aştığı bir yaz günü yeni köprüye gelmeden hemen yolun sağındaki bir marketin önünde durup “buz gibi su” sormuşluğum vardı.

Tarihi Taşköprü’ye gidiyorduk. Tarihi Taşköprü’nün tarihi ile ilgili hiçbir bilgiye ulaşamamıştım oysa. Önceki geçişlerimde uzaktan üç dört gözlü, sanki nehir suyu ile aynı düzlemdeymiş gibi görünen alçacık bir köprü kalmıştı aklımda. Çine Çayı üzerindeki 1800 yıllık Roma Köprüsü, bir İnce Kemer değildi yani! Gerçi şimdi İnce Kemer’mi kaldı, Çine Çayı mı!.. Neyse, bu faslı geçelim, orası ayrı bir hüzün hikayesi!...

Aynı marketin önünde ama bu sefer ıslak havluları kurutma sehpasına asan 8-10 yaşındaki bir berber çırağının yanında durup Taşköprü’ye nasıl gidebileceğimizi sordum. Sadece uzaktan bir iki kere gördüğüm, daha çok fotoğraflarından tanıdığım Taşköprü’nün yanına ana yoldan sapıp bir yerlerden çıkacaktık ama nereden? Çırağa derdimizi anlatmaya çalışırken ustası çıkıp geldi dükkândan. 25-30 yaşlarında, konuşurken hafifçe kekemeleyen sakallı, esmer, gençten bir adamdı usta. Gazeteci olduğumuzu, Taşköprü'yü çekmeye geldiğimizi söyleyince daha bir ilgilendi.

“Abi en iyisi yeni köprüden geçin, sola dönün. Elli metre sonra camiinin yanında durun. Hemen önünde İnatçı Kahve var. Kahvenin tam karşısındaki bir iki basamaklı merdivenle Taşköprü'ye inebilirsiniz”.

Tam da öyle yaptık. Sadece bir aracın geçebileceği darlıktaki beton köprüyü geçtikten sonra sola kıvrılan yolda sağa çekip caminin yanındaki geniş alana aracımızı park ettik. Cami ile İnatçı Kafe’nin arasındaki kilit taşı döşeli geniş meydanı süpüren yaşlı kadın kafeyi işleten adamın anasıymış. “Kemal Sunal’ın İnatçı filmi bizim Kahvede çekildi. Oğlum işletiyor şimdi. Gidin oturun” dedi. Anasıyla konuştuğumuzu gören oğlu da kahvenin önünde oturdukları sandalyeden bize bakan meraklı birkaç kişinin arasından yanımıza geldi. İncecik, dal gibi bir adamdı. Film çekilirken o çay dağıtmış. Çay dağıtmaktan filmin çekimlerine bakamadığından hayıflandı.

Geldiğimiz yolun sol tarafında, bir metre yüksekliğindeki hendeğe asılmış pankartta filmden bir sahnenin fotoğrafı ile birlikte “İnatçı Kafe” yazıyordu. Kemal Sunal yoktu fotoğrafta. Emektar karakter oyuncuları İhsan Yüce, Ferdi Akarnur ve Sırrı Elitaş elinde bayatlamış çikolatası ile anasının (Asuman Arsan) ardında on beşinci kez sevdiği kızı istemeye giden inatçı Bayram’a (Kemal Sunal’a) gülerek bakıyorlardı.

Biz kahveciyle sohbet ederken hemen önümüzde dört koyununu güden 11 yaşındaki Muhammet’le de konuştuk. Biraz sonra köprü üzerinde onun nehirde biriken çöplerle ilgili zekice sözleri ile tanışacak, hayran kalacaktık.

Muhammet’le sohbet ederken, caminin duvarının dibindeki otobüs durağında dikilen orta yaşı geçkince bir adam dikkatimi çekti. Üzerinde fosfor yeşili bir yelek, elinde bir ağaç kesme motoru, yanında un çuvalına konulmuş kola şişesindeki mazot ve diğer eşyaları vardı. Belli ki otobüs bekliyordu.

“Sanırım işinizi bitirip dönüyorsunuz?” sorusuyla sohbet açmak istedim, kafası önünde dalgın dalgın duran adamla. Ayakkabılarına diktiği bakışlarını kaldırmadan 'evet' anlamında başını salladı. “Ağaç mı budadınız?” diye yanındaki testereye işaret ederek yine sordum. “Hı hı” dedi, gene başını kaldırmadan. Onunla da söyleşi yapmak istiyordum. O yüzden ısrarcı oldum biraz. “Sizle de sohbet etsek, bu köprüyü, önündeki çöpleri anlatsanız. ” Kafasını olumsuzca iki yana salladı, iki üç dişinin kaldığı görülen ağzından anlayamadığım sözcükler çıktı. 

Sanırım Türkçe bilmiyor diye düşündüm, “Suriyeli misiniz?” dedim. “Yok” dedi, “çok yorgunum da…”

Fosfor yeşili yeleğinin dışında elbiseleri, ayakkabıları ve saçı - başı ince bir toz tabakası ile kaplanmış adam gerçekten de bitkin görünüyordu. Bu sözün üzerine üstelemedim daha fazla. “Anladım, kolay gelsin” deyip iki basamaklı merdivenden tarihi Taşköprü'ye doğru yöneldim.

B. Menderes’in üzerindeki köprünün sağ tarafı adeta çöplük gibiydi! Köprünün ortasına kadar gidip, burnunuzu direğini kıracak derecede kötü kokuların geldiği nehrin üzerindeki çöplere baktım. En az 40-50 metre boyunca nehirde su görünmüyordu çöplerden! Neler yoktu ki bu çöplerin içinde; Envai çeşit plastik malzeme, buzdolabı kasası, şişeler, ağaç dalları, bez, çaput ve domuz ölüleri!..

Çöplerin içinde üç dört tane domuz olduğunu söylemişti köylüler. Biz köprüye en yakın olan bir tanesini görebildik sadece. Şişmiş, üzerinde kurbağalar ve sinekler gezen leşten, çok ağır kokular geliyordu. 

Küçük çoban Muhammet, (orta okula gidiyormuş ve takdirlik öğrenciymiş anlattığına göre) bu domuzları tarla sahiplerinin vurduğunu, kuyruklarını kesip bir yerlere götürerek parasını aldıklarını, cesetlerini ise Menderes’e attıklarını söyledi. “Yılda iki kere temizleniyor ama her seferinde eskisinden daha da beter çöple doluyor Menderes. Köprünün öbür yanında çöp yok ama orası da çok kirli. Biz hayvanlarımızın Menderes’ten su içmesini istemiyoruz bu yüzden” dedi.

Sarıkemer’e sonradan yerleşmiş iki emekli öğretmenle de görüştük köprü üzerinde. Nehrin öte yakasından elleri ile ağızlarını burunlarını kapatarak geliyorlardı.

O kötü kokular arasında yarım saatte alelacele bitirdik çekimlerimizi. İnatçı kahveye gidip kokmayan bir havada çay içmek istedik. Çekimlerden önce otobüs durağında bekleyen fosfor yeşili yelekli adam bu sefer yolun öbür tarafına geçmiş, orada bekliyordu. “Hala gelmedi mi araç?” diye sordum. Sorumdan cesaret almış olacak ki yanıma gelip “Avşar köyü tarafına gidiyorsanız beni de alır mısınız?” dedi. O tarafa gidiyorduk hakikaten. Latmos’a, Çavdar Köyüne çıkacaktık. “Olur tabii. Hele birer çay içelim, çıkarız” deyip kafeye yöneldik. Biraz önce söyleşi yaptığımız emekli öğretmenler buyur etti bizi masalarına. Birer çay içtik. Avşar köyüne gitmek isteyen adam çay teklifimizi geri çevirdi. Yan masada oturup sakince bizi bekledi.

Eşyalarını bagaja koyduktan sonra yanımdaki koltuğa buyur ettim adamı, adımı söyledim. El sıkışıp böyle tanıştık, İsmet "Abi”yle. Sarıkemer’den Avşar köyüne kadar sanırım bir 15 dakikalık yol boyunca bu ıssız adamın hikayesini öğrenmeye çalıştım. Köylerde odun keserek, ağaç budayarak geçiniyormuş. Yaşını öğrendiğimdeki şaşkınlığımı anlayışla karşıladı. “Elli mi?!”. En az 10 yaş büyük gösteriyordu ki bunu ona söylemedim tabii. Söylemesem de anladı. “Çok sıkıntılar çektim” dedi.

“Abi diyorum ama ben senden 4 yaş büyüğüm” sözlerime de “Abi sözü saygıdandır” diye bilgece bir yanıt verdi. “Çoluk çocuk var mı sorumu” ise biraz duraklayarak, “Eşimden ayrıldım” dedi ve sustu. Çocuklarla ilgili bir şey söylemedi. Anladım ki yarasına dokunmuş, sızlatmıştım! Yolun kalanında ben de sustum…

Avşar’a, kahvelerin önüne bıraktık İsmet ağabeyi. Her evin önünde, her elektrik direğinin üzerinde bir leylek yuvası bulunan köyde, leyleklerin bir tanesi bile kalmamıştı. Yaz bitmiş, mevsim güze meyletmiş, leylekler ve yavruları uçup gitmişti. Anlaşılan o ki güz yelleri epey bir zaman önce İsmet Abi’ye uğramış, yavruları uçuramadan yuvasını dağıtmıştı...  

 

 https://www.evrensel.net/yazi/93746/avsar-koyunden-ismet-abi

14 Ekim 2023 Cumartesi

Salda Gölü'nü tehdit eden krom madenine yargı freni

 

14 Ekim 2023 12:56


Salda Gölü'nü yok etme riski barındıran krom madenine yargı dur dedi. Isparta 2. İdare Mahkemesi Burdur Valiliği tarafından verilen "ÇED Gerekli Değildir" kararını iptal etti.



Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel


Özer AKDEMİR

Dünyanın en nadir ve güzel jeolojik oluşumlarından birisi olarak kabul edilen Salda Gölü'nü yok etme riski barındıran krom madenine yargı dur dedi. Isparta 2. İdare Mahkemesi Zonguldak Taş Kömürü Mad. San. ve Tic. AŞ tarafından işletilmek istenen krom madenine Burdur Valiliği tarafından verilen "ÇED Gerekli Değildir" kararını iptal etti.

VALİLİK “ÇED GEREKLİ DEĞİLDİR” KARARI VERMİŞTİ

Burdur'a bağlı Yeşilova İlçesi Niyazlar Köyü yakınındaki krom madenine Burdur Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce 29/12/2022 tarihinde ÇED Gerekli Değildir kararı verildi. Yörede yaşayan yurttaşlar bu karara karşı dava açtı.

Türkiye Ormancılar Derneği ve Burdur Barosu'nun da yurttaşlar yanında müdahil olduğu davada "belediye sınırlarının maden ocağına mesafe olarak çok yakın olduğu, maden ocağının Karamanlı Barajını etkileyeceği, tarımsal alanların ve dere yataklarının olumsuz olarak etkileneceği, Eşeler Yaylası bölgesinin doğal dokusunu bozacağı, proje tanıtım dosyasında eksikliklerin bulunduğu, orman alanlarının zarar göreceği" gibi gerekçeler ileri sürülerek “ÇED Gerekli Değildir” kararının iptali istendi. Türkiye Ormancılar Derneği de müdahillik dilekçesinde maden alanın tamamının ormanlık alanda kaldığı, proje tanıtım dosyasında kesilecek ağaçların ve sayısının belirsiz olduğu, yapılacak patlatmaların çevreye zarar vereceği, içme suyu kaynaklarının zarar göreceğini dile getirdi.

BİLİRKİŞİ RAPORU MADENİN RİSKLERİNİ ORTAYA KOYDU

Yargılama sürecinde yapılan bilirkişi keşfi raporunda da bu iddiaları destekler görüşlere yer verilmişti. Raporda, “Krom ocağı kapasite artışı ve ek tesis tektonik depremsellik açısından bölgedeki su kaynaklarını ve tarım alanlarını olumsuz etkileyecek. Gözlenen ve gözlenemeyen daha fazla sayıda endemik bitki türünün de alanda bulunma ihtimalinin oldukça yüksek olduğu dikkate alındığında alanda yapılacak olan madencilik faaliyetleri uygun değildir" gibi ifadelerle madencilik faaliyetinde kamu yararı olmadığı dile getirilmişti.


"SALDA GÖLÜ'NÜ BESLEYEN SU KAYNAKLARI YOK OLUR"

Bilirkişi raporunu kararına esas alan mahkeme oy birliği ile; "Krom ocağı üretimsel kapasite artışı, patlayıcı miktarında artış ve kırma-eleme-yıkama tesisi" projesi kapsamındaki faaliyetlerin; yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının su kalitesi ve miktarlarını olumsuz yönde etkileyeceği, Proje Tanıtım dosyasında sahanın bitki örtüsünün doğru belirlenmediği, proje alanında bulunan ormanların yok edilmesi durumunda yerüstü ve yeraltı su rezervlerinin zarar göreceği, ormanın hidrolojik fonksiyonunun olumsuz etkileneceği ve Salda Gölü'nü besleyen su kaynaklarının yok olmasına neden olacağı, sahada bulunan endemik bitki türlerinin yok olmasına neden olacağı, tarımsal ve hayvansal üretimi olumsuz yönde etkileyeceği dikkate alındığında, dava konusu "ÇED Gerekli Değildir" kararında hukuka uygunluk bulunmadığı" sonucuna vardı.

 https://www.evrensel.net/haber/501171/salda-golunu-tehdit-eden-krom-madenine-yargi-freni?a=wgY9

Bergama’da madenin yakınına açılacak 7 JES kuyusuna halk tepkili

 

14 Ekim 2023 04:28


TDİOSB projeleri kapsamında Bergama köylerine 7 adet JES kuyusu açılıyor. Açılacak olan kuyulara tepki gösteren halk, "Gelecekte içecek su bile bulamayabiliriz" diyor.



Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel 


 

Özer AKDEMİR
İzmir

İzmir Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı ile Dikili Tarıma Dayalı İhtisas Sera Organize Sanayi Bölge (TDİOSB) Müdürlüğü arasında imzalanan protokol ile Bergama köylerinde 7 adet jeotermal kaynak kuyusu açılması planlanıyor. Bir süredir çalışan işçilerin eylemleri ile gündemde olan Agrobay Seracılık işletmesinin yakınlarında yapımı devam proje için ayrılan saha 2040 yılına kadar Dikili TDİOSB’ne tahsis edildi. Bölge halkı projeye karşı çıkarken jeotermal sondajı için meralarının ellerinden alındığını belirten Çamköy Muhtarı Muammer Sezer, “Gelecekte içecek su bile bulamayız” şeklinde uyardı. Aynı zamanda Bergama Çevre Platformu Sözcüsü Erol Engel ise jeotermal kuyu çalışmalarının bir işaret fişeği gibi JES firmalarını bölgeye çekebileceğini söylüyor.

‘JEOTERMALE DE KARŞI DURACAĞIZ’

TDİOSB projesiyle açılacak JES kuyuların bir tanesi de Bergama Ovacık Altın madenine 1 km uzaklıktaki Çamköy’de. Çamköy, yıllarca altın madenine direnen köylerden birisi. Konuya dair görüştüğümüz köy muhtarı Muammer Sezer, yakında jeotermale karşı da benzer bir tepki ortaya koyacaklarını söyledi. JES kuyusu açılmak istenen alanın köyün merası olduğunu belirten Sezer, “Bizim şebeke suyumuz kuyunun açılacağı yerin altındaki ovadan geliyor. Zaten kuraklıktan kırılıyoruz. İçecek su bulamayacağız bu gidişle. 500 metre derine ineceklermiş. O zaman bizim içme sularımız ne olacak? Zaten yıllardır altın madeninin çilesini çekiyoruz. Bizim köyü tamamen haritadan kaldıracaklar bu gidişle. Bir de suyu çıkardıkları yer ile işletmenin olduğu yer arasında 5 km’yi aşkın mesafe var. Arkalarına almışlar devletin gücünü istediği yere taşıyorlar. Biz olsak 10 metre götüremeyiz” dedi.

‘HALKIN HEPSİ PROJEYE KARŞI’

Bir yıl önce mera vasfının değişmesi ile ilgili İzmir Valiliğinde yapılan toplantıya katıldığını ve burada jeotermal kuyusuna şiddetle karşı çıktığını aktaran Sezer, “Tartıştım da vali yardımcısıyla. Şekerim yükseldi hatta.  ‘Bir şey yapacaksanız memleket için yapın’ dedim. ‘Biz memleket için yapmıyor muyuz?​’ dedi vali yardımcısı. ‘Yok’ dedim, ‘siz yandaş için yapıyorsunuz’! Gürültü patırtı arasında oy çokluğu ile geçirdiler planı. Bizi dinleyen yok, halkı dinleyen mi var? Nasıl bir düzen bu? Kapitalizmi biliyorum da böyle vahşisini görmemiştim!” şeklinde anlattı. O gün Mera Komisyonunda İzmir Büyükşehir Belediyesinin projelerinin de görüşüldüğünü dile getiren Sezer, “Hepsini reddettiler belediye CHP’li diye. Yandaşların projelerini onayladılar. Buralarda bir mücadele süreci başlayacak. Halkın hepsi karşı bu projeye” ifadelerini kullandı.

‘PROJEDE KÜÇÜK ÜRETİCİ VE AİLE TARIMI YOK’

Bergama Çevre Platformu Sözcüsü Erol Engel ise tarıma Dayalı Organize Sanayi ile Türkiye’nin en büyük seralarını oluşturulacağını belirtti. Oluşturulan ada/parsellerin milyon dolarlara satılacağını dile getiren Engel, “Tabii bu işin içinde büyük sermaye var. Bölge birinci derece tarım arazisi. Küçük üretici yok, aile tarımı yapan insanlar yok. Dikili Belediyesi de buna destek veriyor. Daha önce Bergama'da yapmaya kalktılar Alibeyli köyünde orada durdurmuştuk. Burada bayağı hızlı çalışıyorlar, iş makineleri neredeyse 24 saat çalışıyor” dedi.

‘JES ŞİRKETLERİNE DAVETİYE ÇIKACAK’

Projenin bölgede yeni JES’lere davetiye çıkaracağına dikkat çeken Engel, “İzmir Ticaret Odası, Ege Sanayi Odası, Dikili Belediyesi buraya sera yapalım derken Çamköy, Ovacık, Süleymanlı, Aşağıkırıklar, Narlıca gibi buradaki tarımdan geçinen köylerin tarımsal faaliyetlerine ket vuracak. Bu nedenle bütün yöre köylüsü projeye tepkili” ifadelerini kullandı.

https://www.evrensel.net/haber/501112/bergamada-madenin-yakinina-acilacak-7-jes-kuyusuna-halk-tepkili

12 Ekim 2023 Perşembe

Sarıkemer'deki tarihi taş köprü çöp barajı oldu / ÇEPEÇEVRE YAŞAM

 Sarıkemer'deki tarihi taş köprü çöp barajı oldu


🌲ÇEPEÇEVRE YAŞAM Aydın Söke'de, Büyük Menderes nehri üzerinde bulunan tarihi taş köprü, nehre atılan çöpler ve kimyasal atıklar sebebiyle adeta çöp barajı haline geldi 🕘#ÇepeçevreYaşam 21.00'de Evrensel'de

11 Ekim 2023 Çarşamba

Maden Sarıçay barajına zehir saçıyor

 

11 Ekim 2023 17:39


Yapımı devam eden baraja akan Sarıçay çayına, Latmos dağındaki kömür işletmesi atıklarının yanı sıra yöredeki uranyum ve toryum sondajlarının kirliliği de karışıyor.





İhsan Garagöz ve Özer Akdemir | Fotoğraf: Evrensel


Özer AKDEMİR
İzmir

Söke'nin Bağarası ve Çalışlı mahallerinin 1,5 kilometre güneyine inşa edilen Sarıçay Barajı Latmos (Beşparmak) Dağından akıp gelen Sarıçay Deresi ile dolacak. 125 metre yüksekliğe ve 66 milyon metreküp su depolama hacmine sahip olması planlanan barajın yörede yaşayan yüz binlerce kişiye yıllık 20 milyon 750 bin metreküp içme ve kullanma suyu sağlaması planlanıyor. Barajı dolduracak olan Sarıçay’ın madenlerce kirletildiğine ilişkin haberlerin ardından Çepeçevre Yaşam programı için bu kirliliği yerinde görüntülemek üzere Latmos dağındaki Çavdar köyüne gittik. Köyün eski muhtarı İhsan Garagöz bizlere Sarıçay’ı kirleten maden işletmelerini gezdirdi.

FISTIK ÇAMLARI VE ORMANLARIN ORTASINDA BİR YARA!

Garagöz bizi ilk olarak köyün Kuzeydoğusundaki linyit madenine götürdü. Maden zaman zaman faaliyete ara vermiş olmasına rağmen, linyit işletmesinin yol açtığı ve halen süren kirlilik doğrudan Sarıçay’a ve yer altı sularına karışıyor. Köyün hemen yanı başındaki maden ocağı ekonomik değeri yüksek fıstık çamları ve kızılçamlarla kaplı tepelerin tam ortasında yer alıyor. Üstündeki bütün ağaçları ve bitki örtüsünü yok ederek aşağıya doğru yüz metreyi aşkın bir çukur halinde genişleyen ocağın belli bölgelerinde ise yağmur suyu ve yer altı sularının oluşturduğu küçük göletler meydana gelmiş.

‘CUMHURBAŞKANI DEVREYE GİRDİ’

Göletlerin içindeki suyun açık sarı-yeşil renk karışımına sahip olduğunu görüyoruz. Suyun madenden akan pasalar ve ağır metallerle kirlendiği söyleyen Garagöz, bu suların ise Sarıçay deresine aktığını belirtti. Linyit işletmesinden çıkan kömürlerin Yatağan Termik Santralinde yakıldığını aktaran Garagöz, “termik santrale kömür yetmemiş olacak ki geçtiğimiz ağustos ayında madenin kapasitesinin arttırılması için Cumhurbaşkanı kararı ile köylülerimize ait 19 parsel arazi acele kamulaştırma kararı çıkarıldı. Kamulaştırılan alan halihazırdaki maden alanının 5 katı büyüklüğünde” dedi.

MADEN ALANINDA ARKEOLOJİK KALINTILAR VAR

Acele kamulaştırılan alanın olduğu bölgede arı kovanları ve fıstık çamları göze çarparken, bu parsellerden 9 tanesi 1’ci ve 3’cü derece arkeolojik sit alanı alanın içindeki kalıyor. Bu alandaki kale kalıntıları geçtiğimiz günlerde arkeolog Selahattin Aydın tarafından fotoğraflamıştı. Linyit işletmesinden Sarıçay’a karışan pasaların olduğu bölgeye götüren Garagöz, bu atıklar nedeniyle tepenin yamaçlarının simsiyah kömür tozuna büründüğü yerleri gösterdi. Bu atıkların karıştığı Sarıçay ise kahverengiye çalan kirli, sarı bir renkte ve son derece cılız bir debi ile akıyordu.

URANYUM VE TORYUM SONDAJI YAPILMIŞ

Sarıçay’a karışan kirliliğin sadece linyit işletmesinin atıkları olmadığını ifade eden Garagöz, Çavdar köyünün çevresinde 1960’lı yıllardan bu yana uranyum ve toryum sondajlarının yapıldığını aktardı. K. Çavdar ve Demirtepe’nin etrafında MTA tarafından 500 yerde uranyum ve toryum kuyusunun açıldığını söyleyen Garagöz, “Eski kuyuların yanı sıra birkaç yıl önce açılan yeni kuyular da var. Eski kuyular 400 meterye inilmişti ama yeni kuyularda daha derinlere inildiğini söyledi mühendisler. Bu kuyu sondajları çok büyük olasılıkla yeraltı sularına denk gelmiş ve radyoaktif maddeler bu suları kirletmiştir diye düşünüyoruz. Buna dair Çavdar’da bir ölçüm yapılmadı. Biz mesela köyün çeşme sularını içmiyoruz. Dağdaki kaynaklardan aldığımız suları kullanıyoruz” diye konuştu. Garagöz, kendilerinin musluk suyunu kullanmamakla birlikte köyün ve yöredeki yerleşimlerin içme-kullanma sularının yer altı sondajları ile karşılandığını belirtti.

Fotoğraf: Evrensel

URANYUM BİRÇOK ARAŞTIRMADA TESPİT EDİLDİ

Köylerine komşu Kisir köyünde birçok bilim insanı ve Greenpeace örgütü tarafından defalarca yapılan analiz ve ölçümlerde izin verilen limitlerin 24 katı Radon radyoaktif gazı tespit edilmiş, köyün Osmankuyusu yaylasında bulunan eski uranyum sondaj alanlarında ise limitlerin 450-500 katına ulaşan gama radyasyonu ölçülmüştü. Yine Dokuz Eylül Üniversitesinin 2021 yılında civardaki Karacahayıt, Sayrakçı, Yeşilköy ile Kisir köylerindeki içme suyu olarak kullanılan kuyu sularında yaptığı analizlerde içme sularında birçok ağır metal ve radyoaktif maddenin DSÖ’nün içme sularında izin verilen sınır değerleri kat be kat aştığı tespit edilmişti. Bu sularda Arsenik 6100, Baryum 235, Demir 170, Krom 105, Bor 85, Alüminyum 70, Kadmiyum 15, Kurşun 10, Bakır 4, Uranyum 3 kat fazla ölçülmüştü.

BARAJ İNŞAATINA GİTTİK

Garagöz’le bölgedeki uranyum, toryum sondajlarını görüntüledikten sonra Bağarası yakınlarındaki Sarıçay Baraj inşaatına gittik. Türkiye’nin en önemli uranyum ve toryum yataklarının olduğu bir alanda Özaltın şirketince yapımına devam edilen baraj inşaatının önemli bir kısmının tamamlandığı ve su tutacak gövde inşaatının bittiğini gördük. Yöredeki yüzbinlerce insanın içme suyu ihtiyacını karşılaması planlanan olan barajı dolduracak olan Sarıçay deresi ise Latmos dağlarındaki maden işletmeleri ve uranyum, toryum sondajlarının yol açtığı kirliliği içerisinde barındırarak Söke Ovasına doğru yavaş yavaş akmaya devam ediyordu.

https://www.evrensel.net/haber/500938/maden-saricay-barajina-zehir-saciyor


 

Haberin izini sürmek (Pazartesi yazısı)

  24 Haziran 2024 04:25 Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel   Özer Akdemir Tüm yazıları Geçen senenin mart ayıydı. Gece gele...